matematik tanrısal dil derler.
bir otel düşünün, sonsuz odası var ve bir anda her odaya bir misafir girer.
bir otobüs gelir ve bir yolcu indirir otelin önüne. sorun; sonsuz odalı otelin tüm odaları işgaldir. yeni misafir nereye yerleştirilecek?
şöyle çözüm çıkarılır; oda sakinlerinin hepsine aynı anda odalarından çıkmaları ve yan odaya girmeleri rica edilir. böylece birinci oda boş kalır ve sonsuzluk artı 1 odanın 1inci odası hariç tüm odaları dolu olur. bu odaya yeni konuk girer.
günün sonunda, sonsuz odalı ve sonsuz misafiri olan otel, bir oda ve bir misafir büyümüştür.
hani okuldan ya da işten gelince, aç olsan da olmasan da illa ki yemek yenilir ya.
bunun gibi; aradan bir kaç gün geçince zorunlu yapılacak o mastürbasyon çünkü alışkanlık hali işte. yoksa azmak ve gidermek nadir.
ama aç karnı yemek tabii bi tatlı bi tatlı ki..
illa sebepler vardır, ama kendilerini belli etmeyebilirler. Kişi, kendisini karşısına alıp dürüstçe sorgulayabilir. Bu uygulamada bir takım itiraflardan korkulabilinir, önemli olan, korkularla yüzleşip o itirafları yapmak.
https://www.uludagsozluk.com/e/32884238/
update:
psikolojik rahatsızlıklar, mesela sosyal korku, çirkin hissetme, başarısızlık hissi, beceriksizlik hissi, yalnız hissetme, ve bir çok başka korkular, insanı ciddi tehlikelere sürebiliyor. Doğru müzik ise beyni adeta uyuşturup acıları unutturabiliyor. Müziğin, aslında bir uyuşturucu olduğunu ileri sürmek bana pek abartılı gelmiyor. Kendi düşüncelerim bu. Galiba sürekli korkuların ile yüzleşemezsin. Bazı anlar vardır iyi hissetmen gerekir. Aslanın kafesinden bir çıkış gibi müzik.
kabbulenmekten başka çözümler olması gerekir. çaresi olması lazım. "üşürsen yelek giy" kadar basit gelmiyor bu. "insan içine karış" desen zaten insan içinden çıkılmıyor, okulda olsun, işte olsun. ama neden düşmüyor bu yalnızlık. ya da diğer taraftan sorarsak: neden yeni arkadaşlar edinilemiyor? alt düzey arkadaşdan sevgiliye kadar.
ailesinin yanında okumuş başarılı insanlar nadirdir. misal atatürk yurtta okumuştur. napolyon'u hiç okumadım mesela ama gençliğini ailesinin yanında geçirdiğini hiç zannetmiyorum. bana gelince, iş bulursam hemen çıkacağım. çok geç bile kaldım. yaş 21.
ailem karşı olacak. kötü ben olacağım. en son 'iş görüşmem var' dediğimde çok heyecanlıydım mesela; 'gitme' dediker. 'kal'. heyecanım kırıldı. üzüldüm. para teklifi aldım babamdan, 'yapma, yeter ki kal' diye. sonunda görüştüm iş için; olmadı.
uzun lafın kısası, sözlük, sağol dinlediğin için; ailen eğitime önem veriyorsa illa çok kötü diye bir şey yok. para, beton, arsa eğitimden önemliyse o evde, kalma. çık.
edit: öğrenciyim
sayın rüzgar erkoçlar tanrıya meydan okumak için mi almış tüm bu dert, tasayı üzerine? psikolojik rahatsızlık, toplumsal baskı..
madem öyle böbreğinde taş oluşunca ameliyat olma, tanrıya meydan okumaksa ağrından geber.
empati kur oç ve haddini aşıp hüküm verme.
asi horoz, kendini aklamak için cinsiyet değiştirmenin şirk olduğu ayetini de göstermelisin ki bunu yapamayacaksın. Bu da kendini tanrı yerine koyup hüküm verdiğinin altını çizer. Valla en büyük şirk kendini dindar zannedenlerden geliyor. Artık şirk ne demekse..
sadece bizim ailede oluyor sanıyordum ama yalnız değilmişim. bir; beni ve kardeşlerimi yönetme fetişi.
iki; dindarlığın suyunu çıkarıp dinci olması. geçenlerde kardeşime 'kadınların parfüm kullanması caiz değil' dediğini duydum. gerekçe ise erkekleri cezb ettiği içinmiş. ben kardeşime annemin dediklerinin mantık dışı olduğunu anlatmaya çalışmasam muhtemelen o da bir gün yobaz çıkardı.
üç; çocukken uyguladığı şiddet ile övünmesi: 'ben bizimkilerin ağzının üstünü bir tane vuruyordum bir daha yapmıyorlardı hahaha' gibi.
dört; yanımızda çok sık öfkeli ve tavırlı olması ama misafir gelince güler yüzlülüğü. sonra; 'batı iki yüzlü ve bizi kıskanıyoo'.
sevdiğim yanları da var tabii ama ...
ama annem işte.
Edit: sonradan aklıma gelen bir kaç şey daha var ama bu kadarı yetsin.
3- vakumun çekme gücü yoktur. vakumda hava olmadığı için basınç da yoktur. çevredeki basınç ise vakumdaki düşük/boş basınça kaçar. yani vakum çekmiyor, basınç/hava itiyor. yani uzay bizim atmosferimizi çekmez, olsa olsa bizim atmosferimiz uzaya kaçmaya çalışır.
Bir kutu düşünün içinde vakum: bunun üzerine dünyanın atmosferi/havası basıyor. Delik deldiğiniz an hava dolacak. Uzaya ise dünyamız tarafından bastıran güç yok.
Plastik şişeyi ezer kriket sopası haline getirirdim. Sonra arıların çok uçuştuğu yerde; gelen arılara baseball oynar gibi vururdum. Çoğu zaman ölürlerdi.
Arılar; ilaçlamalardan dolayı yüksek sayıda ölüyor diyorlar. Sahip çıkalım arkadaşlara.
siyah, beyazın varlığına işaret ettiği gibi sayende samimiyetin değerini öğrendim. hala seviyorum ama caddenin karşı tarafında görsem söver yoluma devam ederim.
Tütün bir şey istersiniz ve internetten bakarsınız ve sonunda yorumları iyi olan bir parfüm bulursunuz, yorumlardaki koku tarifleri hoşunuza gider ve onu sipariş edersiniz. Sonra bir iki gün geçer paketiniz gelir, açarsınız, bir beyaz, gayet şık cam şişe ile karşı karşıya kalırsınız. Merakla sıkarsınız bir kere ve koklarsınız ve farkına varırsınız; bu bizim bildiğimiz tütün kolonyası ki.. evet