meğer benim bildiğim dünyanın mis kokulu çiçekleri ve kardeşlik türkülerinden ötede başka bir dünya daha varmış. gördüğüm haliyle dünya, sadece en güzel birkaç sahnesi kolajlanıp çekici hale getirilen iğrenç bir filmin fragmanından farksızmış. daha öteye gidemeyecek şekilde dip yapmış, iliklerine kadar lümpen ve tepeden tırnağa yabancılaşmış insanlar da varmış, ve karşımda öylece kaskatı duruyormuş. benim uğrunda yaşamaktan kıvanç duyduğum şeyler, pek çok insanın değerler sistemi listesine son sıradan dahi giriş yapamıyormuş. meğer insan denen mahluku tek bir kalıba sokar hoyratlıktaki genellemeler aceleye getirilmiş master tezlerinde bir konu başlığından öteye gidememişler, ben öyle sanmışım. meğer modern dünya acıların ve yoklukların ve tükenmişliklerin ve yabancılaşmaların, ve kötülüklerin bir pornografisinden ibaretmiş. ve aslında kendini saklamaya dahi ihtiyaç duymuyormuş...
ölümünün üzerinden 75 yıl geçmiş lider. bu süre boyunca dinci ve kemalist yobazlar birbirini yemekte. 75 yıl sonra mezarından kalkıp da ardına bir baksa, önce kendine kabir olarak böyle bir mimari hoyratlığı layık gören akl-ı evvelleri, sonra da olayı "olmasaydın olmazdık" saçmalığına kadar götüren kemalizm dininin müritlerini bu ülkeden sürdürürdü.
dünya futbolunun yeni gözdesi olan futbol anlayışı, almanların dünya futbolunda kurdukları yani tahakkümün en önemli kaynağı. jupp heynckes'in bayern'i ve jürgen klopp'un dormund'unda vücut bulmuş sistemdir. ingilizler buna "transition play" yani türkçeye çevirirsek "geçiş oyunu" gibi birşey diyorlar. rahatlıkla bu sisteme 'tiki-taka killer" diyebiliriz zira tiki-taka'nın hükümranlığına son vermiş olup bayern barcayı bu sistemle darmadağın edip avrupa'yı titretmiştir. tiki-taka'dan farklı olarak topsuz oyunu da kapsar ki bu da onu katalanların ünlü tiki-takasından daha gelişmiş ve modern yapar. temel olarak alan savunması, hücum halindeki rakibe şok presler, kapılan topların direkt ve seri şekilde 3. bölgeye aktarımı, kanatların da katkısıyla hücumda 2-0-8 gibi inanılmaz bir dizilişi sağlama, gerek savunma presi yaparken gerekse topu dar alandan çıkarırken oluşturulan üçgenler, çok üstün bir fizik gücü ve sık pozisyon değiştirilen esnek hücum varyasyonlarına dayanır. dikine ve hızlı oynayarak sonuca gitmek esastır. bu sistemi mükemmel uygulayan heynckes'in bayern'inin bu yıl pep* ile esnek de olsa tiki-taka'ya dönüş yapması, bayern bu yıl tüm kupaları kazansa dahi bana göre bir geri adımdır. heynckes'in emekliliği ile artık bayrağı jürgen klopp'un devralacağı ve avrupa'da geçen yıl bana göre hiç de sürpriz olmayan şekilde geldiği noktanın ötesine geçerek 2010'lu yıllara damga vuracağını öngörmek zor değil.
(bkz: ukte vermek)
aynı zamanda içerisinde herhangi bir yorum, eleştiri barındırmadığı halde paylaşıldığı entrynin neden kötülendiğini anlayamadığım açıklama.
adettendir notu: galatasaraylıyım
beyaz tv deki derin futbol programına katılan trabzonspor başkanı ibrahim Hacıosmanoğlu nun galatasaray kulübü başkanı ünal aysal'ı kastettiği ilginç açıklama. http://skorer.milliyet.co...y/1774378/default.htmnull
ilk golü*; bir futbol entelektüeli olan ve herşeyden önce bu oyunu seven klopp'un dortmund'unun oynadığı futbolun, oyun sistemlerinin evrimleşe evrimleşe geldiği noktanın son halkasını oluşturduğunu bize gösteren maçtır. ajax'ın total futbolu, sonra gelen milan ekolü, 2004 avrupa futbol şampiyonasında sıkıcı ve estetik olmaktan uzak olsa da kompakt ve verimli olduğu tartışılmaz olan başarılı yunanistan örneği, ve uzay takımı ilan edilen barcelonanın 'tiki-taka'sı. bence bunun bir tık ilerisi klopp'un sistemi. versatile oyuncular, ilkay gündoğan tipi modern box to box orta saha, hızlı ve iki yönlü winger lar, ve en önemlisi oynanan direkt futbol. topu gevelemek yok, tamamıyla dikine, seri ve verimli. bu geceki maçta atılan ilk golde bir anda tehlike bölgesine akan 6 oyuncu saydım ve şaşkınlığımı gizleyemedim. benim için tiki-taka bunun verdiği seyir zevkini vermekten uzak, ve de bunun yanında çok demode, çözüm üretilebilir cinsten. her neyse lafı uzatmayalım, dortmund'a avrupa arenasında başarılar diliyoruz. ilkay'ın takıma dönüşü arsenal maçından önce olursa güzel bir mesut-ilkay düellosu izlemek de paha biçilemez olacaktır.
tamamıyla savunduğu düşünceler ve siyasi görüşünden ayrı olarak ele alacak olursak; kaba, üslubu kötü, itici, bir sanatçı olarak gündemin ve siyasetin içerisine gereğinden fazla batmış, entelektüel açıdan yetersiz, şiirlerinde aynı kelimeleri* sıklıkla kullanan ve birçok şiiri birbirine benzeyen bir adamdır ozan arif. sanat toplum içindir düşüncesiyle ülke gerçekleri ile yakından mülaki olarak bunu eserlerine yansıtması pek tabi anlaşılabilir olsa da, saydığım olumsuz özelliklerini açıklamada yetersiz kalıyor. bu elbette hitap ettiği kitlenin onu bir dev olarak görmesine bir engel teşkil etmiyor.
yıllar önce bu türkünün neşet ertaş tarafından hızlı şekilde söylenen bir versiyonunu bir arkadaşımdan almıştım. ne kadar nadir ve zor bulunan bir versiyon olduğunu bilmediğimden olacak ki telefona yedekleme yapmadan format atınca türküyü kaybetmiştim. üzerinden kaç yıl geçti internet ortamında bir türlü bulamıyordum. daha tempolu, ustanın gençlik dönemlerine denk gelen muhteşem bir yorumdu. plaklara ilgisi olan bir arkadaşım bu versiyonun 1971 yılında çıkan ve ön yüzünde hapishanelere güneş doğmuyor, arka yüzünde de bu türkünün olduğu 45lik plakta olduğunu söyledi. bu plağı araştırdım ve gittigidiyor da zar zor bir tane bulabildim. hemen sipariş ettim, gelmesini bekliyorum. pikap, gramofon, taş plak olaylarına ilgisi olan arkadaşlarım mesaj kutumu renklendirirse sevinirim.
3 yaşındaki çocuğun annesini elinden alıp ömürlük gözlerini ömürlük yaşartan, ancak ne hikmetse gezi parkı eylemlerinde biber gazından 3 dakkalık gözyaşı akıtan ve "öööööğğğğ anne polis bizi sikiyor" diye zırlayan "kendine hümanist" gezi-zekalı piç kurularının sakso çekmekte gecikmediği esfel-i sefil yaşam formu, tarihteki hiçbir zalimden ders almamış olacak ki zulm ile abad olacağını sanmakta. halbuki ahiri berbad olacak haberi yok.
uyanın beyler uyanın! sol framede tek bir başlık yok. alevilerden kürtlerden söz açılınca aslan kesiliyorsunuz. hayatınız popülizm olmuş. yok madımak için zırlayanlar, yok alevilere yalakalananlar, yok 22:00'dan sonra alkol satılmadığı için sokağa çıkıp biber gazı yiyince şaka gibi zulümden dem vuranlar. zulüm kelimesi bu kadar ayağa mı düştü? doğu türkistan'da son 50 senede 5 milyona yakın insan tamamı ırkçılık ve nefret suçlarından mütevellit öldürüldü. bu süre zarfında yüzbinlerce genç uygur kızları ailesinden zorla alınıp zorla ırzına geçildi. uygurlu kandaş ve dindaşlarımızın vatanları işgal edildi ve ediliyor. zorla yurtlarından insanca yaşama imkanı olmayan yerlere sürüldüler ve sürülüyorlar. çinin arsız köpekleri tarafından akıl almaz işkencelere maruz bırakılıp öldürüldükten sonra mezara dahi gömülmeden bırakıldıklarını, cesetlerinin vahşi hayvanlar tarafından paramparça edildiğini, binlercesinin aç susuz bırakılıp bu şekilde öldürüldüğünü, dinlerine alenen sövüldüğünü, yaşlılarının ağır işlerde günde 17-18 saat çalıştırıldığını kaçınız biliyor? başınızı kuma gömmeyi bırakın artık! ve hükümet sana sesleniyorum, araplar için döktüğün gözyaşının yüzde birini uygur türkleri için dök, araplar için dünyaya koyduğun postanın yüzde birini çin'e koy!
aleviler bu ülkede çok zulüm görüyor değil mi? vah zavallılar cemevleri bile ibadethane sayılmıyor :( kürtlerin kimliği tanınmıyor değil mi? elektrikkaçak olmayan elektrik tabi faturaları türkçe geliyor tabi çok büyük zulüm! devlerin 30000 askerinin şehadetinin sorumlusu tek başına bir adada ömrünü geçiriyor ne büyük zulüm! adama bir karı bile vermedi devletimiz herif günde 10 posta 31 çekiyor zulümün büyüklüğüne bak! ibnelere ibne diyoruz çünkü bizler çok zalim insanlarız, homofobiğiz.
ermeni bir yazar öldürüldü hepiniz ermeni oldunuz. madımak'ın yıdönümünde hepiniz alevi oldunuz. bazen kürt, bazen mustafa kemal'in askeri oluyorsunuz eyvallah. ama bir türlü türk olamadınız. devam edin böyle, herkesten özür dileyin. doğu türküstan türklerinden ben dilerim.
yarın bir gün; olur da hayatta en sevdiği insanı türkiye'nin yıllardır iliğini emen sol terör örgütlerinden birisinin kalleş bir canlı bomba saldırısıyla kaybederse* bu adamı devrim şehidi ilan eden yazar kardeşlerimizden birisi, o bombalı saldırıda paramparça olan teröristi de devrim şehidi ilan eder mi merak etmekteyim.
adına ağıtlar yakar mı, ölüm yıldönümünde meydanlara iner mi, mezarına gider mi merak etmekteyim.
sizler sırf evine ekmek parası götürebilmek için alnının teriyle, kimsenin kaderinde gözü olmadan her gün aynı yerde ayakkabı boyacılığı yapan, geçerken selam verilip ayakkabı boyatılan amcanın şerefsiz bir saldırı sonucu parçalanan cesedini görmediniz.
kimse bana devrimden, insan hakkından, biber gazından bahsetmesin!
benim için o adamın ardında bıraktığı gözü yaşlı insanların bedduası 100 devrim gücündedir!
tatlı sulardan dünya güzel görünüyor da, esas acı atmosferin o yakıcılığı ile karşılaşınca koyuyor.*
gezi parkı eylemlerinde polisi taşlayıp linç etmek isterken ölen eli silahlı fotoğraflarını gördüğümüz bir çapulcunun ardından her yıl atılma ihtimali olan slogan. ne diyelim yakışık alır.
(bkz: allah'ın sopası)
ardından "sülükler ölmez" şeklinde sloganlar atılabilecek olan kardeşimiz(!). silahlı fotoğrafları da muhtemelen bıldırcın avına giderken çektirmiştir.*
ergenekon davası sanıklarının karar çıkmadan peşinen suçlu ilan edilmesine içerleyen sözlük yazarlarının balıklama atlayarak suçu ve cezasını belirlediği polis memuru. hepsi birer türk ceza kanunu, ceza muhakemesi kanunu, anayasa ve ceza hukuku, ayrıca kriminalistik ve kriminoloji alanlarında 10 profesör gücünde bilgi, birikim ve tecrübeye sahip uludağ sözlük yazarlarından da başka birşey beklenemezdi zaten.
hakkında beraat kararı verildiğinin sanılmasına neden olan serbest bırakma işlemi. serbest kalmıştır, ama tutuksuz olarak yargılanmaktadır. yani takipsizlik kararı yoktur, iddianame tamamlanacak ve kabulüne müteakipkovuşturma evresi başlayacaktır. zahmet edip de ceza muhakemesi kanunu okursanız ortada bu kanuna aykırı bir durum olmadığını göreceksiniz. şüphelinin kaçması veya delilleri karartması ile kasten adam öldürme olayında kuvvetli suç şüphesi oluşması durumunda savcının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından tutukluluğa karar verilebilir. dikkat edin: verilir değil, verilebilir. ayrıca tutuklanması durumunda hüküm giyene kadar geçen süre, alacağı hapis süresinden mahsup edileceğinden ortada dövünülecek bir durum yoktur.
başından 7.65 mm lik fişek çekirdeği çıkmıştır. bu da polis kurşunuyla ölmediği konusunda ciddi bir kanıt. zira polis 9 mm lik silah kullanır. allah rahmet eylesin.
keşke bu tip uyanışları alkol, park gibi şeyler yerine bırakın insanları, hayvanların dahi sahip olduğu hayat standartlarına erişemeyen insanları görmek tetikleseydi ve kendi kendimize "ne oluyor arkadaş? bir dakika!" diyebilseydik. büyük meselelere daha basit özgürlük arayışları kapı aralar ama dünya küçük detaylarda zaman kaybetmek için fazla kısa.
insanların temel haklarını demokratik yollarla aramasını, yaşam biçimlerini korumaya çalışmasını anlayan ve buna karşı çıkmayan biri olduğumu peşinen belirteyim. benim şu an sorgulamakta olduğum şey olsa olsa dünyada var olmadığına emin olduğum adalet kavramıdır. şimdi ben diyorum ki; dünyada halen sayısı milyarı bulan insan açlıkla, susuzlukla sınanıyorsa, hergün birilerinin başına evi sırf ırkı veya inancı yüzünden yıkılıyor, sevdikleri paramparça edilip kucağına veriliyorsa, bir yerlerde hala annelerin çocukları zorla alınıp organları satılıyorsa, sermayenin en azılı yüzyılında hala ağzında purosu ile birileri sırf zevk için insanlara rus ruleti oynatarak hayatları üzerine bahse girebiliyorsa, fotoğrafçılar en iyi kadrajı yakalayıp da sırtını dönebiliyorsa hala açlıktan sözün gerçek manasıyla bir deri bir kemik kalmış çocuğa, hala beyaz adam siyah olana aç kalması durumunda böcek yemeyi tavsiye ederken köpeğine kendi artık yemeğini yedirmekten imtina ediyorsa, sen yeşil bir dünya isterken birileri siyah bir gökyüzüne mahkumsa; maalesef bana yavan ayrıntılar gibi geliyor alkol, park, yaşam biçimi, 3. Köprü, demokrasi, cinsel tercih. ve biber gazı ve toma. ve meydanlar ve taksim. direniş kelimesi ise bomboş duruyor; dokunsan yıkılacak gibi...
az önce şahit olduğum olay. önce yanımdaki arkadaşıma erdoğan'ın yarın ankara'ya geleceği belirtilerek coşkulu bir karşılama yapılması için cep telefonu mesajı geldi. niye kendisine geldiğini sorduğumda kısa süre önce tapu işlemleri için gittiğinde numarasını bıraktığını, bu sayede kendisine ulaşılmış olabileceklerini söyledi. lafini bitirmemişti ki sokaktan miting arabası tarzında bir araçtan müzik eşliğinde aynı çağrı yapıldı. çalan müzik ise ünlü "aynı yoldan geçmişiz biz" şarkısıydı.
edit: bunda eksileyecek ne vay anlayabilmiş değilim. yorum yapmadım, kimseyi eleştirmedim. sadece şahit olduğum bir olayı aktardım. herşeye siyah ve beyaz olarak görmeyin.
orkestrasındaki kemancıların nasıl bir kafayla icra ettiğini merak ettiğim ağır müslüm baba şarkısı. bütün tüylerinizi yerinden kaldırması olasıdır. babanın yorumunu söylemeye gerek yok. dinleyin dinlettirin...
unutulan link editi: