bugün

panik atağa giden yolda ilk adımlardan biri. ayıptır söylemesi bana öyle olmuştu da. sebep tabiki stres ve gerginlik. en belirgin şikayetler nefes almakla ilgili sorunlar,yorgunluk ve uyku problemleri galiba. nefese doyamamak felan, hatta uykudan bile uyandırabilir bu. bir de göğüs ağrısı oluyorsa hemen doktora gidersiniz. iyi bir doktor başka tetkiklere gerek kalmadan şikayetlerinizden anlar ve sizi psikiatriye sevk eder ve hayatınızın ilk antidepresanını alırsınız. başlarda kabullenmesi zor da gelse aslında abartılacak bir durum değildir. ama burda işler biraz karışıyor, çünkü salak doktorunuzu kontrole gittiğinizde sizi doğru dürüst dinlemeyip daha yüksek dozlarda ve iki tane daha antidepresan ekleyince reçetenize, siz de benim gibi celallenip ilaçları çöpe atıp birkaç gün sonra tamamen iyileştiğinizi farkedebilirsiniz.
böyle bir durumla karşılaşmamak için yapmanız gerekenler çok basit. hayatınızın bir düzeni olsun, işleriniz yada dersleriniz altından kalkamayacağınız bir duruma gelmesin. uykunuzdan taviz vermeyin. spor, yoga felan yapın ve mümkün olduğunca boş vakitlerinizi dolu dolu geçirin.
Panik atağa giden yollardan biri olduğu konusuna kesinlikle katılıyorum. Yaygın anksiyete bozukluğu kişinin endişe ve kaygılarını kontrol edememesi durumudur. Kişi sebepsiz yere herşeyden korkabilir, örnek olarak çıldıracağım ya da aklımı kaybedeceğim gibi düşüncelere sahip olur. Bu kişilerin psikiyatrist eşliğinde terapi ve ilaç tedavisine ihtiyacı vardır. Keza bu yöntemlerle tamamen giderilebilen günümüzün yaygın hastalıklarından biridir. (bkz: kendimden biliyorum)
Başa çıkamayacak gibi olduğunuz zamanlarda, eğer ilaç da kullanmıyorsanız, göz kapaklarınızın üzerine bir süre bastırın ve yanınızda her daim küçük bir poşet taşıyın, nöbet geldiğinde poşete nefes alıp verin, * tabi bunu kısa bir süre yapın.Bir de ne olursa olsun kendinizi güvende olduğunuza ikna edin. Eğer olanağınız varsa bulunduğunuz ortamdan bir uzaklaşıp gelin. (bkz: hekimden sorma çekenden sor demişler)
öss, oks vb sınavlara hazırlanan öğrencilere rapor verme bahanesidir.
şu günlerde kendi kendime tanısını koymuş bulunduğum hastalıktır. hayatımı cehenneme çevirmiştir. bu ne yahu? insan başına güneş geçince, başı ağrıyınca acaba beyin kanaması mı diye hastaneye koştururdu mu? karnı ağrıyınca, terleyince kanser tanısı koyar mı kendi kendine? bu nasıl bir şeydir, nasıl bir hastalıktır? durumum fizyopatolojik resmen. doktorlar çare bulamıyor artık, çaresiz ve tedavisiz bir vakayım. artık hastaneye gide gele ezberledim yolları, otururken bile sanki her an biri gelip kan alacak, serum takacak gibi geliyor. ne yapacağım, nereye başvuracağım bilmiyorum. nasıl evleneceğim ben bu endişelerle? adamı delirtirim ben. hergün hastayım, kronikleşti iyice. allah yardımcım olsun.
bok gibidir bokk, bokun en bok hali !
milletin gerile gerile, yatakta keyfini çıkara çıkara uyandığı güzel bir güne, sen hiç şaşmadan çıkacakmışçasına küt küt atan bir kalple uyanırsın. bilmezsin bile sebebini. anlatsan, anlatılır gibi değil; bir iki kelimeyle ifade etmeye kalksan yaww hee he yorumlarıyla götünle beraber dertleşirsin. kontrol edilemeyen kaygılar bütünüymüş, eeeaah dedim, sikerler ulan, böyle yaşanabildiği kadar yaşa, dua et erken öl. ama bu kez sevenlerim ne olacak ?
bu yüzden gerginliğim, sebepsiz hüznüm, korkularım.
üzmeyin olum bizi, her bok dümdüz gelebilir size. mantıklı bakmamızı bekleyebilirsiniz olaylara. ama olmuyo amına koyiim olmuyo! keşke olsa ulan ! keşke bizler de zaten kaygılarla dopdolu bir beyinle, ufacık bir imayla bu kadar yıkılmasak. pamuk gibi bi hayat lazım bize, inanın o zaman bile birileri adına saatlerce düşünüp saglıkları hakkında cebelleşmesi çok zor kaygılar yaşıyor olacağız.
anlamaya çalışın, köpek gibi acıyo adamın ciğeri.
Lustral 50 mg.
bitmek bilmeyen bunalımlar, artık duymaktan midenizin bulandığı kalp atışları gibi illet rahatsızlıktır. tedavisi tabiki mevcut ilaçlar, psikoterapi ve zaman..
işin acı kısmı bu iki teşhisi de alıp yıllardır uğraşan biri olarak ilaçların fayda etmediğini de söylemeliyim.
burada hastalığın çaresinin olmadığını falan söyleyen birini görürseniz bilin ki anksiyete nöbeti geçiriyordur. paniğe kapılmayın.

eski günlerimi hatırlıyorum da, uykudan müthiş bir dehşet hissiyle uyanma, sarhoş gibi olma, saçma şüphe ve düşünceler (deliriyor muyum, ilacın yan etkilerine bak ya ölürsem, ya x hastasıysam, niye böyle oldum, ya aslında komadaysam ve bu bir rüyaysa vs.), ve kaçınılmaz fiziksel belirtiler ( iğrenç bir mide bulantısı, halsizlik, uyuşma, terleme, üşüme, çarpıntı, sık idrar, depresyon da başlamışsa hissizlik ve anlamsızlık vs.)

evet ilaç sizi düzeltmez, sizin kendi kendinizi düzeltmeniz için fırsat verir. eğer ilaç sürülen bir yarayı devamlı kaşırsanız o yara asla iyileşmez.

soruları alabilirim.
bende bulunan ve beraberinde depresyonu getiren.
Genetik olabileceğini de düşündüğüm durumdur. anne veya babada da benzer durumlar varsa bireyde görülme olasılığı daha da artıyor sanırım. daha sonra bebeklik ve çocukluk yetiştirme şekilleri, modern hayatta yaşama zorlukları, çevre, kültürle birlikte daha da içinden çıkılmaz bir durumdur. Sebepsiz hüzünler, an'a konsantre olamama, kendini değersiz hissetme, yaşamdan zevk alamama, bağlanma sorunları yaşama, iletişimde problem başlıcaları. umarım umutla bakarsınız hayata.
Dişler sıkılır, vücut kasılır. Hayattan zevk alınmaz, tedavi tamamlanamaz. Ama bu şekildede yaşanmaz. Doktor yanına gitmek en iyisidir.
Paxera, nervium ve dideral üçlemesi ve işinin erbabı bir psikiyatr ile 2 sene gibi bir zaman zarfında %90 olarak atlattığım hastalık ismidir. iyileştimki ben.
Lise çağlarımda ailevi sorunları kendime stress edinmiş biriyken üstüne lise yıllarında yaşadığım mevzularla birlikte hayatı kendime zindan etmiş birisi oldum. Hastalığın patlak verdiği ilk 2 ay içinde herkesi sildim evden çıkmadım. Sonraki 2 ay başka biri olduğumu düşündüm ve kendimi yönlendirememeye, düşüncelerimi kontrol edememeye başladım. Sonraki 2 ay içime cin kaçtığını düşündüm ve cevşen taşıdım. 2 Ay bu şekilde kendimi kandırdıktan sonra böyle bir şey olmadığını fark eder etmez internetten araştırmaya başladım. Bu neydi yahu? Yolda yürürken birden koşmaya başlıyordum, arkamdan biri kovalıyordu çünkü. Çoğu zaman gittiğim yerin benim için son yer olacağını düşünüyordum. Ölüm korkusu baş göstermeye başlayınca namaza başladım. Gideceksem de ibadetim ile gideyim dercesine. Sonrasında ise lise çağlarımda kavga ettiğim çocukların ya da çıktığım kızların şimdiki sevgililerinin beni bulup linç etmesi kaygısı ile yaşamaya başladım. evet, halen yaşıyorum. Bir psikiyatri veyahut psikoloğa gitmedim fakat kendimi sürekli meşgul etmeye çalışan biri olmaya başladım. fitness + kpss derken günüm geçip gidiyor. kaygılarımı unutmaya çalışmıyorum çünkü bu boş bir çaba olacak bunun farkındayım. uyku uyuyamıyorum, sabah kalkamıyorum derse zor gidiyorum ve kendimi sadece body yaparak hissetmeye çalışıyorum. fitness'a tek başlama sebebim düşüncelerime hakim değilken vücudumu hissedip benliğimden uzaklaşmamak. şimdilik başarıyorum, yarın bir gün öleceğim kaygılarım o yönde. doğru olmadığını bilmek büyük bir adım ben bu adımı attım fakat gerisi gelmiyor. kendimi güvende hissedemiyorum ve ekmek almaya giderken bile ya kendim ya annem ikimizden birine zarar geleceği kaygısı ile gidiyorum. hayatım şimdilik zindan içinde diyebilirim. edit buldukça buraya yazarım.
bu noktada söz, sözlüğe değil, psikiyatristlere düşer.
Yaygın anksiyete bozukluğu,en az altı ay süreyle fobi,panik atakları, obsesyon ve kompulsiyonlar olmadan hemen hergün ortaya çıkan, bir çok olay ya da etkinlik hakkında aşırı derecede anksiyete ve üzülme ile karakterize olan bir durumdur.

Bu bozuklukta, belirgin bir nedeni olmayan kronik sinirlilik ve endişe duygusu vardır.

Klinik tanı belirtileri:

- Huzursuzluk,

- Aşırı heyacan ve endişe duyma hali,

- Çabuk yorulma,

- Düşünceleri yoğunlaştırmada güçlük çekme,

- Zihnin durmuş gibi olması,

- Uyku bozukluğu, (uykuya dalmakta ve sürdürmede güçsüzlük ya da huzursuz ve dinlendirmeyen uyku)

- Kas gerginliği,

Bu belirtilerin en az üçü ya da daha çoğu bireyin anksiyete ve üzüntüsüne eşlik eder.
Belirtiler herhangi bir organik bozukluğa bağlı değildir.

Yaygın anksiyete bozukluğunun, panik bozukluğuna göre daha az belirgin olması yüzünden, burada görülen otonomik belirtiler panik ataginkilere göre daha az ciddidir ve daha nadir görülür.

(Psikiyatrik destek alınması şarttır.)
Sabah-akşam bu âyetleri Kur’an’daki aslından okuyan kimseye şeytan vesvese veremez ve yanına bile yaklaşamaz:

(Ya Muhammed!) De ki: Rabbim! Şeytanların vesvese (dürtü) lerinden sana sığınırım. Ve Rabbim! Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım. (Mü’minûn – 97 – 98)

Ayrıca sabah namazı ile yatsı namazından sonra Âyet-el-Kürsî, ihlâs, Felâk ve Nâs sûrelerini okuyanlara da şeytanlar, cinler yaklaşamaz ve büyücüler hiçbir zarar veremez.

Eğer alınan bu önlemlere rağmen şeytan bir açık bulup yine vesvese (dürtü) verirse,
Yüce Allah buyuruyor:
Eğer şeytandan sana bir vesvese gelirse, hemen Allah’a sığın
(“Euzü billahi mine’ş-şeytânirracîm” de). Çünkü O (Allah) her şeyi işitendir, bilendir. (Fussilet – 36 )

Şeytandan bir dürtü geldiği zaman, hemen “Eûzü billahi mine’şşeytânirracîm” diye, Allah’ın rahmetinden kovulmuş (lânetlenmiş) olan şeytanın şerrinden Allah’a sığınmalı ve hafif sesle en az yedi defa bunu tekrarlamalıdır.

Şeytanın dürtülerini (sessiz fısıltılarını) duymamak için mutlaka bir şeyle oyalanmalı ve îmanla ilgili olumsuz soru işaretlerine, atalarımızın “it ürür, kervan yürür” sözünü uygulamalı yani şeytan ürüse de kesinlikle ona muhatab olmamalıdır.
Allah'ın nevrastani, nevrotik manyaklari sizi. Ruh hastaları.
şu anda içinde bulunduğum durum. insanı yaşamdan soğutan melun bir illet adeta kendisi. rastgele bir anda en küçük bir olayda gözyaşları içinde kalmama neden oluyor. mesela normal ritminizde çalışıyorsunuz ve bir anda incir çekirdeğin doldurmayacak birşey yüzünden bütün dengeniz altüst oluyor. aslında bu bardağı taşıran son damla oluyor genelde. siz farkında olmadan yaygın anksiyete bozukluğu sizi sabote ediyor yavaş yavaş. o küçücük sorun aslında son damla oluyor ve bir anda kötü giden işlerin hepsi gözününün önünden film şeridi gibi geçiyor. farkında olmadna gözyaşlarına boğulmuşsunuz...

tabi bu benim subjektif tecrübem...
Sadece kendime has sandığım bazı olayların bu kadar fazla kişide yaşandığını bilmek ilginç geldi. Toplumun genelinin psikolojisi bozuk demek ki. Emeği geçenlerin mk! Kimyamızı, psikolojimizi bile bozdular!
Magnezyum ve b12 vitamini eksikliğide tetikliyor. Hemen antidepresana dadanmayın ilaç bağımlıları sizi.
Sürekli bir endişenin içinde bulunma durumu . Endişelenirsin niye endişelendiğini bilmezsin bazen, bazen endişelendiğinin farkında olmadan endişe duyarsın lanet bir durumdur yaşayan bilir.
hava değişimi etkili faktörlerden. tedavi olarak herşey olacağına varır cümlesini on kez tekrarlamalısınız ya da bir psikiyatri hekimine görünmelisiniz.
Başıma peşpeşe talihsizlikler gelmesi sonucu kıyısında olduğum durum ve ruh hali. Sokağa çıktığımda başıma birşey gelecek miş hissi ve araba yolculuğunda kaza olacak hissi ruhumu ve bedenimi geriyor. Dışarıda ki insanlar pimpirik diye yorumluyorlar . Sonuçta herkes kendi yaşadığını biliyor.