E tabi artık kadının taksi parasını da karşılayacak elit bir bey olduğunuz için normal olan durum. Pazarlığın içerisine taksi parasını da dahil ederseniz neden olmasın.
"Küçük yuvarlak bir masada, rahatsız bir sandalyeye oturdu. Etrafa şüpheci ve sıkılmış gözlerle baktı. Kalabalık bir kahve dükkanının terasında, birbirine çok yakın masalarından birinde oturuyordu. Çantasından çıkardığı telefonuna baktıktan sonra ekranını ters çevirip masaya bıraktı. Sandalyeye sırtını yasladığında arkasındaki masada oturan insanlarla çok yaklaştığını fark edip ivedi bir şekilde kendini öne çekti. Oturuşunu kısaltıp bacak bacak üstüne attı. Eteğini düzeltti. Tavana asılmış ısıtıcıların sıcaklığını yüzünde hissetse de rüzgar bacaklarını okşuyordu. Kalbinde ritimsiz çarpıntılar, gözlerinde kuşku dolu bakış, hareketlerinde stres ve paniğin yarattığı kontrolsüzlük vardı."
Çok afedersiniz ayağını atan yazarların sözlükte olması durumudur. Çok ekstrem bir durum yoksa lütfen ayaklarınızı kendinize ve evinizin içine saklayın.
lübnanlı olarak bilinen bir suçlunun bir hayali vardır: roma'nın yeraltı dünyasını fethetmek. bu başarıyı eşsiz bir şekilde gerçekleştirmek için acımasız ve son derece organize bir çeteyi bir araya getirir. gelişmeleri ve liderlikteki değişimleri (lübnanlıyı, yaşıtları freddo ve dandi takip ediyor) 1970'lerden 1990'lara yirmi beş yıl içinde gerçekleşiyor ve modern italya'nın karanlık tarihi ile ayrılmaz bir şekilde iç içe geçiyor: terörizm, adam kaçırma ve yolsuzluk hükümetin en üst düzeylerinde. bu yıllar boyunca polis teğmen scialoia, çetenin peşine düşerek, onları adalete teslim etmeye ve dandi'nin kız arkadaşı patrizia'nın kalbini çalmaya çalışıyor.
"buse 22 yaşındaydı, ben de 48. ülkemizde bir erkeğin ortalama ömrü 75,3, bir kadının ise 80,8 yılmış. buse’ye verecek 27,3 yıllık bir ömrüm kalmıştı ve bunun 7 ayını vermiştim. ne buse’ye sunacak servetim ne de o’nun karşı koyamayacağı bir yakışıklılığım vardı. devletin bir kurumunda emekliliğini bekleyen sıradan bir devlet memurundan ötesi değildim. kimselerin hoş karşılamadığı bir ilişkimiz olsa da en azından ikimiz de neyin ne olduğunu biliyorduk. ben hiç evlenmemiştim. bir kız arkadaşım oldu bugüne kadar. bir kişiyi de buse’ye kadar sevdiğimi düşündüm. genç kızları kullanıp onların hayallerini çalacak insanlardan değildim. aksine belki de benim emeklilik hayallerim çalınıyordu da kimseler bilmiyordu. artık sessiz sedasız yaşamıma ve emeklilik hayallerime devam ederken birden buse girmişti hayatıma. tam otobüs beklemekten sıkılıp yaktığınız sigaranın çakmağını cebinize bile koymadan gelen otobüs gibiydi."
"Buse 22 yaşındaydı, ben de 48. Ülkemizde bir erkeğin ortalama ömrü 75,3, bir kadının ise 80,8 yılmış. Buse’ye verecek 27,3 yıllık bir ömrüm kalmıştı ve bunun 7 ayını vermiştim. Ne Buse’ye sunacak servetim ne de O’nun karşı koyamayacağı bir yakışıklılığım vardı. Devletin bir kurumunda emekliliğini bekleyen sıradan bir devlet memurundan ötesi değildim. Kimselerin hoş karşılamadığı bir ilişkimiz olsa da en azından ikimiz de neyin ne olduğunu biliyorduk. Ben hiç evlenmemiştim. Bir kız arkadaşım oldu bugüne kadar. Bir kişiyi de Buse’ye kadar sevdiğimi düşündüm. Genç kızları kullanıp onların hayallerini çalacak insanlardan değildim. Aksine belki de benim emeklilik hayallerim çalınıyordu da kimseler bilmiyordu. Artık sessiz sedasız yaşamıma ve emeklilik hayallerime devam ederken birden Buse girmişti hayatıma. Tam otobüs beklemekten sıkılıp yaktığınız sigaranın çakmağını cebinize bile koymadan gelen otobüs gibiydi."
çok garip; işçisinin maaşını gününde ödemeyen, zam taleplerini geri çeviren iş verenler #fenerol kampanyası için sıraya girmişler. insan cidden hayret ediyor.
robin hood bu ülkede yaşasa o da fakirlerden alıp zenginlere vermeye başlar bir süre sonra.
"Kapı çaldı. Gary B.B. Coleman’dan The Sky is Crying çalıyordu. Ev mum ışıkları ile aydınlatılmıştı. Kenarlarında siyah dantelleri olan kırmızı iç çamaşırları ile şarkıya eşlik ederek, yerdeki gül yapraklarına basa basa yürüyordu Yasemin. Dalgalı sarı saçları omuzlarından bir iki parmak aşağıya kadar inmişti. Daima özen gösterdiği vücudunun hatları mum ışığında daha belirginleşmişti. Yasemin bütün çekiciliği ve seksiliği ile kapıyı açtı. Ozan’ı yakasından tutup içeri çekti Yasemin. Sabah yatağından kalkıp giden ve gün boyu kokusu burnunda tüten kocası eve gelmişti. Kapıyı kapatır kapatmaz Ozan’ının dudaklarını özlemle ve şehvetle öpmeye başladı Yasemin. Ozan, aynı özlem ve şehvetle karısının dudaklarını öperken eliyle de karısının şahane vücudunda bir tura çıkmıştı. Müzik, Ozan’ın parmaklarına eşlik ediyordu."
şahane oyunculuklar, muhteşem bir konu işleyici, güzel renkler ve sahnelerde ahenkle dans eden bir müzik. tek mekanda geçen, aşırı sürükleyici, dolu dolu bir film. filmi seçerken Qu'est-ce qu'on a fait au Bon Dieu tarzında bir film izleyip gülmekten karnıma ağrılar girecek diye düşünmüştüm ama Perfetti sconosciuti izlerken yaşadığım gerginliğin bir tık altını yaşadım. tek mekan filmleri bir başka yere koyan biri olarak oldukça başarılı ve herkesin izlemesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum.
filmi izlerken bu akıl hastaları ne yapıyor dedim defalarca içimden ama bol bol da kahkaha attım. şimdiden iyi seyirler.
ortadan sebepsizce bir anda kaybolan yiyecek. sonralarda değiştirip sundular önümüze. ama o da değişen her şey gibi eski tadını vermedi. çok aradık seni çilekli eti puf. çok istedik.
“Üçüncü sınıf bir Amerikan filmini bol lanet olsunlu dublajıyla izliyordum. Şehir, elinde son teknolojik silahlar olan teröristler tarafından ele geçirilmiş durumda. Ama o lanet olası başları hiç tahmin etmedikleri eski bir CIA ajanı ile birazdan derde girecektir. Kahramanımız tam teröristleri tek başına birer birer alt ederken arka koltuklardan birinde bir bebek ağlaması koptu. Kulaklığımı çıkarıp kafamı arkama döndürmeden bir bebek daha ağlamaya başladı. Benimle beraber otobüsteki bütün yolcular kafalarını arkaya çevirdiler. Bebekler karşılıklı ağlıyor, anneleri de onları susturmaya çalışıyordu."
Bazıları severken sosyal medyalarda, sokak ortasında veya herhangi bir yerde seviyorum aşığım diye gezerken bazıları da sessiz sessiz, içten içten sever. Tıpkı gece uyurken çocuğunun başını seven bir baba gibi.