gazetede ölüm haberini okuduğumda çok üzüldüm. trafik kazası geçirmiş, arabada eşi ve bir oğlu varmış. üzüntümü katlayan diğer şey ise adımı oğluna vermiş olmasıydı.
madem oğluna benim adımı koyacak kadar seviyordun da neden ayrıldın?
+ ismet dar değil mi lan bu üstündeki?
- tarzı böyleymiş abi badicilerin. hoca dedi dar giyin, hatların ortaya çıksın diye.
+ yüzün kızarıyo hacı?
- abi yardım et, nefes alamıyom abi. getir makası! getir getir! kes hemen. sokarım tarzına.
bu zamana kadar milli takım formasıyla katacağını katmıştır zaten.
kültür bakanlığı'nın Türkiye'min reklamı için harcadığı milyon dolarların yarattığı etkinin 1000 katı daha büyüğünde emeği geçen futbolcuların başında gelmektedir.
ne çabuk unuttunuz 2001 krizinde TMSF'nin 20'yi aşan bu bankaların zararları için Hazineden 30 milyar TL'ye yakın kaynak kullandığını? Erol Aksoy'un iktisat Bankası'ndan Cavit Çağlar'ın interbankına kadar onlarca banka.
merak etmeyin 2001'de batmadıysa hakan şükür'e milletvekili maaşı vermekle hiç batmaz.
ilk öğretmeninin gelecek yaşamda bıraktığı olumlu ya da olumsuz izlerdir.
1, 2, ve 3.sınıfta öğretmenim bayandı. sevgisini katarak öğretiyordu her şeyi. ilk gördüğümde, bildiğim mümkün başka uzaklar gibi parlamıştı ilk günüme. hiç yanıltmayacak gibi duruyordu gözlüklerinin altındaki büyük güzel gözleri.
fakirdik tabi önlüğüm siyah kol kenarlarının yırtıkları dikilmiş ama temiz ve abi önlüğüydü. annem, sümüklerimi sildiğim mendilimi her gün elinde yıkar sonra sobanın teline asardı, ertesi gün yine sümüklerimi silmek üzere cebime koyardı.
benim için okul sadece öğretim yuvası değildi aynı zamanda iyi bir şekilde eğitiliyordum. görgü kurallarını daha iyi öğreniyordum; paylaşmayı, saygıyı, sevgiyi, arkadaşlığı, iletişim kurmayı, özbakım becerilerini...
sevginin anlamını aşan bir yoğunlukta sevgi görüyorduk. leo buscaglia'nın dişisiydi, kelebek anamızdı. biz de pıtırcık kelebekler. * gerçekti sevgisi, hiç bitmeyecek gibiydi. güveniyorduk ona ama hayal kırıklığımızın başkenti oldu. 3.sınıfın sonunda karneleri dağıttıktan sonra uzun bir konuşma yaptı, sıraların arasında dolaşarak kimimizi öperek kimizin saçlarını okşayarak emekliye ayrılacağını söyledikten sonra hepimizin gözlerinden yaşlar akmaya başladı. geri dönüşü yoktu. sanki hayatımız çıt diye kırılmıştı, gerçeklerin gün yüzüne çıktığını görmek istemiyorduk. sokrates'in dediği gibi; büyük hayallerin kırıklıkları da büyük olur.
duygusal biri olmamdan ötürü çok etkilenmiştim bu olaydan, kötü bir yaz tatili geçirmiştim. aklıma geldikçe üzülüyordum. acaba yeni gelecek ilkokul öğretmenim nasıl biri olacaktı diye düşünüyordum?
tatil bitmiş, 4. sınıfın ilk günüde sert ve korkutucu bir adamla karşılaşmıştık. daha ilk gün bir arkadaşımızı dövüp korkuyu iliklerimize kadar salmıştı. kürek gibi elleri yanaklarını doldurmuştu ahmet'in.
bayan öğretmenim, tahtada soruyu çözemesek bile doğru yolu bir şekilde bulmamızı sağlayacak ipuçları verirdi ama erkek hocanın da öyle olacağını düşünüp tahtaya kalkmıştım. matematik sorusunu yapamadığım için bir güzel dayak yemiştim. üstüne kişiliğimi zedeleyecek laflar da işitmiştim. günler geçtikçe çok sevdiğim derslerden soğumaya başlamıştım.
keline fıştırttığım erkek hocası, direksiyon hakimiyetinin yanında ereksiyon hakimiyetini de kaybetmiş olacakki boşanmak üzere olduğu karısıyla olan sıkıntıların acısını bizden çıkarıyordu.
ilkokul bitti ama işkence gibiydi. ortaokulda o travmayı çabuk atlattım. yıllar geçti lise, üniversite derken mühendis oldum ama senin sayende değil orospu çocuğu. ilkokul 3'e kadar okutan Benal öğretmenim sayesinde.
kelini siktiğim adamı, bir yerlerde karşıma sakın çıkma. oysaki sevmeye çalıştım seni yavşak. sınıf arkadaşlarımın içinde pis herif, aptal çocuk, çekil şurdan değme sakın üstüme diyerek niye ezikliyordun? niye sana sarılmak istediğimde buna izin vermiyordun?