nostalji rüzgarlarına kapılınca akla gelen,bir dönemin kal geldisi gibi birşey.herhalde yani anlamında kullanılırdı.herild herhaldenin ingilizce versiyonu oluyor tabii.* (bkz: 80li yıllar)
1960 istanbul doğumlu yazar robert kolejini bitirdikten sonra italya ve amerikada tarih okumuş, harvard universitesinde yakın doğu tarihi masteri yapmıştır. columbia universitesinde mba de yaptıktan sonra 1985 yılında yurda dönerek babasının işlerinin başına geçmiştir.1995 yılında bütün işlerini tasfiye ederek yazarlığa başlamış. iş dünyasından ne kadar tiksindiğini anlatan genç bir işadamına adlı 22.baskısına sahip olduğum eserinden sonra cesaretini bir nebze daha arttırarak şeytanın fısıldadıklarını yazmış,bir fenomen olmayı başarmıştır da... şimdi nerelerdedir, iki atımlık barutu mu vardır artık bizi niye kendinden mahrum etmiştir sorularıyla anılır.
bugün yine düsünemiyeceğin kadar başım belada
köşe başları tutulmuş üstelik yağmur yağmada
iler tutar yanı yok
iler tutar yanı yok
fişlenmişim adım eşgalim bilinmekte
üstelik göğsümde yani tam şuramda
kirli sakalıyla bir eşkiya gezinmekte
başım belada
adamın biri vurulmuş sokakta
cebinde adresim bulunmuş
başım belada
tabancamı unutmuşum helada
nerden baksan tutarsızlık
nerden baksan ahmakça
sevdim inanamayacağın kadar seni esmer kız
kirpiklerimde çırpınan şu tuzlu gözyaşımda
ihanetin adı yok
ihanetin adı yok
neylersin ki çember daralmakta
şimdilik hoşçakal yaban çiçeğim
yasal mermisiyle bir komiser yaklaşmakta... sözlerinden mütevellit ahmet kaya şarkısı.
kimse bugününe bakmamalı,iyi haline güvenmemeli,kötü durumundan dolayı acılara tutunmamalı,umutsuzluğa kapılmamalı,kimsenin hakkı kimsede kalmaz,gün olur devran döner,sözlerinin etkisini birarada barındıran atasözümüz.*
angora yayınevinden çıkan, emre yılmaza ait sanırım 11 baskı yapmış, aforizmalardan oluşan, yinede hiç ama hiç sıkıcı olmayan, okumaktan sıkılınmayan tekrar tekrar okunası, eşe dosta tavsiye edilesi, kitabı sevip hasta olanlarla yola devam edilesi sevmeyenlerle daha az görüşülesi kitap.
argo bir şeyler.
ıvır zıvır işte.
genelde '' bana yanlış kelime konuştun abi ''
''çok yanlış kelime konuşuyon olm sen ''
gibi kullanımları duyulmuştur.
aslen, kelime yapmak tan türemiştir.
her ne kadar komik olsada,
özellikle yüzbin yıllık arkadaşınızın size agır konuşmasından falan sonra,
''bana yanlış kelime konuştu aga, sildim onu orda''
falan demek belki rahatlatıyordur insanı.
argoda,
uyuşturucu kullanan kişilerin, kokain in bir türevi olan taş, yani crack kullanmaya başladığı zaman durum bildirmek için kullanılan bir deyimdir.
zira, taşa başlanmaz, ileriye doğru bir adım değildir atılan.
düşülür.düşülür.düşülür...düşmenin sınırı yok..
varsa da, bu onlardan biridir işte.
istanbul barosuna bağlı bir avukattır kendisi. münevver karabulut cinayeti katil zanlısı cem garipoğlu ve ailesinin avukatlığını üstlenmiştir.
her insanın savunulma hakkı vardır hukukta.doğrudur.
ancak ben olsam cesaret edebilir miydim bu işe..
sanmam..
gerek görmezdim.
baro bu tarz davalara rastgele bir avukat atıyor mu onu da bilmem.
hani belki baroya kayıtlı bir avukat olsam, el mecbur piyangodan bana çıksa..
yok gene sanmıyorum..
zeytinburnu sahilinde, denizde kova yapmakla övünenleri bolca bulunan, piyasanın adamı, ortamın kralı sanrısında bulunan tiplemeler.
Aslında, olay çoktan zeytinburnu semtinden kopmuş,almış başını gitmiştir, bir deyim olarak yerleşmiştir günlük dilimize.
geçmiş senelerde, çok kullanılan bir argo / gençlik dili / concon lugatı her ne ise, bir söylem idi tomasa komas
bana bir şey olmaz, ben her işin durumun altından kalkarım manası içerirdi.
gece gece aklıma gelmiştir nereden geldi ise.
çocukluğunuzu birlikte geçirdiğiniz, oyunlar oynadığınız, habire gülüştüğünüz, kardeşe yakın bir insanla bir sebepten küsüşmek,darılmak, iki yabancı gibi olmak hali.
çok kocaman, çok sevgi dolu, muazzam yüksek titreşimli bir adam..
yazar, öğretmen, terapist, bir. bir.
türkiye'nin dünyanın en özel bölgesi olduğu görüşüne uyarak - spiritüel bilgilerde bu vardır-
gelip buraya yerleşmiş bir insan.
hermes trismegistus un minicik bir levhaya kazılı simya,evren sırlarını içeren tableti.
tercumesi şöyle ki ;
"hiç yalan olmadan doğrudur, kesindir ve çok gerçektir.
aşağıda olan yukarıda olan gibidir, yukarıda olan da aşağıda olan gibidir, ve birlikte tek bir şeyin mucizesini gerçekleştirirler.
ve bütün her şey bir olandan geldiğinden, bir olanın düşüncesinden gelmiştir. böylece her şey bu tek olandan uyum sağlayarak çıktı.
güneş onun babasıdır, ay annesidir. rüzgar onu karnında taşımıştır, toprak beslemiştir.
dünyanın bütün gücünün babası budur. onun gücü eğer toprağa dönerse her şeye yeter.
toprağı ateşten ayıracaksın, sübtil olanı kalın olandan; bu büyük bir maharetle olmalı.
topraktan gökyüzüne çıkacak ve yeniden toprağa inecek , ve yukarıda ve aşağıda olanın gücünü alacak. bununla bütün dünyanın zaferi senin olacak; bunun için bütün karanlık senden uzaklaşacak.
bu bütün kuvvetlerin en kuvvetlisi; çünkü her sübtil şeyi yenecek, her katı şeyin içine girecek.
dünya da böyle yaratıldı.
hayranlık verici biçimler bundan çıktı , bunların ortamı buradadır.
bu yüzden bana üç kere büyük hermes denir, çünkü bütün dünyanın felsefesinin üç bölümü de bana aittir. güneşin yaptıkları hakkındaki söylediklerim böylece bitiyor ve tamamlanıyor. "
Tuğrul Büyükçopur, Yıldız Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden 1995 yılının Ocak ayında mezun olmuştur. Çocukluk çağlarında arkadaşları ve ablasıyla birlikte oyun gibi yaptıkları ilginç ritüeller haricinde, hatırlayabildiği en ciddi spiritüel deneyimlerini üniversite ikinci sınıfta yaşamaya başlamıştır.
Mezun olduktan sonra 1995 yılının Mart ayında Londra'ya gidip 1 yıl yaşayan Tuğrul, Türkiye'ye döndükten sonra 1996 yılından 2005 yılı ekim sonuna kadar bilgi teknolojileri sektörünün değerli firmalarında yönetici pozisyonlarında görev yapmıştır. Son çalıştığı firması Koc.net Haberleşme Teknolojileri A.Ş. den 2005 yılı Ekim ayı sonunda istifa ederek ayrılmıştır.
Aldığı tüm eğitimlerden öğrendiği şifa tekniklerini titreşimsel olarak daha yüksek enerjiler ile bütünleştirerek kendi şifa tekniğini yaratmıştır. Bu kadar şifa tekniği öğrendiğinizde ve enerji sistemlerine uyumlandığınızda, siz arayışta olmasanız bile ihtiyacı olan kişiler sizi bulmaya başlıyor diyen Tuğrul, yıllardır kendi talebi ile gelen kişilere eğitimler vermekte, şifa ve farkındalık terapileri yapmaktadır.
Tuğrul, 2005 yılı Mart ayında bir şifa terapisi sırasında evrenden çok güzel bir hediye aldığını ifade etmektedir. Bu hediye, çakralar arası kurulan dikey bağlantı ile kişinin şifa enerjilerine tamamen açılmasını sağlayan bir tekniktir. Aldığı rehberlik ve inisiyasyon ile çakra düzeninde gerçekleşen değişiklik; kişinin blokajlardan, kalıplardan ve travmatik enerji kalıntılarından çok daha hızlı ve etkin bir şekilde arınmasını sağlamaktadır.
Farkındalık yolunda öncelikle kendi gelişimi için son 5 yıldır bir eğitimden diğerine koşturan Tuğrul, 2005 yılı Ağustos ayında Hindistan'da Oneness Universitide katıldığı 21 günlük eğitimden sonra kendisi için farklı arayışlar olmadığını, bundan sonra amacının insanlara Deeksha vererek yardımcı olmak olduğunu söylemektedir.
geçmişte sanatçılara, alkış eşliğinde söylenen söz, iltifat..'' sen bizi öyle mutlu ettin, sana öyle hayran olduk ki, makamın nur lu mekanlardır, ışığın parlasın, dünyada ve ahirette.. '' anlamları içerir.