idris küçükömer'in "türkiye'de sol sağdır, sağ da sol" tezine istinaden ortaya koyulmuş paradokstur.
türk solu devrimci bilincin yerleşmesi ve "devirici" bir takım faaliyetler içine girmektense içinde bulunduğu statik durumu "muhafazakar" bir edayla korumaya and içmiştir. bu toprakların tüm değerleriyle "gelenek, eski" diye alay ederken kendi yobazlığıyla kavrulmaktadır.
cemil meriç gibi bir sosyalisti bile içinde barındırmayan türk solu ne emekten bahseder, ne işçi haklarından ve sendikadan. türk solu kendi değer saydığı değerleri canhıraş korumaya and içmiştir. onun için sol gelenek içinde yer alması gereken boşluğu hep islamcı ve "muhafazakar" kesim doldurmuş ve "devrimci" bir görev üstlenmiştir.
türk solu halen daha mahir çayan'ın sözlerine bir cümle bile ekleyemedi. bunu islamcılar ve pkk doldurdu. marksist geleneğin pkk'ya teslim edildiği ülkede soldan da bahsetmeyin bir zahmet.
zira ezberden bakmazsanız sosyal özgürlükler, refah, sosyal ödenekler gibi sola ait kavramlar türkiye'de islami kesim tarafından savunulmaktadır. erbakan hoca'nın 90'larda parti bildirisi komünist toplum düzenin bir yansımasıdır sanki. akp hükümetinin uyguladığı kürt sorunu politikası başta olmak üzere yapılanlar hep solun üstlenmesi gereken şeylerdir.
türk solu olarak bilinen kesimse -başta chp- koyu bir muhafazakardır. daima tabuları vardır. bu tabular tartışılamaz. kurucu düzen devam ettirilmelidir ve bozulmamalıdır. her yeniliğin altında bir hainlik bir düzenbazlık ararlar.
sınır tanımaz. insan bilincinin kapalı kapılar ardındaki fantazileridir. örneğin otobüste fordlama konu başlıklı bir çok porno hali hazırda japonlara aittir. ve bilimum umuma açık yerlerde cimanın resmedilmesi de keza öyle.
bir de yarışma formatları var ki onlar başka bir boyut.
özellikle kaysı veya incir yerken "kurt var mı ki içinde" kuşkusuyla yiyeceği meyveyi kriminal incelemeye tabi tutmaktır.
kişisel kanaatim kurtlara aldırmamanızdır. dedemin bu duruma binaen sarf ettiği söz benim için son noktadır.
"devletin dini olmaz" kuralını getiren atatürk'ün pek bilinmeyen kuralı.
zira türkiye cumhuriyeti, atatürk düşmanları tarafından da ifade edildiği şekliyle -ki ben de öyle düşünüyorum- jakobendir yani dizayncıdır. özetle toplum mühendisi bir anlayışla inşa edilmiştir. mimamı da atatürk'tür.
atatürk bu dizaynı devlet ve toplum olarak ikiye ayırmıştır.
devlet dizaynında hiç bir dinin etkisi olamaz. laiklik buna işaret eder. devlet işleyişi islamın boyunduruğuna giremez. "dünyevi" bir yönetim esastır. dünyevi siyaset de modern siyasete tekabül eder. yani atatürk'ün bu dizaynı türkiye'yi modern dünyaya adapte etmiştir.
toplum dizaynında tek din egemendir. islam. islamın da hanefilik mezhebi egemendir. itikat olarak da maturilik egemendir. yani ulus-devlet dediğimiz kavramın* "ulus" ayağı üniter yapı gereği tekçidir ve birleştiricidir. kimse atatürk'ün laikle getirmek istediğinin "toplum yapısında heterojen bir dinselleşme" olduğu martavalına itibar etmesin. ulus tekçi yapı gereği müslüman dizayn edilmiştir.
velhasıl, atatürk'ün türk milletine armağan ettiği ve en büyük eserim dediği cumhuriyet'in bir dini vardır ve o da islamdır.
"türk tarihi boyunca yaptığımız onca savaş ve galibiyet varken elin sikindirik yunanına kazandığımız ne galibiyeti" şeklindeki ifadeleri duyduduğumda öğrendiğim eylem.
bunu söyleyen "akademisyen"in gördüğü tahsil çöpe gitmiş onu anladım.
zira fanatik düşünmeden yalnızca bilimsel bir bakış bile 30 ağustos ile diğer "şanlı" galibiyetler arasındaki farkın öyle küçümsenecek bir şey olmadığını görmeye yeter. zira türklerin şanlı tarihinde aldığı zaferler "yayılmacıdır". tarihimizde kaç tane var olma yok olma savaşı verdiğimizi bilmeyen embesil düşünüş bunu elbet çarpıtır. işte bu yüzden mustafa kemal'in üstlendiği misyon fatih sultan mehmet'ten bile daha önemli ve kutsaldır. adı üzerinde "izmir savaşı", "ege savaşı", "türk yunan savaşı" denmiyor bu savaşa "kurtuluş savaşı" deniyor. ve türklerin var olma yok olma sürecinde lider konumunda savaş kazanmış sadece üç kumandan vardır.
oğuz kağan, bilge kağan ve mustafa kemal atatürk bu noktada kaderdaştırlar. zira* ne kanuni ne alp arslan ne de fatih böyle bir kaderi yaşamamıştır şükürler olsun.
hasılı, tarihimiz şanlı zaferlerle doludur. ancak tüm bu zaferlere bir anlam kazandırma misyonu atatürk'e yüklenmiştir. ben bunu her zaman karşısında olduğum bağnaz/sapkın kemalist ideolojiye rağmen kabul ediyorum çünkü "mantıklı" bakış bunu gerektirir. atatürk'ten nefret edebilirsin ama bu savaşı ve zaferi küçümseyemezsin.
tüketim fetişizmi dönemine girmemizle üniversite ortamına atfedilen anlam değişmiştir.
"kütüphane, çalışmak, okumak, bilgilenmek vs." gibi anlamları olan bu ortam yeni dönem kapitalist dönemle birlikte öğrenciyi küçükbaşmışçasına "çimlere yayılmak, gezmek, eğlenmek vs." gibi anlamlar yüklenmiştir.
köktendincilerle aynı kafa yapısında olan insan.
araştırmaz kulaktan dolar, devrimci değildir gelişmeci hiç değildir, muhafazakarlıkta herkesle yarışır. iki koyunu gütmekten yoksundur ve çok duygusaldır. ayrıca bürokrasi manyağıdır bunlar.
türkiye'de bu kökten kemalist zihniyetin kırılması ve dönüşümü 21.yüzyılın başlarında başlar.
bu kalıbın gerçek atatürkçülükle ise hiçbir bağlantısı yotur.
sanayi devrimi, fransız devrimi gibi tarihsel olaylarla insan olan insanın politik bir hayvan olma sürecinde attığı her adımda daha bir yalnızlaşması daha bir insanlıktan çıkmasıdır.
-hayat manasız geliyorsa,
-intihar etmenin bile hayatı çok ciddiye almanın göstergesi olduğunu düşünüp saçma olduğunu düşünüyorsanız,
-sistemin (devlet deyin baskı deyin ne derseniz deyin) boynunuza doladığı yuların farkına varıyorsanız ve bundan kaçışın imkansız olduğunu kabullenmişseniz,
-aklınızın elden gideceği gibi bir korkuya sahipseniz ve en önemlisi
tüm bunların farkındalığını yaşıyorsanız siz de bu hastalığın pençesindesiniz demektir.
babam iş gezisinde, dolly bell'i hatırlıyor musun? filmlerinin senaristi ve emir kusturica'nın adının duyulmasının altında yatan dahi edebiyatçı.
sade bir edebiyatçı değil savaş zamanı elinden kalemi bırakıp savaşta yöneticilik üstlenecek kadar da yürekli bir insan.
an itibariyle televizyoncu yorumcu abinin sözlerine göre şampiyonluk fenerbahçe'den alınacak ve davası olan trabzonspor'a da verilmeyecekmiş.
yani lig şampiyonluğu bu durumda bursaspor'un oluyormuş. pek ihtimal veremiyorum ama...
--haber spoiler--
UEFA'nın resmi sitesinde Fenerbahçe'ye ayrılan sayfada, sarı-lacivertlilerin şampiyonluk sayısını 18 yerine 17 olarak belirten UEFA, son şampiyonluk tarihini de 2007 olarak verdi.
--haber spoiler--
--spoiler--
Fethullah Gülen hakkında aranıyor afişleri asılı olmasına rağmen darbecilere tam
destek veriyordu. Sızıntı dergisinde askerleri öven başyazılar yazdı. Darbeden bir
ay sonra yazdığı "Asker" ile, daha sonra kaleme aldığı "Son Karakol" başlığını
taşıyan başyazılarda askerlerin "tepe" bir varlık olduğunu söyleyerek, anadan
doğma asker millet olduğumuzu belirtti. Gülen'e göre, asker tam zamanında
yetişmeseydi, "Bütün millet olarak inkisar içinde ağlamadan başka çaremiz
kalmayacaktı. Ve Gülen 12 Eylül'den günümüze kadar "ağlayarak" vaazlarını
sürdürdü..."
--spoiler--
yaz saati uygulamasının bir gün ertelenmesi haberini duymadığım beş dakika öncesine kadar kıvrım kıvrım kıvrandığım sorunsaldır.
ama hala emin değilim.
