bugün

değerli insan,büyük yazar üstelik karadenizli.
hem yusuf , hem züleyhadır kendisi.
yusuf ile züleyha ilk okuduğum kitabıdır ve aşık etmiştir beni nazan bekiroğlunun yazarlığına.cümle kapısı,mor mürekkep,mavi lale,isim ile ateş arasında ve nun masalları diğer okuduğum kitaplarıdır.yusuf ile züleyhadan sonra en beğendiğim kitabı ise nun masallarıdır.trabzonda ktü de öğretim görevlisi bildiğim kadarıyla.doktorasını tamamlamıstı ama prof oldu mu onu bilemiyorum.ayrıyeten nurulah genç aşık kendisine.
bunu nurullah gençin seninle yürüyelim istanbulda adlı kitabındaki ben bir rüya kızıyım adlı şiirden çıkarabilirsiniz.
*

(bkz: cümle kapısı)
(bkz: mavi lale)
(bkz: isimle ateş arasında)
(bkz: yusuf ile züleyha)
(bkz: mor mürekkep)
türk edebiyatı'na trabzon'dan eser yetiştiren iyi bir yazar... bugüne kadar neden tanımadığım neden okumadığım diye iç çekilebilecek naif bir şahsiyet... *

"Yoktum artık.Âyine-i mücellâda nihan'dım.

Öyle sandım, aldandım." *
duyguların şifresini çözüp kelimelere döken bir peri olduğunu , bir geç kalınmışlık hüznüyle birlikte farkettiğim yazardır .
kaleminin ucundaki perileri kristal sözcüklerle giydiren, hayat balkabağına dönüşmeden önce düşleri 12'den vuran, ve yağmurdan kaçarken yangın merdiveninde unuttuğunuz ayakkabınızın teki gibidir nazan bekiroğlu...kapı kapı dolaşıp onu ararsınız arka bahçelerde, mor mürekkep le ismi yazar kapısında...Kapıyı çalıp kaçarken yakalanırsınız, hiç kızmaz ama, cümle kapısıdır çünkü çaldığınız...
1957 Trabzon doğumlu,Atatürk universitesi edebiyat fakültesi bölümünü bitirdi.."Halide Edip Adıvar'ın Romanlarının Teknik Açıdan Tahlili"adlı tezle doktor,"Şair Nigar Hanım" adlı çalışmasıyla doçent oldu. Halen KTÜ Fatih eğitim fakültesinde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır..
(bkz: aglatan yazar)

zarif, akıcı, insanın ruhuna dokunan üslubu, sonsuz mütevaziliğiyle * ve geleneğe olan yakınlığı ile saygı duyulası yazar. ayrıca tam bir hanımefendi.
kadın yazarlar arasında aşk kavramına bakış açısıyla diğerlerinden ayrılan severek okuduğum bir yazar. en azından diğer kadın yazarlar gibi ezik kadın imajı üzerine yoğunlaşmayıp kendi dilini ve yazarlığını ortaya koyuyor. yani amiyane tabirle malzeme bizatihi kendisi. diğer kadınlar gibi erkek hegomanyası üzerine bitmeyen nutuklar atıp demogajiye kaçmıyor kolayı seçmiyor. takdir ediyorum kendisini bu bağlamda.
"bulunduğu yerden, kuşbakışı kendisine bakabileceği bir yere kadar yükselmeyi başarabilen insan; zamanın ve mekanın anlamını yitirecek denli küçüldüğü, bir başka deyişle anlamını yitirdiği yerden kendisine bakmayı başarabilirse, bütün acılarının hafiflediğini farkeder. kozmik bakış açısı denilebilecek bu noktanın büyüleyiciliği; insanın bu dünya alemini bir rüya olarak yorumlamada azami teslimiyetle hareket etmeyi başarabilmesinden ve artık acılarını da mutluluklar gibi önemsememesindendir.."

bu hal: kah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi, kah inerim yeryüzüne seyreder alem beni ayinini hatırlatır hep bana..bunun için de bir anahtarı vardır nazan bekiroğlunun; "helal et gitsin aklını"
yazardır kelimelerini gökten indirir adeta, okundukça tekrar göğe çıkarır kelamlarını...
o yazar siz okursunuz. okudukça mest olursunuz. hassastır, zariftir. o konuşur bütün kelimelerinizi susturursunuz. derslerini kaçırdığınızda -ki bu ihtimal zayıftır- içinize tarifsiz bir sızı düşer. çünkü ondan suç ve ceza'yı öğrenmek, aşiyan'da yol bulmak gibisi yoktur.
yazar vasfını üzerinde taşımayı hak edendir..kelimeleri satırlara değil sadırlara dizer..binlerce yazarın üye olduğu bir sözlük entry sayısının bu derece az oluşu bile herkes tarafından bilinmeyen ama bilinenler tarafındanda çok sevilen biri olduğunun göstergesidir..onu okumak okumayı anlamaktır..onu anlamak yaşamı anlamaktır..kendisi ilmiyle göklerdedir ama yerde dolaşır gibi yaşayış tarzı ise hayata bakış açısını ne derece sade ve olması gerektiği gibi bir yaşam olduğunu gösterir..onu anlamak onu okumak okumak demektir.
ama dedim ya herkes okumaz onu..herkes bilmez onu..herkes anlamaz onu..kendine özgü dünyasıyla kendine özgü kelimeler ile yaşar..o kendine özgü kelimeleri okuyucusuyla paralel sadırlara dizer..okucusu halk tabakasından olsa bile o anlaşılmazı zor kelimeleri anlayışı sayesinde anlatarak sadırlara işler..
nazandır..
bir sanatçı ve yazarlık adına ne varsa ete ve kemiğe bürünmüş olarak izlersiniz.zarif,bilgili, görgülü ve gerçekten iyi bir yazardır.
kitapları arasında girişi ile beni yıkmış bir tanesi vardır adı cümle kapısı. tüm methiyeler üzerine alıp okuduğum bu kitabında zatı şahaneleri mevlana üzerinden kentsoyluluk, burjuvazilik hallerini yüceltmiş. taşrada büyümüş mevlananın elit bir tabakada seçkin bir kimse olduğu gerçeğinden bahsetmiş. yani diyor ki siz yoksulların sahiplendiği mevlana ile aranızda kentsoyluluk asalet farkı var. usain bolt olsanız bu farkı kapatamazsınız.

cümle kapısı bu giriş ile açılınca hakkında biraz araştırma yapma geregi dutmuştum gördüm ki facebook ta adına açılmış ağır hakaretler içeren bir grup var gerçi şimdi silinmiş yok. grubu açan elemana mesaj attım neden böyle ahlaksızca bir yol izledin diye bana verdiği cevap kişisel hırsları seçkinci tavırları ile bizleri aşağılayan birine az bile yaptım.

bu olaydan sonra gördüm ki nazan bekiroğlu taşralı olmanın ayıp veya saklanması gereken bir durum olduğunu düşünüyor. öğrencileri üzerinden bu tip hırslarını körelten bir akademistin yazdığı kitaplarda da bu seçkinci vurguyu yapması benim canımı sıkıyor açıkcası. oysa hayat sokakta. bu toprakların damarı taşradır. bunu ne zaman görür o zaman iyi bir yazar olma yoluna girer. yoksa yazdığı kitaplarda hep eksik kalacak bir şeyler.
nazan bekiroğlu'nu tez konum olması dolayısıyla keşfettim. hikaye kitapları haricindeki kitaplarını ayrıntılı biçimde inceledim. öncelikle harikulade bir kültür birikimi var. edebiyat ve felsefe adına bir çoklarını bastıracak kadar doygun bir birikim bu. ve en önemlisi doğu/islam dayanaklı bir kalem nazan bekiroğlu. üslupçu bir kadın. elitist. ama bu onu seçkin bir kitlenin okumasını sağlıyor. bir kitabı yayımlandığında belli bir zümre heyecanlanıyor bu yüzden. ne yazık bu kitle de siyasi bir imge olarak doğulu. onların içinde de nurcuların ağırlıkta olduğu bir zümre.

nun masalları bence harika, leziz öykülerle örülmüş iç çekişleriyle okuyucusunu aynı havaya sokabilen bir üslubu bu kitabından alırsınız. sonra deneme kitaplarına saldırırsınız(bir çoğu zaman gazetesinde yazdığı yazılardan oluşur). nun masallarını tekrar okursunuz. o zaman kapılar size açılır. açmayı başarabilirseniz tabi.

en kayda değer kitabı: isimle ateş arasında. baştan aşağı nazan bekiroğludur bu kitap. tam anlamıyla üslup kanıtlamasını gerçekleştirdiği, baskınlaştırdığı kitaptır. edebiyatımızdaki tarihi romanlardan belirgin biçimde farklıdır. postmodernist veya oryantalist değil, ibn-i haldundan yola çıkıp ibn arabi'ye kadar ilerleyen bütün bir doğu determinizmi vardır: kader. tanrı yazdı ve bu sebepten biz yaşıyoruz. devletler kuruldu ve insanlar gibi ölecektirler. ve kendisi: yazıcı, filbahri çiçeği ve nun.

yusuf ile züleyha'daki üslupla, bu sefer de la-sonsuzluk hecesi'yle karşımıza çıktı bekiroğlu. yine leziz bir anlatı bizi bekliyor anlamını taşıyor bu. şiirsellikle örülü, sonsuzlukla coşkun, inançta ayağı kararsız, bazı zaman da agnostik.

nazan'ı okurken dikkatimi en fazla çeken noktalar, onun hala doyurulamamış bir coşkunlukla boğuşuyor olması ve yazıcı olarak kendisine bir metin içi kimlik kazandırarak benci noktasını tatmin etmeye çalışması. nazan bekiroğlu bir şeyi yazıyorsa onu eski kelimelerle örülü üslubu ve kendi icat ettiği kurgu yöntemleri dışında kendi simgeleriyle (nun, yazıcı, filbahri çiçeği vs.) o metnin nazan bekiroğlu tarafından yazıldığını sizin aklınıza çakar. bunları unutamazsınız kitabı kaldırıp elinizden atsanız bile.

ek olarak şunu söyleyebilirim ki: piyasada edebiyatçıyım diye uçan ego budalası isimsiz kalabalığın alayının elli katını cebinden çıkarır, etrafa saçar, bu saçılanlar da gidip diğerlerini devirir. çok da güzel bir kadındır. aşığım ona. feciii aşığım.
haber7 internet sitesinde üç bölüm halinde röportajı çıkan güzel yazar.

http://www.haber7.com/hab...yveyi-Havva-yedirmedi.php
güzel olması bir yana "ahlak ötesi insan" tavrı oluşturmaya çalışması bünyesinde onu hiçbir zaman olduğu gibi görünmekten geri koymuyor, beni duyuyorsa kendisine sesleniyorum: kendin ol, sen ol ama "o" olmaya çalışma.*
sonsuzluk hecesi: la isimli kitabın yazarı, çok önemli bir edebiyatçı. kendine has çok hoş bir üslubu var.
3 Mayıs 1957 günü Trabzon'da doğdu. Edebiyata ilgi duyan bir ailenin üç çocuğundan en küçüğüydü. Babası, Hedef; adlı bir mahallî bir gazetenin sahibiydi ve edebiyatın yanısıra Osmanlı tarihine ilgisi vardı. 14 yaşında iken babasını yitirdi. Babası, içinde Bir Sızı Var adlı hikayesinin kahramanı olmuştur.

ilk ve orta tahsilini Trabzon'da yaptıktan sonra Erzurum'a giderek Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi (1979). Öğrencilik yıllarında halk edebiyatı ve Orta Asya estetiğinin peşinde idi. Bunu bir ölçüde ilk hikâyelerine de yansıttı. (Hava Hanım Öldü). Gerek sanatkâr, gerekse akademik kişiliğinin gelişmesinde hocası Orhan Okay'dan teşvik ve destek gördü[1].

Dört yıl lise öğretmenliği yaptıktan sonra Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü'ne öğretim görevlisi olarak girdi (1985). Orhan Okay yönetiminde sürdürdüğü Halide Edip Adıvar'ın Romanlarının Teknik Açıdan Tahlili konulu doktorasını 1987 yılında tamamladı. Aynı bölümde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Şair Nigâr Hanım konulu çalışmasıyla doçent oldu (1995).

ilk kitabı olan Nun Masalları'nı 1997 yılında yayımladı. 1998'den itibaren KTÜ'de açılan Türkçe eğitimi bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan Nazan Bekiroğlu, 4 Mayıs 2001'de profesör olmuştur. Çeşitli dergilerde çok sayıda bilimsel makale, deneme ve öyküsü yayımlanmıştır. iki çocuk annesidir.
cümle kapısı kitabından zindan risalesi bölümü okunmalı,araştırılmalı, düşünülmeli olan yazar.
ktüde bulunduğum bir esnada kendisiyle tanışmaya nail olduğum, saç modeliyle kişiliğini koyacak aydınlanma çağı filozofu arayışında olduğuna inandığım öğretim üyesi, yazar. üslup ve dil açısından dikkate değer biri. çok zarif ve tatlı bir hanım. facebookta okurları ile buluşmaktadır.

la sonsuzluk hecesi ve muhtelif yerlerde hayatı şöyle anlatılır:

3 Mayıs 1957, Trabzon.
Dört yıllık üniversite hayatı hariç hep bu kentte yaşadı. Bulut. Deniz. Yağmur.
Türk Dili ve Edebiyatı eğitimini Erzurum'da aldı. Kar. Rüzgâr. Ova.
Halide Edip'le doktor,
Nigâr Hanım'la doçent.
Şimdilerde KTÜ Fatih Eğitim Fakültesinde profesör. Suyun kıyısında.
iki kız çocuğuna anne.
Görünürdeki hayatı bundan ibaret
Öğrencisi olmak ile gurur duyduğum çağımızın en önemli yazarlarından. Yusuf ile Züleyha'nın yazarı. Kendi deyimi ile ders anlatmayı sevmeyen bir üniversite hocası
"isim ile ateş arasında" adlı kitabında hayat ve varoluş hakkında insanı düşünmeye teşvik eden şahsiyet. Türkiye standartlarında anlaşılması güç, derin anlatımıyla felsefe doktorası yapanlara ilaç olabilecek fikir dünyası harika üstü bir kadın. Yaşayışı konusunda bende merak uyandırmayı başaran tek yazar...
'' Züleyha, Yûsuf'a bir mektup yazmaya başlayınca. Yûsuf diye başladı, Yûsuf diye bitirdi. Gördü ki hitaptan öteye geçemedi. Anladı ki aşkın nâmesinde ser-nâmeden öte kelâm yok. Ve Züleyha'nın lügatinde Yûsuftan öte sözcük yok''. demiş bitirmiş insandır.
gerçek anlamda edebi eserleri olan yazar,eğitmen..
onun kurabileceği muazzam cümlelerle O'nu anlatmak isterim ama ne mümkün..