dostoyevski nin bu kadar samimice kendini aşağılayabildiği için, aslında hayatın formulünü bulmuş iliğine kadar bilen ama bunu uygulamayı reddeden bir adamın hikayesini yazabildiği için ve bir adam hayatta hiçmi dost edinemez dedirttiği için tutunamayanları hatırlatan kısa ama ağır bir roman.
okurken kumarı neredeyse meşru görmeye başlayabileceğiniz bir dostoyevski romanı.her romanında olduğu gibi derin ruhsal tahlillere yer verilmiş. Ayrıca aşk için yapılabilceklere 'uçurumdan atla de atlayayım' deyişi bu romandan gelmiş. bu romanında gerçek hayatıyla bir çok ortak yan bulmak mümkün.kumar ve kumar tutkusu araştırılacaksa bu kitap ilk önce okunmalı.
mehmet ali alabora.ailemizin haşarı polisiydi bir zamanlar.sonrasında hababam sınıfında gördük.tiyatroyu bilemiyorum ama beyaz camda göremiyoruz kendisini.
zeki yakışıklı sevecen radyocu.en derin geyiklerde bile karşısındakine 'Bey'(Faik Bey Ege Bey) diyen ve insanın suratında gülümseme bırakan radyocu. saz arkadaşlarıda bunun gibidir.espriler üst seviyede uçuşurken size sedece dinlemek kalıyor.şu sıralar trt fm de her perşembeyi cumaya bağlayan gecede sabaha kadar saz arkadaşlarıyla birlikte 'manzaralar' diye bir program yapıyorlar.ayrıca salı akşamları yine trt fm'de incir çekirdeğini doldurmayacak sohbetlerle 'suni gündem'i sunuyorlar Faik Oktay ve Ege.
tasvirleri abartılmış, bazı karakterler öz evladı diğerleri de sırf olması gerektiği için kalabalık yapsın diye konulmuş bir roman işte.kurgusunu beğenenler bence çok fazla amerikan filmi izlemiyor.ermeni sorunu konusunda kendisinin de tereddüt yaşadığı gibi bir izlenim uyandıran roman.
ispanyol yazar Alberto Vazquez figueroa'nın müthiş romanı.son zamanlarda çıkmış en güzel çeviri.insan üstü bir güçle sadece kendi halkının geleneklerine karşı geldiler diye bir orduyu peşinde maymuna çeviren Gazal Sayyah'a hayran olmamak imkansız.ama her horoz kendi çöplüğünde öter misali şehre inen tuareg için işler tersine döner.süpriz bir sonla insanın son sayfasını (belki değişir umuduyla) tekrar okumasını sağlayan bir çöl romanı.çevirisi için de inci Kut'u tebrik etmek lazım.
erdal beşikcioğluna hayran olmak için bir sebep daha.ayrıca recep yazıcıoğlu'nun sözde trafik kazası sonucu ölmesinin de aslında komplo olduğu üzerine işlenmiş güzel bir film.ismail hacıoğlu, uğur polat,şebnem dönmez başrollerde.film sizi şaşırtmıyor, olacaklar belli ama hüzünlenmemek,hayata küfretmemek, ve neden iyiler yaşamaz dememek imkansız.ama sabancı suikastının aynı filme konu olması ilginç geldi bana.. filmden aklımda kalan cümleyi kötü adam söylüyor: siz türklerin bir özelliği de çabuk unutmanız...
ilk baskısını okuduğum şu günlerde içimi ürperten kurgusuyla beni hayretler içinde bırakmış roman.bu romanı 30 yaşında yazmış ve ömrü başka roman yazmaya yetmemiş.insan okurken köpeklere hoşt diyesi gelecek kadar kaptırıyor kendini romana.okunması şart bir aşk ve intikam romanı.
Joby Harold'ın hem yazmış hem yönetmiş ve sinemadan soğumaya başlamış benim gönlümde taht kurmuş bir film.orjinal bir fikirden ortaya çıkmış.filmin yarısına gelinceye kadar aşk, meşk derken geçiyo ama sonrası biraz sancılı geçmek bilmiyo.diri diri kalbi değişen o yakışıklı adama bir arkadaşı atıyo kazığı, bir karısı.derken işler yoluna girmeye başlıyo. burda 'ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar' diyorsunuz.'kalk şu masadan da suratlarına tükür' diyorsunuz, ama ekran kararıyo ve film bitiyo...
bir şeyi kafaya koyduysanız vazgeçmemek lazımdır,bu uğurda rezil olunabilir,kılıktan kılığa girilebilir,ama sonunda istediğniz sizin olmuşsa herşeye değmişdir.jude law gene mimikleriyle kendine hayran bırakmıştır.ayrıca birbirinden ilginç aile fertleri hikayeyi daha doğal ve gerçekçi yapmıştır.sonundaki yazı tura muhabbeti insanı biraz gersede izlediğim en iz bırakıcı romantik komedi diyebilirim.
kitabı okumadım ama değişik,değişik olduğu kadar saçma bir film bence.başta bize gösterilen idam sahnesiyle bitmeliydi film.'it burunlu bir piskopatın sonu' der çeker giderdik işimize.sonrası tam bir hayal kırıklığıydı.hele toplu sevişme sahnesi o dakikaya kadar ciddiye aldığım, mantıklı temellere oturtmaya çalıştığım herşeyi yıktı.filmin fantastik olduğuna karar verdim.madem fantastik bir film çekiyordun baştan bize bunu hissettirseydin.beğendiğim tek şey Dustin Hoffman'ın 100 tane parfüm formulü aldığı gün yatağına yattığındaki surat ifadesi.malesef pek uzun sürmedi mutluluğu.
uzun yıllar süren dostluk ilişkileri içinde bu adamın sakat olmadığını nasıl farketmedi bu elemanlar? diye ister istemez manyakça bir soru sorulan ve sonunda 'ilk korku'nun sonunda verdiğiniz tepkileri vermenize sebep olan kült film.filmin sağlaması yapılmalı ve tekrar izlenmelidir.
kill bill filminin en güzel ve iç parçalayan soundtrakt'dir.zampir bu şarkıyı yazarken ne düşünüp bu ezgiler çıkmıştır ortaya merak konusudur.şarkıyı dinleyen herkes başka diyarlara yelken açar.
the lonely shepard adlı parça eşliğinde izlerken insanı adeta uçuran, fantastik sahneleriyle kendinizi dövüş sahnelerinde playstation oynuyormuş gibi kaptırıp sağa sola savurduğunuz,ve tarantino'nun neden uma thurman'dan vazgeçemediğini anlamaya başladığınız film.filmin sonlarında bill'le son duello yapılmadan önce sözlü bir hesaplaşma geçer.ve bill'in bütün bu olanlara yaptığı yorum: 'biraz aşırı tepki vermiş olabilirim'
insanın başını belaya sokabilmesinin bu kadar basit olduğunu bana düşündürten,parayı bulduğu, evine götürdüğü,hatta birkaç kerede başarılı kaçma denemelerinden sonra 'bizim piskopat katilin işi zor olacak'derken nasıl olduğunu bile gösterme zahmetine girilmeden adamı harcayan yönetmen, bence piskopat katilin de zayıf noktasına temas etmeliydi.haa çok klişe mi olurdu? evet.
hayatımın 4 yılında orda bulunmaktan onur duyduğum; büyük, büyük olduğu kadar köklü bir okuldur.merdivenlerinin taşını aşındırmış binlerce genç şu an ülkenin heryerine dağılmış birer eğitim nefheri olmuştur.köy enstitüsünün bıraktığı mirası kalitesinden ödün vermeden devam ettirir.şimdilerde tek bir binadan mezun olan liselileri gördükçe kendimi çok şanslı hissederim.içinde bulunan fırını,yemekhanesi,içini çok merak ettiğim erkekler yatakhanesi,yatmak hiç nasip olmamış reviri,babamın posta çekiyle gönderdiği parayı almak için gittiğim postahanesi,elma bahçeleri,yazın dut yemek için çıkıp formamı yırttığım ağaçları,gecenin bir vakti başımızı bekleyen öğretmeni rahatsız ettiğimiz öğretmenler lokali,içinde sayısız kere maç izlediğim-oynadığım ve beden eğitimi öğretmenimizin 'benim mabedim'dediği kapalı spor salonu,bugün kendine üniversite diyen bir çok okuldan daha modern kütüphanesi,50 yıl önceki öğrencilerinin oluşturduğu şimdi kocaman bir orman olmuş ağaçlıkları,ormanın içinde çoban çeşmeleri bile düşünülmüş tam bir kampus hayatı ve tabiki her biri eğitimde uzman olmuş kadrosuyla benim hayatımı şekillendirmiş, unutulmaz anılar bırakmıştır.
yedi metre atışı yapılıyorsa ortasında durduğu o kale gözünde büyüdükçe büyüdüğü için 'gölü yesemde moralimi bozmayacağım' diye sürekli içinden kendini motive etmeye çalışan sporcu çeşidi.
karşılığında çekinmeden atom bombası atarak milyonlarca insanın ölmesine sebep oldukları halde Pirl Harbour'ı en az 100 değişik filmle beynimize kazıyan Hollywood'lu arkadaşlara nazaran tarihimizle ilgili çok az şey bildiğimize karar verdiğim özel bir film.
dustin hoffman'ın oyunculuğuna bayıldığım filmdir.insan ümit ettikçe yaşar prensibini benimsemiş papillion karakteri fransa ginesindeki iğrenç hapishaneden kaçmak için çabalar.sonunda başarır.izlemesi zor meşakkatli bir filmdir.
dışardan görülmeyen, haritada yer almayan ıssız!!!! bir adada dönen dolapları anlamak için 4.sezonu beklemek zorunda olduğumuz dizi.aklımdaki soru işaretlerini yanıtlamak şöyle dursun her bölümde bir tane daha eklenen neüdüğü belirsiz show.
elini defalarca yıkamak çok alt seviyelerindeki belirtileridir bence.bu adamlar hayata başka pencereden bakarlar.saplantıları hayat felsefelerini etkilemiştir.kendilerini bazen hep bir kaybeden olarak gören tipleri intihara meyillidir.ama intihar mektubunda bir tek imla hatası göremezsiniz.
ingilizce öğretmenlerinin okurken en çok başını ağrıtan ama mezun olup göreve başlayınca işine en çok yarayan beceriler.basit bir örnekle; ders içinde şarkının sözlerini yaz,şarkıyı dinle,içindeki yapıları öğren,şarkı yada şarkıcı hakkında kısa bir konuşma yap.bence multiple intelligence la büyük alakası vardır.