bugün

sevdiği entry'ler

karadenizli fındığı kendin topla teröre aracı olma

Tamamen katılıyorum. Kendi de aslen Karadenizli ve 900 küsür yılı aşkındır aynı bölgede yaşamış ve nesilden nesle fındık yetiştirmiş bir ailenin ferdi olarak; Fındığın O kadarı bu kadarı yoktur. Her aile kendisi rahatlıkla toplayabilir. Üstelik bugün dal sallama makineleri, dik yamaçları çıkabilecek uygun fiyatlı mini traktörler vs. bir sürü ekipmanda var.

Zamanında o fındık çuvallarını o dimdik yokuşlarda tek tek sırtımızda taşıdığımızı hatırlarım. Şehirde doğmuş ve büyümüş biri olduğum halde çocukluğumun her yazı 1 ay köyde fındık toplamakla geçti.

Ancak, burada esas mesele fındığın başkasına toplatmak, bununla gelen göç vs. değil. Hükumetin tarım politikalarına bakmak lazım!

Fındık yer yüzünde en değerli tarım ürünlerinin başında geliyor. Üstelik yetişmesi için belirli bir ilklim gerektiği gibi, işçiliği ağır ve zor bir iş. Dünyada da diğer tarım ürünleri ile kıyasladığında en az üretilen ve her yerde üretilemeyen bir ürün. Dünyada en yüksek kalitede yetiştiği yer ise Ordu ve Giresun. Alternatif üretim ülkelerine bakıldığında işçilik maliyeti Türkiye'dekinden kat kat fazla.

Ancak bütün bunlara rağmen fındığın dünya borsasındaki fiyatı altın kadar değerli ve hiç düşmezken (Sürekli artıştadır) Türkiye'de ne hikmetse 10-15 sene önce olduğununda altında denecek bir fiyatta!

Özetle aynı ürünü her hangi bir ülkede üretenler bizden çok daha yüksek bir işçilik maliyeti ödediği halde üretici üründen bizden kat kat fazla kar ediyor, tüketici de bizden kat kat ucuza tüketiyor!!!

Aşağıdaki yazıyı benzeri bir konu üzerine yazmıştım ancak bu konu ile de çok alakalı olduğunu düşünüyorum;
......

Bizim insanımız ciddi ciddi bazı şeyleri anlamamakta diretiyor!
Köylü köyünde kalsın diyorsun hakaret ettin diyorlar.

Oysaki bu medeni ülkelerin temel prensibidir. Kimse kolay kolay doğduğu yeri terk etmez, zaten etmek zorunda kalıyorsa bir sıkıntı vardır!

Ülkede sanki marifetmiş gibi herkes "dohdur, müğendis" olacak. Yani 50 nesildir tarım yapan, köyde bağı bahçesi vs. olan insanlar masa başında çalışmayı (Beyaz Yaka saçmalığı) marifet sayıyor. Ancak bu sadece Orta Doğu toplumları gibi 3. Dünya ülkelerinde var. Gelişmiş ülkelerde ise durum tam tersi.

Örneğin isviçre, Hollanda, Almanya ve özellikle de Amerika gibi yerlere bakınız.

Çiftçi aileden gelen insan hiç bir zaman (Eğer gerçeklen o alana dair çok yetenekli vs. değilse) olduğu yeri terk etmez, aynı mesleği nesiller boyu devam ettirir.

Ancak her nesil çalıştığı alan ne ise (Köylü'nün veya çiftçi diyelim) o alana dair yüksek okul eğitimi alır. Yani çiftçinin oğlu gider Zıraat mühendisliği, Veterinerlik, Süt işletmeciliği vb. ta 50 nesilden beri süre gelen mesleğini geliştirecek, modernize edecek eğitimi alır.

Üstüne alet, edevat, teknolojik imkanı köyüne getirip tarıma hayvancılığa uygular. Ayrıca güya modern yaşam diye şehre göçüp sefillik çekmek yerine, modern, çağdaş, gelişmiş yaşam koşullarını kendi köyüne getirir.

Yani şehirdeki yaşam standartlarına sahip yaşam alanını köyüne getirir.

Bu şekilde her bir sonraki nesilde gerek maddi, gerek kültürel, gerek yaşam standartları açıcından sürekli bir gelişme ve modernizasyon elde edilir. Kimse köyünü terk etmez, etmek zorunda kalmaz.

Amerikalılara bakınız, 20 jenerasyondur çiftçilik yapan insanlar var. Her birinin arazileri ciddi boyutlarda, her biri 500 Bin dolardan 5 traktör çalıştıran çiftçiler var. Kendi kullandıkları uçakla havadan tarla ilaçlıyorlar. 90 Bin Dolarlık Ford F450 Dually ile tarlaya gidip geliyor!

Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda yapılmaya çalışılanda bu idi. Yani bütün köylüleri marifetmiş gibi şehre getirip cahil kölelere dönüşmelerine neden olmak yerine, tam aksine medeniyet köylere götürülmeye çalışıldı!

Köy kent, Köy enstitüleri vb. sayısız projenin amacı bu idi. Ta ki Adnan Menderes yani Amerikan uşağı Dinciler/Siyasal islamcılar tarafından yok edilene kadar da çok başarılı şekilde ilerledi.

Bülent Ecevit'de aynı şeyi yapmaya çok uğraşmış, 1978 yılında 25-30 kadar köyde de yapmıştır.

Bülent Ecevit ;"köy kent ile köyler değil, köylülerin gücü birleşecektir. Yeni köy kentler oluştukça şehre göçmeye gerek kalmayacak.” Demişti. Ancak iktidardan düşmesi ile peş peşe gelen malum bağnaz kitle anında projeleri rafa kaldırmıştır.

Ne olduğunu buradan okuyabilir siniz.
http://www.boluolay.com/b...ine-oturmustu-h18658.html

Ancak bu bizim ülkemizde bilinçli olarak yapılıyor.
Yani dünyada ciddi anlamda en verimli topraklara sahipken, tarımın her türlüsünü en uygun maliyetle en karlı şekilde üretmek mümkünken görüldüğü üzere tarım yapılmaması için bizzat devleti yönetenler eli ile olabilecek her yöntem deneniyor!

Benzer şeyler Avrupa da sanayi devrimi öncesi yaşandı!
Şehirde ucuz iş gücüne ve kolay manipüle edilebilecek cahil seçmen kitlelerine ihtiyaç duyan yapılar bilinçli olarak tarımı ve köy yaşamını baltaladılar.

Yerli üretilen ürünlerin yarı fiyatına ithal edilip ülkeye sokulması, yerli üretim için gereken su, elektrik, mazot gibi temel ihtiyaçların anormal bir fiyata yükseltilmesi vb. uygulamalar ile köylüleri köyde barınamaz hale getirmek, borçlandırmak, sahip oldukları arazileri gerek ödenemeyen krediler ile icra yolu ile elleridnen alınması ve/veya mecburen çok ölü fiyatlara satması gibi.

Avrupa gibi yerlerde de bu gerçekleştiğinden bunu yapan Yandaş kitleler, Aristokrat sınıfı ve ayrıca geleceği iyi gören şehirli orta sınıf bütün bu köylerde yok fiyata satılan arazileri bir bir topladı!

Aradan kısa bir süre geçtikten sonra nüfusun büyük çoğunluğu şehirlerde tüketen ve tüketmek için köle gibi çalışan bir kitleye dönüştü.

Yiyecek mecburi, 1. yaşam gerekliliği olduğu için bütün bu arazileri toplayanlar var gücü ile yaptıkları tarım yatırımları ile bütün gıda sektörünü anormal bir gelir kapısına dönüştürdüler! Tabi Avrupa'nın seküler sistemlere geçmesi ile bunlar yavaş yavaş durulup toplum normal haline dönmeye başladı!

Bizim ülkemizde'de 1950'lerde başlayan, Özal ile vites yükselten ve özellikle son 15 yılda AKEPE ile son vitese geçip son hızla yapılan şey Avrupa'nın 150-200 yıl önce yaptığı bu oyundur!!!

Sorulması geeken;

Hollanda toplam büyüklüğü = Konya Kadar
Hollanda'nın topraklarının 2/3'si su vb. nedenlerle bir işe yaramaz. Yani Ekilebilen alan 1/3.

Hollanda'nın toplam tarım alanı sadece Konya'nın % 30-35'i kadarken yaptığı tarım ihracatı Türkiye'nin tam 87 katı!!!

Üstelik Hollanda nüfusu 16 Milyon, Türkiye 80 Milyon!

Yani nüfus, toprak orantısına vurduğun zaman Hollanda bizden 400-500 kat kadar daha fazla ihracat yapmış oluyor!!!

Öte yandan Hollanda'da tarladan çalışan bir işçinin geliri bizim tarlada çalışan marabadan 4-5 kat fazla! Sağlık, Yaşam imkanları vs. zaten malum!

Yani Hollanda sik kadar toprakta, senden 4-5 kat daha fazla işçilik maliyeti olduğu halde ürettiği ürünü hala senden çok daha ucuza mal ediyor, çok daha az emek harcıyor, çok daha iyi imkanlarda çalışıp yaşadığı gibi de maddi olarak senden 3-4 kat daha fazla gelir ve alım gücüne sahip oluyor!!!

işi petrol gibi yok Hollanda sömürgesi, koloni şu bu saçmalığa bağlayıp boş bahane bulmaya gerek yok! Konu bildiğin soğan, patates, domates vs. tarım.

Düşünün, Sorgulayın, Hesap Sorun....