işe gitmek için hareket edildiği anda radyo açılır ve en dinlenmek istenen şarkıyla karşılaşılır, üstüne bir de akıcı trafik eklenir, o da yetmez ışıklarda durulduğu anda arabanın önünden 2-3 tane huri mi insan mı olduğu belli olmayan canlı organizmalar geçer ve kişi işe bomba bir vaziyette varır. ufak tefek mevzulardır lakin bunyeye etkisi şahanedir.
çok farklı seslerin, farklı görüşlerin serbestçe konuşulduğu tartışıldığı muhteşem programın konuşmacıları. adamlar hakkaten uç derecede tarafsız ve objektif, bu kadar olur diyor, yanlarına emin çölaşanıda almalarını tavsiye ediyoruz, çok seslilik adına tabiki.
aşırı sayıda gerçekleşen eylemin artık kişiye sıkıntı vermesi durumudur, tadını kaçıranların yaptığı eylemdir.
spiker: şimdi bu pozisyona ne diyosunuz ömer bey?
ö.üründül: valla tandem diyim, alan savunması diyim, takım savunması diyim, bloklar arası boşluk diyim, bi de günümüz futbolunda mücadele şart diyim...
spiker: tadı varsa da kaçtı be ömer abi
son zamanlarda aramızda çokca bulunan insan tipleridir.
edit: ayrıca dizi 2011'e kadar sürecek diye bir soylenti duydum, duyunca da bi garip hissettim kendimi.
ak partiden milletvekili adayı olan Dünyanın en büyük yatırım bankalarından kabul edilen Merrill Lynch in üst düzey yöneticilerinden. batman'da 9 çocuklu bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelmiş, türkçeyi ilkokulda öğrenmiş, annesi babası okuma yazma bilmiyormuş. bu ülkede fırsat eşitliği olduğunun en büyük kanıtı olduğunu söylüyor. umarız vatana millete hayırlı işler yapar.
merak edilen şahıs için kurulan cümle, heralde güney afrikaya geri dönmüştür, lakin en ufak bilgimde yoktur ne olduğu konusunda. (bkz: akın sel ve kompela)
tek tatil günü pazar olan ve tek tatil akşamı cumartesi akşamı olan şahsın yaşadığı rahatsız durumdur. bunye tercih yapmakta zorlanır, sonuçta bir tercih yapılır ama öbür seçenekler hep akılda kalır. sonuç şudur ki haftanın 6 günü çalışmak hoş değildir hatta hiç hoş değildir.
mavi yüzlüğü çıkarıp "kaptan bir kişi alır mısın" denir akabinde şöför size salak muamelesi yaparak "bozuk yok muydu brader" der sizde içinizden söylenerek yok dersiniz. yok cevabından sonra hafif ara gazı vererek sinirli bir şekilde 3. vitese takılır araç ve para üstünüz için şöför paraları çıkarır cebinden ve saymaya başlar, gergin bir şekildede uzatır para üstünüzü. para üstü alınıp boş yere oturulur ama hiç kimseyle gözgöze gelinmemeye çalışılır çünkü herkes küfredercesine bakış atar gibidir 100 milyon verip 1 kişi diyen hayvana. süt dökmüş kedi edasıyla tamamlarsınız yolculuğu.
paranoyanın zararları ve yararları durumudur. nadiren işe yarasada genelde hayatı inanılmaz yavaşlatır ve bazen tüm keyfini alır götürür. ama sevilsin ya da sevilmesin daima orda beyninizde yer alır.
hint inanışına göre güya vücuttaki enerji merkezleridir. ama türkiyede yozlaşmaktan ne yapacağını şaşırmış insancıklar bu şakralarını açtırmak için türlü uğraşlara girerler, reiki yaparlar, yoga yaparlar, her türlü maymunlukla uğraşırlar bu uğurda yani, enteresandır. orjinali için (bkz: chakra)
olanla yetinmeyi bilen genelde vasat bir hayat süren hafif paranoya insanıdır. ne gerek varki iyiyiz işte boyle gereksiz eylemlere girerek tadımızı kaçırmayalım diyen insandır. huzurludur ama keyif alıyo mudur hayattan o pek bilinmez. james dean abimizin haz etmeyeceği kişidir.
sevgili adayı ile dışarı çıkılan ilk gunde yerlerin buz olmasıdır. tek kelimeyle harika olaydır çünkü yerler buz olduğu için kaygandır ve hatun kişi tutunacak birini arar ve sizde ordasınızdır boylece hafif stres yaratan ilk kez elini ne zaman tutuyum olayı kendiliğinde tereyağından kıl çeker gibi hallolmuş olur, ayrıca ilk buluşmadaki samimiyet ve sıcaklık sorunu falanda kalmaz bu el tutulmasıyla. yerlerin buz olmasının tek olumsuz yanı olmadık bir yerde küt diye .öt üstü düşmektir hatunun önünde, lakin karizma biraz çizilsede sempatiklikte önemli yol katedilebilir.
son zamanlarda etrafta çokca görülen gereksizlik ötesi mahlukatlardır. her şeyi hakkıyla yaptıklarını iddia ederler, her iş bitmiş gibi kitap yazarlığına bile el atmışlardır. siyaseti, ekonomiyi profesorlerle tartışacak kadar yüzsüz ve kendini bilmez olurlar. tez zamanda soylarının tükenmesi dilenir. bu tipin üst versiyonları sabahları programlarda en ala ahkamları keserler her allahın günü, birde dünyanın alkışını takdirini toplarlar güya.
özellikle 11 eylülden sonra ortaya çıkan üst düzey önlemlerdir, ilk basamağı asyalı ve müslümanlara karşı potansiyel terörist gözüyle bakmaktır. soylenene göre londra'da gün içinde işine gidip gelen sıradan bir vatandaş minimum 300 kameraya görüntü veriyor, yaklaşık her 14 kişiye 1 kamera düşüyor. ayrıca yeni icad x-ray cihazlarıda kişiye ait ne varsa görüntülüyorlar, yani batı şu aralar tam bir paranoya aleminde yaşamakta.
kulağına taktığı ipod ile müzik dinlerken bakışları ve tavırlarıyla kendini klipde zanneden insandır, ani ve keskin bakışlar atar etrafa, şarkı yavaşlayınca hareketleri yavaşlar, tempo kazandıkça şarkı o da hızlanır, ve kuvvetle muhtemeldir ki her karşı cinsin o an kendisine baktığını düşünür şarkının gazıyla. hele birde yürürken hem ipod dinleyip hem güneş gözlüğü takan hemde sakız çiğneyen model vardırki o insanda apayrıdır ve bir üst versiyondur.
şahane bir atasözü daha. her hangi bir şeyin küçüğü, ufağı ne kadar göze hoş gelsede, övülsede, büyük her zaman iyidir, büyükten zarar gelmez. büyükten şaşma. evin büyüğü, arabanın büyüğü...
çeşitli kola reklamlarında da her ramazan ağlayan insanın yapacağı eylemdir, kişi biraz kolay etkilenen bir yapıya sahiptir o kadar, çokda üstüne gidilmemesi lazımdır. ama buna ağlayan şunada ağlamaz (bkz: salaklık ötesi sabah programları), o ayrıdır bu ayrıdır.
dışarıdan getirilen kürt yerleşimciler vasıtasıyla demografik yapı değiştirilmeye ve türkmenler azınlık hale getirilmeye çalışılmaktadır, türkmenlere yönelik baskı şiddet ve adam kaçırma olayları çoğalmıştır. ayrıca son gunlerde türkmenlerden değişik sebepler ileri sürülerek toplanan silahlar bir soykırım yapmaya çalışma ihtimalini akla getirmektedir. sonuç olarak ordaki türkmenlere verilmiş bazı sozlerimiz ve çok derin tarihi bağlarımız vardır ve t.c. bu olanlara kesinlikle seyirci kalmamalıdır. olayın özünde yine elbetteki amerikan parmağı vardır.
dahil olduğum kuluptur, şoyleki ne elinizi tam temizleyebilir ne de elinizi tam olarak durulayabilirsiniz, ne kadar yıkarsan yıka hep yapış yapıştır el bir türlü elinizden çıkmak bilmez, ama umumi yerlerde kullanılmak zorundadır o da ayrıdır.
iğrenç saatlerin başladığı anlardır, pazartesiye şurda ne kalmıştır, bunye hiç bir şeyden zevk almamaya başlar, en verimli olanı halı sahayla değerlendirilenidir, bir an evvel pazartesi olsundur ve işbaşı yapılsındır. daha da kotusu için (bkz: pazar saat 22.30). en güzeli içinse (bkz: cumartesi saat 18 den sonrası).
ingiltere futbol federasyonunun emrenin siyahi bir kaleciye ırkçı hakaretler yöneltmesi iddası ile alakalı suçlu bulmasıdır ve emre'den savunma istemesidir. lakin ırkçılıkta son nokta olan ingiliz abiler ustlerine yapışan ırkçılık etiketinden türk ve müslüman bir futbolcu olan emreyi suçlu bularak sıyrılmak istemektedirler, emreye ceza vererek ne kadar ırkçılık karşıtı olduklarını ispat edeceklerdir güya, yemezler sayın ingilizler, başka kapıya.
