yargı bağımsızdır, siyasi idare ile yargı tasarrufları karıştırılmamalıdır, diyen güruhun tekrar düşen maskesi.
5 yıldaır suçlu mu değil mi bilmeden yatan insanlar için yapmadıklarını şimdi mit için 2 saatte yaptılar, demek ki illa birinin bunların tavuğuna kışt demesi gerekiyormuş.
yine de adam demiş abiler; hukuk, iktidarın fahişesidir.
aslında bu konuşmayı uzun uzadıya irdeleyip başbakanın ruh haliyle ilgili derin tespitler yapılabilir ama ben başka bir tarafa işaret etmek istiyorum; parlementerlerin soruları bence çok yerindeydi,öncelikle avrupadan birileri tarafından sorulması soruyu yanlış yapmaz, %10 barajı, gazetecilerin tutuklanması, din özgürlüğü bunlar bu ülkenin sorunları üyesi olmak istediğin birliğin mensupları bu soruları sana sorar ve hakkıdır ama benim demek istediğim şu; görüyorsunuz üç tane adam akıllı soru başbakanın olmayan dengesini bir anda bozuyor, maçolaşıp, bulunduğu konumu ve yeri unutup saçmalıyor, şöyle türkiye de beç tane adam gibi gazeteci olsa ve bu ve buna benzer sorular sorsa başbakan yaka paça dağıtır kendini, aslında burada utanması gereken türkiye gazetecileridir, alıştırdılar adamı çanak sorulara, dışarda çanak çömlek yok, başlar apışmaya.
siz insani bir hatayı oy toplamak için kullanamazsınız, merdivene ters binmesi halk nezdinde 'bu merdivene bile tersten biniyorken nasıl başbakan olacak' şeklinde yorumlanmıştır, zira halkta bir zamandır böyle bir garip hal vuku buldu ama sen bunu görüp bundan oy kapma düşüncesiyle bu olayla dalga geçemezsin, sen başbakansın, bir başkası yapsa dahi -melih gökçek in yön işaretleri- uyarman gerekir, siyaset bu kadar etiksiz, bayağı olmamalı, ben bu konuda kılıçdaroğlundan yanayım; insan önce adam olur.
vatandaşı olduğun devletin isminin bu safsatayı çürüttüğü saçma.
bu başlık doğru olsaydı adında x,w harfleri bulunan bir ülkede muhtemelen ingilizce veya fransızca konuşan biri tarafından bu dillerde yazılacaktı.
her ne kadar ulusalcı bir çizgide yayın yapsada, haberleri, konuyu ele alışı, özgünlüğü açısından iyi bir haber sitesi.
zerre kadar ulusalcı olmasamda bu baskının ardında yatanın ne olduğunu yüksek sesle söyleyecek kadar vicdan sahibiyim; bu faşizmdir. başka hiçbir şekilde tanımlanamaz, açıklanamaz.
hükümet aleyhine hiçbir eleştiri yapmak göt ister, ama şunu da ilave edelim akp tek başına bu operasyonları yapamaz, birileri akp nin önünü açıyor, hükümetin sıkıştığı noktada bir şekilde devreye balyozdur, ergenekondur, kıldır, tüydür, puff bir bakmışsın duman olmuşlar, bu çok sağlam istihbarat, çok sağlam taşak ister, bu ikisinin kimde olduğunu herkes bilir tekrar zikretmeye gerek yok,
şimdi bundan sonra her yer karga bokunu yemeden basılıp, aranabilir, chp, sözcü gazetesi, cumhuriyet, yılmaz özdil in evi herhangi bir şekilde ulusalcılıkla ilişiği olan kişi, kurum artık tekin değildir.
şimdi ben bunları yazdım da iyi mi bok yedim, bak buradan yazıyorum sabahın beşinde gelmeye kalkmayın, feci söverim, ayrıca ulusalcılıktır, milliyetçiliktir, kemalizmdir, chpliktir hiç işim olmaz, bir sonraki seçimlerde oyunu yüzde 0,1 lere çıkarmayı hedef sayan parti sempatizanıyım, durum budur.
son albümü tüm marketlerde satışa sunulmuş müzisyen.
şimdi erkan şeşen için neler yazılmalı; bunca yıllık birikim, kabiliyet, özgünlük, çeşitlilik ve öbür tarafta emeğin bir türlü karşılık bulamaması, yok sayılma, kadirbilmemezlik. sanırım 10-12 yıl olmuştur efkan şeşen dinleyeli, bu süre zarfında pek çok albüm yaptı, en çalışmasında bir başka türde müziklerle karşımızdaydı; karadeniz folk, özgün, türkü, rock, halk müziği, etnik.vs. pek bir süpriz hazırladı bize bu toprakların ozanı. kadife, samimi, özgün sesiyle nice yalnızlıklarımıza, heyecanlarımıza, gençliğimize,aşklarımıza tercüman oldu, yoldaş oldu, ve şunu derim bunca yıldır ülkede pek çok değer kayboldu, sevip saydığımız pek çok büyüğümüz bir gecede yoz oldu, puşt oldu, medyaya maymun oldu; demem odur ki, politikadan, medyaya, yazarından, sinemacısına,müzisyenine bir efkan şeşen hala oradadır, bir hareketi yahut çalışması 'bu da olmadı, sende mi be abi' dedirtmedi bana, çizgisini, yaşam felsefesini, kişiliğini ve en önemlisi müziğini yıllarca korudu, geliştirdi, ilerletti, hala orada duruyor, bu toprakların ozanı.
şimdi abicim ben senin için hani kelimelerden notalar yapayım, senin için şövalyece sözlerim olmalı daha önce kınında çıkmamış bıçaklarım olmalı, karadenizin köpüklü, beyaz suları gibi buralı tümcelerim olmalı türkçe ama lugatta kalmadı, aslında sıkı bir makale yazmak isterdim senin için bir türlü inşa edemedim türkçe, soylu bir güzelleme, bakma kusurumuza ama sevgili insan sen oralarda durdukça ben ve benim gibi hisseden pek çok kardeşin burada.
vazgeçtim albümünde yazmış; düşler ülkesi çok mu uzak?
uzak be kardeşim, görenimiz yok ama imanımız var!
selam ola.
yalçın hoca kaypağını arkaya kaydırıp, kırmızı kaşkoluyla burnunu örterek amerikan barına, kapısını tekmeyle açarak giriyor, belinden çıkardığı revolverini (şebeke) orhan pamuka, aleksandr soljenitsin e, ahmet altana, milan kunderaya doğrulturup dizlerine kurşunlar(kelimeler) sıkıyor, bu dış güçlerin siparişleri bütün ömürlerini tekerlekli sandalyede geçirmeye mahkum oluyorlar.
yalçın hocanın pek çok kitabında belli onlarca kez allah allah, yok bu kadar olmaz, hadi canım, deyu çekebilirsiniz inayetinde tezdir, hocanın yazdıkları farklı bir bakış açısıdır, bilimdir, lakin en inanamayacağız konuda bile sizi öyle bir paradoksa düşürür ki dehası karşısında saygı duymaktan başka yapacak bir şeyinz kalmaz. yalçın hocanın sırrı yaptığı işi inanılmaz derecede önemsemesi, yazdığı bilim kitabı bile değme polisiye sürükleyiciliğinde, ve son derece romaneks.
devamla; milan kundera nın varolmanın dayanılmaz hafifliği romanı son derece şişirilmiş bir balondur, bunu ancak yalçın hoca patlatır, keza benim adım kırmızı, isyan günlerinde aşk da böyledir.
yalçın hoca bazı şeyleri gereğinden çok abartmasına, kendini çok önemsemesine rağmen türkiyenin tez çıkaran belli de tek yazarıdır.
bu yazıyı cemil meriç in yalçın küçük e dair bir benzetmesiyle bitirelim; yalçın küçük cumhuriyetin namık kemal idir.
hadi galatasaray ın 1 kuruşu yok, peki kimin var; günlük 10 tl ile geçinen fukaranın 1 kuruşu var, adamdan saymadığın çiftçinin 1 kuruşu var, maaşının büyük kısmını vergi diye kesilen memurun 1 kuruşu var,vizite parasından vergi kestiğin genelev kadınlarının 1 kuruşu var, tazyikli sularla pakladığın işçilerin 1 kuruşu var.
tayyip erdoğan demokrasinin d sini içleşleştirememiş belli, şunu demek istiyor, galatasaray bir allah kuruşu yok, bu stadı ben ve zevatım yaptı beni yuhalayamazsınız, bizde yukarıda 1 kuruşu olanların bazılarını yazdık onların parasıyla, emeğiyle yapıldı stad; o zaman analarının ak sütü gibi helaldir, seni yuhalamaları.
aslında yuhalama olayı pek hoş kaçmadı ne yeri idi ne zamanı ama böyle başbakana sahip olunca, ne yapacağını karışıtıran bir halkımız oldu.
bu da ona kapak olsun.
1000. sayısı bugünden itibaren piyasaya çıkan dergi.
henüz bitiremediğim ama tüm sayfalarını inceledim, harika bir sayı olmuş, ülkenin tüm karikatüristleri aşağı-yukarı bu sayıya emek vermiş, erdil yaşaroğlu, mehmet çağçağ, cem yılmaz, bahadır baruter, vs. aynı dergide olmaları harika olmuş, aslında penguen,leman,uykusuz şöyle yılda bir ortak bir sayı çıkarsalar muhteşem olur ya, ayrıca tuncel kurtiz, kemal kılıçdaroğluve nihat genç ki eski metinlerindeki gibi duygulu,lirik ve coşkun, bence bu sayı kaçırılmaz gidin alın okuyun, her daim iktidara tapanlar ülkesinde muhalifliğin kalesinin mimarisi çizilmiş, alın görün.
kitapevlerinin her zaman ayakta kalması isteyen biri olarak online kitap siparişine uzun zaman mesafeli yaklaştım lakin yılda en az otuz kitap edindiğimden bende bu tarafa yöneldim, örnek vermem gerekirse; geçen hafta yalçın küçük ün bilim ve edebiyat namlı kitabını kadıköy alkım da ve mephisto bulamadım seyhan da buldum ki fiyatı 45 tl, kitapyurdu nda 13 tl arada inanılmaz bir fark var ve ayıp söylemesi bizde keriz değiliz. kitapçıdan 10 kitap aldığımızı farz edelim en az 300 tl, kitapturdunda bu fiyat 150 tl aşmaz, yılda bir tane kitap okuyanlar gidip kitapçılardan alışveriş yapabilir ama kısıtlı bütçeyle kitap severler için çok iyi bir alternetif.
bir galatasaray taraftarı olarak belirtmek gerekirse; takımına kattığı değer bakımından, ilk sezondan bu sezona varıncaya dek performansı ölçüsünde ülkeye gelmiş en iyi yabancı futbolcudur.
her ne kadar sağ tandaslı olsa da mehmet bekaroğlu faktörüyle emeğin, insan haklarının, eşitsizliğin, özgürlüğün, ahlakın dilini konuşacaklarına iman edesim var.
akp nin liberal,anapımsı, kendine müslümancı muhafazakar yapısına alternatif tüm özgürlükleri kapsaması, diğerlerini içselleştirmesi has parti yi önemli kılacaktır. akp nin muhafazakar insanlar üzerindeki tekelini belli bir zaman alsa da kıracağını ümit ediyorum. mehmet bekaroğlunun şu sloganını da benimsedim; emek, özgürlük, allah.
ulan bir medya grubu çıkıpta, tcdd genel müdürü yada istanbul belediye başkanı ve hatta ulaştırma bakanı istifa etsin çığırmadı ya harbiden sonumuz kötü, başka yerde olsa üçü birden şutlanmaya bile gerek görmeden, yangın söndürülmeden istifa etmişti.
sonuç yerine, karadır bahtım kara türküsünü kendi edip kendi bulan tüm halkımıza hediye ederiz.
modern zamanlarda gelişen olaylar silsilesinde ezilmiş gururumuzu onardığımız atmantonik vecize.
osmanlı imparatorluğunun dünyaya altıyüzyıl hükmettiği tamamen türkün türke propagandasıdır, bizden başka alıcısı yoktur bu nanenin; uydurma, abartma, ohaadır, inceleyelim; tabi bunda resmi tarihi baz alalım ki konu farklı yerlere seyretmesin:
1299 yılında anadolu selçuklularının uç beyi olan osman bey tarafından kuruldu. orhan gazi zamanında evliliği sayesinde rumeliden ufak bir toprak parçası alarak avrupalı olan osmanlılar diğer beyliklerden farklılığını bu noktada göstermiş oldu. birinci murad, balkanlarda savaşlar kazandı, burada şehit düştü. yıldırım ankara savaşında mağlup olunca devlet henüz fidan halindeyken dalları kırıldı uzun bir süre fetret devrinde kaldı. çelebi mehmetin kardeşerini kesip taht geçmesinden başka pek kayda değer olayı yoktur. 2.murad ardından fatih tahta geçip istanbul u feth edince osmanlı devleti avrupa için bir rakip oldu,
tarih,1453:bunu yükseliş olarak baz alalım, 1481 yılında fatih vefat ettiğinde osmanlı devleti, bir imparatorluktu, ardından 2.beyazıd kayda değer bir başarısı yok, yavuz ve kanuni.
fatih: `30 yıl yavuz:8 yıl`
kanuni:46 yıl bu yıllar arasında osmanlı tüm savaşları kazandı ve dünyaya hükmetti. şimdi 30+8+46: 84 yıl 1299-1922 yılları arasında 84 yılı çıkarın gerisi kardeş, baba, oğul katli, savaşıdır, 1800 yıllardan sonra avrupanın hasta adamı nasıl dünyaya hükmeder, 623 yılda 36 padişah görmüş buda; ortalama 17 yıl, 623 yılda 213 sadrazam (bazılarıbirden fazla bu görevde bulundu); ortalama 2,9 yıl eder. bir mutlak monarşi için 17 yıl padişahlık, 2 yıl sadrazamlık süresi çok kısadır, bu sebep padişahlarının dörtde biri zehirlenmesi, sadrazamlarının üçte biri boğazlamasıdır.
sonuç yerine:
osmanlı imparatorluğu dünyadaki en köklü on devletten biridir lakin 600 yıllık ömrühayatının tamamı başarılarla geçmemiş, çoğu türlü olumsuzluklarla anılmıştır. yukarıda yaptığımız hesapta da görüleceğini gibi 84 yıldünyanın en büyük devleti olmuştur.
galatasaray ın teklifini kabul etmemiş teknik adam.
büyük olasılıkla ilk maçının fenerbahçeyle olamasından kaynaklanabilir.
galatasaraya ilaç olur mu; bence olabilir, ama buna bir son verilmeli artık her gelen yeni direktörün kafasının üstünde demokles kılıcı gibi fatih terim sallanıyor, ne zaman işler kötüye gitse hacıbaba yatırı gibi dergah kapısına mum dikiliyor, koskoca galatasarayın terim den başka seçeneği yok mudur,
fatih terim açısından ise; italya dan döndüğünden beri o defteri aklında kapatamadı, ister ego deyin ister başka bir şey büyük umutlar beslediği takımdan kovulması onu yaraladı, bence ilk olarak italya da hangi takım olursa olsun gitsin kendini göstersin, kinini boşaltsın, onu kovanlara bir ders versin, zaten italya haricinde nereye giderse gitsin asla kendi olamayacak aklının bir yanı hep orada olacaktır, bu olmazsa ona önerim şudur; ibb spor git bir takım yarat, eski enerji ve özgüvenin tekrar yakala.
galatasaray için önerim ise;
dünya edebiyatının doruk noktasıdır aşılması için; shakespeare kanını taşıyan bir hatunun dostoyevski nin yedinci kuşak torunundan hamile kalması doğacak bebeğin ingiliz olup şakır şakır fransızca yazması lazım gelir.
göl insanları, evrensel edebiyat kurallarıyla işlenmiş halk edebiyatımızın en iyi temsilidir, toplam sekiz öykünün bulunduğu ve son iki öykünün değme meddah hikayelerine şapka çıkarttıran göl insanları kasaba insanını, köy ahalisini, osmanlıyı, 'hükümatı', köylü kurnazlığını, ırgatları, padişahları, dervişleri, hocaları, vs. ve bunların gündelik yaşamlarını bir orta anadolu meddahıymışçasına ve bu dille harikulade bir şekilde anlatır kemal tahir.
ağdalı, postmodern, plastik edebiyattan bıkıp saf anadolu şivesiyle yazılmış göl insanlarını ivedilikle edinin, vesselam.
askere, militarizme, susurlukçulara, devletçilere, kemalistlere, fettulahçılara ve akp yalaması liberal softaya en feci çakan mizah dergisi.
emre aköz postal yalamalığı ile itham etmiş lemanı, burdan sözümüz şudur; 20 yıldır lemanın askere, militarizme koyduğu posta, aldığı tavır, askeri itin götüne sokup çıkartmaları emre aközün viski içtiği gece kulubüyle yalamalığı yaptığı okyanus ötesini birbirine bağlayan köprü olur.
ilk gençliğimizi 12 puntolu minicik yazılarıyla darma duman eden yazar.
şimdi efendim nihat genç i sky turk'te, art'de, son 5 yılda tanıyan kimse bu adamla ilgili ahkam kesmesin, iyi veya kötü, çünkü sizin bildiğiniz nihat genç'in ayak parmaklarıdır.
nihat genç leman da küçücük puntolu yazılarda; derelerin, ladinlerin, denizlerin, kuşların, fırınların, çanakkalelerin, yemenlerin, galievlerin, fahrettin paşaların, trabzonsporların, aşkların, boğdayların, çayların, sünnetlerin, hastane odalarının, çürük yumurtaların, kerhanelerin, filistinlerin, bosnaların, nihadaların, nazımların, karadenizlerin, göceklerin, ihtiyar kemancıların, soğuk sabunların, dün korkularının, memleket hikayelerinin, küfürlerin, mısırların, ekmeklerin öykülerini yazdı yıllarca üniversite yurtlarında yalnızlığımıza, parasızlığımıza, üşümüşlüğümüze kardeş oldu, ağbi oldu, anadolunun ipince derelerinde coşkun amazonlar, ziganalardan everestler yarattı, hala 57.alay ı onun kadar lirik ve duygusal yazanı okumadım ve daha niceleri çayı, buğdayı, mısırı, on yedi yaşımızdı, nihat genç ve hala nazlı ılıcaklara, mehmet barlaslara, özallara, çillerlere ondan güzel söven olmadı, bastırılmış, korkutulmuş kinimizdi nihat genç.
şimdi arkasından üç beş zibidi ah oh çekiyor, bokundan yaptıkları köfteleri yedikten sonra sikimin uşakları.
neyse bunları boşverelim.
yıl 2010 nihat genç yazarlığı bırakmış ve bizler büyüdük.
yaşattıkların, düşlettiklerin,öğrettiklerin,sevdirdiklerin adına sağol be nihat genç, yolun açık olsun.
referandumda %42 hayır oyunu tek başına kazanan adam.
bugün oy kullanamaması onun değil ekibinin suçudur. deniz baykalın %20 hayır oyu çıkartacağı referandumdan iki katı oy toplamıştır, başarıdır bu.
şimdi baştan başlayabilir, elinde %42 lik bir potansiyel var, ama ilk önce ekibini yenilemeli.