insanda biraz utanma biraz namus olur. neyi amaçladınız kardeşim dün yaptıklarınızla. eğlenmekse biz de eğleniyoruz ama böyle değil. hiç yoktan suçsuz insanların da başı yanacak şimdi.
an itibariyle sirrrkaaaaaannnnnn sirrrrrkaaaannnnnnn, götürdüğün paralarla kendine bir server kur da düşürme bizi dillere diye yazmak istediğim sözlüktür
Bir oğlancı, evine bir oğlan götürdü. Onu baş aşağı edip düzmeye koyuldu. Bu sırada o melun çocuğun belinde bir hançer gördü. Dedi ki: Belindeki ne? Oğlan, "kötü düşünceli biri hakkımda kötü bir düşünceye kapılırsa bununla karnını deşeceğim" diye cevap verdi. Oğlancı, Tanrı'ya hamdolsun dedi, iyi ki ben sana bir hile yapıp kötü bir düşünceye kapılmadım.
not: eksi yağacak muhtemelen biliyorum ama eksilemeden önce bi okuyun be gözüm. mesnevi, 2497-2500. beyitler
--spoiler--
(bkz: tutunamayanlar) her bir satırı...
(bkz: suskunlar) eflatun'un yolculuğu...
(bkz: puslu kıtalar atlası) düşünen bir adamı düşünüyorum. öyleyse o gerçek, ben ise bir düş oluyorum.
(bkz: piç) Hayat seni öyle bir noktaya getirir ki; kendini sevdiklerinle savaşırken, nefret ettiklerinle sevişirken bulursun...
(bkz: kelebek) özgürlük...
(bkz: efrasiyab'ın hikayeleri) eyvah salih benmişim...
(bkz: kinyas ve kayra) benim adım kinyas...
(bkz: hayat gerçeğe perde) akılla delirip, delilikle aklıllananlara...
(bkz: hassas ruhlar terazisi) sen şimdiye ağlamadıkça göz yaşların hep geleceği sulayacak...
(bkz: nun masalları) içinden şiirsiz geçilemeyecek kadar derin gözleri vardı...
galatasaray'da büyük bir mali yapılanma başlattığı bilinmesine rağmen ve transfer sezonu hala bitmemişken neden bu kadar eleştirildiğini anlamadığım başkandır. galatasaraylısı, fenerlisi hiç mi beşiktaş'ın düştüğü durumdan ders almıyor bu memlekette.
bir yanlışı varsa o da gaza gelip 25 haziranda bombaları patlatıyorum demesidir. sözlük vasıtasıyla sana sesleniyorum ünal başkan. yapma. gaza gelme. bırak 30 yaşını aşmış dünya yıldızlarını, kendini bulunmaz hint kumaşı sanan artist topçuları. alabiliyorsan bize evgen konoplyanka'yı getir.
kesinlikle katıldığım öneridir. böyle vergiler mi olur amk. içki yasaklansın onun yerine içki hammaddesi satılmaya başlansın normal vergilerle. her manavda cabernet sauvignon bulabilelim mesela. olmadı limonata satan yerler üzüm şırası da satsınlar. her mahallede imbikleme ve maltlama merkezi olsun. marangozlarda fransız veya amerikan meşesi bulundurma zorunluluğu olsun. her şehirde bu meşelerden yapılan ikinci el fıçıları toplama merkezleri oluşturulsun. viski içmek isteyen kardeşlerimiz kapı kapı dolaşıp, şarap yapılmış meşe fıçısı aramasınlar.
içki satışı yasaklansın ama daha henüz içki yapımında uzmanlaşmamış kişilere maliyet fiyatına, elinde muhtarlıktan fakirlik belgesi olanlara ise bedava vermek serbest olsun. belediye sosyal hizmet olarak çıraklık ve ustalık kursları açsın. her muhtar şarap tadım atölyelerine gönderilsin ve mahallesinde kim yapabiliyor kim yapamıyor fişlesin (fişleme olmadan yapamaz olduk artık ne de olsa).
not: daha yasaklanmadan promosyon başlatıyorum. artı verip mesajla haber verene sözlükte açacağım şarap nasıl yapılır başlığını, açar açmaz haber veriyorum
1- özgürlük ayaklarıyla, başka ülkelerde savaş çıkarmaları, insanları öldürmeleri ve sağ kalanları kendilerine köle yapmaları
2- temelinde bireycilik ve bireylerin özgürlüğü olmasına rağmen, sadece kendilerinin ve işlerine gelen bir zümrenin özgürlüğünün derdinde olmaları
3- seçimleri kendi gerçek iradesi ile olması gerekirken, rüzgarın yönüne göre seçimler yapması
4- "aklın yolu aslında bir değildir, farklı görüşler de olabilir" kavramı düsturu olması gerekirken, faşizan bir yapıyla benim bildiğim doğrudur felsefesini gütmesi
5- ekonomide bağımsız olduklarını düşünür ve savunurken, iki arap şeyhinin sıcak parasını çekme olasılığıyla dağılacağını bilmemesi
6- kar eden kuruluşlarını hiç pahasına başkalarına peşkeş çekmeleri (bkz: telekom)
7- varlık sebebi halkın elindeki paranın, sürekli arttırılan vergilerle haksızca ülkeyi yönetenler tarafından alınıp, artık devletin gücünün sınırlandırılması gerektiği düşüncesiyken, bu düşünceden haberi bile olmayıp, milletin anasını ağlatan vergiler karşısında gıkını çıkarmaması
8- bireylerin güvenliğini tehdit eden unsurlara karşı en başta mücadele vermesi gerekirken, izinsiz dinlemeler, insafsız tutukluluk süreleri, belirli bir kesimin boğazını sıkmak için çıkarılan yasaları yavşakça savunması
9- yasaların egemenliğini korumak için iki araç vardır. birincisi "kuvvetler ayrılığı", ikincisi "yazılı anayasa" kavramı. afedersiniz ikisinin de amına koyması...
özlemesi hikaye, görüşmek istememesi gerçektir. ancak akıllı insandır. özlemedim dese başına gelebilecekleri bilir, bu sebeple "özledim ama..." ile başlayan cümleler kurarak karşı cinse söylenme malzemesi vermemektedir.
az bile söylemiştir. "elif şafak edebiyatın serdar ortac'ı ve kıçımın edebiyatçısıdır" dese daha bir yerinde olacağına inanmaktayım. sen çal çırp, sonra da al ardına esen sufi rüzgarını gözlerdeki perde de. *
öncelikle belirtmek isterim ki aşağıda anlatacağım oğuz atay tamamiyle benim kişisel değerlendirmelerime göre yazılmıştır. katılana da katılmayana da bol şukulu günler dilerim
içinde bulunduğu dönem itibariyle kullandığı dil ve üslup açısından devrimci sıfatını köküne kadar hak eden yazardır. bir kaç eser hariç kendini tekrardan öteye geç(e)meyen türk edebiyatına alışılmışın ötesinde bir anlatım biçimi kazandırmıştır. aynı hikayeyi birden fazla kahramanın gözünden önümüze sermiş, bununla da yetinmeyerek işin içine kendine has karakterlere sahip iç sesleri de katarak 'insan' kavramının yaşadığı çelişkileri, bu çelişkilerin aslında işin özü olduğunu pek bi güzel bünyelerimize zerk etmiştir.
kendini, gerek içinde bulunduğu akademik veya mesleki gerekse kazanılmış veya devralınmış sosyal statüleriyle ayıran, ötekileştiren, farklı hiçbir şey üretmeyip farklıyım diyen, kısacası bir bok olduğunu sanan zümreye tutunamayanlar'ı bırakarak sağlam bir tokat çakmış ve titreyip kendimize gelmemizi sağlamıştır. bence özellikle tutunamayanları da verdiği zeka ürünü giydirmelerle bu zümre okusun ve aslında bir bok olmadığını anlasın demek için yazmıştır. yoksa bu zümre haricinde, allah rızası için bir tane bile noktalama işareti bulunmayan sittin sayfayı, gözleriyle noktasını, virgülü koymadan okuyabilecek bir tane babayiğit tanımıyorum. tanıyan varsa beri gelsin.
yavşak yavşak espriler yapmayıp güldürebilen, herhangi bir aforizma derdinde olmadan ardında sağlam cümleler bırakan, kişinin öz benliğine ultimatom vermeden, adam ol lan demeden iç hesaplaşmasını sağlayabilen hiç bitmeyecek bir yol'dur oğuz atay.
hele bir de aşağıdaki yazısı vardır ki senede bir kere gazetelere tam sayfa ilan verme sendromu başlatmıştır bünyemde. *
--spoiler--
Ey zavallı milletim dinle! Şu anda hepimiz burada seni kurtarmak için toplanmış bulunuyoruz. Çünkü, ey milletim, senin hakkında az gelişmiştir, geri kalmıştır gibi söylentiler dolaşıyor. Ey sevgili milletim! Neden böyle yapıyorsun? Neden az gelişiyorsun? Niçin bizden geri kalıyorsun? Bizler bu kadar çok gelişirken geri kaldığın için hiç utanmıyor musun? Hiç düşünmüyor musun ki, sen neden geri kalıyorsun diye durmadan düşünmek yüzünden, biz de istediğimiz kadar ilerleyemiyoruz. Bu milletin hali ne olacak diye hayatı kendimize zehir ediyoruz. Fakir fukaranın hayatını anlatan zengin yazarlarımıza gece kuluplerinde içtikleri viskileri zehir oluyor. Zengin takımının hayatını gözlerimizin önüne sermeye çalışan meteliksiz yazarlarımız da aslında şu fakir milleti düşündükleri için, küçük meyhanelerinde ağız tadıyla içemiyorlar. Ey şu fakir milletim! aslında seni anlatmıyoruz. Sefil ruhlarımızın korkak karanlığını anlatıyoruz. işte onun için sana yanaşamıyoruz. Senin yanında sığıntı gibi yaşıyoruz. Hiç utanmıyor muyuz? HiÇ UTANMIYORUZ. (Oğuz Atay - Oyunlarla Yaşayanlar)
--spoiler--
üniversite okumak ile sigara içmenin neden aynı karşılaştırmada olduğunu anlayamadığım cibiliyetsizdir. daha haltları bununla sınırlı da değildir bu cibiliyetsizin. bu cibiliyetsiz muhtemelen hem üniversite okuyordur hem sevişiyordur. ayrıca hem üniversite okuyordur hem alkol de kullanıyordur. memleket cibiliyetsizden geçilmiyor azizim. tok karına bisiktirol kullanın günde 3 kere azizim...
bir numarasıyla bugün aynı entry'e aynı anlamda yazdığımı gördüğüm gruptur. bir anda kendimi pek bir entellüktüel hissettim. bunu hemen bugün entel olmak için ne yaptın başlığına yazmalıyım. *
kahvenin mahlas olarak kullanıldığını düşündüğüm durum. nasıl bir kahve ki bu bütün takım uçağa binene kadar vakit geçiyor. ronaldo son çalımını atmış sayın seyirciler.
uzun uzun yazmaya gerek yoktur efendim. bu kişilere sorulduğunda şöyle cevap verirler. "ben bu boku 11 ay içiyorum, e oruç da tutmuyorum, kimi kandırıyorum abi o zaman. kusura bakmayın abi ben sizin gibi değilim, olmadığım bir şekilde yaşamak istemiyorum, bu yaptığınız bana allahı kandırmak gibi geliyor."*