Tanım:Yurtdışında belli bir süre çalışarak elde edilebilecek bir haktır.
Gelelim meseleye, babam yaklaşık 12 yıl yurtdışında çalışmış zamanında, 97 yılında memleketine dönmüş. Şu an 62 yaşında ve o ülkede biriken sigorta primlerini ödeyerek emekli edebilme şansımız var mı? Varsa ne yapmamız lazım, bilgisi olan arkadaşlar varsa mesaj kutumu yesillendirirse sevinirim.
uykuyu sevmeme raģmen gece uyuyamayanlardanim.
böyle olunca da günü karşılamak ve tan vaktinde ayakta olmak sessizliğin ve huzurun beni kucaklaması, kendimi en iyi hissettiğim anlardandır.
velhasıl kelam, yegah tan iç içe girmiş kelimelerden oluşuyor aslında.
yek 'tek' , gah 'yer' demek. bunları biraraya getirip yegahtan ı bulmak zor olmuyor.
evet çok yaratıcı değil ama benim için anlam ve önemi budur efenim.
canım hiç acımıyor bu sefer, hiç iç geçirmiyorum. alıştım mı artık yoksa duyarsızlaştım mı bilmiyorum. en son 5 yıl önce 21 yaşındayken terk edilmiştim, dağılmıştım, yıkılmıştım, parçalanmıştım. toparlayamadım yıllarca. şimdi ise 21 yaşında biri tarafından terkedildim. ne garip! çokta uzun zaman olmamıştı ama sevmiştim be. yeniden o duyguyu tadacağıma inanmıyordum ama tatmıştım yine onunla. kızmıyorum ona da ben de olsam kendime dayanamazdım sanırım. 2 gün iş yerinin önünde bekledim, en azından yüzüme karşı söylesin diyeceklerini dedim ama görüşmek istemedi. ve bu mesajımla teslim oldum yine yalnızlığıma.
"Senin yaptıgını çorumlu yapmaz" sözündeki çorumluyu simdi daha iyi anlıyorum. gülücük Bana güzel dersler verdin gerçekten. insan kaç yaşına gelse de bazı kalıplar değismiyor hayatında. Sizli bizli olup sonra senli benli olursun sonra hoşlanırsın seversin birlikte olursun ama sonra yine basa dönersin senli benli olup sizli bizli olursun ve ortada hiç birşey yokken bir yabancıdan bile daha değersiz görünürsün. Sen hani olgun insan istiyorsun ya hayatında önce senin olgunlaşman gerekiyor , karakterini olduğu gibi taşımalısın iyi günde değil sadece kötü günde de. Hep şunu söylerim "insan karakterinin gerektirdiği şekilde davranmalıdır". Sen bu değilsin biliyorum, yanılmıyorum bunu da biliyorum -iyisin-. Tabi ki insanlar bazen hatalar yapabilir , bunu belki bir gün sonra belki yıllar sonra anlar. Beni anlayacağını umuyorum ve bu kısa zamanda hayatıma kattığın her şey için teşekkür ediyorum. Seni beklerken verdiğim meyveler dahil gülücük yolun bahtın güzel olsun , gözleri kadar güzel olan kız. Seni kötü hatırlamayacağım. iyi aksamlar...
Spierig kardeşlerin yönetmenliğini yaptığı, paradoksu doruklarında yaşatıp insanı dumura uğratan ve adamı sövmeye yönelten bir film.
Zamanda yolculuk yapan bir ajanın hikayesini konu alıyor. Senaristin bu filmi yazarken neyin kafasını yaşadığını şu an ciddi ciddi düşünmekteyim. Hangi boş anın ürünüdür arkadaş veya sen ne yaşadın da bu filmi yazacak kadar boyut değişirdin. Tebrik etsem mi sövsem mi bilemedim şimdi.
ailem.
Şu an tatil dolayısıyla yanlarında olsamda uzak gibi hissediyorum kendimi. Keşke daha yakın olabilsem diyorum , ulan bu yaşıma geldim ama bi sarılsam babama, Çocukken olduğu gibi anneme arkadan yaklaşıp öpsem yanağından diyorum. Güreşsem kardeşimle mesela. Ama olmuyor be sözlük ergenlik triplerindeyken koyduğum mesafeyi aşamıyorum. Yanlarında olsam da özlüyorum.
başakşehirin hemen ilerisinde bulunan kayaşehir. Metro ve istanbul kanal projesi ile şahlanacaktır. Şahsen param olsa oradan alırdım. Çok uzak len oturmalık değil yatırımlık.
yine bir muhalefet kafası safsatası. Hani siz atatürkün izindeydiniz, misak-ı milli sınırlarını ne de çabuk sattınız. Bir daha kürdistan kurmak isteyenlere laf etmeyin sizde onlardansınız, topunuzun köküne ...
will:şimdiye kadar nasıl gözden kaçmış filmidir. fanatik liverpool taraftarı will'in istanbulda gerçekleşen 2005 şampiyonlar ligi finali olan liverpool-milan maçına gitme hikayesini anlatmaktadır. özellikle futbol severlerin kaçırmaması gerekir.
galata filmin yapımcılığını üstlendiği filmin hikayesi ingiltere, fransa, bosna ve türkiyede geçmektedir.
bursa cumalıkızık köyünü ve istanbulu izlemek güzeldi.kısacası başarılı güzel bir yapım.
--spoiler--
- Yavuz.
- Eylül?
- Ben sana karşı bir şey hissetmiyorum. Yani sen çok iyi bi adamsın. O her halinden belli bi kere çok güzel gülüyorsun. Bütün iyi adamlar çok güzel güler dimi? Ya da gülmeyedebilirler. Bilemedim ben onu, neyse. Şöyle bir şey var, bana bu kadar yemekler de hazırlatmışsın, zahmet etmişsin çok teşekkür ederim ama şimdi tüm bunların karşılığında benim seni sevmemi bekleme. Yani o işler öyle olmuyor. Heem sonra ben çok kalıcı olmuyorum gerçekten insanın üzerinde çok kalıcı olmuyorum ve unutursun etkisi geçer yani birkaç güne hiçbir şey hatırlamazsın zaten.
- Sen napıyorsun ya?
- Nasıl napıyorum?
- Napıyosun? Kendi açtığın yaraya pansuman mı yapıyorsun?
- Yavuz ben sadece
- Sen sadece sus.
--spoiler--
zamanında çok çektiğim durumdur. efendilik para etmez bu devirde evet ama hiç bir kız için karakterinden ödün vermeye değmez. Çünkü istesende bir daha sen eski sen olamazsın. Efendi olmaya devam et ilerde benim gibi pişman olmamak için.
bir köşeye sinmiş yüzlerce insanın koşuşturmasını izliyorum. Kimisi çocuğunu, kimisi anasını babasını, kimisi kendisini getirmiş tatlı canının peşinden koşturmakta. Hepsinde bir telaş ve sonu gelmeyecekmiş gibi bir bekleyiş. Bastonuyla zorla yürüyen bir amca oturacak yer arıyor, bir çocuk hastalığına inat tüm sevimliliğiyle şen kahkahasıyla bölüyor ölüm uğultusunu. Insanlar ne kadar mutsuz olsada seviyor yine yaşamayı, sevdikleriyle beraber olmayı. Böyle düşünceleri insana gark eden berbat hastane kokusumu, yoksa ölümün hemen ensende olduğunu hissetmek mi?
Hastanedeki can pazarı, tüm ailenin beraber olduğu bir pazardan sonraki pazartesi sabahı. Ekg için göğüseme sürülen sıvının vıcıklığı biraz rahatsız ediciydi ve daha sonraki o soğukluk. Ölümün düşünceleri donduran soğuğuda böylemiydi acaba bu sıcak yaz gününde serinletirmiydi beni. Sanmıyorum iki hemşirenin birden lütfen göğünüzü açar mısınız dediğinden daha fazla utanacaktım öldükten sonra. Çünkü bir bir vurulacaktı yüzüme yaptıklarım. Ve her zamanki gibi utandığım için kızarıp, terleyecektim yine.
Her neyse işte bu hastane nasıl bir psikolojiye büründürüyor adamı doktor gelsede gitsem artık. Yegahtan hastaneden bildirdi.
oyunculuklarıyla aktörlere taş çıkaran çocukların başrol oynadığı filmlerdir.
The Book Thief : 1940ların almanyasını ölümün gözünden anlatan bir film. Liesel ve rudy ana karakterlerdir.
La vita è bella: Güzel bir baba oğul filmidir. Guido, oğlu jusia'yı nazi kampında hayatta tutmaya çalışmaktadır.
empire of the sun : jamie adında bir ingiliz çocuğun 2.dünya savaşı sırasında yaşadıklarını konu almıştır.
belle et sebastien: sebastien'ın çocuk kalbiyle havyan sevgini anlatan çok hoş bir senaryoya sahip film.
Rosso come il cielo: bir kaza sonucunda gözünü kaybeden mirco'nun, italya eğitim sistemine karşı kendi becerilerini sergileme azmini işleyen güzel bir film.
Children of Heaven: küçük ali'nin kız kardeşi için mücadelesini işleyen iran yapımı bir film.
Michael: çocuk istismarını konu alan alanında iyi bir film.
This Boy's Life: Leonardo DiCaprio'nun minik halini bu filmde görebilirsiniz.
canım kardeşim: ah ulan küçük kahraman'ın yüreğimizi dağladığı film.
Yumurcak serisi: ilker inanoğlu'nun hafızalarımıza kazınan yumurcak karakterinde oynadığı filmler.
işim gereği çocuk psikolojisini daha iyi anlamam adına izlediğim filmlerin bir kısmı diğerlerini hatırlayamadım, hatırladıkça editlerim. önerdiğiniz filmler varsa izlemeye devam edebilirim.
benim tarafsız bir birey olarak olayları değerlendirmem sonucunda gördüğüm hede'dir. iki kelimeyi bir araya getiremeyen adamın sırf kendi görüşünde olmadığı için ülkenin %50sini adam yerine koymayıp aşağılaması ne kadar narsist bir kişilikte olduğunu bize göstermektedir aslında. bir sen biliyorsun zaten aslanım, bir tek sen aydınsın.
yeri geldiğinde domokrosii diye bir yerini yırtan bu adam milletin iradesini sorgulayamaz arkadaş ! 52 milyon seçmenden 26 milyonu biz bu adamı istiyoruz diyorsa sana bok yemek düşer. ulan işte bu kafada olduğunuz için bu adamın karşısına sağlam bir şekilde çıkamıyorsunuz anlasanıza şunu. ben tüm siyasi partilere nötr'üm çünkü siyaset bir aldatmacadan başka bir şey değildir. ama insanları sınıflandırıp böbürlenen insanlara tahammül edemiyorum.
haa şunu da belirteyim oy kullanmadım, nötr'üm demiştim daha önce. Şimdi paşalar gibi milletimiz için hayırlısını dileyip yolumuza bakacağız. Allah devletimize zeval vermesin !
--spoiler--
Bir sürü harika şey gördüm, dünyadaki bütün korkunç afetlerde oradaydım, en zalimler için çalıştım ve en büyük mucizelere tanık oldum. Ancak daha önce söylediğim gibi ''hiç kimse sonsuza dek yaşayamaz''. Sonunda liesel'ı almaya geldiğimde 90 yılını bilgece yaşadığını bilip bundan bencilce keyif duydum. o zamana dek hikayeleri pek çok ruha dokunmuştu.Bazılarını geçmişte tanımıştım. Max'in dostluğu neredeyse liesel'in ki kadar uzun sürmüştü.
...
Kitap hırsızına yaşamanın nasıl bir şey olduğunu bana merak ettiren bir kaç ruhtan olduğunu söylemek istedim. Ama en sonunda kelimeler yoktu. sadece huzur vardı.
...
gerçekten bildiğim tek gerçek insanların benim lanetim olduğudur.
--spoiler--
filmde 2.dünya savaşı sırasında bir dağ köyünde yaşayan öksüz sebastien ve köpeği güzelin hikayesi anlatılıyor. çocuk kalbiyle hayvan sevgisi güzel işlenmiştir ve izledikten sonra insanın içinde hoş bir duygu bırakıyor. sanırım bu duygu filmin müziğinden de kaynaklanıyor olabilir ama olsun izlenilebilecek bir filmdir.