bazı dizeleri bana bülent ortaçgil'in eylül akşamı şarkısını, özellikle "Ayın karpuz dilimi gibi batışını izlemişizdir deniz kıyısında." kısmını hatırlatan, aşk şiirleri antolojisi kitabında kendine yer bulmuş haydar ergülen şiiri.
Öyle bir yazdı ki
Sanki gökyüzünde oturuyorduk
Seni öpmek gökyüzünü öpmek gibi,
Mavi bir şeydi.
Gençlik öyle bir yazdır ki
Ne yurt ne ev ne oda,
Yalnızca gökyüzü
Yeter insana.
Biz seninle gökyüzünde
Çok oturduk.
Gençliğimiz,
Çok mavi geçti çok!
"nazan'ın nunları"ndan; kalemi, kendi kadar naif haydar ergülen'in nefis bir şiiri.
anımsa bizim unutulmuş bir yazımız vardı
kıyısından çocukların dokunarak geçtiği
yaz kirli denizlerin körfezine çekildi
biten o yaz mıydı düşün istersen
bir taşra melankolisine kaptır kendini
-şimdi anımsanması gereken birşeyler vardır
bir çığlık kadar sessizlik de anımsanır
hoyrat sevinçlerle sularında yüzülen
olağan duygularla yüreği örten
bir aştan geriye suskunluk kalır-
yazdan ne kaldı sana yazdan ne kaldı
birkaç dize ölü ozanların gezindiği
kimsesiz romanlara sığınan yürek ağrısı
denizle aranızda ortak dil gibi
usulca çoğalan yaz kederleri
-her zaman paylaşılan duygular vardır
yeri gelince ölümler de paylaşılır
bölüşmek bir ölümü dostluğu ve şiiri
benzemez beyaz evlerden mavi sulara
aynı pencereden iki yabancı gibi bakmaya-
yaz bitti mi diye sorma yaz çoktan bitti
yedeğinde karartılmış sevgiler taşıyarak
nasıl özlendiğine tutkunlar gibi şaşarak
korkarak geldiği yollardan geri dönmeye
sıradan geçen bir yazın yanına gitti
-bir aşkta sıradan yazlara da yer vardır
sıradan bir aşkın sözlüğü gittikçe daralır
artık ne fısıltı gibi ilk ürpertiler
ne geceyarısının büyülü güzelliği
ayrılıklar gelir kapımıza dayanır-
incelik gibi bu şiiri bıraktı yaz giderayak
bir ozan olsam bana sorulmaz derdim
sorulsa da o yazdan inceliğin hesabı
yazık ödenmemiş bir borç gibi karşımda
uçucu bir yazdan kalanların toplamı
-de ki o umutsuz duruşunun ardında
kendinden bile sakladığı yaraları
gün gelir onulmaz özlemler gibi
ıslıkla söylenen bir aşk türküsü olur
unutulmuş yazın kırgın yolcusu
sevdalı yüreğini kıyıya vurur.
"rüya kızı" nazan hoca'nın* deneme türündeki yeni kitabı.
"Tamam, estetize ediyorum, idealleştiriyorum biliyorum. Düpedüz yazıyorum. Romantik olduğum da bir yafta gibi boynuma asılı. Ama ben gördüğümü söylüyorum. Neticede şu yazdıklarımda ben hem mecazlı hem de gerçekçiyim. Yani düpedüz kinayeliyim. Eğer öyle değilse ya ben hayal görmüşümdür ya bana hülya anlatmışlardı.
Nazan Bekiroğlundan yıllarca okunacak bir deneme kitabı Mimoza Sürgünü. Bir mimoza ağacının altında insanın içine ve dışına doğru bir yolculuk bu. Kördüğümleri çözmekte üstüne olmayan ama basit bir fiyongun ucunu çekemeyen, yüce dağları aşıp da tatlı bir yamaç yolunda sendeleyen bir kalbin gücünün ve kırılganlığının iç dökümü. Aşkın ve metafiziğin, yıllarca biriktirilen hatıraların, yaratılmış her şeyle kurulan incelikli ilişkilerin izleriyle dilin büyüsünün iç içe geçtiği denemeler Mimoza Sürgününde."
Nurullah Genc'in "yuruyelim seninle istanbul'da" adli kitabinda bulunan, hattat'i, mor murekkep'i, yakub ve yusuf'u, mezarlik bekcisini, kayip padisah'i, kisaca nazan'i anlattigi, bilenin yuzunde tebessume yol acan, kanimca yagmur'dan sonraki en guzel siiri.
ben bir rüya kızıyım geçerim kalbinizden
lâle kanı damlatır saçlarım yeryüzüne
göz yaşlarım yûsuftur kuyusunda ömrümün
kervan bir seher vakti gül alınca denizden
züleyha bir kölenin gönlünde hazân olur
saray ki, yenilgidir utancın toprağında
sevdası yüzyılların ardında nâzân olur
rüya ölür; ben bilmem ölümün rengi nedir
kalemlerin ucunda damıtırım ruhumu
mezarlık bekçileri tutunur düşlerime
avuçları bembeyaz, bıyıkları incedir
yalnızlık, içlerinde âteş-i suzân olur
aynasında mâsiva görününce ansızın
her damlası bir gönül titretir, nâzân olur
ben bir rüya kızıyım, ağlatırım kuşları
gecenin ıstırabı çoğalır tüylerinde
işâret parmağımdan mor mürekkep yayılır
elif okur, nûn yazar içimin nakkaşları
hayal yurdunda leylâ külbe-i ahzân olur
yıkanır nil nehrinin sularında sevgiler
çöllerde hasbahçeye dönüşür, nâzân olur
bir kurt nasıl çekerse içini kuytularda
çöllerde bir rüyayı nasıl ararsa hüzün
her masal bir armağan getirir ötelerden
kandil yüzlü periler yürüyünce sularda
kayıp padişahların tahtında mizân olur
kum saat, maviyi sızdırır gökyüzüne
aşkın şahdamarında birikip nâzân olur
ben bir rüya kızıyım, şehrâyindir gözlerim
bir yâkub hasretiyle eritir tenhâları
nerdesin ey sonsuza gidenlerin baharı
alev üstünde yürür, mâverâyı özlerim
canda açan karanfil tende su-i zân olur
bakarım en vefalı burcundan ayrılığın
derde düşünce şâir, efsane nâzân olur
alman dj ve yapımcı fritz kalkbrenner'in çok hoş bir şarkısı.
Facing the sun, waiting for these things to come
We smiling high watching the good things passing by
Pretend we feeling fine, but inside we're crying sometimes
It ain't what it seems, nothing but a dream
And the faces get void and the light's getting thin
And the roads become uneven, so we don't know where we've been
And those who doubt us, will soon believe
We are never supposed to win or even to achieve
country şarkıcısı carrie underwood'un, buram buram amerikan propagandası kokan şarkısı. ancak sözlere takılmadan kafa dağıtmak için dinlenilebilir, yoksa sözler değiştirilip "And his heart belongs to that sweet, little, beautiful, wonderful, perfect All-Turkish girl" e dönüşebilir.
Since the day they got married
He'd been praying for a little baby boy
Someone he could take fishing
Throw the football, be his pride and joy
He could already see him holding that trophy
Taking his team to state
But when the nurse came in with a little pink blanket
All those big dreams changed
And now, he's wrapped around her finger
She's the center of his whole world
And his heart belongs to that sweet, little, beautiful, wonderful, perfect
All-American girl
Sixteen short years later
She was falling for the senior football star
Before you knew it he was dropping passes
Skipping practice just to spend more time with her
The coach said, "Hey, son, what's your problem
Tell me have you lost your mind?
Daddy said you'll lose your free ride to college.
Boy, you better tell her goodbye."
But now, he's wrapped around her finger
She's the center of his whole world
And his heart belongs to that sweet, little, beautiful, wonderful, perfect
All-American
And when they got married and decided to have one of their own
She said, "Be honest, tell me what you want?"
And he said, "Honey, you ought to know...
A sweet, little, beautiful one just-a like you.
I want a beautiful, wonderful, perfect all-American..."
Now he's wrapped around her finger
She's the center of his whole world
And his heart belongs to that sweet, little, beautiful, wonderful, perfect
All-American girl
yeni bir yazar, 10.nesil. maviye, bahara ve en çok ruhuna tutkun. tekrar gelseymiş dünyaya, belki de bahar olurmuş adı, mavi onu bu kadar susatmasaydı. başlangıçları sever, yeniden. hiç bıkmadan dener. kafiyesiz yapamaz, ruhu kelimesiz hiç doymaz. bir bekiroğlu değiştirmiş dünyasını, bir de acemoğlu. hepsinden bir şeyler almış, ancak onlara hiçbir şey bırakamamış. ruhu yara almaya müsait, ama sadece ona ait. ne özgür, ne tutsak; ikisinin ortasında sarsak mı sarsak. naif kelimesini çok sever, herkes bir parça ister kalbinden, " o bana ait, onu geri ver." bir kalem ya da bir kağıt, bazense bir klavye bir mahlas. ali, ayşe, o bu, bahar, mavi, dünya, su. her şey etkiler onu, bir tek etkileyemez sonunu. kadere inanır, allah'a şükür; yağmuru çok sever yarabbi şükür. öyle işte, yeni bir yazar,10.nesil. hangi hikaye başladığı yerde bitmemiş ki?