bugün

betimleme kraliçesi elif şafak'ın ermeni sorununu işleyen son romanı. yaşanıp yaşanmadığı hala belirgin olmayan ermeni soykırımın ne olduğunu değil, şu an nasıl algılandığı, hafızalarda nasıl bir yer ettiğini anlatan, okunası roman.
köklerim var ama hiç bir yere bağlı değilim diyen elif şafakın son romanı.
birbirinden habersiz iki kişi.
(bkz: hakan günday)
elif şafak'ın son romanı. kapağında ikiye ayrılmış ve içinden taneleri dökülen bir nar resmi bulunur. Yazar, bu resmin doğurganlığı, çoğalmayı temsil ettiğini söyler.
kapak resmi ve adıyla irkiltici ve biraz itici roman...
ancak hakkındaki övgüler nazara alındığında...
bu rahatsız edici öğelerden kapağını bir an önce çevirerek kurtulabileceğimiz kitap.
kafası berrak, dünyaya tek pencereden bakmayan, mümkünse dışardan da bakabilen bir yönetmenin elinde harika bir film olabilecek romandır. benim tercihim, fatih akın veyahut ferzan özpetek. sinemaya gayet yakışacağını düşündüğüm gayet leziz bir romandır.
cocugu olan adam aynı zamanda bu adamın babası yok boylece hem baba hem pıç ikisi bi arada yani.
çok fazla yabancı kelimeye yer verilen , karakterleri eksik betimleyen anlamsız Elif Şafak kitabı.
ingilizce yazilmis sonradan turkceye cevrilmistir.ing.ismi the bastard of istanbul
son yıllarda yazılmış en iyi türk romanlarından biri elif şafak hanımefendi öyle iyi kurgulamış ki hikayeyi son 100 sayfayı su gibi okutmuştur bizlere

---spolier---

asyanın babasını tahmin etmek zor değildi fakat olayların nasıl geliştiğini okumak son derece merak uyandırıcıydı.

---spolier---
rezil ötesi bir isme sahip roman.sirf satmak için,prim yapmak için,dikkat çekmek için,ilgi toplamak için koyulmuş bir isimdir.bu romani almak gibi gaflete düşenlerde aşağılık sermayenin figüranı rolüne bürünmüş demektir.
(bkz: ermenistan dan yazar satın almak)
konu ve olay seçimi anlamında başarı ve akıcılık yakalamış ama kurgusal anlamda çok çıplak, teğelleri dışarda kalmış elif şafak romanı. kitap bölümlerini isimlendirmesi bakımından milan kundera'yı anımsatması ve kitapta da sık sık kundera ya gönderme yapması oldukça etkileyici bir ayrıntıydı.
büyük ihtimalle elif şafak ı zengin etmiş roman.
"elif şafak kendi ailesinden mi yola çıktı acaba?" gibi cümlelerle saldırılan kitap.
Romanlardaki diyalogların dahi iddianamelere konu edilebildiğini, romanlarda dahi tek doğrunun ifade edilmesinin beklendiğini, dolayısıyla ülkemizde ifade özgürlüğünün başlangıç seviyesinde dahi bulunmadığını açık açık gözümüzün önüne gelmesini sağlayan romandır kendisi.
Bu arada kurgusu, anlatımı da mükemmele yakındır.
karadeniz gazetesi köşe yazarı osman diyadin'in roman hakkında yazdığı yazısı;

Ülkemizde tartışma gündemini meşgul etmeye devam eden, Türklüğü alenen aşağılamaktan dolayı yargılanan ve beraat eden Elif Şafak gündemdeki yerini koruyor.
Peki, AB'nin, hükümetin, içimizdeki sözde aydınların ve yazarların ceza almaması için uğraş verdiği bu sözde yazar "Baba ve Piç" adlı romanında neler söylemişti?
Romanı okuduğunuz zaman tepki göstermemek mümkün değil!
Okuyun da Elif Şafak'a kimlerin sahip çıktığını görün!
Türk milletine ve atalarına karşı küstahça sözler kullanan sözde yazarın kitabından iddianameye taşınan bölümlere bir bakın Alah aşkına...
63. sayfa:
"Bütün akrabalarını 1915'te kasap Türklerin ellerinde
kaybetmiş soykırımzede bir sülalenin torunuyum. Köklerime ihanet etmeyi öğrenip, soykırımı inkar etmek üzere yetiştirildim."
65. sayfanın 4. paragrafı:
"sen kalk gel Orta Asya'dan, dal dosdoğru Anadolu'nun bağrına, sonra bir bakmışsın her yerdeler! Orada yerleşik olan milyonlarca Ermeni'ye ne oldu peki? Asimile edildiler!
Eridiler! Yetim bırakıldılar! Sürüldüler! Mal mülklerinden oldular!""
130. sayfanın 7. paragrafında:
"... Sıradan Türklerle ne konuşacaksın? Eğitim görmüşleri bile ya milliyetçi ya cahil. Sıradan insanlar tarihi gerçekleri kabul eder mi sence? Sizi KATLiAMDAN geçirip sürdüğümüz, sonra da bütün bunları inkar ettiğimiz için özür dileriz mi diyecekler sanıyorsun?"
170. sayfanın 1.paragrafı:
"... Ayaş'ta sağ kalan olmamış. Çankırı'ya götürülenler de peyderpey öldürülmüşler. Sopalarla, balta saplarıyla dövülmüşler."
171. sayfanın 6. paragrafı:
?...bazıları açlıktan ölmüş, bazıları da öldürülmüş.?
172. sayfanın 3. ve 7. paragrafı:
"Türkler yapmış, dedi Armanuş, söylediklerinin ucunun nereye vardığına dikkat etmeden...."
"...Türklerdi 1915'te bunları Ermenilere yapanlar."
185. sayfanın 10. ve 186. sayfanın 1. paragrafı:
"... 1909 Adana katliamlarından ya da 1915 tehcirinden... Bunlar sana bir şey hatırlattı mı? Ermeni soykırımı diye bir şey duymadın mı? Hiç..."
192. sayfanın 1.paragrafı:
".... toprağımızdan kovulduk, eşyalarımızdan olduk, hayvan muamelesi gördük, koyun gibi kesildik. Doğru düzgün haysiyetli bir ölüm bile esirgendi bizden..."
238. sayfanın 3. paragrafı:
"...Erkek bırakmıyorlar ortada. Silah arama bahanesiyle Ermenilerin evlerine girip, sonra da yağmalıyorlar."
Evet sevgili okurlarım, bu sözler fikir özgürlüğü olabilir mi?
Bu alçakça sözler "Ne var yani?" denilerek geçiştirilmek istenebilir mi?
Bir Ermeni'den çok, sözde Ermeni soykırımına böylesine destek veren bu yazarı savunanlar acaba hangi kimliği taşıyorlar?
Benim ülkemin insanları Fransa'da, isviçre'de benim atalarımı savunurken "Türkler Ermeni soykırımı yapmamıştır" sözlerine yargı yolu gösterilip tehdit edilirken, benim ülkemde üstelik Türk kimliği taşıyan küstah bir sözde yazarın böylesine Türklüğü alenen aşağılaması, soykırımcı göstermesine karşılık ülkemi yönetenler de dahil medyanın büyük bir kesiminin fikir özgürlüğü altında bu küstah kadına sahip çıkmasını şiddetle kınıyorum.
Oldu olacak Elif Şafak'a bir de "Cibilliyetsiz nasıl olunur?" diye bir roman yazdırsınlar!
Bir düşünün, bu ülkenin başbakanına hakaret edenlere başbakan tarafından açılan davalarla tazminat cezaları verilirken, bu ülkenin milletine, atalarına küstahça saldıran, aşağılayanlara yine onlar tarafından "AB kızmasın" diye fikir özgürlüğü adı altında sahip çıkılmak istenmesi bu milletin şanlı tarihine ihanet değil mi?
Beraat kararının ardından iki gün geçmeden o küstah kadının, bir italyan gazetesine demeç verip, kendisine tepki gösteren Türk milletini küçük bir azınlık olarak gösterip "Küçük bir grubun linç kültürü" değerlendirmesi yaparken kitabını da "Ermenilerin acısını paylaştım" diye küstahça savunma cesaretini kendinde bulması devletimize meydan okumak değil mi?
Madem bu ülkeyi yönetenler Elif Şafak'ın sözlerinden kitaptaki alçakça ifadelerinden rahatsız değiller, o zaman çıksınlar bu kadına AB mutlu olsun diye birde Devlet Üstün Hizmet Madalyası versinler!
Bu durumdan AB'den kocaman bir "AFERiN" daha alırız!
Ayıptır beyler..
Günahtır, yazıktır.
Bu vatan, bu bayrak, bu millet için canlarını seve seve veren atalarımızın kemiklerini sızlatmaya kimin hakkı var?
Bakın, bugün kim Türk düşmanlığı yapıyorsa, kim Türk'e silah sıkıyorsa, kim Türkiye Cumhuriyetini içeriden parçalamak istiyorsa onların velinimeti hiç kuşkusuz Avrupa Birliği ve onun içimizdeki taşeronları oluyor.
Vatanseverlerin; bayrağını, milletini, askerini sevenlerin fikir özgürlüğü hakkı olmuyor da vatansızların, ihanet odaklarının, ülkeyi parçalamak isteyen sözde yazar ve aydınların, bu millete, bu cumhuriyete, bu ülkenin ordusuna küfür edenlerin fikir özgürlüğü hakkı oluyor.
Türkiye'yeye Elif Şafak'ı desteklemek adına gelip, mahkemesini izleyen, "301. maddeyi toptan kaldırın" diye talimat veren AB Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Kretchmer'in üstüne üstlük aynı anda Türk Silahlı Kuvvetlerimize "Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerini koruyup kollama görevini kendinde nasıl görüyor.Sivil otorite şart" diyerek küstahca saldırmasını bile içine sindiren ülke benim ülkem olamaz!
Bu küstahlara haddini bildirmeyi sivil otorite yapmazsa, millet adına çıkar Türk Silahlı Kuvvetleri yapar!
Yapacaktır da...
Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri milletin kendisi!
Peki, Elif Şafak davasından rahatsız olanlar, o küstah kadını arayıp geçmiş olsun diyenler kimler?
Net bir şekilde ortaya koyalım, bugün Türk mileti AB'nin kriterleri adı altında linç edilmek isteniyor!
Çünkü, meydan AB ve ABD'nin kontrolünde, Soros gibi vakıfların desteklediği işbirlikçi kurum ve kuruluşların elinde.
Soruyorum:
Şu AB sürecinde hakaret edilmedik milli ve manevi hangi kimliğimiz kaldı?
Peygamberimize dahi dil uzatan onlar. Atatürk'e hakaret eden yine onlar. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne saldırıp Genelkurmay Başkanımız Büyükanıt'ın önünü kesmeye çalışanlar da yine onlar...
Milliyetçi ve ulusalcıları vatan haini gibi göstermeye çalışan, Azınlık hakları adı altında Türk milletini parçalama uğraşı veren, Ruhban Okulu'nun açılması için mücadele verende onlar..
Soruyorum bu vatanın sahibi kim?
Onlar mı yoksa Türk milleti mi?

http://www.karadenizgazete.com.tr/kose.php?id=7703
ermeni soykırım geyiği uzerinden reklamını yapmayı amaçlayıp bunu başaramayanlardan bir eser.
I hurt myself today. to see if ı feel. if there's the pain. only thing that's real! (bkz: serbest çağrışım)
elif şafak'ın mahkemelik olmasına sebep olan son kitabı. türkiye'de bazı şeylerin hala ne kadar yanlış yorumlandıgının ve sistemdeki eksikliklerin kanıtıdır. gerçekle kurguyu hala birbirinden ayıramayan bir zihniyetin var olduğunu, bir romancının kitabında oluşturdugu karakterlerden dolayı vatan haini olarak nitelendirebilecegini anlamamıza yol açmıştır. kitapta sadece ermeniler degil türk aileleri ve onların yaşantıları, görüşleride anlatılmıştır. baba ve piç, romanı roman olarak görmemiz için iyi bir ders olmalıdır.
--spoiler--
kitabın yarısına gelmeden sonunu tahmin ediyorsunuz ki bence bu romancılık açısından kötü.
öte yandan yazarın kurduğu atmosfer çok başarılı, şişko amerikalı hatunu tasvir edişi müthişti. esasında konu da (tüm tepkilere rağmen) orjinal.
bence öyle dava açılacak bir hali de yok, ama youtube'u kapatmış bi hukuk sisteminden beklenir elbette.
lakin olaya ermeni-türk şeklinde bakmadan a ırkı-b ırkı şeklinde baktığımda rahatsız olduğumu farkettim. ırklar çok ön planda, o kadar çok ermeni lafı geçiyor ki başım döndü. karakterlerden biri marketten cigara alıcak olsa "yüzündeki o ermeni tebessümü ile sigarayı istedi" dermiş yazar gibime geliyor. yani beni rahatsız eden ne soykırım iddiası, ne türk karakterin ensest olayı. beni rahatsız eden kitapta ırklardan çok söz edilişi. ha dünyada ırkçılık yok mu? var, türkiye de yok mu? var. lakin ırkçılar bile ırkları bu kadar uzun uzun süzmüyorlar gibime geliyor. ha şimdi bir yandan da elif şafak acaba ırklardan çok bahsederek ırkçılığı ironik olarak eleştirmiş diyecek oluyorum ama ona da aklım yatmıyor pek.
--spoiler--
tesadüfler zincirinin bu kadarı mı olur dedirten, mübalağa üzerine mübalağayla süslenmiş kitap. tavsiye edilesi değil, aksine taraflı bir dille yazılmış kurgu saçmalıklarıyla dolu elif şafak şaheseri.
baba'nın da piç'in de belli olduğu romandır.
kapaktaki narın hem doğurganlığı hem de ohannes ile konuşan birinin* ohannes'e osmanlı'dan bahsederken "eğer içindekiler dağılırsa bir daha toplamak mümkün olmaz" dediği, yani narın osmanlı'yı, nar tanelerinin de azınlıkları temsil ettiği okunası kitap.