bakmayın buradaki yazarların çemkirmelerine, çok da karizmatik ve bilgili bir hocaydı kendisi. osman hocayla bir sürü anım oldu:
hiç unutmam, bir seferinde derste soru sormuştu, ben de ayağa kalkıp ders kitabındaki cümleleri okumuştum. tabi osman hoca yapıştırdı: ama siz oradaki kitaptan okuyorsunuz, siz o yolları giderken biz çoktan geri dönüyorduk.
bir gün de atıf şengün'de (ki artık o bölüm yok, o anfi yok, talebeliğimiz sadece fotoğraflarda kaldı) ders işlerken dışarıdan bir iki elemen yüksek sesle:
- osbilili bili bili boom
diye geçmişti. bütün sınıf gülerken osman hoca hiç istifini bozmamıştı, hiç unutmuyorum.
bir keresinde bölümden fakülteye geçerken osman hocayı gördüm. nereye gidiyor bu adam diye bakarken araba çarpmıştı bana. şansa araba yavaştı, yoksa geberiyorduk valla bir hoca uğruna...
evet histoloji sınavına sabaha kadar çalışmıştım, pişman değilim...
geçen yıl çalışmaya başladığım üniversite. aslında kötü bir yer değil, gayet yeşillikli güzel bir yerleşkesi var. dün akşam hazır kimse yokken etrafı bayağı bir kolaçan ettim. mersin meslek yüksekokulunun olduğu bölge çok tatlı, arkalarda kullanılmayan hangarlar vesaire var. biraz özen gösterilse bence çok iyi bir potansiyel barındırıyor.
şu anda içinde bulunduğum durum. insanı yaşamdan soğutan melun bir illet adeta kendisi. rastgele bir anda en küçük bir olayda gözyaşları içinde kalmama neden oluyor. mesela normal ritminizde çalışıyorsunuz ve bir anda incir çekirdeğin doldurmayacak birşey yüzünden bütün dengeniz altüst oluyor. aslında bu bardağı taşıran son damla oluyor genelde. siz farkında olmadan yaygın anksiyete bozukluğu sizi sabote ediyor yavaş yavaş. o küçücük sorun aslında son damla oluyor ve bir anda kötü giden işlerin hepsi gözününün önünden film şeridi gibi geçiyor. farkında olmadna gözyaşlarına boğulmuşsunuz...
son altı aydır yoğun bir şekilde süre anksiyete ataklarımın sonucunda kullanmaya başladığım ilaçtır kendisi. yanında bir de validol diye bir damla verdi doktor. sanırım validol daha çok uyku getirip rahatlatıyor, cipralex'te serotonin seviyesini yükseliyor.
cinsel isteksizlik gibi yan etkileri olduğu söyleniyor. zaten yaygın anksiyete durumunda gidip de çok fazla sosyalleşecek enerjin olmuyor. hayırlısı diyelim...
her kültür kendisini bir şekilde belli edebilmektedir. yani türklere özgü bir durum değil.
mesela çalıştığım laboratuvarda 2 italyan, 2 fransız, 1 nijeryalı, 2 iranlı, 3 alman, 1 de türk (ben oluyorum) bulunmakta (espri gibi oldu ama gerçek).
ilk gördüğümde nijeryalı hariç diğerlerini hemen tahmin edebildim. tamam afrikalı olduğunu tahmin ettim ama afrika hakkında fazla bilgim olmadığı için ülkesini tahmin edemedim.
sonuçta her kültürün belirli bir karakteristiği var. giyim - kuşam, konuşma, jest ve mimikler vs...
ancak sorun şurada kimse benim türk olduğumu tahmin edemedi. hep ingiliz, norveç alman gibi cevaplar aldım. kızıl sakal ve yeşil göz olunca...
eğer bir akademisyenseniz pc veya laptopunuza aşık olmanız gerekir. mesela:
şu anda almanyadayım. iki hafta önce bilgisayarım açılmadı. o göt korkusuyla hemen bir linux cd' si oluşturup harici harddiskimi taktım ve bilgisayardaki akademi ile ilgili verilerimi yedeklemeye çalıştım. yani makalem, verilerim, analizlerim vs vs...
ancak harici harddiskim çalışmadı. bendeniz yusuf yusuf pozisyonunda ertesi gün hemen media markt' a koşarak 60 euro' ya yeni bir harici harddisk aldım. geldim verileri yedekledim ve sıfır kilometre windows kurdum.
herşey iyi güzeldi. ancak iki gün sonra ekranda bir uyarı: arkadaşım senin bu harddisk ölmüş sen en iyisi verilerini yedekle. ahanda dedim. bir yanda yazmam gereken bir yayın, kısa bir proje ve daha bir sürü iş.
sonuçta 50 euro' ya yeni bir harddisk 20 euro' ya bir fan aldım.
para harcamamak için kırk takla attığım ve euro' nun da 3.20 tl olduğu günlerde ben 130 euro' luk harcama yapmak zorunda kaldım.
yani anlayacağınız, akademisyenler bilgisayarlarına aşık olmalı...
bulaşık yıkama, ortalığı toplama eylemiyle birleşince çok derin anlamlara sahip olur. şöyle bir örnek verelim.
mesela ben önemli bir çalışmaya (makale - tez yazımı, sınav çalışması vs) başlamadan önce gidip etrafı toplarım ve mutlaka bulaşıkları yıkarım. bu dağınık beynimin toplanma evresidir aynı zamanda.
böylece evim temiz mutfağım temiz ve beynim organize olmuş bir halde çalışmaya başlarım.
öğrenci evi günlerim asla aklımdan gitmez. ne güzel anılardı öyle...
bu tariflerin hepsi şahsım tarafından denenmiş ve onaylanmıştır.
efenim;
kahvaltı için: bilmem kaç bin kere kullanılmış yağa sahip fritözde patates kızartılır. sonra yumurtayla birlikte pişirilir. yanına çay ekmek, peynir, zeytin. yumurta fln yoksa zaten doğrudan peynir, zeytin ve ekmek.
öğle yemeği: geç kalkıp kahvaltıyla birleştirin. güzel oluyor.
akşam yemeği için
çılbır benzeri yemek: kişi sayısına göre yumurtaları haşlayın sonra soyarak güzelce yoğurtlayın. ekmekle birlikte bir araba öğrenciyi doyurabilirsiniz.
tavuk ve pilav: kalabalık akşam yemekleri için güzel oluyor. pişmiş tavuk alın. bir paket pirinçten pilav yapın ve bir tepsiye yayın. sonra üzerine tavuğu güzelce bir parçalayın. 8 kişi rahat doyuyor.
ton balıklı makarna: belli zaten makarnayı haşlayın ton balığını boca edin. hem ucuz hem de balık var.
2009' da tek başıma maltepe' ye taşındım. aslında ilk yalnız yaşama deneyimim olacaktı ve çok heyecanlıydım. ilk zamanlarda para yetiştirmekte zorlandım. aslında paraları sıfırlamaya başlamıştım. maaşımın üçte birinden biraz fazlası kiraya geri kalan üçte biri ev harcamalarına diğer üçte birlik kısımdı da sıfırlayınca ay sonunda elimde -300 tl gibi bir para kalıyordu (hadi bakalım maaşımı hesaplayın (bizde böyle, paraları sıfırlayınca elimizde -300 kalıyor:))).
sonra ev ekonomisinin ne olduğunu öğrendim: eve giren para ve evden çıkan paranın nasıl denkleştirileceğinin sırrını çözdüm. mesela elektrik faturaları 1 ay geç ödenince elektrik kesiliyordu su faturaları 4 ay geç ödenince dışarı çıkamıyordun parasızlıktan. kat kat giyineceksin ki kışın daha az doğalgaz faturası gelsin.
mutfağı öğrendim: buzdolabındaki yemekleri arada bir kontrol edeceksin ki sonra küflerle boğuşmayasın. paran kalmadığında elinde kalan son malzemelerle nasıl yemek yaparsın?
ev temizlemeyi öğrendim: hiç üşenmedim 2 haftada bir camları sildim, her cumartesi aksatmadan temizlik yapmaya çalıştım.
artık gerçekten yalnız yaşıyordum ve mutluydum bu yalnızlıkla. herşeyi kontrol etmek zor olsa da özgürlük insana huzur veriyor. akşam eve gelip pöang koltukta ayaklarını uzatarak oturmak gibi bir mutluluk yok sanırım...
sonra hayatıma birisi girdi. zaman zaman benimle yaşamaya başladı. tek başıma yaptığım herşeyi artık bir tık arttırma ihtiyacı hissediyordum. yemek yapıyorsam biraz daha fazla yapıyordum, temizlik yapıyorsam daha fazla özeniyordum. ayrıca bazı yükleri artık hissetmiyordum. mesela artık buzdolabındaki yemekler için daha az endişeleniyordum.
sonra birşeyler oluyor ve eskisi gibi olamıyorsun denir ya. işte sonra birşeyler oldu...
yalnızlık olgusu çok garip. aslında yalnızlığı severim ben ancak artık yalnızlığın ancak yanında birisi olduğunda değerli olduğunu farkettim. yani birisiyle birlikteysen yalnız kalmak çok güzel bir duygu. ancak zorunlu bir yalnızlık içerisindeysen, dostum işte bu çok zor!
artık herşey tersiydi bir bakıma. bir türlü eve gitmek istemezsin, okuldan daha geç çıkmak için türlü türlü deney uydurursun, eve giden yolları uzatırsın.
mesela eve geldin, ışıkları açmazsın ve doğruca yatağa gidersin. yemek çok az yaparsın. kahvaltıyı poğaçayla geçiştirirsin. öyle ki yoğurt bile mayalayamazsın.
evde yaşamak istemezsin artık...
yalnız yaşamak güzel de, biriyle birlikte yaşadıktan sonra yalnızlığa geçiş yapmak zor.
hemoglobin moleklündeki demir bağlı heme grubu yüzünden kırmızı olan kan. eğer hemoglobin yerine hemocyanin (demir yerine bakır bulunmakta) olsaydı rengi mavi olacaktı.
garip bir akşam olacak. çünkü siyasi dengeler çok garip bir konumda.
akp' den kopacak cemaat ve tepki oyları bence bu seçimleri şekillendirecek.
akp: yolsuzluk kasetleri sonrasında kan kaybetmeye başladı ancak bence tabanı hala yerinde duruyor. oy oranları mutlaka azalacaktır. ama bir tahminde bulunmak çok zor.
chp: yıllardır alternatif olamamanın ezikliği ile cemaatten ve sağ kulvardan gelecek oylara gözünü dikmiş durumda. aynı zamanda 2002 seçimlerine benzer tepki oylarını da almayı düşünüyor. ancak bu chp\' nin omurgasını yitirmesine ve tabanını kaybetmesine neden olacaktır çünkü chp, sol ve sosyalist düşünceye sahip insanların bir anlamda sığnabildikleri bir parti konumundaydı yıllardır. ayni zamanda gezi\' den gelecek oylar var anca chp\' nin geziyi tam olarak kucaklayamadığını düşünüyorum.
mesela sarıgül ve chp hakkında şöyle bir yazı yazmıştım (#23038793)
chp bu seçimlerde kanımca oylarını arttıracak olsa da omurgasını kaybetmesinin bedelini ileride ödeyecektir. ha istanbulu alabilirler mi evet. ancak sarıgülün bence topbaş' dan çok da farkı yok.
mhp: akp' ye kaptırdığı oyları toplamanın peşinde. tabanı belli ve bazı yerlerde chp' den oy alacaktır. ancak en büyük kazancı akp' den kopan oylar olacaktır.
bdp:, akp' nin doğu illerinde nispeten güçsüz adayları listelediğini okumuştum. bu açıdan bakıldığında, akp' nin kaybettiği oyları bu şekilde telafi etmeye çalıştığı düşünülebilir. bu açıdan bakıldığında bdp doğu illerindeki varlığını yine gösterecektir.
hdp: istanbul için chp' de artık kendisine yer bulamayan sosyalist görüşe sahip kesimden oy alabilirler.
tkp: geziden gelen oyları kucaklayabilecek en iyi ihtimal bence. özellikle hatay, defne de gösterdikleri genç aday çok olumlu görünüyor. istanbul adayı aydemir güler de çok dik duruşa sahip. sanırım chp\' de kendisine yer bulamayan sosyalist kesimin geleceği bir adre de burası olabilir.
sonuçta 30 mart akşamı şöyle bir durum görülebilir.
akp: kan kaybetse bile tabanı hala sağlam
chp: makası kapatmış ve akp ile oyları neredeyse eşitlemiş
mhp: chp' nin hemen arkasında
bdp
deneyler bitti mi hoop süpermarkete pedallamazsan akşama kuru ekmek geveleyeceğin kesindir. hele bir de cumartesi günü alışveriş yapmaya gör, pazar günü kesin aç kaldın. mecbur dışarıdan yiyeceksin.
benim için her ne kadar kötü olsa da, çalışanlar için güzel bir uygulama. bu şekilde hizmet sektörü çalışanları da kendilerine ait vakit yaratabilmekteler. mesela 2 ay önce başıma bir olay geldi. edeka isimli süpermarkette kasiyer olan bir eleman bir akşam barda karşıma çıktı. aslında ben hatırlamadım ama eleman hatırladı beni. lafladık fln.
bu açıda bakıldığında toplumun ortalama mutluluk seviyesini arttıran güzel bir uygulama bence.
sarıgül her ne kadar değişim vaad etse de topbaş' dan çok da bir farkı olmayacaktır. neticede seçim haracamaları vs bazı kişiler ve şirketler tarafından finanse ediliyor. sonuçta büyükşehiri alacak olan kişinin de bir şekilde ihaleleri bu kişi ve şirketlere paslayacağı buz gibi ortadadır.
ayrıca sarıgül chp' nin sol (tamam chp' de sol kalmadı ama en azından tabanı için bunu düşünebiliriz) kimliğine hiç bir şekilde uymamaktadır.
chp maalesef yavaş yavaş sol görüşe sahip insanların mecburen oy vermek zorunda kaldığı içi boş bir parti haline gelmektedir.
kadıköyde bodrum katı kulağa daha hoş geliyor. tamam dışarıdan bakıldığında gerçekten hoş durmuyor böyle yerin altında güneş almıyor fln ama kadıköyden ev alacak paran varsa al yani olmadı kiraya verirsin.
şu anda köln şehrindeki durumdur. adamlar perşembe gününden beri karnaval hesabına bira ile başladıkları günü sokaklara kusup, işeyip, sızarak bitiriyorlar.
bu almanlarda bir sorun var ama anlamadım. bu kadar alkole vücut dayanır mı?
eğer ilişkiyi bitiren tarafsa, sevgilisiyle birlikteyken de büyük bir ihtimalle içinden orospu diyen erkektir. hiçbir zaman sevmemiş karşısındaki insanı sadece cinsel ihtiyaçlarını gidermek için kullanmıştır.
ama kızmayın büyük bir ihtimalle bir türlü yaşayamadığı bastırılmış cinselliğinin, bilinçdışındaki köklerinin farkına varamamıştır.
kişiliği zayıf olduğu için ayrıldıktan sonra ancak orospu diyebilmektedir. büyük bir ihtimalle gerçek sevgiyi asla bulamayacaktır.
eğer bahsi geçen bitmiş bir ilişkiyse başta güzel lakin bir süre sonra deli gibi acı veren olaydır. ancak garip olan insanın bu acıdan bile zevk alacak bir yapıya sahip olmasıdır. çünkü insan anılarıyla yaşar.
Eğer yeteri kadar desteklenseydi bir Ubuntu olabilecek enfes bir Linux dağıtımıydı. Pisi gibi mükemmel bir paket yönetim sistemine sahip bir dağıtımdı.
Ancak ne oldu, işlerini en güzel şekilde yerine getiren insanları kovup Pardus' u bitirdiler maalesef.
Çok disiplinli bir oyuncudur. Geçen sene iki Aile dizisinde yardımcı rollerde oynayan bir oyuncuyla tanıştımıştım. Setlere herkesten önce geldiğini ve işini mükkemmel olarak yaptığını söylemişti.
Şu anda çektiğim durum. Sevdiğim kadın yan odada ve ben başka bir odadayım. Aramızda bir duvar olmasına rağmen duygusal mesafemizin arası daha fazla açılmış. Sanırım yalnızlığın en kötüsü de bu olsa gerek...