biri saçma sapan bir başlık açar ya da yazar, bir diğeri de altına onu sözde 'göt edici', sözde 'zeka ürünü' şeyler yazar. konu özet olarak böyledir. bir nevi körler sağılar birbirlerini ağırlar hesabı. göt etmeye, laf sokmaya odaklı olunursa laf koymanın, mort etmenin bir anlamı olmaz.
ayrıca sürekli ergenlere bok atılır,'ergenlik' üzerinden laf sokmalar görülür fakat ne hikmetse sözlüktekilerin çoğu ergendir ya da ruhu ergenliği aşamamış tiplerdir. kılavuz falan deyince madde madde yazarım sananlar olmuş olabilir ancak kılavuzun gereği yok, yolun sonu görünüyor.
kaan arslanoğlu nun yazdığı; politik alanın psikiyatri tarafından irdelenmesi, açıklanması üzerine bir kitap.
kitaptan:
"Politikayla ve psikolojinin politikaya dönük yüzüyle ilgilenenler için bu kitap hayli değişik bir çalışma. Politik-psikoloji üstüne çıkan az sayıda eser meraklılarınca yutulurcasına okunur. Elinizdeki çalışma ise belki dünyada ilk. insanın normal ruhsal yapısının politikaya etkilerini incelemekle kalmıyor; ötesinde, normal dışı sayılan ruhsal süreçlerin politik mücadelelere etkilerini araştırıyor. Kitapta, psikiyatrinin politikada kullanımı ve kötüye kullanımı; paranoya, psikopati ve politika; neden sağcı veya solcu, neden aşırı uçta olunur; siyaset neden yozlaştırır, bu yozlaşmaya karşı neler yapılabilir, cinsellik, eşcinsellik ve politika; siyasi fikirler nasıl oluşur, nasıl değişir; politikadaki terör ve şiddetin psikiyatrik kaynakları, savaş ve psikiyatri; bir sanat ürünü neden güzel bulunur, gibi konu başlıkları altında çok sayıda sorunun yanıtı aranıyor. Politik-psikiyatri ağırlıklı olarak konusu bağlamında birçok felsefe akımının ve Marksçılığın köklü bir eleştirisi, aynı zamanda Marksçılığın yeniden yorumu çabasıdır. Siyasetle ve psikiyatriyle ilgilenenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap."
bu tez iranlı bir din adamının değil sadece. dünya üzerinde bu şekilde düşünen çok insan var ne yazık ki. deprem, sel vb büyük felaketler yaşandığında insanoğlu kendince sebepler arar. olayı dinle açıklamaya çabalayan kişiler de bu tür saçma sapan iddiaları ortaya atarlar. bunlara göre kadının dekoltesi, açıklığı vs tanrı yı öfkelendirir. halbuki böyle bir tanrı algısı tamamen sorunlu kafaların ürünüdür. tanrı yı insan gibi kusurlu, aciz, ihtirasları olan bir varlık gibi gören bir zihniyet ancak bu gibi saçmalıklar türetebilir.
insanların giyimi kuşamı toplumsal bir konudur. bu da yöreye, kültüre, zamana göre değişkenlik gösteren bir olgudur. sen yeşili yok et, petrol yakıtlarıyla, aşırı ve gereksiz tüketimle kaynakları talan et ondan sonra da de ki tanrı bizi cezalandırıyor. depremlerin jeolojik, fiziki açıklamaları vardır. eğer kişi kendince dini yorumlar yapmak istiyorsa bunu halka açıklayıp, toplumu, kadını suçlayıcı mantıksız işlere girişemez. ne düşünüyorsa kendine saklasın, saf beyinleri zehirlemesin.
cumhurbaşkanı abdullah gül makam arabasıyla daha hızlı ve rahat geçsin diyerek trafiğe kapatılan yolda arabalarını benzin istasyonlarına çeken vatandaşlardan bir tanesinin polise " yol neden kapatıldı " diye kibarca sorduğu soru karşısında polisin verdiği cevap.
kişinin ölmeden dilediği ya da bir yerden uzun süreli ayrılırken orada kalanlardan yapılmasını istediği son şey.
son olduğu için ayrı bir değeri vardır bu dileğin. gerçekleştirilmesi için ayrı bir özen gösterilir. bazen sahibi göremez belki yerine geldiğini ya da getirildiğini ama son dilek her zaman akıldadır dile getirilmese bile.
jüri üyeliğinden öte inanç yargıçlığı yapan tipler demeli böylelerine. toplumda çok var bunlardan. insanları namazına, orucuna,, haccına, kurban kesmesine göre yargılayan, iyi ya da kötü algısı bundan ibaret olan sözde dindar özde faşist ve bencil tiplerdir bunlar.
telefon çalar. açarsın bir sevinçle. fakat o da ne? hattın diğer ucundaki sadece otomatik bir mesaj. daha önceden kaydedilmiş ve sırf insanlara yalakalık uğruna yapılan bir şey. samimi mi? elbette değil. gerekli mi? asla. israf mı? kesinlikle.
çok var sanırım ülkemizde bu tip belediye başkanları. yapmayın beyler. gerçekten çok komik ve çok gereksiz.
-alo.
-merhaba. ben dübürlü belediye başkanı behçet salkano. kurban bayramınızı kutlar, sevdiklerinizle beraber nice güzel bayramlar dilerim.
-sağol.
-ne demek, yalarım.
-aha otomatik değilmiş lan bu.
ilkel toplumlarda büyük doğal afetler ardından kullanılan deyim.
daha medeni, daha bilimsel düşünen toplumlarda ise yoktur böyle bir anlayış. olur mu canım? neden olsun ki? olmaz olmaz.
-akıllı bilinçli insanlar "tanrılar kurban istiyor" demez, tanrı ya yaklaşmak için kurban keserler. öyle değil mi? sonuçta amaç fakirlere yardım mı?
-e tabi yardım da etmeliyiz.
-o zaman neden ille de kurban kesiyoruz? para yardımı yapalım, gıda yardımı yapalım.
-olmaz. kan akması şart.
-neden kan akması şart olsun ya?
-kan akmazsa allah kabul etmez o yardımı.
-ben allah ın böyle düşündüğüne inanmıyorum.
-o zaman sen kesme kardeşim.
-peki.
özellikle toplumsal konularda (adet, gelenek, din vb) söylenenlere, yapılanlara kendince mantıklı gerekçeler bulamayan veya bulduğunu sananların sığınmak zorunda kaldıkları anlayış.
fakir insanlara yapılan yardım türüdür. ne de olsa zenginlerimiz doğalgaz yakar. fakirsen çekeceksin o kömür taşıma ve yakma ameleliğini, ciğerlerine kadar çekeceksin o sobanın dumanını.
kimse kimsenin değerini benimsemek zorunda değildir. her din, her ideoloji, her birey eleştirilebilmelidir. önemli olan kişilerin düşünce ve ifade özgürlüğüne, yaşama hakkına saygı duymaktır.
3 yaşındaki çocuğa arapça dua ezberletilmesini doğru bulan kişiler büyük bir ihtimalle aynen bu şekilde görmüşlerdir büyüklerinden.
ey akıl sahibi insan soruyorum sana: 3 yaşında arapça dua ezberleyen çocuk anlar mı o duanın manasını?
3 yaşındaki çocuk bilebilir mi allah ne peygamber?
son zamanlarda özellikle cep telefonu kullanımının yaygınlaşması ile baz istasyonlarının sayılarının artmasıyla daha çok gündeme gelen, getirilmesi gerekn konu.
bilim adamları fazla radyasyonun canlı organizmaların genetiğini etkilediğini, kansere yol açtığını söyleseler de bu konuda herhangi bir önlem alınmıyor.
(bkz: baz istasyonu)
şehirleşelim, ev dikelim, apartman dikelim derken rant peşinde müteahhit ve sorumsuz belediyecilik anlayışı yüzünden çevremizde sadece beton yığınlarının artması, yeşil alanların, gezi, piknik ve spor alanlarının yok denecek kadar az duruma gelmesini anlatan sözcük.
kafanızı kaldırıp baktığınızda ne görüyorsunuz? yükselen binalar, çarpık kentleşme, kupkuru bir şehir.
genellikle devlete ait olan yani halkın ortak malı olan arazi, işletme, orman alanı, sahiller gibi doğal güzelliği ve yüksek maddi değeri olan yerlerin siyasi işbirlikçilerle kanunsuz, adaletsiz birilerine sunulması.
yağma anlayışı yüzünden güzelim orman arazileri, sahiller betonlaştırılarak sadece birilerinin para karşılığı girebilecekleri yerler haline getirilmekte; vatandaş eskiden girebildiği kamuya açık böyle yerlere parayla girebilmektedir.