Bir sürü gereksiz program izledim, can sıkıntısından da izlemeye devam ediyorum. Kafamı bu saçmalıklarla boşaltıyorum ama bu programı iz le ye mi yo rum. Tahammül edemiyorum o derece.
Biri bana aileleri zaten televizyonda onları izlerken onlara video göndermenin mantığını anlatabilir mi? Burası Dominik diyor bi de. Tuhaflığı bir tek ben görmüş olamam değil mi?
bir kere genel bir yanılgıyı dile getirmek istiyorum. arkadaşlar, insan öyle kendiliğinden evlilik isteği içinde olmaz, olamaz. evliliği siz düşünmezsiniz, size karşınızdaki düşündürür. yani '' ben evlenmem!'' diyen kesim hâlâ gerçekten kayıtsız şartsız seveceği kişiyi bulamamıştır..
sözlüğe yıllardır entry girmiyorum. bir bakayım neler yazmışım dedim, maşallah eski ilişkilerimin günlüğü gibi olmuş burası. şu anda nişanlıyım ve geçmişime o kadar gülüyorum ki... yaşadığım ilişkiler o kadar saçma sapanmış ki.. doğru insan konusuna gelirsek, hani diyoruz ya nasıl anlayacağız diye. ağzın, yüzün, dilin bağlanıyor arkadaşım. öööyle kalakalıyorsun. bugüne kadar korktuğun o evlilik hemen gerçekleşsin, hep yanında olayım istiyorsun.
özgürlüğün baltalanmasıymış.* sen mantıklı bir insan olursan özgürlüğün hâlâ devam eder ki. saçma salak kısıtlamalar yapmazsan, karşındakinin yaşının farkında olup ona göre davranırsan her şeyden önce arada saygı olursa hiiiiç de bir şey olmaz. sen de çıkar gezersin o da aynı şekilde. olumsuz yanları yok mu, elbette vardır biz de yaşayacağız. ama affedersiniz ota boka kavga edilinirse bırakın evliliği size sevgililikten bile fayda gelmez.
not: bu yazılanların hepsi nişanlılığın vermiş olduğu mutlulukla yazılmıştır. sevmek, sevilmek güzel şey azizim!
her seferinde kitabı olan filmlerin kitabını okuduysam filmini izlemem gerektiğini unutuyorum. bu da onlardan biri. veronica roth * filmi izlediğinde acaba ne düşündü? tamam kabul kitabı tamamen aktaramazsınız ancak bu kadar köklü değişiklikler yapılır mı be arkadaşım? yeniden yazmışsınız siz yahu. ya bi kere ana karakterlerden four kitapta mavi gözlü! sürekli de gözlerine vurgu yapılıyor! eyvallah çok yakışıklı * sözümüz yok ama bari lens tak bi şey yap. yazık yahu, sinir oldum. ne kuralsızı ne de yandaşı izlerim. rezil olmuş güzelim seri.
her ne kadar the prestige ve yer yer sihirbazlar çetesinden esinlenmiş olsa da ortada bir Aamir Khan gerçeği var. bu adam ne yaparsa izlerim. çünkü içinde samimi duygular var.
yarım saat kadar önce izlediğim filmdir. ilk başlarda zorlansam da ileri-geri olayını anladığım an film beni o kadar da yormadı. ilk olarak ghajini'yi izlemiştim ve yorumlardan da memento ile arasındaki benzerlikler okumuştum. ancak belli başlı şeyler dışında benzerlik yok. bi kere kurgu ve işleniş farklı.
film zor evet dikkatlice izlemek gerekiyor ama ben ipucu sahneleri yakalamıştım
--spoiler--
akıl hastenesinde sandalyede oturan sammy'nin anlık esas oğlan olduğu sahne
haliyle lan nooluyo gibi bir düşünce yerleştiği için filme daha şüpheci yaklaştım. film bana biraz da shutter island'ı hatırlattı.velhasıl gayet güzel bir film ama benim için bir bulut atlası kadar zor değildi.
adamlar zombilerden kaçarken bayağı kanlı canlı yamyamların elinde kaldılar. ironinin dibine vurulmuş. terminustan bir şey çıkacağı kesindi zaten ancak bu derece tahmin etmemiştim. güzel bir sezon finali yapmış dizi. 15. bölümde glenn ile maggie'nin buluşması ağlatmıştır söylemeden geçemeyeceğim.
bir de mantık aramıyoruz tamam ama hatalar da gözümüze derece sokulmamalı. kaçıncı bölümde olduğunu hatırlamıyorum ama zombiler bi gruba saldırdıklarında adamın birinin boynundan bayağı ısırmışlardı ve adam konuşmaya devam edip bizimkilere terminustan bahsetmişti. sonracığıma rick abimiz kendisine saldıran adamın boynundan ısırdığında fışkıran kanı hepimiz gördük. adam anında gitti. eeee nasıl oldu bu?
Acı üzerinden siyaset yapmaktan hiç hoşlanmıyorum ancak bu yaşanalar bize bir kez daha ne kadar adaletsiz bir ülkede yaşadığımızı gösterdi maalesef. Bir tarafta sırtını devlete dayayıp masa başında internette oyun oynayarak 'mesai' yaptığını zanneden memurlar; diğer tarafta da günlüğü 5 liraya sırtında taş taşıyan sigortasız işçiler. Bu ülke garibanı toprağa vermekten bıktı artık. Birilerinin kişisel hırslarının, işlerini iyi yapmamalarının acısını insanlar canlarıyla ödememeli. Hayat bu kadar basit ve ucuz olmamalı. Ülke olarak sözün bittiği yerdeyiz.Allah bu temiz yürekli insanların yanında olsun..
" Ucurtmayi gökyüzünde daireler çizen bir kus olarak hayal etmek kolaydi. Sanki bir şahinin ayagina ip baglamislar ve uçup gitmesini engelliyorlarmis gibiydi. Ve daha da yükseğe ciktigini görmek için heyecanla ipi germek istersiniz. Ama gözden kayboldugunda da geri dönmesini tercih ederdiniz değil mi? Cunku siz hala asagidaydiniz ve onu izleyemezdiniz. Yine de onu asagi cekecek , hayranlıkla izlemek için yere bagli tutacak kadar agir olduğunuzu bilmek guzeldi. istediğiniz zaman cikarip bakabileceginiz çok değerli bir şey gibi. Bir mücevher parçası. Bir siir. Bir sarki. Onu geceleri sağlam bir kasaya ya da kafese koymak istersiniz. Dogasina rağmen onu saklardiniz. ikisi de gidemesin diye parmaklarına yüzük takanlar gibi. Ama elbette ki bunu yapamazdiniz.
Bir şeyi elinizde tutmak onu sizin yapmazdi. Onu sadece kendi istediğiniz için tuttugunuzu, aslinda ayni güçle uzaklasip gitmeye calistigini bir sure sonra anlardiniz. ipi parmaginizdan kesmeniz ve rüzgara savrulmuş örümcek gibi birakmaniz gerektiğini. "
çocuk romanı gibi görünse de yetişkinlere de güzel mesajlar veren mükemmel diyemeyeceğim ancak güzel bir kitap.
şimdi bu konuya şöyle bi açıklama getirelim. seven insan kıskanır bu bi gerçek. kıskanmayan insan yoktur ancak kıskandığını gösteren yahut göstermeyen insan vardır. ben anlamıyorum bu kıskanılmak isteyen ya da ne bileyim kısıtlanmaktan hoşlana insanları. e arkadaşım misal gelmişsin yirmi beş yaşına sana benim mi anlatmam lazım bi şeyleri? benim mi söylemem lazım bi ilişkinin gerektirdiklerini?
sen şimdi gezersin gününü gün edersin haber de vermezsin sonra kız bi şey dedi mi kıskanç olur. sen bi olması gerektiği gibi davran bakalım karşındaki sana'' buraya gitme onu yapma bunu yapma'' diyecek mi? bi tanıştır o 'yakın kız arkadaşınla' ondan sonra bak bkalım duruma nedir? sen kız varmış yokmuş öyle takıl sonra '' e beni çok kısıtlıyor.''
sözün özü vardır arkadaşım bu kız. benimdir. göstermem kıskandığım zaman, kısıtlamam. ne gerek var böyle şeylere yahu ilişki dediğin hayatı kolaylaştırmalı, biz niye var olanı zorlaştıralım?
yazmayım dedim ama dayanamadım. hazır kendi çapımda duygusallığa bağlamışken hayranı olduğum yegane insan hakkında iki kelime karalamak istedim bu gece..
ayna grubunun çıktığı ilk günden beri severim. ceylan'ı dinlediğim klibini büyük bir beğeniyle izlediğim günü dün gibi hatırlıyorum. sekiz yaşındaydım ve televizyonun karşısında oturduğum an gözlerimin önünde. oysa dün ne yedin diye sorsanız kendime kısa bir düşünme payı veren biriyimdir. gözlüklerden midir o vakit anaokulunda oynamış olduğum ''kafkas''tan mıdır bilinmez büyülenmiştim ceylan'da. o zamanın pop müziğini hatırlamam ben çünkü dinlediğim, takip ettiğim tek gruptu ayna. sekiz yaşında bir çocuk ne anlayabilir sizce aşk şarkılarından, ayrılıklardan ya da kırgınlıklardan? sırf ayna kasetlerimi her zaman dinleyebileyim diye walkman aldırmıştım aileme..
çok severdim erhan güleryüz'ü ancak hiçbir zaman o televizyonda sevdiği birini gördü mü çıldıran çocuklardan da olmadım. yalnız unutmam ne zaman arabada radyoda bir şarkısı çıksa söz birliği yapılmış gibi sesi açılır ve kimse konuşmazdı. belki de ailemin gerçek anlamda saygı duyduğu nadir şeylerden biriydi erhan güleryüz sevgim. en güzel hediye yeni çıkmış bir ayna kasetiydi benim için. ailem dışarı çıktığında bir kasetle geliyorlarsa bana dünyaları almış kadar olurlardı. bir tren yolculuğu yapmıştık ''Bostancı durağı'' zamanında ve yolculuğun aklımda kalma sebebi kasetin yeni alınmış ve benim şarkıları yolda ezberlemeye çalışmamdır.
erha güleryüz bende birçok şeyi temsil eder ama en başta da çocukluğum gelir. saflığım, duygusallığım, anlayamadığım belki de hiç tatmadığım duygular karşısında ağlayışlarım.. yıllar geçti üzerinden o günlerin, grup dağıldı, ayna eskisi gibi olamadı ama hep vardı bi yerlerde. son zamanlarda yazılanları okudum da yok cemaatçi olmuş yok cemil'e ihanet etmiş. hiç umrumda değil, dinlemeye devam ederim. çünkü o benim çocukluğum. ne yapmış olursa olsun bana o yıllara dair güzel anılar bırakmış bir insan. hiç tanımadığınız, karşılaşmadığınız ve konuşmadığınız biri sizde bu denli bir geçmiş yaratabiliyorsa sorarım size nasıl unutulur, nasıl ötelenir? gerçek sanatçılık bu değil midir zaten, bir kişinin bile hayatında bir anlam ifade edebilmek? erhan güleryüz bunu başarabilmiş bir insan. kimsenin özel hayatı beni ilgilendirmezken kaldı ki sanat camiasında şu an kimler kimler varken erhan güleryüz'e laf etmek biraz acımasızlık ve geçmişe saygısızlık değil midir?
kral çıplak: eğer ki makam sahibiysen etrafında her zaman sana yaltaklanmak isteyen insanlar olacaktır ve onlar hiçbir zaman sana karşı bir çocuk kadar dürüst olmayacaktır.
dersten çıkıp zümre başkanımı beklemeye başladım kendisine acil vermem gereken evraklar vardı. neyse efendim kaşla göz arasındA BiLGiSAYARIN BAŞINA GEÇMiŞ HOCAMIZ MYNETTEN HABERLERE BAKIYOR. BEN DE görür görmez bu adam n'apıyor demeden koptum gittim yanına. hocam bi bakar mısınız dedim ama o anda oradan uzaklaşmak için neler vermezdim. çünkü tam da o anda denk gelen haber aynen şuydu :
'' diplomalı bakireler ''
ah o hocamın haberi anında geçmek için gösterdiği çaba, benim kızarmam....
yeni sevgili olmuş, nişanlanmış yahut evlenmiş çiftlerden yan yana durup kızın elinin erkeğin göbeği ile göğsü arasında duran '' o benim'' pozunu verenlerin oluşturduğu bir kulüp mü var? kim bu insanlar, bu pozu neden verirler?
üç sene önce bir 30 ağustos günü gömdük aneannemi.. atatürk'ü iki kere görmüş tam bir osmanlı kadınıydı, askerlere hayrandı ve bir 30 ağustosta ebediyete kavuştu..
bi bitmediniz dedirten başlıklardan birisi. makara olsun diye yazıyorsanız ne âlâ yok ciddiyseniz durum vahimdir. zira islamiyet hoşgörü dinidir haliyle isteyen istediğini yapar. sen bi mümin olarak karşındakine doğruyu söylemekle yükümlüsün ancak onu yargılayamazsın. onu zorla 'dine getiremezsin.' kaldı ki orucumu uykuya tutturup beleşten sevap kazanacağıma giyerim şortumu akşam sporumu yaparım, mis.
3. sezonu da an itibariyle bitirip rahatça hakkında yazılanları okuduğum dizi. çok kere söyledi arkadaşlarım da '' zombi dizisi mi izlenir yahu'' diyerek ne de büyük hata yapmışım. bir bölüm izleyim sarmazsa bırakırım derken 3 sezonu da deli gibi izledim. komadan yeni çıkmış bir adamın bu derece aklı başında olup bir anda toparlaması ne kadar mantık sınırlarını aşsa da zombilerin kol gezdiği bir dizide bu göz ardı edilebilir bir durum tabii.
* bunun dışında bence shane erken öldü. vücudunu izlemeye doyamamanın yanında valinin hakkından gelebilecek bir isimdi. * glenn'in en başlarda esprili bir kişiliği vardı sanki yavaş yavaş çocuk çok ciddileşti ama çok cesur bi karakter yaratmışlar ve gerçekten o pizzacı yani cuk oturmuş.
* hershel yaşlandıkça karizmatikleşmiş saçlar falan tArz olmuş adam ve o da nihayet rick'in krallığını kabul edip doğru yolu buluyor.
* carl bu şekilde giderse soğukkanlı bi katil olacak vali ile gelen çocuğu öldürdüğünde belli etti kedini.
bu böyle gider daha söylenecek çok şey var ama özet olarak çok kral bi dizi yapmışlar. bi kere makyajlar falan bomba bunun dışında insanların zombiler karşısındaki çaresizliği tabusunu da yıkmışlar.
ösym nin bu seneki hızına bakılırsa bu hafta açıklanması beklenen sınav. ben ayrı bekliyorum iş yerim ayrı bekliyor, açıklansın artık da önümüze bakalım.
- yerlere kusarcasına tükürmemek,
- empati kurmak, başkalarının yaşam hakkına saygı duymak,
- gece gürültü yapmamak, gece uyuyan insanın üstünde tepinmemek *,
- bir konu hakkında fikir alış verişi yaparken tartışmamak vs.
"Bir daha kimsenin sana bir şey yapamayacağını söylemesine izin verme, benim bile. Bir hayalin varsa peşini bırakmamalısın. insanlar kendilerinin yapamadıkları şeyleri senin de yapamayacağını söylerler. Bir şeyi istiyorsan peşini bırakma. Git ve al. O kadar."