insandır.
tanımı girdik.
hay siktireceksiniz komünisti de bilmem ne kızı da. insan odaklı bakın lan biraz olaya.
alayınız ananızdan komünist ya da türbanlı doğdunuz sanki. lan oğlum mezara bile tek giriyorsun şu hayatta başkasının kılığı kıyafeti düşüncesinden sana ne, yüreğine yakınsa yapıştır hiç durma.
şu hayatta evren'in kendisi kadar hiçbir şey heyecanlandırmadı beni. hatta kadınlar bile. oraya dönüp gök yüzüne bakmak istiyorum tekrardan. tekrardan sırlarını anlaya çalışmak...
bir gün geri geleceğim elbet.
zamanı var, bekliyorum sadece. bak ben hep kandırdım seni, çoğu zaman kandırdım. böyle olsun istemezdim demiyorum, bilerek ve isteyerek yaptım her şeyi. ikimiz için, en çok da kendim için.
insan biraz bencil olmalı, bazen sadist olmak kazandırır. aslında bütün suç sen de, sen çektin beni o noktaya, dur diyebilirdin, yanımda başka şekilde olabilirdin, aslında hiçbir şekilde olmaman gerekiyordu ama oldu.
senden de saklıyorum, sakınıyorum kirli bir hakikati. buna rağmen üzgün değilim, çünkü herkes hak ettiği hayatı yaşar.
başını dik tut, becerebilirsen şayet, yüzün varsa...
işte boktan, puan ve zayıf alma ve ya geçme odaklı bir eğitim sistemimin bir kurbanı daha.
gelelim ailelere, eğer ki bu çocuk kendi canına kıydıysa bilsinler ki o ipi evlatlarının boynuna kendileri geçirdiler.
peygamber efendimiz'e bir kutsiyet atfetmediği için ismi ile hitap eden insandır.
bir defa çelişki olan şu ki, adam zaten ateist, bir tanrı algısı yok, bu yokken peygamber efendimiz'e hazret demesi zaten beklenemez.
ayrıca edip yüksel gibi çakma alimler de muhammed diye hitap ediyor, sebebi ise kur'an'ın muhammed diye hitap etmesiymiş, evet kur'an öyle hitap ediyorda sen kimsin?
tabi bu inanmayanları ilgilendiren bir konu değil, hakaret etmedikten sonra adı ile hitap etsin, şahsen benim açımdan sorun yok.
ama aralarında öyle naif insanlar tanıdım ki, inanmıyor ama sırf inanana saygısızlık olmasın diye ''peygamberiniz'' diye telaffuz ediyordu.
tersine çevirdiğimiz de hakaret eden öküzlere bakınca sadece acıyorum.
kısacası ismi ile hitap eden adama bir şey diyemezsin.
ne diyem mahmut mu diyem, mamoş gibi espriler yapanları kendi hallerine bırakmak da en doğrusu, adam sövsen ne olur ki, derisi kalın.
islam tarihinden, o dönemim sosyolojik yapısından, olayların gelişiminden zerre habersiz, sığ ve kıt bir akıl ile, amacı sadece bok atmak olan ama yeri geldiğinde inançlar ya da inançsızlıklar noktasında tam özgürlüğü, karşılıklı saygı esasını savunan ilkesiz bir öküze yarışır biçimde ele alınan, kirli ağzı ile iftira atan, sonra da kalkıp ahlaki yetilerden bahseden bir denyonun, bir döl israfının eline diline hakim olmaksızın, sırf iftira atma, alay konusu etmek amacıyla havlayarak hönkürerek ele aldığı konudur.
uludağ sözlükte her fikir var olmalı, ancak fikirlerin üslubu da olmalı.
tabi bir insan, hatta ne insanı, bu canlı organizma hayvan bile olamayınca böyle bir sonuç çıkıyor ortaya. bence kürtaj yasası bir daha tartışılsın, halen daha aldırılma şansı var bu lümpenin.
avrupa insanının ne kadar götoş olduğunun kanıtı olan sorulardır. londra'da karşılaştığım bir soru; ayrıca londra'ya da öyle aşk tazelemek için değil, bildiğin bok temizlemek için gittim açıklamış olayım, soru şu;
--spoiler--
türkiye'nin hindi anlamına geldiğini biliyor musun?
--spoiler--
turkey hindi anlamına da gelir, aklınca ironi yaptı ingiliz bir buruşuk. tabi alacağı cevabı daha mimiklerini gördüğümde kurgulamaya başladım ve turkey ifadesinin hindi manasına da gelmesinin bir mahsuru olmadığını, bunu argüman edinerek üzerine espri yapılmasının ahlaki olmadığını ve kendisinin bu sorusundan dolayı britain yani ingiltere kelimesinin kafamda bir öküzü çağrıştırmasını gerektirmediğini bunun ingiliz halkına büyük bir saygısızlık olacağını, ülkemizde milli değerlere önem verildiğini ve kendisinin bu ilkesiz tavrının insani; hatta hayvani bile olmadığını savunarak bok temizlemeye devam ettim.
sonra da iki hafta içinde elime konsolosluktan sınır dışı emri geldi.
nasıl ama?
kimseye aldırış etmeden, boktan 2 + oy için bildiğinden şaşmayan yazardır.
ancak sıkıntı şu ki uludağ sözlükte bu biraz zor, ne ateistin ne alevinin ne solcunun ne dindarın başlığına hakaret etmeden aşağılamadan yazdığınız tespitlerden sonra bırakın eksi yemeyi küfür yiyorsunuz, tahammülsüzlük diz boyu.
mezopotamya kökenli ırktır.
bugün kuzey ırak'ta, nil havzasında aramice - kürtçe karışımı beyitlerin bulunduğunu bizzat gördüm, arkeolojik çalışmalarda tabi.
klişeleri sıkan filmlerdir.
yalnız o filmlerde dikkat ettiğim bir konu var ki evler dağınık gibi duruyor, abartısız öyle, mutfak tezgahının üstünda makineler, buzdolabı üzerinde yığınla not, incik cincik eşyalar... ne lan bu, paspal bir hayat yaşıyor herifler.
kremalı çörekle kahve olayına girmiyorum hiç, hele o mısır gevreği yok mu...
meydana getirilmesi tamamıyla mümkün olmayan şey.
parçacık seviyesine indirgenirsek mümkün olabilir zamanda yolculuk etmek, eğer hawking'in solucan deliği dediği şeyler doğru ise.
açmaz üstüne açmaz. ancak filmlere konu olabilir.
cem yılmaz hak kavramı dolayısıyla haklı olsa da, işi sinemaya dökmesi saçma olmuş.ayrıca bir kez de halk konseri gibi bir gösteri yap, elitlere çalışma cem.
kendisinin sanatsal kaygıları var mı, yoksa filmlerini ''koy götüne rahvan gitsin'' mantığıyla mı çekiyor.
siktir et sen sinemanın geleceğini cem usta, koy paranı cebine bak yoluna, o lümpen sanat seviciler gibi olma. sanat ne ki sanat?
tencerede pişmeyen, cüzdana girmeyen sanatın içine sıçayım.