‘falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya
herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
beni bırak göğe bakalım.’
‘gözleri aşka gülen
taze söğüt dalısın
gel bana her gece sen
gönlüme dolmalısın
tatlı gülüş pek yaraşır
gözlerin ömre bedel
ah ne güzel ne güzel
seni sevmek
ah ne güzel ne güzel
sensiz elem bana yar
doğ hadi ömrüme doğ da güneş gibi
aşkımı tazele gel...’
nilipek’ten dinleyeceksiniz. dinlerken sevdiğiniz kucağınızda olacak, onu rahatsız etmeyecek bir sıkılıkta sarılacaksınız, bol bol öpüp koklayacak ve saçlarını okşayacaksınız.
bebeği olmayanlara sesleniyorum, uyuyun! yok düşüncelere-hayallere dalıyorlarmış, sıkıntı giriyormuş, sinir çıkıyormuş, dertleniyorlarmış vs. boş işler bunlar. uyuyun, ileride uyumadığınız vakitler için çok pişman olursunuz.
esnerlen yüz ve göz kaslarının gerilmesinden mütevellit yaşanan durumdur aslında.
ama bence insan çok yorgun ve uykusuz olduğunda daha fazla yaşanıyor, son 6 aydır sürekli esnerken ağlıyorum, yani bence başka bir açıklaması olamaz. (bkz: duygusal tanım) (bkz: anne olduktan sonra ben)
edirne’nin değişmez ilçesi. yani en azından, benim gözlemlediğim kadarıyla 13-14 senedir değişmedi. ki değişmesin de bence.
terminalin arkasındaki pazar yeri çok kötü kokar. onun az ilerisindeki çay bahçesi iyidir, işletmecisi daha da iyidir. köfteci niyazi’den köfte, mustafa’dan yemek yenmeli. sosyalleşme ağı garden ve cazgır arasında gidip gelir, iğrençtir. ha ama bak cazgır’ın dondurması çok iyidir. çarşısı tek bir caddedir, akşam belli saatten sonra aç kalırsınız. (bkz: stokçuluk) bir de myo’da okuyan, şehir dışından gelmiş vasat tipler çoktur. her küçük ilçede olduğu gibi ‘üniversite öğrencileri geldiyse biz de düdükleyelim’ kafasında esnafları çoktur, mesela öğrenci nüfusundan dolayı kiralar ciddi anlamda yüksektir ya da daha doğrusu öğrenciye yüksektir.
tarihi köprüsü asfalttır.
ergene pistir. yaz sıcaklarında daha bir beter kokar.
yaz mevsiminin yaklaşmasıyla gün yüzüne çıkan, sonbahardan sonra geçerliliğini yitiren diyet. hepsi çevre baskısı, sözde modernizmde kabul görmüş ‘güzel beden’ algısına hizmet eden tuzaklar. henüz bu diyetle zayıflayan görülmedi.
Tamam keyifli ve özgür bir günden sonra kendini hapsedilmiş gibi hissetmek iyi bir duygu değildir, kabul ediyorum. Ama bunun çözümü kendini hapsedilmiş gibi hissetmemekte. Çünkü işe pazartesi yerine çarşamba başlayacak olsak, bu defa da ismine çarşamba sendromu denir.
Peki ne yapmak lazım? Haftasonunun güzel enerjisiyle yeni haftaya başlamak. Temiz bir duş, kendini içinde iyi hissettiğin kıyafetler ve sana enerji verecek diğer şeyler.
Ha tabi bir de sevdiğin bir işi yapmak, ki ülkemizde en zoru bu olsa gerek...