bugün

entry'ler (16)

intihar etmeme nedenleri

1.gunes
2.yeni cikmis otlar
3.havanin guzel olmasi

hava cirkinlessin sonra tekrar dusunuruz.

sözlük yazarlarının yılbaşı planları

Medeni usul calismak.

bir kitaba 25 tl veren insan

sanirim bu baslikta kastedilen kitap turu romanlar. yoksa ders kitaplarimiza biz genellikle 70 lira falan veriyoruz.
ayrica tutunamayanlar'a 25 liradan daha fazla para vermistim ve tutunamadim. uzulmedim ama. ben tutunamazsam cocuklarim tutunur belki diye rafima koydum.
cocuklar kitaplarla buyumeli. annesinin babasinin tutunamadigi kitaplari belki onlar cok sevecek. kim bilir.

league of legends dan soğuma sebepleri

yalnizliktir. oynayacak adam bulamadim.
ikinci sebep de dota, starcraft falan.

gece gelen açlık hissi

bir de bunun yurtta hasil olani vardir; zula tukendiyse caresi de yoktur.
gofret kek mek yemek istemiyorum artik. acikinca boyle normal yemek yemek istiyorum. asiri ozledim.
canim su an asiri cigkofte cekiyor. pizza da olur. boyle baharatli bir seyler. gecende de islak hamburger cekmisti.
hele bir gun gecenin bir saati acliktan uyanmistim lan. sandim ki acliktan olecegim. gercekten ciddi ciddi olecegimi sandim. uyandigimda saat 3.30 civariydi. en son olecegimden korkup o saatte eti brownie yemistim.
dogrusu evde de olsam cogunlukla ac yatarim. ama ruyamda istisnasiz lahmacun pide hamburger falan goruyorum.
ben cidden acikiyorum.

hukukçu sevgiliye alınacak hediye

en guzel hediye her renkten fosforlu kalemdir. bir cuval falan alabilirsiniz. omru hayati boyunca kullanir.

dipnot: hastalik derecesinde isine bagli olma disinda hukukcular ayri bir canli turu degildir. hukuktan baska ilgi alanlari da vardir. lutfen bunlara dikkat edelim. gerci cogunun yok. moron gibi yasiyorlar.
yaa bir insan dersten baska bir sey konusmaz mi? bu kadar mi sıkıcı olunur? okuldan sogudum artik bu tip hukukcular yuzunden. gitmiyorum. durduk yere dertlendim.

yılbaşı

ciddi ciddi insanlar bunu kutluyor yaa. su gunde yillardir ders çalışıyorum. finaller sag olsun. ama hani ders calismami gerektirecek bir durum olmasa da biri bana gelip hadi yilbasini kutlayalim dese "bi git cay koy" derim.
kendimi "hoolleeyy yeni yila girdik" derken hayal edemiyorum. bu sekilde sevinen insanlar gercekten o sira yeni bir yila basladim diye seviniyor mu yoksa konsepte mi uyuyorlar?
gercekten seviniyorlarsa ertesi gunden nasil bir beklentileri var mesela? ne olacagini umuyorlar?
konsepte uyuyorlarsa bir insanin yapmaciklik siniri nedir?

not: mevcut problemde dini duygular kuvveti sifir kabul edilmistir.

brezilya

kitap okuma oranını arttırmak için çok başarılı bir projeye imza atmış ülkedir. dünya kitap gününde kitaplara barkod yerleştirerek bilet yerine kullanılmasını sağlamışlar. taşıması kolay olması amacıyla küçük kitaplar tasarlanmış.
böyle güzel fikirler inşallah bizim ülkeye de nasip olur. tabi okumak istemeyen elbette okumaz; oranlar artar mı bilinmez ama bunun adına gerçekleştirilen bir çaba bile benim gözümde çok değerli.

ilgili haber: http://frpnet.net/edebiya...metro-bileti-yerine-kitap

dost

bazen tam bir tane dost kazanmis gibi oluyorum; sonra bir bakiyorum o da elimden kaymis gitmis. hepsi bir bir gidiyor.
bu dost dedigin sey kyk kredisi gibi bir sey. ne ara geliyor ne ara gidiyor anlamadim. hatta bazen hic gelmiyor bile. reankarnasyon olsa onceki hayatimdan ice girmisim diyecegim.

uludağ sözlük

buraya eksi sozlukten geldim. orada 2 tane hesabim var. birini kapattim; digerini de sadece bilgi edinip mesajlasmak icin kullaniyorum. ama bu iki hesaptan da yazamiyorum artik. orada yazmak istemiyorum. hicbir zaman eksi sozlukle samimiyet kuramadim. eksi sozluk 300 kisilik hukuk fakultesi sinifiysa uludag sozluk 30 kisilik bir sinif. 30 kisiyle de samimiyet kurmak her zaman icin daha kolaydir.
ama soyle gundeme baktim. hic doyurucu degil. bos bos sohbetler donmus. sana hicbir sey katmiyor. bir yarari yok. burasi eski yazilarin ekmegini yiyor. yazik, uzuldum dogrusu.
cok onemli romanlarin filmlerin altinda azicik azicik entryler. kendimi istanbuldan kucuk bir anadolu sehrine gelmisim gibi hissediyorum.
burayi yazmalik; eksi sözlügu okumalik olarak kullanacagim sanirim. hayirlisi.

kozmos

bir carl sagan kitabi. bunu okuyup anlayabilmeniz icin illa sayisal bilimlere yonelik zekaniz ya da ilginiz olmasi gerekmiyor. evren oldukca aciklayici bir sekilde kaleme alinmis. ben en cok karadelik konusunda takildim; anlamakta zorluk cektim. en ilgimi ceken konu da karadeliklerdir.
okunmasini siddetle tavsiye ederim. ozellikle lisede okunmali. insana cok sey katiyor.

evrendeki degisimle ilgili olarak kitaptan:
"hicbir seyin degismedigi bir gezegende yasamis olsaydik, yapilacak pek az is bulunurdu. dusunup bulacak bir sey kalmazdi. bilimin hiz kaynagi kaybolurdu. ve eger her seyin raslantisal olarak ya da cok karmasik bicimde degistigi bir dunyada yasasaydik, bu kez de bir seyler dusunup bulma olanagi kalmazdi. ...boylece belli kurallar cikarip ona gore dusunebiliyoruz. bilim yapabiliyor ve o sayede yasamimizi daha iyiye dogru yonlendirebiliyoruz."

mülksüzler

hızlı okunan bir kitap değil. bu kitaba ayırdığınız zaman ikiye ayrılıyor.
1- kitabı okuma süresi
2- kitabın üzerinde düşünme süresi
her cumlede durup tekrar dusunuyorsunuz. gercekten etkileyici bir roman. kurgusu cok iyi. o evrende yasayip, karakterlerle birlikte uzulup seviniyorsunuz.

her yaptigim seyde aldigim notlar gibi bu roman hakkinda da birkac not aldim. simdi yazacagim kisimlarin kitabin anafikrini olusturdugunu dusunuyorum.

"dusunce cimen gibidir. isigi arar, kalabaliklari sever, melezlenmek icin can atar, uzerine basildikca daha iyi buyur"

"butun olmak parca olmaktir; gercek yolculuk geri donustur"

"gencler baska ne olabilir ki? en alttaysan asagidan yukariya orgutlenmelisin"

"dusunceler baski altina alarak yok edilemez. onlar ancak dikkate alinmayarak yok edilebilir."

"bizi bir araya getiren sey, aci cekmemiz. sevgi degil. sevgi akla boyun egmez, zorlandiginda da nefrete donusur."

"ozgurluk hicbir zaman cok guvenli degildir."

bunlar haricinde kitap komunizm savunucusu gibi gorunse de bir o kadar da onu elestirmektedir. anarsiszmi de koru korune savundugunu soyleyemeyiz. ozgurlukle ilgili dusuncesi bizi buna goturuyor.
ursula le guin her yonuyle tutarli muhtesem bir roman yazmis. tum sonuclari yeterli gerekcelerle aciklamis. gercekten de cok kaliteli bir kurgu.

bulantı

bir zeki demirkubuz filmi. oyunculukları gerçekten sevdim ama müstehcen sahneler rahatsız ediciydi. normal bir filmde bu kadar akılda kalmaz ama özellikle bütün şapur şupur öpüşme seslerini duymak hiç hoş değildi.
albert camus'un yabancı'sına, dostoyevskiye göndermeler vardı. bunlar güzel şeyler. insanı düşünmeye sevk ediyor.
kadıköy rexx'te izlemiştim. 2 saat hiç ara vermeden zeki demirkubuza maruz kaldım ve sonunda fularım çıktı. ben bir fikrim olması için gittim. bu film için beğendim beğenmedim gibi bir yorum yapamam. bu filme dair bir eleştiri için belli bir bilgi birikimi olması lazım. yoksa işte benim gibi sıradan film izleyen seven biri için çok da beğenilecek bir yanı yok.

fareler ve insanlar

şahsımca lise yıllarında okunması gereken bir kitap. inceliğine bakıp ilkokulda okutulmamalı bence. insan o yaşta bunu okursa travma geçirir.
kısa bir roman olduğu için telefonuma yüklemiştim; bir yerde beklerken falan açıp okuyordum. ama her defasında nerede kaldığımı unuttuğum için ilk 20 sayfasını elli defa falan okumuşumdur. en sonunda beyoğlu sahaflar festivalinden kendime 5 liralık bir tane edindim. bir iki saatte de bitti. üniversite 3. sınıfta bitirmek nasip oldu.
tabi kitabın gidişatını da ezberlediğim için hem de yaşım gereği beni çok etkilemedi. fakat kısa ve öz oluşu kesinlikle akılda yer ediniyor. çok fazla zaman kaybetmeden bazı şeyleri kavrayabiliyorsunuz.
sözün özü, güzel kitap; kısa ve öz.

kızıl mars

marslı filmine gitmeden önce okuyayım dedim ancak bitiremedim.
aranot: şuraya elli beş bin tane şey yazdım; hepsi silinmiş. katil olacağım. şimdi tekrar yazacağım. madem çıkış yaptın, niye bu sayfayı gösteriyorsun? oda arkadaşı da gelmiş, "işin uzun mu" diyor. ne konuda dediğini de anlamadım gerçi. zaten çok sinirliyim.
kitabı 200 küsur sayfa okudum ve gerçekten beğendim. ama bitmiyor. betimlemeler fazla gibi ama içine de almıyor. o ortamı hayal edemiyorsun. bir olay yok. konusu marsta ve araçta geçiyor.

beni etkileyen, "aa hakikaten" dediğim noktaları not aldım:
- john, "yani, aynı anda birden çok kişiyi sevebiliyorsun. herkes yapabilir, bu böyle. ama sadece birine sadık olabilirsin. ve ben... sadık olmak istiyorum. bana sadık olan birine. basit, ama..."
- maya, "john ve ben, birlikte iyiyiz, ondan hoşlanıyorum. onunla rahat gidiyor. rahat ama, belki bir parça... bilmiyorum. sıkıcı değil. ama heyecanlı da değil. etrafta yürümeyi, çiftlik ekibiyle takılmayı seviyor. konuşmayı öyle çok sevmiyor. frank'leyse, şimdi, sonsuza dek konuşabiliriz. sonsuza dek tartışırız belki, ama en azından konuşuyor oluruz."

koskoca marsla ilgili kitaptan yine kadın erkek ilişkisine dair notlar aldım. ama yani yazar da hep ilişkileri konu edinmiş. belki de insanoğlunun her koşulda dahi değişmeyeceğini anlatmak istemiştir. kim bilir...

hayat kısa

"vita brevis"

sofi'nin dünyası'sının yazarı jostein gaarder'nın diğer bir kitabının ismi. sevgilisi floria'dan augustinus'a yazılmış mektubunun çevirisinden ve yazarın notlarından oluşuyor. benim asıl ilgimi çeken doğrusu jostein gaarder'nın notları oldu. o da benim yazarı subjektif olarak aşırı sevmemden kaynaklanıyor. ben de kitaba ve dipnotlara dair hoşuma giden noktaları topladım.

augustinus - itiraflar'dan notlar:
"...yaşamaktan bezmiştim, ama ölmekten de korkuyordum"
"benim içimde olmaya dayanamayan, kırık, kanayan, bir ruh taşıyordum, ama onu nerede huzura kavuşturacağımı bilmiyordum"
"ey akademisyenler, siz ki büyük insanlarsınız, hayatımızı üzerine kuracak kesin bir şey bulamayacak mıyız?"
"tanrı, her şeyden önce insanların hep riyazat içinde yaşamalarını ister"

genel olarak notlar:
- riyazat: nefsin isteklerini kırma; perhiz, kanaat içinde yaşama
- ubi mens plurima, ibi minima fortuna (aklın çok olduğu yerde para az olur)
- si tacuisses, philosophus manuisses (sessiz kalsaydın, insan senin bilge olduğuna da inanırdı)
- obitus veneris (aşkın çöküşü)
- cicero, "o tempora, o mores" (hangi zamanlar, hangi alışkanlıklar)
- tacitus, "kadınlar yitirmekten dolayı acı çekerler, erkekler de yitirileni hatırlamaktan"
- adeodatus: tanrı'nın ihsanı
- terentius, "homo sum; nihil humanum a me alienum puto" (ben bir insanım ve insana özgü olan hiçbir şey bana yabancı değildir)
- sofokles'in kral oedipus eserinden: sonunda kral oedipus, babasını(laios) öldürüp annesiyle(lokaste) evlendiğinin farkına vardığında iokaste'nin elbise iğnesiyle gözlerini oyar.
- fouror poeticus: ozanın çılgınlığı