başkanlık sisteminin neden gelmesi gerektiğinin canlı kanıtı. kişiyi eleştirmiyorum nitekim bir siyası görevi siyasi üstü kılmak zaten komik bir durum olduğu için kişinin siyasi fikirlerine son derece saygılıyım. o yüzden şimdi düşünmenizi istiyorum seçilmiş bir başkan danışmanı bunu deseydi hiç birimiz ne diyor bu ya demeyecek "adam siyasi görüşü olan bir başkan'ın danışmanı" deyip geçecektik. ama bizdeki cumhurbaşkanı makamı o kadar über ki, farzı misal bir gün önce başbakan ve bir partinin genel başkanı iken seçildikten bir gün sonra onu siyaset dışı, bağımsız olarak falan düşünüyoruz. durum vaziyet bu haldeyken bu adamın eleştirilmesi komik, sistem çok komik çünkü.
101 puan alacağım sınav. çok kolaydı. hele o türkçe soruları yok mu? ilkokul 1 çocukları bile 15 dakikada 50 soruyu çözer. ha bu arada eşit ağırlıkçı olarak 100 matematik sorulması da çok yerindeydi. nasıl olsa bizim ülkede eşit ağırlık biraz sayısala doğru çektiği için sorun yok. eşit değilde biraz sayısal ağırlık olsun ama ben genede sevdim. böyle devam.
ak parti'nin ülkeye getirdiği istikrarı, kemal dervişin uygulamak istediği programa bağlamak tamamiyle saftiliktir, cahilliktir. türkiye gibi 1 hafta öncesi 1 hafta sonrası ile tutmayan, dinamikleri 1 saatte değişen bir ülkede kimse kusura bakmasın ama 2001-2002 yıllarında çizilmiş ekonomik program ile 2008-2009 krizlerini atlatıldığına inanmak komiktir. hayır buna inananlar var da ona istinaden belirtme ihtiyacı duydum.
üniversitelerde binlerce öğrenci başörtülü şekilde derslere girip çıkıyor.
hatta kamu personeli seçme sınavına bile başörtülü şekilde girilebildiğine göre, "biz kim olduğu ile ilgililenmiyoruz ama başı açık resimleri resmi olarak gereklidir" gibi absürd bir savunma mekanizmasına ancak at gözlüğü ile olaya bakan zihniyet anlayabilir.
shimon peres'e bu ödülü vermişlerdir. hani çoluk, çocuk, kadın, masum, sivil demeden savaşta kullanılması yasak her türlü bomba ile katliam yapan israil devletinin cumhurbaşkanı olan shimon peres.
16 senedir kapalı olan dükkanı açmaya kalkan arkadaşıma temizliğe yardıma gitmemle, ahmet davutoğlu'nun türkiye'yi dış politikada ne kadar ileri götürdüğünün bir kez daha farkına varmış bulunuyorum.
yıl 1994, dönemin başbakanı tansu çiller. bir dizi ziyaretlerde bulunacak. 3-4 ülke geziyor. zamanın büyükelçileri de yanlarında tansu çiller'in. ne mi oluyor? tansu çiller ile büyükelçiler arasında anlaşmazlık çıkıyor, zamanın bonn büyükelçisi onur öymen'in aralarında bulunduğu 4 büyükelçi istifa vermekle başbakan'ı tehdit ediyorlar.
yıl 2011, daha geçenlerde bütün büyükelçileri ülkeye çağırıp bir brifing veren dış işleri bakanı. nereden nereye? gelişiyoruz galiba.
dünyanın her yerinde yapılan ve yapılması gerekli olandır. iktidar yani yürütme kendi çalışma arkadaşlarını seçebilmelidir. tabii ki bazı kıstaslar göz önüne alınarak.
hiç gerek yok ama amerika'da cumhuriyetçiler iktidardayken demokratlar gelirse ya da tam tersi durum oluşursa belki 2. belki 3. günü 30 bin kişi bir anda makam değiştirir.(yüksek kademeler) ve bu gayet olağandır.
kadrolaşma sanıldığının aksine çok uzak durulması gereken bir şey değildir. fakat yineliyorum işe uygunluğu ve gerekli eğitimin alınıp alınmadığı göz önüne alınarak. ( ülkemizde kpss var zaten kpss'siz bir halt olmuyor)
kendisi genel başkan seçildiğinde chp'yi sosyal demokrat çizgisine sokma şansını yakalamıştı ama görüyorum ki kendisi bu çizgiden ziyade tüm sol grupları ve akp muhalifi olan tüm kişi ve grupların oylarını kendine ve partisine çekmeye çalışıyor. yanlış yapıyor dememe gerek bile görmüyorum.
üstadın kökeniyle ilgili konuşmak son derece gereksizdir. kendisi kürt olarak bilinsede peygamber soyundan gelmektedir yani araptır.* fakat kürt olarak bilinmesinde bir sakınca yoktur. aslında herhangi bir kökenden bilinmesinde bir sakınca da yoktur. hatta nereden geldiği değil isminin bile bir önemi yoktur. önemi ise; allah için, islam için verdiği eserleridir.
sadece allah ve onun rızası için konuşması bile bu yapılan iftiraların sebebini açıklayabilir. kendisi bu zamana kadar gönüllerde sevilmiştir, bu zamandan sonra daha da fazla sevilecektir.
evrensel insan hakları bildirgesi daha ortalarda yokken belki de buna öncülük edecek, hatta ilk bildirge sayılabilecek, insan hak ve özgürlüklerini kapsamlı bir şekilde tarif edip bunun kutsallığını ortaya koymuş son peygamberdir. (bkz: veda hutbesi)
bu adamın çalışma ve sosyal güvenlik bakanı olduğu bir ülkede değil çalışmak durulmaz bile. nasıl ki dünyanın en iyi futbolcuları en iyi teknik direktörleri olamıyorsa, ssk bünyesinde çalışmış işini iyi yapan baş müfettişten de bakan olmaz. artık türkiye'nin bazı şeyleri idrak etmesi lazım.
ösym tarafından soruları ve cevapları açıklanan sınav olmuştur. bendeniz 150 sorudan oluşan tür1,mat1,mat2 testlerinden 160 net yapmışım. 108 puan bekliyorum hiç olmadı standart sapma falan 105 kesin gelir.
eşit ağırlıkçılara haksızlık yapılan sınav sistemine dönmüştür. neden 100 matematik ve 50 türkçe sorusu çözmek zorunda kaldıklarını hiç anlayamadım.
tuhaf bir biçimde 150 soru 180 dakikada yetiştirebildim lakin matematik kısmından bir 20 soru boşluğum var. yani 130 soru 180 dakika oluyor ki bu da çok kötü bir performans. neyse zaten derece beklemiyoruz, ama 3 ay çalışsan kesin derece alırsın o derecede basit sorular.
yumurta atan öğrencilere dava açmış, devlet bakanı. vay efendim nasıl demokrasi, nasıl adalet, yumurta atana nasıl dava açarsın demeyeceğim kendisine. bir kişiye eğer kafasına yumurta atıyorsan bunun mahkemesine çıkmalısın arkadaş. yok öyle yağma!
mustafa kemal paşa'nın cumhur reisi aldıktan sonra aldığı paradır en nihayetinde.
eleştirilmesi gerekiyorsa, eleştirilir. fakat bu eleştiri biz ingiliz ya da amerikan mandacılığı altında kalsaydık daha az zarar görürdük olamayacağı gibi savunması da atalarımızın yönetim şekline ve tarihimize bok atmakla olmaz.
naçizane fikrime gelirsek, abd başkanı obama 500.000$ maaş aldığı bir dünya'da abdullah gül'ün 19.000 tl gibi bir maaş alması komiktir. mustafa kemal paşa'nın maaşı günün şartlarına göre yüksektir ama şu anki cumhurbaşkanının maaşı da düşüktür. ülkenin yönetiminde söz sahibi olan birisinin ülkede en fazla maaşı alması kadar normal bir şey olamaz.
dün kendisi, bursa'da yazarlar birliği tarafından organize edilen bir sohbet gerçekleştirdi. konu son çıkardığı kitaplardan birisi kent dindarlığı idi. arkadaş, adam 40 dakika kadar konuştu sonra sorular kısmına geçtik. birisi erkek birisi kadın olmak üzere iki kişi en az mehmet altan kadar konuşmuştur. ulan çıldıracağım, parmak kaldırıyorum, kaldırmıyor beni. bayanlara pozitif ayrımcılık falan dedi, lan ne oluyoruz öğrencilere pozitif ayrımcılık niye yok falan dedim ama ı-ıh olmadı. kalkamadım bir türlü.
kendisinin fikirlerini severim, sayarım. tosuncuktur.
arkadaş nasıl göklere çıkarsam bilemiyorum. hani internet siteleri şikayetleri dinler mi bilmem ama otobüs güzergahlarını google maps ile ilişkilendirerek muhteşem bir iş yapmışlar. hangi otobüs hangi güzergahtan gidiyor direk görebiliyorsunuz. çok şukela olmuş. gurur duydum lan vallaha.
gerçekten sıyırmış millettir. sahnesi gerçek, bilet alan seyirciler gerçek, çalgıcılar gerçek, sahnede şarkı söyleyen solist hologram. 3 boyutlu anime ile coşan bir millet. hakikaten şaşılacak şey. geleceğin teknolojisini bizzat yaşıyor herifler.
eğer bir ayıp var ise ki ben tuhaf bir durum görmüyorum ortada, o 418 kişi birden ayıbı yapmıştır. içinde akp'liside, chp'liside, mhp'liside, bdp'liside hatta bağımsızlarda vardır.
manşet yapmaya gerek yoktur. büyütülecek bir durum da yoktur. dünyanın her yerinde görülebilen bir durumdur.
bir kez daha akıllara "medeniyet dediğin açmaksa bedeni desene hayvanlar bizden daha medeni" sözünü getirir.
bir ülkenin çağdaşlık seviyesi ve medeniyet seviyesini eğer ki başbakan'ın karısına bakarak anlayabiliyorsak desene afrika ülkeleri hepimizden daha çağdaş ve medeni.