Son derece doğru bir karardır. Gerekçe sadece çocukların dedelerinin mezar taşını okuyamamaları değildir. Osmanlı imparatorluğunu ötekileştirmenin yollarından birinin önünü tıkamaktır. Genç nesil Osmanlı Devletinin 'osmanlıca' diye yapay bir dil konuşulduğunu zannediyor. Böyle bir dilin olmadığı malum. Zira Türkçenin en güzel şiirleri Osmanlı imparatorluğu coğrafyasında yazılmıştır.
Bir başka husus da yeni nesil artık Sait Faik Abasıyanık'ı bile anlamaz oldu. Hiç olmazsa onları anlaması için birkaç kelime öğrenir gençler.
Ayrıca Türkçenin sadece latin alfabesiyle yazılmadığının, diğer alfabeleri kullandığının görülmesi açısından son derece önemlidir bu karar.
Ayrıca Osmanlı Türkçesi bir kültürdür. Osmanlı Türkçesini okuyamayan ve anlamayan 'ben aydınım' diye ortalıkta dolaşmasın.
Yaşadığım şehirde sadece birkaç kelime Türkçe bilen Kürt bir teyzem vardı. Bense tek kelime Kürtçe bilmezdim. Biz onunla çok iyi anlaşırdık ama. Onun birkaç kelime Türkçesi yeterdi bizim anlaşmamıza. Bir de gönül dili. Beni kendi çocuklarından ayırmazdı mesela. Hala ne zaman baba ocağına gitsem beni görmek için hususi gelir. Oğluma bir sarılması var uzaktan gören kendi torununa sarılıyor sanır.
Yani demem o ki aslında biz çok güzel anlaşırız. Anlaşıyoruz da. Aynı ezanla kıyama duruyoruz. Aynı ezanla iftar ediyoruz. Aynı ölünün arkasına ağlıyoruz. Düğünlere ve doğumlara birlikte seviniyoruz. Çocuklarımız aynı kuytularda saklambaç oynuyor ve aynı bisikletlere biniyor. Aynı gülümsemelerle yüreğimiz fetholunuyor.
Ama gel gör ki Türkçe bilmiyor, Kürtçe bilmiyor diye birbirine düşman ediliyor bu millet. işte bu nifak tohumları çocuklarımızdan oyunlarını alıp onlara sadece "körebe" oynatmak istiyor. Yazık ki ne yazık!...
Sabır, belki de insanoğluna verilen nimetlerin ve hasletlerin en büyüğüdür. Susmak, kabullenmek, 'eyvallah' diyebilmektir.
Sabır, yalnızca gündelik hayatta karşımıza çıkan insanlara, olaylara, durumlara tahammül etmek demek değildir. Tevekküldür aynı zamanda. Büyük imtihanları başarma anahtarıdır.
Sabır bir müjdedir de. Çünkü "''Şüphesiz ki Allah, Sabredenlerle Beraberdir (Bakara,153).
Aslında gereklilik değil de sorumluluktur.
Her şeyden önce iyi bir evlat yetiştirmek için iyi bir eşle evli olmak lazım. Bence toplumların terbiyesinin temel noktası annelerdir.
Evladı inancı gereği yetiştirmek başka bir sorumluluktur. Zira dinimize göre bir babanın evlasına bırakacağı en güzel miras güzel ahlaktır.
Evladın boğazından haram lokma geçirmemek, yedirmek, giydirmek, içirmek, okutmak, evlendirmek... Şimdi düşünüyorum da ne çok sorumluluğu varmış bir babanın.
Dikdatörlükle yönetilmeye alışmış olan bir halkın demokrasiye alışması zordur. Zira öyle olmuş ve Mısır halkı ordunun dikdatörlüğüne göz yummuştur. Mursi de hem bunun hem de islam üzerinde oynanan oyunların kurbanı olmuştur maalesef. Adeta Taksim'de başlayan anti demokratik eylem alacağını Tahrir'de almıştır. Sonuç mu! ilerlemek yerine on yıllar kaybedecek olan bir halk ve yine boynu bükük bir islam coğrafyası. Yazık.
Müzayedede Şoray Uzun tarafından alınan arabadır. Cevap Soruda adlı yarışmada bizzat kendisi anlatmıştır. ilk duyduğumda ben de şaşırmamış değildim. Araba şu an ondaymış eğer kafa bulmadıysa.
yıllık ödevlerini ansiklopedilerden yapan nesildir. en azından eğer evde ansiklopedi yoksa insan kütüphaneye gitmek zorunda kalırdı. kitap kokusunu duyardı. o bilgiler uğraş istediği için daha kalıcı olurdu.ama şimdi bilgi tek tıkla önünüzde.