fikre diyecek yok, on numara organizasyon; yalniz nasil gerceklestirilecegine dikkat etmek gerekiyor. önerilen ikinci yol, yani bir baslik acilip yazarlarin bu baslik altina öykülerini girmesi, sonra da bu öykülerin diger yazarlar tarafindan oylanmasi pek islevsel gözükmüyor. sonucta hergün onlarcasini yazdiginiz siradan entrylerden degil, edebi eserlerden söz ediyoruz. e simdi milletin seveni var sevmeyeni var; trollu var, seovisi var. e bu da bu baslik altina girilecek entrylerin oylanmasinda bi yamukluk doguracaktir. bir secici kurulun öyküleri secmesi simdilik daha mantikli görünüyor. tabi bu secici kurulun kimlerden olusmasi gerektigi de bilahire tartisilmalidir.
türkçe bir sözcüktür, "ku" ya da "kuğ" kökünden türemiştir. eski türkçede ses, seda gibi anlamlara gelen ku, zamanında müzik sözcüğüne karşılık olarak da önerilmiştir, ama tutmamıştır.
ne ederse kendine eden, kendini üzmekten, kendine dert üstüne dert bindirmekten daha büyük bir meziyeti olmayan erkektir. romantiktir, duygusaldır, sanatçı ruhludur, falandır, filandır, eyvallah çok güzel, ama en ufak şeyleri, hatta çoğu zaman büyütülmeyeceğinin kendisinin de farkında olduğu şeyleri büyütür, o koca koca dertleri minicik kafasına sığdırmya çalışır. kanser olur, ölür tez zamanda.
anlattığına göre müphemliğin, lümpenliğin binbir türlü evresinden geçmiş, vaktiyle her tarakta bezi olmuş. her çeşit görüşten, yaşam tarzından haberdar, bunlar hakkında bilgi sahibi!!! ve hayhak sonunda doğru yolu bulmuş, hak dinin emrine girmiş. amma ve lakin, bir şeyi öğrenememiş*: geçtiğini söylediği dönemlerden geçmek istemeyenlerin, hep orada, o evrede yaşamak isteyenlerin, o evreyi doğru bulanların olabileceğini öğrenememiş, görememiş. yahut da görmüş, öğrenmiş de nasıl kaptırdıysa kendini bu yeni yolunun en doğrusu olduğu inancına, kabul edememiş. eh, bu kadar şey görmüş madem, bunu da görür inşallah. rabbi gönül gözünden önce, dünyayı görmeye, olduğu gibi görmeye yarayan kendi gözlerinin açılmasını nasibeylesin.
müzikal harikalar yaratan, tool ve a perfect circle dinleyenlerin büyük çoğunluğunun sıkılmadan dinleyebileceği hatta birçoğunun hastası olabileceği rishloo adlı grubun 2004 tarihli albümü. grubun bir bu kadar hoş olan ikinci albümü için (bkz: eidolon)
eshefle kınıyorum seni sözlük. harvie krumpet ki, "hayat bir sigaradır sonuna kadar için" aforizmasının sahibi, oyun hamurundan stop motion animasyon karakteri. adam elliot'ın oscar ödüllü kısa filmi dir efendim harvie krumpet.
oscarlı kısa film harvie krumpet'ın yaratıcısı adam elliot'ın yepisyeni sıpsıcak, üzgün mü üzgün ama komik mi de komik filmi. tabi çok kafa patlatılabilir film üzerine. günümüz insanının iletişimsizliği, yalnızlığı, vs. yok efendim o new yorkun griliği çok manalı falan denilebilir. boşverin ama. hiç filmin samimi havasını bozmaya gerek yok. izleyin işte, izleyin, üzülün, gülün, filmin sıcaklığına elleşmeyin, izlendiği, yaşandığıyla kalsın. emin olun her şey daha güzel olacak o zaman.
dredg'den önce dinlemiş olmamın da payı olabilir tabi ama ben pek benzetemiyorum onları dredg'e. böyle daha içli, daha nağmeli, daha daha nasıl tarif edilir ki, sessiz sesiz söylüyor aslında, kendi kendine konuşur gibi. hani deliler olur ya yolda yüyrürken karşılaşırsın bakarsın kendi kendine konuşuyordur fısır fısır sonra birden yine kendi kendine bişilere sinirlenir bağırıp çağırmaya başlar ama yine kendi kendine. amanın dersin kaçayım dersin ama bi yandan da bakarsın arkanı dönüp ne diyo diye dinlersin. hah öyle işte bu adamlar. ya da ben çok iyi sallıyorum. öte yandan vokal kardeşimizin gırtlak yapısının maynard'ı andırdığı doğru, ki nağmeleri de buna borçluyuz herhalde. sevdim yani ben. dinleyin, dinletin efem. hatta ilk olarak şurdan bir fikir edinilebilir bu kardeşlerimiz hakkında:
eğer demokrasiye inanıyorsanız, demokrat olduğunuzu söylüyor, yaptıklarınızı demokrasi adına yaptığınızı dile getiriyorsanız, oturup dinleyeceksiniz. kendi egonuz, kendi gocunmalarınız, kendi istek ve arzularınız doğrultusunda hareket edemezsiniz. Eğer her fırsatta bizi buraya millet gönderdi biz milletin vekilleriyiz, onları temsil ediyoruz diyorsanız, onlar adına orada oturmayı, o milletin sizi oraya küsüp oynamayan çocuk edasıyla çekip gitmek için göndermediğini de bileceksiniz. Eğer demokrasiye inanıyorsanız, dialog, anlama ve eleştirinin demokratik bir ortamın temel birleştiricileri olduğunu da bilmelisiniz. Yoksa, birkaç gün sonra çıkıp, bunlar otoriter, bunlar totaliter, bunlar dediğim dedik çaldığım düdükçü, bunlar astığım astık kestiğim kestikçi diyemezsiniz. Hemen gelip fısıldarlar kulağınıza bu işin başını sizin çektiğinizi.
Hastalık 65 yaş üzerindeki kişilere kolay bulaşmamaktadır. Bunun 1918'de meydana gelen büyük salgın ile ilgili olduğu düşünülüyor. 1918de meydana gelen grip salgınındaki virus bugünkü viruse çok benziyor. O virus 1950lere kadar dolaştığı için 65 yaş üzerindeki kişilerin kısmi bağışıklık geliştirdiği kabul ediliyor.
merak etmeyin ne toprak sızlar, ne bayrak üzülür. toprak bütünlüğünü, vatan biriliğini, o toprağın üzerinde yaşayanların huzurundan üstün görenler bilemese de sızlayan her zaman kalplerdir.
ne sanmıştın. senin cici devletin o konutları, sen orta sınıf burjuva huzurunu orada rahat rahat yaşa diye dikti sanıyorsun değil mi. sen, üzgünüm ama, onların varlığını, öyle ya da böyle hatta belki en iyisi böyle, gecenin bi körü belki tam o güzel karına yumulacakken kafana kafana vuran gürültülerle, tanıyacaksın, kabul edeceksin, onlarla beraber yaşayacaksın, öğreneceksin bunu. üzgünüm.
senin, evet evet tamamen senin suçun. kendi kimliğini özgülleştirmek, birleştirmek için, ideal kimlik olarak algılanmasını istediğin için, ötelediğin, ittiğin, eğitimsiz, cahil bıraktığın fakirlerin, ötekiliklerini, senden, senin zenginliğinden farklılıklarını örtmek, belki saklamak için secçtiklerini, seçmek zorunda bırakıldıkları yöntem. sen o ideal kimliğini al şimdi, güzelce bir ütüle, kırışıklarını düzelt. ki belirginleşsin aczin.