bugün
- 6 mayıs 2024 konyaspor fenerbahçe maçı28
- fenerbahçe neden şampiyon olamıyor8
- anın görüntüsü11
- düşün ki o bunu okuyor17
- galatasaray13
- akp'nin galatasaray'ı destekleme nedeni19
- deniz gezmiş16
- hayvancılık destekleneceğine neden ithalat11
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks22
- icardi'nin burnuna kafa atacak olmam13
- keki kabarmayan sözlük kızı20
- durduk yere tribe giren erkek18
- bik bik'in 18 saat 30 dakikadır sözlüğe girmemesi11
- iğrenç bir his tarif et29
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak9
- beybi leydi13
- allah ile tanrının farkı var mı9
- 5 mayıs 2024 galatasaray sivasspor maçı19
- ali koç'un jose mourinho ile anlaşması8
- icardi190510
- sözlük yazarlarına gelen son mesaj17
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek32
- nervio13
- bir türlü ısınmayan ayaklar11
- allah yerine hızır'dan yardım istemek8
- eksi ruyaları sözlük heyetinden istemek23
- hayatınız boyunca sizi en derinden yaralayan olay8
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi13
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz12
- sözlük kızlarının saç rengi18
- bülent uygun10
- hakim ziyech11
- eksi ruyalar ile yakaladığımız müthiş uyum21
- 170 iq üstü sözlük yazarları veritabanı18
- şöyle hanım hanımcık öğretmen bir kız bulamamak16
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren kadın10
- en yaşlı özelliğiniz9
- budweiser14
- kızların tipe bakmadığı gerçeği29
- bir kadın nasıl tavlanır19
- hemşire kızlar nasıl oluyor11
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- erkek çocuk için isim önerileri9
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
entry'ler (29)
azerî kızı günel'in klibinde löpür löpür yarım ekmek arası köfte falan yediğini hatırlarım bu burcuceğizin. hâlâ o sahne gelir aklıma her izleyişimde. rezalet..
postmodernizm nedir bu yaşa değin anlayamayan biri kaldıysa eğer arz etmek elzemdir; ahan da bu cümle, "ergen feveranı" kılığına bürünmüş postmodern yaygaranın kendicağzıdır tam.
sol cemiyette sekter küfrünü yemek her vakit yeğdir. duyarsanız üzülmeyiniz zira kötünün kötüsü vardır. aşağılama kudreti bakımından, sekteri sırasıyla "troçkist", "reformist-revizyonist" ve "burjuva uşağı" takip eder.
(bkz: désenchantée)
bunu içen kişi ilginç şekilde sarhoş olmaz, böğüre böğüre ağlamaz, alkol üzerine birkaç beden büyük gelmiş gibi ele güne kepaze olmaz. ondan kelli tekila öforisi dünyanın en güzel üç bilemedin beş şeyinden biridir.
dün gece itibariyle tonight show'da conan o'brien'a malzeme olmuştur. maymunluğumuz ulusal sınırlara sığmıyor lan negzel.
doğrudur. her türk aynı zamanda erkek, yiğit, gözüpek, müslüman, tercihen sünni, heteroseksist, üçgen vücutlu ve ille de şahan bakışlı da doğar. aferindir ona.
halbuki önce kendi bedenine ne yapması gerektiğini bizlere danışıp ellerimizi öpüp hayır duamızı alması falan gerekir. kesinkes yanlışlardadır.
bu kitabı okumak, ardından da 'yarın işte giyilecek giysileri ütülemeye koyulmak' eyleminin verdiği his, yasal işkence yöntemlerinden biri olsa gerek.
geçip gittiği kafaya dank eden yıllar, çocukluğun verdiği o pür salaklıkla smooth criminal'i hatasız söyleyebilme yarışları, ergenlik ve billie jean, ain't no sunshine dinleyerek uyumamaya kasılan geceler, çocukluk, ilk gençlik, mutlu zamanlar, kapanan efsanevi bir devir, popun en gösterişli dönemlerine tanıkılık etmiş olmak... michael jackson'ın yediği hiçbir bok, kendisi bile hafızamızdaki yerini değiştiremez sanırım.
kısaca benim bu insan.
kısaca benim bu insan.
orta son argümanlarından yakasını sıyıramayandır. "hangi adaletsizlik, ne bakımdan, nasıl, hatta kim?" oralar komple buğulu, tümden meçhul, ahah. tek cümlelik yargı klişeleriyle bacağına yapışmaktan kurtulamadık vallaha yaşlı, yorgun ve kendi hâlinde komünizmin ki yıl oldu 2009, yazıktır. en iyisi işsizlik, fukaralık, diz boyu hırsızlık, gasp, fuhuş, açlık falan hakkaten zaten.
çocuk işçiler kapitalizmin gözümüzün göresi gelmediği, en iğrenç boyutlarından biridir. düşük maliyet ve yüksek performansla çalıştıkları doğrudur ve bu sebepten kâr birikiminde sermayedarlar nezdinde ilk tercih sebebidir. sigorta iste(ye)mez, iş güvenliği sıfırdır, sömürüsü azamidir. bir gıdımlık vücutlarıyla sabahın sekizinden akşamın sekizine kadar canhıraş çalışırlar. istanbul'un arka sokaklarını dolduran irili ufaklı binlerce atölyeden tutun üçüncü dünya ülkelerine iş sipariş eden uluslararası üne sahip sözüm ona prestijli firmaların bile iliğini kurutmayı sevdiği bir işçi profilidir. onlara acımak dünyanın en tabii şeyidir de tersini havsalam almıyor.
sanat icra etmekten gayri her boku yemek yeter şarttır.
beren saat'i oyuncu, pelin batu'yu ressam, ismet özel'i şair, pi'yi de üç alınız.
beren saat'i oyuncu, pelin batu'yu ressam, ismet özel'i şair, pi'yi de üç alınız.
(bkz: drama queen)
bütün dünya medeniyetlerinin çekirdek çitleye çitleye oturup seyrettiği insan yapımı katliam. işin içinde israil'in parmağı olsa ne yazar, içine bacağı girse ne yazar? o sürece müdahale etme gereği duyan herhangi bir ulus devleti çıktı sanki de ortaya, şimdi antisemitik, überokültist mitleri yaymaya hakkımız oldu. ne ilginçsiniz bazen.
ilk başlarda gayet sıradan, düz bir tipti bu hanım teyzemiz; sarışın, yüzü düzgün zilyon tane spikerden sadece bir (1) tanesiydi. baktı gördü ki o frapan, iğrenç kahkahayla anılır, akılda kalır oldu hepten suyunu çıkardı işin. daha dikkat çekici bir yönünü keşfetse keşke bir an önce de kurtulsak.
edgar allan poe'nun bütün öykülerinin toplandığı meşhur zebellah kitabını şimdilerde 28 tl'ye indirerek zamanında aynı kitaba 70 tl bayınan fanileri ağlatmış hatta inletmiş ilim irfan yuvası.
kendisinin başına gelen kadar sapık medyanın hâli de o derece üzücüdür. ana haber bülteninde hocanın özel odasına, dersliğine vs. girip, tüm özel eşyalarını, askıdaki elbisesine varana kadar kurcalamayı habercilik başarısı falan zanneden leş kargaları var bu ülkede hâlâ, en çok ona yanarım. Anası, babası, kardeşi, arkadaşı falan olsam irkilirdim sanırım densiz muhabirin ellerini, kollarını hatta burnunu kayıp yahut merhumun ardında bıraktığı saatine, notlarına, masasına pervasızca sokuşunu izlerken.
iki dakka insan olmayı beceremiyoruz sanırım.
iki dakka insan olmayı beceremiyoruz sanırım.
bu eserin aleksandr petrov elinden çıkmış 1999 yapımlı ve bol ödüllü bir de nefis uyarlaması vardır ki yağlı boya tablo mudur yoksa film midir anlaşılmaz; öyle büyüleyici, öyle dehşetengiz bir animasyondur.
elde edemediğimiz ne kadar dünyevî deneyim varsa tümünü heybesine doldurmuş, tadamadığımız bilumum hayatî zevkin dibini bulmuş, vazgeçemediğimiz ne kadar konforlu boyunduruk varsa hepsini elinin tersiyle ittirmiş; çok yürümüş, çok yorulmuş, çok kirlenmiş, çok esrimiş ammavelâkin çok yaşamış insan kuşağı. ayda yılda üç beş konser haftada birkaç bira ile yaşadığını zanneden akça pakça çocuklar olarak, kendilerine ölesiye özenmekle kendilerinden öldüresiye nefret etmek hisleri arasında gidip geliyor olmamız çok normal.