insanın iğrenç olmasındandır. (tabi buradaki "erkek" insanın erkeğini işaret ediyorsa.)
insan, türler arasında en iğrenç olanıdır. erkek de kadın da iğrençtir dolayısıyla. ama kadın, daha bayağıdır... daha yüzeysel... faydacı... duygusuz... adi...
hepsi de tek tip insan yaratma sürecinde çocuklara/gençlere gösterilmiş hedef mesleklerden birine mensuptur. konu derindir, hakkında çok konuşulasıdır...
sokak sanatçısı hepsinin amına koyar.
tek olamayacak farktır, her bir fark. yine de tek gibi göstermek için çok genel bakarsak ve bir örnek vermek gerekirse; (birçok yazarın yaptığı gibi
erkek adidir, kadın daha adidir.
"kızlarla tartışmayın, çünkü yendiğinizi anlamalarını sağlayamazsınız." şeklinde düzeltilse daha iyi, daha açık olur, diyebileceğim, aslında yanlış olmayan söz.
dişi, erkeğe kıyasla yüzeyseldir. bencildir... dünyayı kendi hayatından ibaret yaşar veya yaşamaya çalışır. amacı sadece mutlu olmaktır. ona göre; mutluluk, haz, güven/güvenlik hissi veren her şey doğrudur. bu yüzden her olayı, mutluluk derecesine varmış bir aptallıkla değerlendirir ve yenildiğini anlamayacak kadar aptaldır. veya aptallık derecesine varmış bir mutlulukla değerlendirir ve yenilip yenilmediği ile ilgilenmez. tıpkı hayatta olup biten her şeye karşı ilgisiz oluşu gibi. derinlemesine düşünemeyen ya da düşünmekten kaçınan bir yapıda olmanın sonucu olarak analamaz ya da anlamaya çabalamaz. çabalamak, hele ki anlamak, büyük huzursuzluk verir. oysa ne demiştik? dişiler mutluluğa odaklıdır... rahata... huzura...
nietzsche'nin de dediği gibi; "kadınların derin varlıklar olduğunu düşünürüz. neden? çünkü kadında bir temel bulamayız da ondan. kadınlar, yüzey bile değildir."
gerekli değil ama bir örnek daha vermek istedim, birden aklıma düşmesi nedeniyle. okan bayülgen, programlarında, erkek izleyicilerle telefon bağlantısı kurulmayışının nedenini açıklarken, (açıkça söyleyemese de) erkeğin derin düşündüğünü, sıkıcı olduğunu, dişilerin ise yüzeyselliği ile eğlenceli olduğunu söyler.
bakışınızı yönelttiğiniz noktanın haricinde, görüş alanınız dışında kalmayacak kadar uzaklıkta bir noktada olup biteni de görebilirsiniz. bir yerlerde mini etekli bir dişi varsa, erkek de kadın da bunu hemen fark edebilir ancak erkek, önüne geçmesi mümkün olmayan bir bakma isteğiyle dolar. itkisinin etkisiyle bakışlarını, kızın bacaklarına yöneltmek üzere harekete geçer. buraya kadar sorun yok. bacaklar fark edildikten sonra fark edilmesi gereken bir nokta daha var ki; sorun, o noktanın fark edilmemesi: bakmaya teşebbüs etmek. hemen engel olmalı kendine, erkek. mümkün olduğunca erken önüne geçmeli, bakışların bacakları okşaması durumunun. kontrol edebilmeli kendini. bu hal, bir beceriye işaret eder... bir kazanıma...
aslında konuyu "üst insan"a bağlamak bile mümkün fakat konu dağılmamalı.
kaldığım yerden devam edecek olursam; ben böyle yapıyorum. ne zaman bir kadına bakmak üzere olduğumu fark etsem, engellerim kendimi.
sevilmek. çocuktum; uyumak amacıyla yastığa başımı her koyuşumda, gizliden sevdiğim bir kızı aşık ederdim kendime. kocadık ama halen aynı, durum. ne vakit birine kendimi sevdirmek istesem, o vakit yöntemim oluyor, uyumak.
teknelerin içerisinde biriken suyun tahliye edilmesini mümkün kılan küçük, kısa boru. içinde yiv ve set barındıran boru kısım, sabittir. yine yiv ve setlerle sarılı, tıkaç vazifesi gören parça da miçozun 2. parçasıdır.
"firar" da denmekteymiş bu şeye.
jim carrey hayranlarını heyecanlandıran, hakkında; 2013 yılında gösterime gireceği söylentileri dolanan filmin adı. carrey, sokaklarda illüzyon gösterileri yapan birini canlandıracakmış.
komedyenin, bu proje için girdiği kılık pek de etkileyici olmuş, kanımca. bu yeni tarzı, metalci ergenlerin, sanal platformlarda; "ooolüm, cim keri metalci olcakmış yeni filminde... cannibal corpse şarkıları söylicekmiş la!" diye, götünden haber uydurmasına da sebep olmuştur. tabi bu söylentinin yayılmasında, ünlü oyuncunun; "pet detective" adlı filmde, (bar sahnesi)cannibal corpse'un, "hammer smashed face" çalacağı sırada sahneye fırlamasıyla mikrofonu kapıp, böğürmeye başlamasının da payı vardır.
ordu lisesi'nde, kafası her bozulduğunda kürsüye koşan bir müdür vardı ki (adını vermek istemiyorum.) onun görev yaptığı dönemlerde öğrenci olmuş herkesin, çok sık tanık olduğu söylemleri de kapsayacak laflardır.
birkaç tanesi için:
öğrencinin biri, sevdiği kızın adının ve kendi adının ilk harfini, kalp içinde olacak şekilde spor salonunun duvarına yazmış. müdür bu... durur mu?! çıkmış hemen ertesi sabah kürsüye:
-eğer sırada bir yerdeysen, duy diye söylüyorum: ananın adını da yaz... yaz ki anana sövelim.
aynı müdür, öğrencisini, eli cebinde bir halde yanından geçerken görmüş. hemen kürsüde...
-elin cebinde yürüyorsun, saygısız, terbiyesizsin, tamam... onu biliyoruz... artık alıştık... ama be salak! iki elin cebinde yürüme. düşsen kafanı vurcan yere. bana göstereceğin saygıyı geçtim, kafayı vurup daşa, yarcan burdan (eli ile alnına vurarak) kafanı.
şu günlerde, msn'e giren çok sayıda kişinin, giriş yapar yapmaz antivirüs programı tarafından engellendiğini gördüğü sitedir. msn, açılınca "facebooktabtr.msn.com" adresine bağlanmaya çalışıyor gibi görünüyor. fakat erişim, eset tarafından engelleniyor.
çok sayıda sitede, insanlar, bu adresin ne olduğu hakkında bilgi almaya çalışmış ve hepsinin ortak noktası, eset nod32 kullanıyor olmaları. msn ile facebook sitesine bağlanmayı sağlayan bir uygulamanın, eset tarafından virüs olarak algılanması mı söz konusu yoksa zararlı içerikli bir site, nod32 hariç hiçbir antivirüs programınca fark dilemiyor mu, bilinmiyor.
desteklediğim ve en azından; uludağ sözlükte, karmayı umursayan yazarların inci sözlük sözlerini (panpa, napak inanak mı, adam haklı, şunu - bunu yaparak güldüm/boşaldım, ölü taklidi yapın gider vb.) kullanmalarını önlemek adına, bu sözleri içeren girileri, gördüğümde eksileyerek, uludağ sözlük'ü, bu; bok kafalı insan tabirlerinden temizleme yolunda bir şey yapmış olurum.
ayrıca inci'de olup bitenleri, burada açtığı başlık altında paylaştığı resim, alıntı veya başka bir şey ile anlatmaya kalkan yazarları da eksileyeceğim. aynı tepkiyi veren birileri çıksın ya da çıkmasın, beni ilgilendirmez. ben artık inci sözlük denen topluluğun moda hale getirdiği söylemleri uludağ sözlükte görmek istemiyorum.
hemcinslerime sinir olma nedenlerim arasında yer lan laflar olsa da lafı işiten kızın sırıtması ya da kıkırdaması kadar kızdırmaz beni. tanık olduğum iki olaydan bahsedeceğim:
kaldırımda yürüyen ve üniversite öğrencisi oldukları her halinden belli bir grup kızın hizasında mercedes (modelini bilmiyorum ama yeni bişey idi...) otomobili ile duran gencin, yanında oturan ve camdan dışarı sarkan arkadaşı söze girer:
"kızlar! götürelim mi?* isterseniz bir yere uğrar bişeyler içeriz. yürüyüp yorulmayın."
kızların yaptığı bazen birbirlerine bazen de çocuklara bakmak ve gülmek idi. ne bir "hayır" cevabı ne bir terslenme... sırıtarak çocuklara bakmaları ise beni deli etti. araç gitti sonra.
oldukça meyilli idi kızlarımız. kalabalık olmasalardı, mesela "ikiye iki" durumu olsa idi kesin araca binerdi bunların her biri de.
diğer olayın "pislik" tarafı ise liseli bir kız. çocuk, ısrarla muhabbet etmeye çalışıyor ve bir gün bir yerde sohbet için sözleşmeye zorluyor, parkta gördüğü kızı. ama rahatsız edecek şekilde... "eve atayım mı seni" benzeri cümleler kuruyor. vajinasını, bu terbiyesiz erkek gibiler sayesinde yeni keşfetmiş gencimiz ise bir ötedeki bank'a geçiyor, ufluyor, pufluyor ama cevap vermekten de geri kalmıyor. park içinde, çocuk peşinde olduğu halde dolanıyor. parktan gitmek aklına mı gelmiyor?
evet... dişiler böyle işte. benim gibi çirkin, zengin olduğuna dair bir işaret (pahalı giysiler ya da spor araba gibi) taşımayanlara karşı, masum bir soru sormak için yaklaştığımızda, tecavüz edecekmişiz gibi tepki veriyorlar. bkz.(#7985604)
demek ki zenginlik ve/veya yakışıklılık, kızlara laf atabilirliği de beraberinde getiriyor. kabullensin artık dişiler, bu ve benzeri şekilde adice davrandıklarını. hepsi aynı. evet.
dizi izlemeyen, bu nedenle kıyaslama yapamayacağı düşünülen kişilerce bile kötülüğü fark edilebilecek bir dizi vardır ki o da kurtlar vadisi adlı, kalitesiz, ayrıca kötü amaçlara hizmet eden saçmalıktır. filmi izlemeyenlerce bile fark edilebilir durumdaki bu gerçeği, izleyip de fark edemeyenlerin durumunu düşünün artık.
v for vendetta ve joker'i (bkz: batman kara şovalye) izleyip anarşistçilik oynayan çoluk çocuğun da örnek teşkil ettiği insan modelidir. çocuk dediysek, 3-5 yaşında değil... 14-18 yaş arası, çoğunlukla. tabi zeka yaşları ne seviyededir bilinmez.
sorsan; "falanca eyleme kalkışabilir miyiz?" diye, "annem kızıyor, babam izin vermez" gibi cevaplar veriyor. anarşist olduğu kesin ama... çünkü facebook profilinde v for vendetta fotoları var, joker baskılı t-shirt giyiyor, inci sözlük'e yazıyor.
senaryosu, ralf könig ve martin walz tarafından yazılmış (martin walz, aynı zamanda filmin yönetmenidir) 1996 yapımı bir film.
katil prezervatif, türü; komedi, korku, bilim kurgu olsa da erkekler için şüphesiz çok korkunç bir filmdir. aşağıdaki fragmanda tabanca ile ve michael myers bıçağı ile prezervatif kovalayan insan sahneleri de bu gerçeğe değinir nitelikte sahnelerdir. belki şunu diyebilirsiniz;
"minnacık kondom tabancayla mı öldürülürmüş? dişleri de olsa, kanalizasyonda yaşamalarından ötürü enfeksiyon bulaştırma riski büyük de olsa, mazgallardan çıkıp yatak odalarına girseler de kondom öldürmek için tabanca, tüfeğe gerek yok..."
işte o zaman yanılırsınız. kondomun ne ile beslendiğini kestirmek zor değil. düşününce bile içi bir hoş oluyor, erkeğin.
hem de bu film, korunmasız ilişkiyi tercih etmeye zorluyor insanı. gel de kondom kullan şimdi. bunlar daha fazla çocuk yapmamızı isteyen amerikanın oyunu hep... film, alman yapımı olsa bile.