2006 yılında kurulan balkan ve latin müzikleri yapan grup, uzun bir aradan sonra, her zaman olduğu gibi perşembe geceleri yeniden beyoğlunda sahne alıyor. daha fazla bilgi için http://www.facebook.com/groups/123825161055623/# !/event.php?eid=210148092384352 tıklayın.
Yaklaşık 2,5 sene önce kurulan balkan & latin müziği grubu, 2008 eylülünde yenilendi, trombona Fuat Can Başkır, trompete Barış Çanakkale ve bas gitara Yeni Türkü grubundan tanıdığımız Raci Pişmişoğlu'nun gelmesi ile müziğin kalitesi üs seviyelere çıkmıştır.
Grubun kurucularından aynı zamanda isim ve fikir babası olan solisti ve gitaristi Tuna Çokçağlayan ve yine kurucularından davulda Hakan Çetinkaya ve klavyede Ümit içke ile toplam 6 kişilik kadroyu, kısa zaman içerisinde 8 kişiye çıkarma düşünceleri de bulunmaktadır.
bir zamanlar etilerin gözde eğlence mekanı olan maskara bar, şimdi barbaros bulvarında, hemen hemen conrad otelinin karşısında ,7/24 ün 20 metre kadar üzerinde yeni yerini açtı. canlı müzik ise (bkz: romanistlatino) orkestrası tarafından hafta sonları yapılıyor.
istinye tarabya dolmuşlarının istikameti üzerinde atış poligonu mevkiinde bulunan gündüzleri atların eğitildiği, geceleri ise eğlence mekanı olan güzel bir yer. cumartesi geceleri (bkz: romanistlatino) grubu sahne alıyor.
romanistlatino world music company olarak geçen bu harika grubun myspace adresine girip bakmanızı şiddetle tavsiye ederim.
(bkz: http://myspace.com/romanistlatino)
RomanistLatino balkan ve latin müzikleri yapan yeni bir gruptur. Eğlenceye yönelik repertuarı ile dinleyiciler tarafından büyük ilgi görmektedir, daha yeni kurulan bu grup 12 kişiden oluşmaktadır. grubun kurucuları vokalisti * ve davulcusudur. * youtube da videoları mevcuttur.
julie london un söylediği muhteşem bir jazz parçasıdır.
now you say you love me
you cried the whole night through
well you can cry me a river
cry me a river
i cried a river over you ... diye giden bir şarkıdır.
birşeyleri öğrenmek için gidilen dershane ya da kurslardan biraz farklı olsada işi iyi bilen eğitmenlerin para karşılığında seviye 1 den başlayarak seviyesiz bir gidişhata doğru sürükledikleri bir para harcama tercihidir. kendi kendine de öğrenilmesi olası bir durumdur. öğrenilmesi de şart değildir iç güdüsel olarak insan dna sında zaten vardır, demekki yaşanılan ortamla da alakası vardır. (hahaha) yani dünya üzerinde bazı bölgelerde para vermeye bile gerek yoktur.
kolpadan sigara içme ile başlar. arkasından herşeyi çok iyi bilirim havası eser , araba anahtarları gizliden alınıp bilhassa kalkışlara önem verilerek, ileri sürüş teknikleri geliştirilir.arkadaşlarına babasından bizim peder diyerek bahsedilir. geceleri eve biraz daha geç gelinir, bilhassa anne tarafından zılgıt yenir ve bir özüne dönüş, bir kendine geliş başlar. ergenler daha çok okul döneminde sıkı arkadaşlık kurarlar. ergen kızların ve erkeklerin birbirlerine olan ilgisi yoğundur. allah vergisi bir güzellik ya da yakışıklılık durumu yoksa bu ergenlik döneminin bir kısmı çok uzun yıllar atlatılamaz ta ki ilk atlama ve atlatma dönemine girene kadar bu böyle devam eder. ergenler yüzlerinde sivilce taşırlar ama bu sivilcelerin bir süre sonra yüzü terk etmesi, ergenlikten çıkıldığı anlamına gelmez.
alakası yok diyerek savuşturulan bir uzay ve astronomi konusudur. bizim insanımızın (bilim adamlarımız) bu konuda açıklamalar yapması da, ne kadar doğru olabilir ki , dedirtecek kıvamda bir konudur.
cumhuriyet gazetesinin bir yan kuruluşu olan radyo 24, fedanur hadigari amca ve bay hiç in birlikte hazırlayıp sundukları programı , Rtükten gelen bir uyarı yazının karşısında savunamadılar, tırstılar ve işten çıkardılar.
biz bilmediğimiz şeylerden ölmeyen bir toplum olduğumuz için paketin üzerinde yazan şu yazı kimseyi öldürmez.
-sigara dumanında benzen,nitrozamin,formaldehit ve hidrojensiyanitgibi kanser yapıcı maddeler bulunur-
görüldüğü gibi okunduğunda hiçbirşey anlaşılmayan madde isimleri mevcuttur.bunu yazan, toplum sağlığı ile yakından alakalı olduğunu zannettiğimiz kişiler bir de neden bu maddelerin sigaraya konduğunu yazarlarsa çok daha iyi olur.-mesela ;sigarada şu,şu,şu vardır öldürür.
-sebep ;tütün pahalı bu kanserojen maddeler daha ucuz araya kaktırıyoruz napalım oluyo böyle,
-sebep ;ilk bulan koymuş artık gelenek haline gelmiş koymazsan ayıp olur,
-sebep ;yok,
-sebep ;çayla iyi gidiyo valla,
-sebep ;2 kuruş paran varsa ekmeğe tercih ettiğin için sen öl ki; sen de kurtul bizde,
-sebep ;artık eskisi gibi sıcak savaş kalmadı,bunlarla vuruyoruz ülkeleri,
-sebep ;e o kadar reklam yapıyoruz,
-sebep ;kanser ile ilgili tedavide kullanılan ilaçları,cihazları da satıyoruz,bir dünya para kazanıyoruz hatta kazandırıyoruz işte sana asıl sebep,gerçek sebep.
lk olarak Ercan Saatçi'nin güzel bir şarkısını anımsatan, hayıra vesile olan kişiye söylenen bir sözdür. kinayeli anlamlar da içerebilir, buna hemen bir örnek verelim.
-evden kovuldum sayenizde-
bu örnekte; evden kovulmak iyi bir şey olmamasına rağmen sayenizde kelimesi cümle içerisinde geçmektedir.
kinaye doludur. kişinin başına gelen olay kadar kelime de zor durumda bırakılmıştır. sayenizde kelimesinin gerçek yeri; -ev aldım, kurtuldum sayenizde, Allah sizden razı olsun, bu devirde kimse yapmaz vallahi sizin gibi- cümlesidir.
başarılı bir oyuncu,radyocu,medya planlamacı ve müzisyendir.akordiyonu güzel çalar ayrıca sesi de güzeldir.erkek çocuk yapması hala daha beklenmektedir.eğer bir ara çocuğu olduğunu duyarsanız ,şimdiden dünürü tarafından karşılıklı anlaşma sonucu kertilmiştir.dünürü evli olmamakla birlikte evlenmeye niyeti hatta çocuğu bile olmayan bir zaattır.*
narziss ve goldmund adlı kitabında der ki;
bu kitapta,çoçukluktan beri içimde taşıdığım almanya'yı ve almanlık ruhunu bir kez olsun dile getirmek istedim ve onlara duyduğum sevgiyi itiraf etmek istedim,bugün,alman olan her şeyden nefret ediyorum çünkü. hermann hesse 1933
gerisini okuyunca anlıyorsunuz.
gülben ergen ve avrupa yakasının kubilay'ının beyaz şova konuk olduğu bir gecede,beyaz gülben'e büyük bir jest yaptı gülben'in kocası programa geldi.dört tane yaşlı sevimli amcalar da la soledad adlı parçayı çaldılar ve süper yorumladılar ama n'oldu gülben'le mustafa erdoğan bu şarkı eşliğinde dans ettiler ve gülben dansı yarıda kesti adamlar da ibibik gibi kaldılar. onlar * sadece bu dans parçasını çalmak için oraya gelmiş şeker adamlar,sanatçı gülben ergen'in bu hareketini herhalde bir ben anladım bir de ibibik gibi kalan abilerim.ayıptır gülben ergen.
uludağ'ında bir zirvesi var.saatlerce tepeleri aşıp, sarp kayalıklardan sekerek geçip sonra bir anda çıktığımız kadar aşağıya inip gözünün önündeki zirveyi görmemize rağmen bir türlü yaklaşamadığımız gizemli bir yol.komik tarafı da zirveye çok yakın bir yerde, soluk soluğa kalıp şurda bi dinlenelim derken gördüğümüz manzara.insanlar, çoluk çombalak dolmaları, çayları hatta arabaları ile bizim saatlerce yürüdüğümüz, anamızı ağlarken gördüğümüz noktaya gelmişler de ,piknik yapıyor haldelerdi.*
bursa, çekirge doğduğum yer,nerde o eski bursa demeden de geçmek istemiyorum.uludağ yolundan bir bakarsanız anlarsınız,acı tatlı birçok anımızın üstüne çökmüş betonlar bursanın sahibi oldular.
