eskilere dönüp baktığımda ve buradaki yazıları tekrar tekrar okuduğum zaman daha çok inandığım yasadır. ilk sevgililerimden ikisi onlarla çıkmayı çok istediğim için, bunu bilmedikleri halde benle çıktılar. ilkini günlerce düşünmemiştim. bu aylarımı almıştı. bu konuyla ilgili hiç fikrim olmamasına rağmen... daha sonra biraz zorlama bi şekilde bile olsa bu çocuk benimle çıkmıştı. çok mutluydum. daha sonra ikinci çocukla konuştum ve düşündüm. evet, onu seviyordum ve istiyordum. daha da düşündüm ve 2 hafta geçmeden çıkmaya başladık. daha sonraları onu hiç düşünmememe rağmen ilk çıktığım bana geri dönmek istemişti. ondan beni aldattığı için ayrılmıştım. içimde bir üzüntü kalmıştı tabi ve bende öcümü almak istemiştim. ardından bu çocuğa geri döndüm ve bir güzel ortada bıraktım. ve bu çekim yasasını geç de olsa öğrendim. başka bir çocuğa aşık oldum ama vazgeçtim. videolarda belirtildiği gibi "vazgeçerseniz sizin olmaz." saptaması kesinlikle doğru. vazgeçtim ve benim değil. bu yasa aklıma geldi. o zaman istemeye aynen devam ediyorum. seviyorum. istiyorum. fazlasıyla.
son olarak son 2 gündür düşündüğüm bir şey. annemin şu sıkıntılı günlerde sinirli olmaması, oraya buraya zarar vermemesiydi. yani mutlu olmasını istemiştim. gerçekten çok düşündüğüm bu şey, annemin sabah karşımda gülücükle karşılamasından sonra daha da inanmamı sağladı. üstelik aklımda yokken bile.
her gün geliyorsa gerçekten sinirleri bozan çocuktur. ulan orospu çocuğu git kıçını kır evinde otur mümkünse ananı da al git lan yüzüne mi söylememi istiyorsun nedir yani olayın? yok böyle bir şey. bu misafir çocuğu kendini evin sahibi sanar. gider bilgisayarı izinsiz alır vınn şifresini ister. bunu da geçtim alır evin kedisini bütün gün kucağında dolaştırır hayvana huzur vermez. bir de sıkıldım diyen tipleri vardır ki düşman başına. ulan bizimle yaşamaya başladılar yemin ediyorum ya. bir gün kahvaltıya, bir gün öğle yemeğine, bir gün akşam yemeğine. yeter ulan yeteeeeeeer!
uyuyunca sabahın daha çabuk geldiğine inanıyorum. zaman uyurken daha hızlı geçiyor. sabah çabuk olmasın diye geç yatıyorum. bu da böyle bir mallığımdır.
11 aydır yalnızım sözlük. çok dokundu gidişi. geri gelmesini çok istedim. çok yalvardım ama gelmedi be sözlük. 11 aydır sırf onun hasretinden kimseyle çıkamadım sözlük. ha şimdi aklımda mı? hayır, değil. daha sonra yenileri girmeye çalıştı hayatıma. kalp koyan, canım diyen, gülücük koyan her mesajına. oldu mu? hayır. buluşalım dedi. tamam dedim. buluştuk ve beni beğenmedi galiba sözlük. onu gördüğüm ilk anda aşık olduğumu anlamıştım. aslında mesajlardaki konuştuğum kişiye aşık olmuştum ben. ona. karşıma geldiğinde daha bir sevimliydi, ürkekti birazcık. hep bekledim. sadece bir adım bekledim. onu da atamadı. lanet olsun ona. oysa sürekli umut vermeye devam etti. her seferinde daha çok sevmeye başladım. bir süre sonra yazmayı bıraktım ona. o bana yazdı. sevindim. en büyük hatayı ben yaptım sanırım. ona "beni neyin olarak görüyorsun?" dediğimde bitti her şey. "bilmiyorum." dedi yine bir umut... seçenek sundum ona. "yakın arkadaşım." dedi ve bana sıra geldiğindeyse artık sadece "arkadaşım." diyebildim. ah benim salak kafam... sormasaydım belki daha yakın olacaktık ve belki de benim olacaktı. her sene bir kişiyle çıkmaktan sıkıldım. artık benimde uzun bir ilişkim olsun istiyorum. etrafımdaki herkes çorap gibi sevgili değiştirirken bana yalnız olmak çok koyuyor. benden hoşlanan bile yok. ama olsun. benim hala umudum var.
dün getirip bana hediye edilen kuştur. pek salaktır kendisi. ısırıp durur. allah'tan televizyonu açıp yanına koyunca susuyor da pek sorun yaratmıyor. konuşmayı da öğrenebilecek gibi durmuyor.
ha bir de aramızdaki muhabbet çok iç açıcı ;
wanted1: fıstık de fıstık
haydut:cik cik cik
w1:fıstık
h:cikkk
w1:fıs
h:ciiiiiiiiik cik cik cik
w1:f
h:cak cak cak cak cik cik cak cak cak
burnu tıkanmış olan wanted1 eczaneye gider. kapıyı açar. içeri girer. buraya kadar her şey normal. sonra bi adama bakar. adamın müşteri olduğunu biliyordur. sonra adam ona buyrun dedi sanar ve gidip adama "ben burun spreyi alacaktım." der. adam size dönüp "ben anlamıyorum bunlardan,ben de müşteriyim." der. üstelik adam "ben anlamıyorum bunlardan." dedikten sonra "ne biçim eczacı bu?" diye düşünmek.
minicik kafesle getirilen, fakat büyüdüğünde bırakın kafeste dolaşmayı, tırmanmayı adet edinen minik hayvan. yer kalmadığından havalarda geziyor. sırf bunun için kafesin orta yerine bir ip astım. ipe tutunup karşıdan karşıya geçiyor. *
kaçmayı çok seven bir hayvan. öyle ki dişleriyle kafes kapısını tutup çok kolay bir şekilde kaldırabiliyor. bunun için bir toka işinizi görecektir.
ayrıca salak falan diyorlar ama aşırı akıllı hayvanlar. atla deyince elimden atlıyor. bir de tahta parçalarından labirent yapınca çıkışa koyulan peyniri bulma rekoru da var benimkinin.
yem vermeyi geciktirirseniz vay halinize. tık tık tık diyerek kafanızın etini yer. gece uyumaz,uyutmaz.
benimkinin adı "leke gofret". evet leke gofret. başka isim bulamadım *