Meriç in orda içilen rakı, lalezar da yapılan kahvaltı, çeltik tarlaları, yol kenarındaki gündendiler, alipaşa çarşısının yakınlarında kallavi satan pastane, özcanlar köfte, birlikte mutlu olduğum insanlar.
Yapmayın beyler, yapmayın. Siz yokluktan yazarsınız. Diğerinin bir tarafı kalkar. Etrafa üstüne bin katıp söyler.
Çok net şahit oldum. Adam, evime gelir bir saat durur alcağımı alırım sonra o da yurduna giderdi dediği kız benle evlenecektiiğ ben bıraktım tribine girmiş.Yalan söylersin de bu kadar da abartılmaz ki be kardeşim. Evlilik o dönemde aklında olacak en son şey. Bir kişi değil herkes biliyor. Biz artık inanmıyoruz o kızın lafına ama kendisini komik duruma düşürüyor. Bir de tanışırken kız asılmış parfümün ne diye. Tanışmaları bile kızın abazanlığından ama kıza sorsan ben sevmiyordum. Yav he he o yüzden yurttaki kızlar hıçkıra hıçkıra ağladı diye okulda manşet yaptı seni. Hayır yani 2 aylık ilişkiyi kuyruk acısından nerelere getirdi.
Tamam yaşanıldı, bitti diyip biz açmıyoruz konuyu kendisi açıyor. Tamam dinliyoruz ama adam da mesajları gösterdi. Facede yazışmaları gördük. Nasıl inanMamızı bekliyor, anlamıyorum.
sizin de başınıza gelebilir diye yazdım. Hele bir de daha sonraları kendisi gelmiş ve siz reddetmişseniz arkanızdan çok laf çıkarır.
Bundan yıllaaar yıllaaar evvel star tv de ata demirer in korsan tv programı yayınlanırdı. O programdaki niyazi gül tiplemesi, yeni filmin öznesi olmuş.
Güzel olur mu? Bilemiyorum. Ata demirer in sadece eyyvah eyvah serisini beğenerek izledim. O da bir yanım trakyalı olduğu için.
Tat açısından nutella dan bin kat iyi. Ama bizim ergenler 9gag tipi yerlerden özenip nutellaaağ diye salyalarını akıtıyor. Yahu yavrucuğum onlar överler haklıdırlar, sen niye gaza geliyorsun. Belçika dan gelen nutella yı yedikten sonra buradaki nutellanın tadı 3 gün kalıcı 5 liraya satılan parfüm gibi yavan geldi.
Ne yaptılar yine bilmiyorum ama en fazla ne yapabilirler. Acun u sevdiğim falan yok. sürekli ahlak diye ağlayanlar ahlakınız her şeyden etkilenip bozuluyorsa mağarada yaşayın bir zahmet, ha çocuklar diyorsan bu saate kadar uyumayan çocuk mu olurmuş? Varsa da televizyondan önce anne babalığını bir sorgula, evladının peşine düş.
Lan yeter ahlakımız bozuluyor diye diye penisilin kelimesine bile sansür konur hale geldi.
Yukarıda paylaştığım linkte makale; halkın yüzde kırkı şizofren diyerek durumu destekler nitelikte.
Makalede doktorlardan biri şunu demiş:
"Hangi ilaç firması dünyada hiçbir hastalık kalmasın ister ki? Araştırmalar çok maliyetli olduğu için zaten firmaların sponsorluğunda gerçekleşiyor. Dolayısıyla artık ilaç firmaları tanımlanmış hastalığa ilaç bulmuyor. Doğrudan hastalığı tanımlıyorlar. 10 yıl önce psikiyatride kullandığımız dört ilaç vardı. Kliniğe günde en fazla 10 kişi gelirdi. Ne zaman ilaç firmaları bu alanda üretime geçti, ilaç sayısı arttı. Basında çarşaf çarşaf hastalık tanıları, belirtiler yayımlanmaya başladı. Kliniğe gelenlerin sayısı da birdenbire yükseldi. Bugün bir uzman 40 kişiye bakmak zorunda."
Bir diğeri ise şunu demiş;
"insanlar 'regl' dönemindeki sancıdan terk edilme acısına kadar her sorunda doktorlara taşınıyor. Bu bağımlılıktan en çok ilaç üreticileri ve hemen reçeteye sarılan doktorlar kazanıyor."
Bizim toplumda özenti geri zekalı olduğu sürece yolunacak kaz da bol olur. Sevgilisinden ayrılan depresyondayım diyip doktora koşuyor. O özendiği psikolojik rahatsızlığa ilaçlar sayesinde kavuşuyor. Sonra eyvah ben ne yaptım derler, aslında o kadar cool olmadığını anlarlar.
ergenlik hevesiyle özenilen hastalıklar kullanılan ilaçlar ömürlük hasar bıraktı. Arkadaş ortamında raporluyum ben, deliler zeki olurlarmış demek için sistemin çarkında kobay bir fare oldular. Sıkıcı olan hayatlarına renk gelsin diye hastalık satın aldılar.
Tabi ki doğanın kanunu bu aptallar olacak ki uyanıklar kaymak yesin.
Eleştirim sert olabilir lakin sözlükte "popüler" psikolojik rahatsızlıklardan birinin başlığına girip birkaç entry okumanız eleştrimin sivriliğinin nedenini anlamanıza kolaylık sağlayacaktır.
Portekizli arkadaşımın Türkiye de kaldığı süre içinde tükettiği yoğurt. Türkiye ye geldiğinde şaşırdığı şeylerden biri de yoğurdun tadıymış.
Ben de patates yemeğinin yanında meyveli yoğurt yiyince şaşırmıştım. Onlarda şekersiz yoğurt satılmıyormuş. natural etiketli olanlarda bile şeker varmış.
Zenginliği cürmü kadardır. Önemli olan ülke para biriminin global anlamdaki etkisidir. Bu anlamda biri abd diğeri de Çin. Hatta şu sıralar çin in devalüasyon politikası küresel olarak etki edeceği ve ülke bazında dalga dalga deflasyon yaşatacağı söyleniyor. Çin in amerika ya karşı apec hamlesi ne kadar etki edecek göreceğiz. Yuan ın kurlardaki artışı da ortada.
Yani israil istediği kadar zengin olsun ekonominin ipleri abd ve çin de. Onlar ne isterse o oluyor.
Patavatsızlıkla aynı olmayan durumdur. Ben patavatsızım diyen insan profili aklımda aptal biri olarak imgeleniyor. Sonuçta söylediği lafın nereye gittiğini hesap edemeyip, 2 hamle sonrasını düşünemeyen ben geri zekalıyım diyemiyor da patavazsızım diyor.
Dobra olmak ayrı bir şey. Bile isteye sivri dille, sonuçlarını düşünerek konuşmaktır.
2010 da geçirdiğim trafik kazası ve sonraki o dönem.
Arabanın ters dönmesiyle arabanın üst camı kollarımı parçalamıştı. kollarıma saplanan camlar canımı öyle yakıyordu ki allah ım bayılayım da şu acıyı hissetmeyeyim diyerek ağlaya ağlaya dualar etmiştim. Ambulans geldi, hastaneye gidildi. Kollarım temizlendi. annemler geldi. Beni öyle görünce annem ağlamaya başladı. Babam o halimi görünce dayanamayıp odadan çıktı. Acıyor mu kızım diyip ellerimi öpüp durdu annem. acıdan içim içimi yediği halde daha da üzülmesinler diye belli etmemeye çalıştım ağrı kesici verdiler iyiyim diyerek. Ama ağrı kesici nafile kalbim kolumda atıyordu resmen. ilaçla uyuttular. Uyandıktan sonra O ilk acının şokunu atlatıp aklım başıma gelince paçalarım daha da tutuştu. 4 gün sonra ygs ye ben bu kollarla nasıl gireceğim diye. kesiklerim çok derindi. ilk gün ellerimi kullanmamam gerektiği söylendi. Zaten kolumu kaldırdığım anda acım tekrar nüksediyordu. ilk akşam babam yemek yedirdi. ilk gün halimi görünce sınava giremeyeceğim korkusu vardı içimde. Doktoruma sınavıma giremeceğim diye ağlandım. sinirlerin parçalanmış ciddiyetin farkında değil misin kolların düzelecek diye sevinmiyorsun da sınava giremiyorum diye mi ağlıyorsun diye kızdı. Annemlere söyledim bu sene girmezsin sınava dediler. bir yılımı neden çöpe atayım ben diye sinirden çatladım. 2. Gün acım hafiflemişti. Sadece yaralarım serumla yıkandıktan sonra sargı bezi değdiği An kanama başlıyordu. Ağrı vardı ama ilk andaki gibi tahammül edilemez bir acı değildi. 3. Günün sabahı taburcu oldum. babam doktor sınava girmesi uygun değil dedi diye sınava girmeme karşı çıktı. Sınav öncesi Son güne kadar gireceğim diye inat edince mecburen tamam dediler. Sınav günü sınıfa girdiğimde hocalar şaşırmıştı halimi görünce. boynu çizik ve morluklar içinde, iki kolu dirseğe kadar sargılanmış birini görünce şaşırmaları da normaldi. Sınav başladığında iyiydi. Önce sayısalları sonra sözel kısımları yapmıştım. Sayısal kısımda kalemle fazla oynandığı için kol kaslarım hafiften ağrımaya başlamıştı.biraz vakit geçince sargım kanlanmaya başladı. son 1-2 sayfa kaldı dayanırım dedim kendime ama ağrı daha da fazlalaştı sorulara pek odaklanamadım. Sıraya kan damladığını fark eden gözetmen öğretmen sınav kağıdına damlarsa geçersiz sayılır diye uyarıda bulundu. Kan daha da fazlalaşınca telaşlandılar iyice. bu kadar yeter, böyle tutamam seni sınıfta diye ikazda bulundular. Nihayetinde yaptığım kadarını yaptım, çıktım sınavdan.
Her şerde bir hayır var. Belki de geçirdiğim en kötü zamanlardan biriydi o zamanlar ama şimdi düşünüyorum gözümde yapamam edemem dediğim bir şey yok. bu olanlar bana dayanak oldu. Şimdilerde bir şey olduğunda o zamanları hatırlayıp bak inat ettin başardın şimdi yine yaparsın diyorum. Gücümü ve inadımla gelen başarımı görmemi sağladı.
aşılmadığı sürece ilişkide baş ağrıtan büyük sorun. Her kız hatta her insan sevildiğini hissetmek ister. Hayır tabi ki instagrama fotoğrafınızı koyun, kalp kalp yapıp paylaşın değil mesele. En azından başbaşayken değerini hissettirmeniz kafi. Bu sözle olmak zorunda da değil saçını okşamanız bile bir sevgi belirtisi.
Bir de bu erkekler baba olacak. ÇocuklarIna da sevgisini yeterince belli edemeyecek.
Duygularınızı açıkça yaşamanız erkekliğinizden ödün verdiğiniz anlamına gelmiyor.
ispatı zor. pek de önemsenmiyor zaten. Bu tür durumlar önemsenseydi yasa daha kapsamlı olurdu. Başka ülkelerde özelikle mobbing ile ilgilenen avukatlar var.Bizim adalet anlayışımızda adaletin sağlanması için fiilin fiziken gerçekleşmesi gerekiyor.
O zaman buradan bakıp bilgiç tavır takınanların vay haline.
Yahu gerçekten vikipedi sekmesi mutlaka açıktır diyerek övünenler var. Hadi bunlara bir nebze cahilliğinde boğulsun bana ne dersin de her dönem rapor hazırlayıp siteyi kaynak olarak kullanan var. insan kaynakça olarak eklemeye utanır. 8 dönemdir öğrenemediler raporların tez kökenli olması gerektiğini.
Bir tez 50-60 sayfa ben onu okuyamam diyip bu tip sitelerden medet ummak, ne bileyim. Bu kadar kolaycı olmak bana garip geliyor.
Dosto amcanın yeraltından notlar kitabında geçen sorunsanl.
Sonra der ki; hadi beyler iki kere ikinin dört ettiği o listeler söz konusu olduğu sürece hür irade diye bir şey kalır mı? ister iradem dışı olsun ister olmasın iki kere iki daima dört eder. Bu mudur hür irade denilen?
Yanlış hatırlamıyorsam, Evrenin ucuna yolculuk belgeselinin dediğine göre hacmi bin dünyaya eşdeğer. Kocaman bir beneğe sahip olan sistemimizdeki en büyük gezegen. Gece gökyüzünde çıplak gözle görebileceğimiz uzaklıktadır.
ismini Roma mitolojisinden alır. Jüpiterin yunan Mitolojisindeki karşılığı Zeus tur.
çevresinde 4 tane ay vardır. Bu aylara roma mitolojisindeki tanrı jüpiterin sevgililerinin isimleri verilmiş. (isimleri anımsayamadım, bi zahmet sörç ediverin)
Bir sürü uzay aracı yollanmış. 2016 da tekrar juno adında bir uzay aracı yollanacak diyolla.
Bu arada juno, tanrı jüpiter in karısıdır. Yunanda hera.
Albert Einstein a izafiyet teorisi ne diye sorduklarında elinizi 200 derecelik bir fırında bir dakika beklettiğinizde bu size 1 saat gibi gelir. Hoşlandığınız kızla bir saat geçirdiğinizde bu size 1 dakika gibi gelir. izafiyet teorisi de böyle bir şey demiş.
28 şubatta vizyona girecek olan film. birkaç saat evvel bu kadar ders yeter diyip kendimi güzel bir filmle ödüllendirmeye karar verdim. film arayışındayken karşıma çıkıverdi bu film. izlemicem hayır, sinemada izlicem diye kendimle inatlaşsam da inadım 20 dakika sürdü. dayanamayıp izledim. aylarca vizyona girmesini bekledik. şimdi öküz yârime ben dayanamadım izledim desem topa tutar. ihaneet, ihaneet diye kafamın etini yer. neyse, bu aramızda sır olarak kalacak sözlük. sevgili yârimle sinemaya gidip sanki ilk defa izliyormuş gibi tekrar izleyeceğim.
büyük hevesle filmi izledim stephen Hawking tutkunu biri olarak. film iyi, hoştu ama beklentimin dışında bir film olmuş. düşüncelerine daha fazla yer verilir diye beklemiştim. daha çok dram olarak ele alınmış. benim gibi taş kalpli birinin bile gözleri dolu dolu izleyecek bir film olmuş. lise dönemimde amcamın hediye ettiği Zamanın Kısa Tarihi kitabından sonra başlamıştı ilgim. kitabı kitaplığımda görünce bile güç alıyorum. bir şeyler yaparken kitaplıkta ismi gözüme çarptığında " ben zihnimde özgürüm " cümlesi aklıma geliyor. hayatla mücadelesi takdire şayan. ama filmde fizik dünyasına olan katkısı çok sığ anlatılmış. filmi izlediğinde büyük bir bilim adamıymış düşüncesi yerine yazık ya üzüntüsü beliriyor. filmde ajitasyon, başarılarını gölgede bırakmış. yine de filmi beğenmedim diyemem. stephen Nobel i alamadı ama hayatını anlatan film Oscar ı aldı.
bir de eddie redmayne ne oynamış be arkadaş. oyunculuğuna hayran kaldım.
film türkiye de vizyona girdiğinde yaşar nuri Öztürk yine televizyonlara çıkıp yine stephen için dabbee, dabbetul arz diyecek mi bakalım, asıl ben bunu merak ediyorum.
kafamın üstüne eti cin koyup çektiğim fotoğrafı cinlerim tepemde yine diyerek whatsapptan mesaj atan insanım, bu adam nasıl bana katlanıyor vallahi pes. saadetimin sermayesi sultanım, çamurdan falan değil sabır taşından yaratılmış gibi.
vallahi özledim azizim. benim çirkin esprilerime bir o tahammül ediyor.
gelse de sevsem bir güzel. öküz yârim zat-ı alinizin özleminden perperişanım, artık gel.
-yazlıktan döndüğümüzde aşık olduğum kişinin evlendiğini öğrenince çok üzülmüştüm. gelin hanıma provokasyonlarda bulunmuştum çocuk aklımla. en son -istemeden- topuklu ayakkabısının topuğunu kırdım. korkudan çamurla yapıştırıp güneşte kuruttum. giyer giymez dengesini kaybedip düşmüş. apartmandaki veletlerden biri benim yaptığımı ispiklemiş. ama gerçekten isteyerek yapmamıştım, benim yaptığımı öğrenince triplere girdi. anneme şikayet etti. annem de tutturdu özür diliceksin diye. yauu ben bu karıya ifrit oluyorum bir de özür mü dilicem. bi çaresini bulup bu özür işinden yakayı kurtarmam lazımdı. neyse ben küçükken hz Süleyman misali börtüyle böcekle pek haşır neşirdim. yine bahçede böceklerle oynarken, özlem ablanın -namı-ı diyar gelin hanımın- beni tiksinerek izlediğini gördüm. demek sen böceklerden tiksiniyorsun he diyip şeytani planlar yaptım. bir kavanoz börtü böceği kuruttum. neyse akşam oldu özlem abla işten geldi. bahçede yakaladım. ayakkabının topuğunu kırdığım için özür dilerim özlem ablacığım dedim. yumuşayıp sarıldığı anda arkamda sakladığım içi kurutulmuş böcek kavanozunu gömleğinin içine boca ettim. sırtından akan böcekleri hissettiğinde bir zıplayışı vardı ki görülmeye değer. uzaktan bizi izleyen Alper abi -aşık olunan muhterem- bizi izleyip kıkır kıkır güldü. Alper abinin dediğine göre saatlerce banyo yapmış, o tiksintiden kurtulamamış. kadın anam bu olayı duyduğu anda sinirleri halaya kalktı. elimden tutup kendi kontrolünde özür diletti. tam sarılacaktım ki aman aman kalsın cebinden yılan falan çıkarır koynuma atar dediydi. özür diliyoruz da yaranamıyoz hallaaam.
-bir de sihirbaz misali fincanın içine tuz koyup hokus pokus diyip sümüklü böcekleri fincanla kapatıp, zavallı böcekleri eritirdim. sonra mahallenin salak veletlerine bak ben büyücüyüm sizi de böyle yakarım diye de tehdit ederdim.
şu sıralar dilime dolanan cümle. kemal sunal ın filminden (https://www.youtube.com/watch?v=y2jZ9Mf5CIs ) yapıştı. derse geç geldin sınıfa kahve borcun var diyen hocaya kahve yok bok için dememek için zor tuttum. öfff hemen unutmalıyım bu cümleyi.
kadın kendisiyle sevişiyor, kendisine aşık oluyor. bir de üzerine doğurduğu çocuk da kendisi oluyor. bu tarz bilim kurgu filmlerde kesin ip var kafasıyla yaklaşıp gerçek hayatla özdeşleştirmeye çalışmıyorum. amma kızın hayatını mahveden adamın suratını hatırlamaması da saçma. bir dizi ameliyattan sonra bu surat bana bir yerden tanıdık ama nerden diye sormamış kendisine dedirtiyor. ufak bir kurgusal numarayla veya basit bir tip değişikliğiyle bu saçma olmuş düşüncesi giderilebilirdi.
onun dışında güzel, gece gece iyi gitti. olay içinde olay, iç içe hikayeler olan paralel evren konulu filmler ilgimi çekiyor.
rahatsızsan söylemeyi bileceksin. yurtta kalmamamın en büyük nedenidir bu. kızların çene ayarı yok. bir kez boşluğa gelip dinledin mi allaah yandın adamın ebesinin örekesine kadar anlatır, hep anlatır. bir kere uyarmıştım arkadaşımı, yahu yeter vallahi ben kendi sevgilimi bu kadar tanımıyorum, diye. sonra bir daha anlatmadı. kızdı ama olsun kafa sağlığım daha önemli.
bundan rahatsız olan bir arkadaşım daha vardı. onun da kaldığı yurtta bir kız, daha merhaba der demez eski sevgililerini anlatırmış. yok koridorda görüyorum yok şöyle yapıyor diye salya sümük de ağlarmış. o benim gibi yüze gelip söyleyememiş ama mesafesini koruyup facebooktan falan silmiş.
e şimdi sözlükte de bolca var. tamam sevgilini anlat yeri geldiğinde ben de anlatırım elbet ama tüm entrylerde bahsetmek de absürt. kalem başlığında bile ayy benim sevgilimin de vaaağr yazıyorlar. burda da vardıydı öyle biri benim sevgilim çok zeki bilerek iq testini yanlış yapıyor, zekası dünya için tehlikeli diyen trollemiyor yahu. ciddi ciddi böyle düşünüyor, bir de kendini inandırmış zavallı. bir akşamda nick altı skertmesi yapıldı falan filan. neyse bu da benim için önemli değil.
sözlükteyse donuzlarsın, facebooktaysa engellersin, sosyal hayatta susturursun falan filan bu kadar basit.
ha sen, senle hiç alakası olmayan birinden bahsediyorsan, özellikle araştırıyorsan dakikası dakikasına takip ediyorsan o da senin problemin be kardeşim ona yapcak bir şey yok. çok yüksek ihtimal; ya hoşlandığın kızdır ya eski sevgilindir yada eski sevgilinin yeni sevgilisidir. şimdi o kız ne yapsa sana batar zaten.
Paulo coelho amcanın kitabı. Kitabın anadili Portekizce, ingilizce çevirisini (bkz: adultery) okudum. Gönül isterdi ki orijinal dilde okumayı amma portekizcemiz yoktu okuyamadık.
Neyse kitaba gelelim. Okuyunca akılda Aldatan kadın iticiliği profili beliriyor. Bir insana rahat nasıl batar ı anlatmış. Paulo kalitesine göre biraz sığ kalmış. Okurken ölmedim, bitmesin diye dua etmedin yani.
yaz olsa da gitsem diye gün sayıyorum. insanları hoşgörülüdür. bir de komiktirler. Edirne ye gitmek için bindiğim otobüste dakika bir gol bir başlıyor komedi. Sırf muavin ve şoför muhabbetini dinlemek için en önden yer alırım. Alkolle haşır neşirdir. En güzel rakı muhabbeti burada olur, en güzel şarkılar bu Coğrafyada söylenir, en güzel burada sevilir.
Bak yine tuttu trakya damarım. Yne özlemim tavan yaptı.
avasına suyuna taşına topraana bir başkadır benim trakyam.