Şu anda konuğu olan Osman inalcık beni kahkahalarla güldürmüştür. Kendisi aldığı ödülle ilgili bilgiler verirken, oradan tuhaf bakışlar atan, hipnoz olmuşçasına kitlenen Banu Güven'i görünce 2 saniye kadar duraklayıp Banu Güven'e anlayıp anlamadığını sormuştur.
Ben de soruyorum kendisine anlıyor mu? Anlatabiliyor mu?
"nasıl yaşadım on yıl bu evde? bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? ben ne yaptım? kimse de uyarmadı beni. işte sonunda anlamsız biri oldum. işte sonum geldi. kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım." (bkz: tutunamayanlar)
sevgiliye sarımsak doğratılır, sevgili getir-götür işlerinde kullanılır ise hayatı kolaylaştırır.(elinden daha fazlası gelen adam henüz göremedim.) Bir de yemek yaparken edilen sohbet vardır ki.. en güzel tarafı bu olsa gerek.
Bu tuhaf ve hiç de bilimsel olmayan önermeye göre:
"kürtler aslında türkistanlı bir türk soyu" ve "türkler batıya göçen çinliler ile kuzeyden ve doğudan gelen moğolların yakın ilişkiler kurmalarıyla meydana gelmiş bir topluluk" ise kürtler aslında batıya göçen çinliler ile kuzeyden ve doğudan gelen moğolların yakın ilişkiler kurmasıyla meydana gelmiş ve türkistan bölgesinde türemiş bir yığındır.
botoksun insanı ne hale getirdinin canlı kanıtıdır. Yakında herkes kocaman, şişmiş ve kımıldamayan yanaklardan ibaret olacak.
bu arada kendisini yıllarca severek dinlemiştim. son albümünü ise dinlemeyi bünyem reddetti. Bütün şarkılar aynı gibi... Nasıl olur da yıllarca birbirine benzeyen sözler dökülür insanın kaleminden anlayamıyorum.
"kazara" derseniz arapça köke sahip kelimeye farsça ek eklemiş ve türetmiş olursunuz.
Evliliğin ilk gecesi kaza sonucu ölmenin, diğer günlerde ölmekten farkı yoktur bence. Sadece karşı tarafa hayat boyu unutamayacağı kötü bir anı bırakmış olursunuz...
istisnalar kaideyi bozmaz diyerek başlamak gerek. Irkçı değilim; ama üst üste bu kadarını görünce artık dayanamaz oldum. Şu sıralarda gündemde olan, 2 dil tartışması nedeniyle her kanalın haber bültenine bir Kürt konuk oluyor. Henüz bir tane yüzüne bakılır olanına rastlayamadım. Hadi siyasi temsilleri olanları bırakalım, günlük hayatta da tanıdıklarım, rastladıklarım bu genellemeye giriyorlar. Demek ki genel olarak çirkinler diyorum, güzeli de vardır o ayrı... geneli çirkin işte...
Beynin her uyaranı tehlike zannetmesinden dolayı tepki vermesinden kaynaklanıyormuş. Benim çevremde hiç panikatak yok; ama panikatak olduğunu zanneden çok... Artık "Ayy ben panikatağım yaaaaaaııı.." diyenlere inanmıyorum.
Nazım Hikmet'in şairliğine laf edecek kadar şiirden anlayan(!)ın önce kendi ana dilini bilmesi, dahi anlamındaki de'nin ayrı yazılması gerektiğinden haberdar olması gerekir.
Derse gelmekte olduğunu görmeyerek, öğretmenin suratına kapıyı uçan tekme sallayarak kapatır bir öğrenci.
Öğretmen içeri girer, öğrenciye bir tokat patlatır. Bugüne kadar hiçbir öğrenciye vurduğu görülmemiştir öğretmenin. Çocuk kıpkırmızı olmuş suratıyla sırasında önüne bakarak oturur, öğretmen dakikalarca tek kelime etmeden çocuğa bakar ve en sonunda şu cümleyi söyler:
" Ben üzüldüm, sen kahrol! "
Aradan 15 yıl kadar geçmiş olmasına ve tokadı yiyen öğrenci ben olmamama rağmen unutmuyorum bu cümleyi be sözlük..
Daha öncekilerde de oy vermedim ama şimdi akp'ye oy vermemek için yüzlerce nedenim daha var. Ülke toprağı bir bir yabancılara satılıyor, istanbul diken gibi gökdelenlerle dolduruluyor ve insanlar üst üste oralara oturtulacak. Yerleşimi toplu halde şehir merkezinden uzağa kaydırınca ne olacak? Satılacak yeni yerler, yakılacak yeni tarihi eserler, ormanlar... Ve tek bir ağaç kalmadığında o zaman anlayacaklar mı ceplerindeki banknotların değersizliğini? Hiç sanmam... Bizlerin canı yanacak, onların ruhları duymayacak...
ek: eksi oy kullanmak sizi tatmin eder mi bilmem ama 20 yıl sonra gerçek tüm acımasızlığıyla karşınızda duracak. Çoğunluk "dur" demediği için...
Koridorda yakaladığı yesilkediye: "Doğru odama!" diye bağırır (haykırır da olabilir)
Odasında yesilkediyi aynaya doğru çekerek:
"Bak ne güzel kızsın, yakışıyor mu hiç o mor kazak?" diye sorar...
yesilkedi'nin aynaya bakıp: "Bence güzel durmuş" demesi üzerine, tatlı tatlı gülümser ve sarılıp:
"Kızamıyorum ki sana, hadi dersine git ama kazağı çıkar öğretmenin kızmasın." der yine...
Koridorlarda bağırır, kükrer; dersleri basar, her gören yolunu değiştirir. Odasında yalnızken önce bağırmaya yeltenir, sonra bir şeylere gözleri dolar, sarıp sarmalar. Çaktırmasa da sizi yakından takip eder, okula gitmediğiniz günün akşamlarında paranoyakça evi arar. Aslında size sahip çıkar, derler toparlar; ama bunu öylesine kırarak yapar ki... Sayesinde ilk iki yıl okuldan nefret edip, son iki yıl delicesine sahiplendim. Ah Kabataş, ah Meral Mercan...
Kabataş erkek lisesi'nde bir edebiyat öğretmeni:
" Dershaneye giden çocuk, kötü yola düşmüş kadın gibidir. Dershaneye giden çocuk, iki kocalı kadın gibi verimsizdir."
File çoraplı türbanlılar türediğine göre; fileden türbanlar, hatta fileden çarşaflar da türeyebilir. Hiç şaşırmam... Keşke pembe kadar masum olabilse..