türkiyeye geleceklerini daha bugün öğrendğim ve "elleeem eelleeeem leyleyley ohohoho teytey çikiçikiçiki" gibi manasız harfler bütünüyle yarım saatlik bir tepki verdiğim grup.
yeni hedefim bana erken doğum günü hediyesi almak isteyen birini bulmak*
son olarak: darısı deftones'un başına
zeytinyagli yaprak sarma: baba şu chopper işi diyorum nolucak diyorum?
aniden beliren anne: çapır mı o ne noluyor ne istiyorsun?
zeytinyagli yaprak sarma: baba.. ayşe tatile çıksın..
-[bla bla bla bik bil bik] işte çocukluk arkadaşım ölmüş onu haber veriyordu.
+hangi çocukluk arkadaşın? kim ölmüş?
-kalp krizi ya
+anne?!?
-kalp krizi geçirmiş yani
+anne kim?
how i met your mother izlemeyen bir arkadaşımın farkında olmadan buna benzer bir şey salladığı barney kelimesidir.
(bkz: fuzuli)
(bkz: lüzumsuz)
(bkz: fuzulsuz)
matematik öğretmenini sözlü tacizinden dolayı şikayet etmek için okul müdürünün odasına gidildiğinde "şimdi dizi izliyorum sonra bakarız" diye geri gönderilmek.
skunk anansie öncesi az ıslanayım da serinleyeyim skin'i de önden dinlerim diye önlere ilerlediğimde nerden geldiğini anlamadığım çılgınlar çılgını bir su kaynağı tarafından tepeden tırnağa yıkanmam ve gözlerimi açıp etrafımda genişçe bir halka oluşturmuş bana gülerek bakan insanları görmem, konser esnasında da aramıza atlayan skin kişisinin omzuma basmaya çalışmasıyla aey emen ben istemem başkasının omzuna bas diye geri çekilmem*** ama en nihayetinde kadın kendini üstümüze bıraktığında pek çok insanın altında kalmam,
motörhead sahneden indiği esnada önümdeki "abiler"in "bundan sonra da limp bizkit dinlenir miymiş baa hadi gidelim" diyip beni hayretlere düşürerek en öne geçmeme sebep olmaları..
buraya kadar tamam. burdan sonrasını sadece fred durst'a yazıyorum.
----- özel -----
sevgili fred
limp bizkit sahnedeyken: varlığından sıkıldığım, festival alanında adeta beleş dağıtılıyormuş hissiyatı yaratan kovboy şapkasını *içimi darlamasın diye yaslandığım demirlerin üzerinden sarkıtmış kendi halimde konserinizi dinliyordum.
ani bir kararla aramıza inme eylemine giriştin. önce bir sola gidip iki üç kendini ellettikten sonra sağa, yani benim bulunduğum tarafa doğru geldin..
"ulan" dedim "herkes elliyor, ben de iki elleyim de sonra fred durst'ı da ellemedim demem" düşüncesiyle tam önümden geçerken ellerimi uzattım.. yani tamam sen şurda profesyonel adamsın o göz temasını anlarım ama ben o kadar yakın bir ilişkimiz olcağını düşünmemiştim. sadece kollarını elleyeyim mıncıklayım demiştim.
o davranışımın anlamı "hadi gel, yaslandığım demirlere çık, boynuma astığım şapkamın ipine bas ki bacagından 5cm'den fazla uzaklaşamayayım, hareket özgürlüğümü* kısıtla, önden güvenlik görevlileri arkadan hayranların bana girsin ve sen oldugun yerde şarkı söyle." demek değildi.. gel gör ki gözlerim tam olarak bunu demiş.
ama o soldaki* en kocaman güvenlik görevlisinin suratımı senin bacağından ayırmak için kafamı yukarı doğru kaldırmasıyla karşılaştığım manzara.. fred.. gerçekten unutamayacağım bir anı armağan ettin bana. kamyon farı görmüş sincap ifadem ve kocaman gözlerimle kafamı yavaşça eğdim, soluma dönüp "ağğbi adam iç çamaşırı giymemiş yağğ" diye böğürdüm. "ne? hayır? zeytinyagli.. bunu kimseye anlatmıyoruz? tamam mı?" cevabını aldıktan sonra sağımda "elime dokundueeaah ehaaağa elim benim elimee dokeaanduğuu eheağa" diye carlayan kıza "az önce kafam şortuna girdi. adamın çükünü gördüm. çamaşır giymiyormuş da." dedim ve bir daha kızın sesini duymadım. tamam, o kızın konserin geri kalanı boyunca tek kelime etmemesi güzeldi. ama bebişim hem bol şort giyiyorsun hem iç çamaşırı giymiyorsun..
ayrıca hadi ben şapkanı istemedim sen neden vermiyorsun? ha bir de adeta şapkanın altında yaşlandıgını gizliyormuşsun maşallahın var**
neyse bu arada canlı olarak dinlemesi en keyifli olan şarkı da jump around'dı. hayır yani o da zaten house of pain'in şarkısı. şarkı esnasında yaptırdığın bıdıya gelince aynı şeyi bir süre önce ülkemizde lamb of god'ın vokali dinleyicisine yaptırtmayı denediğinde pek bir mikine takan olmamıştı ama sen..
son olarak aşırı memnuniyetsizmiş gibi görünüyorum dimi. halbuki çılgınlar gibi eğlendim. çükünü gördüğümü de herkese anlatıyorum artık kusura bakmayacaksın.
bak bunu saymıyorum yine beklerim. öpüyorum canısı.
yaya dişinin önünden aracıyla geçerken egzozdan abuk subuk sesler çıkardığı an ya da karşıdan karşıya geçen dişi kişinin önüne direksiyonu kırdığı an olmadığına emin olduğum bir andır.
hani 31.07.11 tarihinde saçını iki yandan toplamış, turuncu saçlı, sırtında keman taşıyan bir kız gelip de ice tea şeftali istemişti ya..
sen de ona gülümsedin hınzır!
neyse işte o kız çok sakar olduğu için kendi almamıştı ice teasini.
hani çıkmadan önce de bilekliğini takmasına yardım etmeni istemişti.. işte amaç ice tea şeftali falan değildi anlıyor musun?
ama asıl olay o da değil.
senelerdir gece yarısı olsun, sabahın körü olsun, sınır tanımadan sürekli ordan alışveriş yapmasının sebebi sensin.
"senelerdir mi?" diyecek olursan tabii tanımazsın çünki kız sürekli saç rengini ve modelini değiştiriyor.
seni ilk gördüğü anda da black sabbath çalıyormuş büfede, onu da unutmamış.
ha bir de unutmadan uzun saçlı erkekleri hiç sevmezmiş ama içten içte sana hasta oluyormuş. hatta en yakın arkadaşını "uu beybi parçayı görmelisin" diyerek seni görmeye gönderdiği bile olmuş.
o kişi benimdir. sosyomat üyeliğimi aktif hale getirip derdimi upuzun bir mesajda anlattığım kişi "ayakkolesiyim@hotmail.com ekle tatlım daha ayrıntılı konuşalım" gibi bir cevap atmadan tekrar hesabımı kapatmamla son bulan eylemdir.
zys: efendim?
anne: napıyorsun?
zys: hiç ya uyanalı bir saat falan oldu sen napıyorsun?
anne: ben de kızlarlayım işte merak edersin diye aradım nerdesin sen?
zys: !?!?!
başkalarının seninle oynayıp eğlendiğini fark etmemek.
misal biricik abim ne zaman etrafımda telefonla konuşsa kalemdi kağıttı ne bulsam telefon olmayan eline tutuştururum. kalemi çevirmeye başlar elinden alırım. ne olduğunu idrak edebilmiş değildir. tekrar kalemi tutuştururum eline. bir şeyler çizmeye başlar kalemin tepesine basıp ucunu kapatırım. farkına varmaz çizmeye (?) devam eder.
en nihayetinde telefon görüşmesi bittiğinde bütün yaptıklarım zaman aşımına uğramış olur.
normal koşullarda örnekteki gibi olmaması gereken* olay:
-sabaha karşı telefon çalar-
zys: efendim*
xy: a- alo- şey- pardon yanlış oldu kusura bakmayın-
-dııııt dııııt-
-telefon tekrar çalar-
zys: xy iyi misin ne kapıyorsun ya?
xy: zeytinyagli? kızım sen misin ya.. yeminlen travesti sandım, o ses ne lan öyle..
how i met your mother'ın son sezonunda barney'nin şöyle bir şey söylemişliği vardır:
"bu gece feci çılgın atacağız!"
ister istemez çeviriyi ben yaptım heralde diye düşündüm.
(bkz: http://bit.ly/muetgp)*
izledikten sonra kişiyi kimseyle paylaşmasam da kendime mi saklasam bencilliğine* iten enfes bir film. bu sahne benim olsun diye bir kare arandığında "hıaaağğğ hepsi çok güzel seçemiyoruuaaağğm" diye düşündürtebilir. tamam düşündürtmeyedebilir. o bana özgü bir anırmaydı.