tartışmasız matrix'tir. sinema tarihi açısından bulunduğu dönemin çok fazla ilerisinde olduğu kadar izleyici bilinci çekildiği döneme kıyasla çok geridedir.
Aylardır neden gazete okumadığımı anlamama neden olan haber. internet ortamında bile okumak gelmiyor içimden. Ara sıra burada denk gelip midem bulanıyor. Bu kadar işkembeden sallama habercilik olmaz. Bu kadar soyut kavramlarla habercilik yapılmaz. Amerika'da allahın siktir ettiği bir eyalette sözde birileri türkiye'de babasının ismi dışında hiçbir stratejik önemi olmayan birine suikast düzenleneceğine inanan bu kadar kitle varken bu ülkeden Bi sik olmayacağına inanabilirsiniz. Cemaat ülkeyi karıştırmak istiyormuş. Sümeyye Erdoğan öldürüldü diye karışacak ülke yerin dibine batsın. Böyle hayali bir olay olsa bile ülke karışsın karışmasın cemaatin eline ne geçecek amk medya bu kadar satılmış iken.
filme uyarlanışı ne yazık ki başarılı olmayan roman. yüzüklerin efendisi serisi kadar özenilmediği çok bariz. hele hele serinin en can alıcı son bölümü olan harry potter ve voldemort'un nihai kapışmasında film ile kitabın alakası bile yok. kitapta anlatılan düello çok başka ve çok daha güzel.
mesut yılmaz'ın avrupa birliği üyeliği hayali ile idam cezasının kaldırılmasına diretmesi sonucu hayatta kalmayı başaran terörist lideri. bizim toplum biraz balık hafızalıdır. aslında biraz değil ya neyse. idam hükmünün uygulanmayışı ile zamanla insanlara apo'nun insanlık suçları unutturulup bir güzel yedirildi. bir noktadan sonra öyle bir imaj oluşturuldu ki apo'nun bir sözüyle eylemleri sonlandıran pkk, bir sözüyle harekete geçer bir noktaya geldi. şimdi hdpliler çözüm sürecinde apo'nun da masada olmasını istiyor. tamam peki. masaya apo'yu oturtalım. o zaman masanın diğer tarafına da zamanında kürtlere işkence etmiş, sabıkalı eski ordu mensubu veya jitemci birini oturtalım. oldu mu ? olmadı. peki bunu hdpliler bilmiyor mu ? gayet iyi biliyor. amaç ne ? amaç kürt sorunun çözülmesi veya çözülmesi değil. kendi siyasi iradelerini kaybetmemek için asla uzlaşma konusu olmayacak talepleri direterek aslında ne kürtlerin ne de türklerin umurlarında olmadığını bariz bir şekilde gösteriyorlar. peki halk bunu görmüyor mu ? işte dedik ya balık hafıza diye. görüyor ama idrak edemiyor. kandil'e yapılan anlamsız ziyaretler de bunun bir parçası. ne yazık ki halkımız çabaların gerçekliğini veya sahteliğini idrak edemiyor. haberlerde bozuk plak gibi görürüz hdp'nin "apo'nun şartlarının iyileştirilmesi lazım" demeçlerini. idam cezası kaldırılarak zaten şartları yeteri kadar iyileşti. bundan ötesi sizin çözüm değil çözümsüzlükten beslenmeniz.
Çok göreceli bir kavram. Tsk 50 yıldır gündelik siyasetin içinden çıkamadığı için hiyerarşisi hiç güven vermiyor. Bu bir ordu için çok tehlikeli.
Bunun haricinde teknik konuları kıyaslamak isterdim ama çok üşendim. Kıbrıs harekatından önce vuku bulan johnson mektubu krizi sonrası vurulan neşteri biraz interneti kurcalayarak bulabilirsiniz. Bunun dışında bu tarz sığ tartışmaların çıkış noktası insanların savaş envanteri ile eğitim envanterini aynı zannetmesi.
Herkesin bir dönem yaşaması gereken his. Duygular keskinleşir, karşınızdakilerin niyetleri daha iyi anlaşılır, sözlerin arkasındaki manalar daha belirgin görülmeye başlanır. Tabi herşeyde olduğu gibi bunun da fazlası zarar.
orgeneral irfan özaydınlı ile ilgili kararname, en sonunda geri alındı. silahlı kuvvetler tarihinde belki de ilk kez, bir orgeneral siyasi nedenlerle kuvvet komutanlığı* kapısından döndürülmüştür. bunun ağır sonuçlarını hep birlikte izleyeceğiz. bu olayın nedenlerini ararken isterseniz beş yıl gerilere gidelim.
kadir mısırlıoğlu adlı bir sağcı, istanbul'da, milli türk talebe birliği salonunda sağcı gençler için yaptığı konuşmada, atatürk için şu sözleri kullanmıştır: - siz gençsizin, kitle saadetini düşünerek konuşuyorum. siz emir ve komutayı elinize aldığınız gün, kuvveti sevk ve idare ettiğiniz gün... dün islama mugayir hareketlerin emrinde kullanılan mehmetçik, sizin emrinizi ifa eder. paşa olmasına rağmen, mustafa kemal paşanın ölüsünü muhakeme edebilir aynı mehmetçik, hiç şüpheniz olmasın... devir 12 mart devridir. devrin, asker-sivil yöneticileri, atatürkçülük maskesiyle, devlet yönetmektedirler. bu konuşma hakkında istanbul sıkıyönetim komutanlığı askeri savcılığı bir kovuşturma açar. askeri savcılık, bu atatürk düşmanının konuşmasında suç bulamayarak "kovuşturmaya yer olmadığı kararı" verir. o tarihte istanbul sıkıyönetim komutanı kimdir? orgeneral faik türün. kadir mısırlıoğlu'nun bu konuşması çoğaltılarak bütün anadolu'da dağılır. atatürk'e açıkça küfreden mısırlıoğlu'nun konuşmaları anadolu'da kahvelerde ses bantlarından dinlenir. - mehmetçik atatürk'ün ölüsünü yargılayacaktır. orgeneral türün'ün yönettiği istanbul sıkıyönetiminden kovuşturmaya yer olmadığı kararı alan kadir mısıroğlu, elini kolunu sallayarak, anadolu'yu dolaşmaya başlar.
bu konuşma eskişehir sıkıyönetim komutanlığının dikkatini çeker. eskişehir sıkıyönetim komutanlığı askeri savcılığı kadir mısıroğlu hakkında dava açar. o tarihte eskişehir sıkıyönetim komutanı kimdir? korgeneral irfan özaydınlı ... eskişehir sıkıyönetim komutanlığı askeri mahkemesi, kadir mısırlıoğlu'nu, 23 mart 1973 gün ve 1973/2 esas, 1973/5 sayılı kararı ile dört yıl hapis cezasına çarptırılır. mahkeme üyeleri, başkan albay vahdet gürol, duruşma yargıcı hakim albay cemil arıcan, üye hakim binbaşı kerim günay'dır. kadir mısıroğlu'nun avukatı, askeri yargıtaya başvurur. kimdir kadir mısıroğlu'nun avukatı? sakarya barosu avukatlarından ismail müftüoğlu bugünkü demirel hükümetinin adalet bakanı ... karar, askeri yargıtay 3'üncü dairesince incelenir. üçüncü daire, 22 ağustos 1973 gün ve 1973/157 ve 1973/193 karar sayısı ile kadir mısıroğlu hakkındaki mahkumiyet kararını onaylar.
mısırlıoğlu, son af yasasıyla cezaevinden çıkar. atatürk'ün ölüsünü bile yargılama isteyen sağcı hakkında dava açmayan istanbul sıkıyönetiminin komunatı türün, atatürkçülük adına solu ezmiş, işkence evleri kurmuş sonunda da, ap listelerinden aday olmuş, bir de umumi mağazalar yönetim kuruluna oturtulmuştur. atatürkçülükleri de budur işte. görün, anlayın. orgeneral özaydınlı, atatürk'ün ölüsüne bile dil uzatmaktan çekinmeyen mısıroğlu'nu, orgeneral türün'ün korucu kanatları altından çıkartıp mahkeme önüne getirmiştir. belki de suçu da budur özaydınlı'nın... özaydınlı kararnamesi, silahlı kuvvetler içine iktidar eliyle sokulan günlük politikanın en somut ve en acı örneğidir. demirel bu tutumu ile sadece özaydınlı'nın yasal hakkını elinden almıyor, silahlı kuvvetlerin saygınlığını da yerle bir ediyor. korgeneral cemal madanoğlu'nu tutuklayan, tümgeneral celil gürkan'ı işkence masasına yatırıp orgeneral faik türün, koramiral cemal süer ve tuğgeneral ali elverdi'ye ödüller dağıtan bu düzen, orgeneral özaydınlı'ya komutanlık kapılarını kapıyorsa "cephecilik" demirel'in eliyle silahlı kuvvetler içine de yerleştirilmek isteniyor demektir. bu cephe, bir gün gelecek, bu uğursuz cepheyi kuranların başına yıkılacaktır ...
40 senedir uşaklık yaptığın yetmedi mi mısıroğlu ? seni allah affetse toprak affeder mi ? sen değil senin feriştahın gelse atatürk'ün yargılayamaz. sen atatürk'ün ayağının altındaki paspas bile olamazsın. demirel senin de yatacak yerin yok. anasını belledin bu ülkenin. ne yolsuzluğun bitti ne de kirli oyunların. allahından bul emi. nefret ediyorum bu ülkeden. uğur mumcu gibi aydınları öldürüp mısıroğlu gibi tipleri tv lere çıkartan şerefsizler soyunuz sopunuz kurusun alayınızın
tarihin en büyük askeri çıkarması. olası bir çıkarmayı sahilde durdurmak isteyen rommel ile çıkarmaya izin verip zırhlı birlikler ile ikmal yollarını keserek karşı bir taarruz ile yenmek isteyen diğer komutanlar arasındaki görüş ayrılığı yüzünden almanlar için yaklaşan sonu hızlandırmıştır. aslında iki fikir de oldukça iyidir ama hitler, iki tarafın da görüşlerini kısmen kabul ederek almanların saçma sapan bir şekilde mevzilenmesine sebep olmuş, ihtiyattaki birlikler çıkarma bölgesine çok uzakta kalmış ve müttefikler sahile iyice yerleştikten sonra onları ordan atmak artık mucizelere kalmıştır.
türkiye'dir. eğer dış politikada çıkar siyaseti değil de mezhep siyaseti yaparsanız tüm ülkeler size düşman olur. ülkeye 1 gr. hayrı olmayanlara sırf iktidardakilerle aynı mezhebi veya ideolojiyi paylaştığı için yanaşırsanız ve tam tersinde olanlara da sırtınızı dönerseniz, yaşadıkları teröre destek verirseniz dost ülke bulamazsınız.
neymiş mısır'da askeri darbe olmuş. suriye'de diktatör varmış. sanki başa geldikleri günden beri sabah akşam ziyaret ettikleri afrika'da demokrasi manifestosu yayınlıyorlar.
herhangi bir kriter belirlemeden hangi dizi en iyi demek zor olacaktır. aktif diziler dahil midir değil midir, roman uyarlaması olup olmaması önemli midir değil midir veya adam akıllı final yapıp yapmaması etken midir değil midir değil midir vs.
the x files benim en sevdiğim dizi ama maalesef son sezonu çok berbattı. son sezonu kesip atacak olsak en iyi dizi o derdim. game of thrones desem, roman uyarlaması özgün değil diyenler çıkabilir. aktif dizileri katmıyorum çünkü en baba dizi olmaya aday sherlock hala devam ediyor (her ne kadar sonraki sezonu 2017'de çekilecek haberleri çıksa da).
aşağı yukarı the sopranos hariç ne kadar kült dizi varsa hepsini izledim. sopranos'u değerlendirme dışı bırakacak olursam bana göre en iyi dizi the wire dır. temposu zaman zaman ağırdır ama dizi komple bir puzzle olup 5. sezon son bölümünde puzzle'ın son parçası takılmıştır. bana göre çekilmiş en gerçekçi dizi olup diziye danışmanlık yapan söz konusu eyaletten 4 polis bu dizi yüzünden teşkilattan kovulmuştur. ama dediğim gibi çok göreceli bir konu.
filmlerde romantik bir eylem gibi gözüken hareketi yapan adamdır. ülkemizde "napıyorsun, çeker misin elini" gibi bir dönüş alması muhtemeldir. bence avuçlamaya geçmeden önce biraz daha beklemekte fayda var.
içinde atatürk'ün de bulunduğu onlarca kişi yazılabilir. tabi ki gönlümüzde, zihnimizde atatürk 1. sıradadır. askeri ve politik dehası o dönemin şartları içinde muazzamdır. politik dehasına kurucu meclisin ilk anayasasında yer alan "kurtuluş mücadelesi sonucunda padişaha hak ettiği konum verilecektir" maddesi örnek gösterilebilir.
atatürk'ü bir kenara koyarsak, tarihe meraklı şahsıma en ilginç gelen 2 komutan vardır. biri yavuz sultan selim, diğeri de erwin rommel'dir ki bu isimler de zaten benden önceki entrylerde yazılmıştır. yavuz hiperaktif kişiliğini askeri dehası ile birleştirerek ölümüne kadar padişahlıkta kaldığı 10 sene boyunca devletin sınırlarını 1.5 kat arttırmış, hazineyi kapısı kapatılamayacak kadar doldurmuştur. rommel ise kendisinden sayıca üstün olan, sürekli kendisinden kat kat fazla piyade ve zırhlı araç ikmali alan ingilizleri afrika'da kahire'ye kadar kovalamış, olağanüstü savaş tekniklerini literatüre kazandırmıştır.
"Çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlaki gelişimine zarar verdiği gerekçesiyle, oy çokluğu ile uyarı cezası verildi."
bu diyalogdan sonra programı izleyen ne kadar çocuk ve genç varsa zihinleri bulandı, depresyona girdi, fiziksel olarak ta ... ne bilim işte kendi kendilerini yaraladılar felan. aklıma birşey gelmedi tanrı denince nasıl fiziksel olarak bir zarara uğramış olabilirler diye.
rtük gibi ne taraftan sularsan o tarafa doğru eğilen bir saksı kurumdan şaşırılmayacak karar. belki de bürokrasi içerisinde kadrolaşmaya en açık kurum. demirel döneminden günümüze kadar hep öyle oldu.
yersiz kıskançlıktır. ekşisözlük'te para kaygısı içerik kaygısının önüne geçmiştir.
eskiden de özgür, demokratik bir ortam yoktu ekşisözlük'te. ama yönetim en azından tutarlıydı. şimdi ise hal hatır ile bir başlıkta bir kurum ve/veya sahibi ile ilgili tüm yorumları içeriğine bakmaksızın silebiliyorlar. bazen de tepkileri görünce geri yüklüyorlar felan. trollere kol kanat geriyorlar. çünkü troller sayesinde yazarlar kışkırtılıp paylaşım sayısı arttırılıyor. böylelikle reklam gelirleri yükseliyor. 18-19 tane gg'si olan troller sözlükte barınabilirken aylardır sabit olmak üzere 5 gg'si 3000'den fazla entrysi olan benim gibi yazarlar bir açıklama yapmaksızın aniden uçurulabiliyor. bazi iktidar yanlısı provokatör aktroller 3 kere uçurulmasına rağmen hesapları geri diriltilebiliyor.
benim için önemli olan bilgi edinme ihtiyacımı gidermek. başlıklara yorum yapma hevesim körelmişti. 1 haftadır da entry girmiyordum. 2 gün önce bir tane entrymin imla hatasını düzelteyim dedim o esnada hesabım engellendi. o yüzden kıyaslamalara çok fazla takılmayın, kendinizi tek bir yerde konumlandırmayın.
kahvaltıda sabah gelen gazeteyi ilk kendisi okuması. köşe bucak her satırını okuduktan sonra bize vermesi. benim için gazı kaçmış kola gibi olurdu her zaman. kahvaltı da çoktan bitmiş olurdu. gazete dediğim de sabah gazetesi. çocuk aklım olmasa uzattığı zaman al senin olsun derdim.
zamanında arkadaşlarla beraber sabahlara kadar oynadığımız oyun. yine bir gün bir arkadaşımla sabahı deviriyoruz. italya ligi'ni açtık. o roma'yı aldı ben juventus'u. o ligde dolu dizgin gidiyor, bense ligde orta sıralardayım ama kupayı kovalıyorum. neyse yarı finalde birbirimizle eşleştik. fikstüre baktık. lig senin kupa benim diyerek şikede anlaştık. ben lig maçında buna yattım, 2-1 yenildim. o ise kupada yattı. yattı yatmasına da yenemiyorum herifi. adam kaleciyi bile ileri attı yok. 5-2 yendi beni. içimde patladı. 1 hafta taşağını geçti benle.
mesut yılmaz'ın avrupa birliği üyeliği hayali ile idam cezasının kaldırılmasına diretmesi sonucu hayatta kalmayı başaran terörist lideri. bizim toplum biraz balık hafızalıdır. aslında biraz değil ya neyse. idam hükmünün uygulanmayışı ile zamanla insanlara apo'nun insanlık suçları unutturulup bir güzel yedirildi. bir noktadan sonra öyle bir imaj oluşturuldu ki apo'nun bir sözüyle eylemleri sonlandıran pkk, bir sözüyle harekete geçer bir noktaya geldi. şimdi hdpliler çözüm sürecinde apo'nun da masada olmasını istiyor. tamam peki. masaya apo'yu oturtalım. o zaman masanın diğer tarafına da zamanında kürtlere işkence etmiş, sabıkalı eski ordu mensubu veya jitemci birini oturtalım. oldu mu ? olmadı. peki bunu hdpliler bilmiyor mu ? gayet iyi biliyor. amaç ne ? amaç kürt sorunun çözülmesi veya çözülmesi değil. kendi siyasi iradelerini kaybetmemek için asla uzlaşma konusu olmayacak talepleri direterek aslında ne kürtlerin ne de türklerin umurlarında olmadığını bariz bir şekilde gösteriyorlar. peki halk bunu görmüyor mu ? işte dedik ya balık hafıza diye. görüyor ama idrak edemiyor. kandil'e yapılan anlamsız ziyaretler de bunun bir parçası. ne yazık ki halkımız çabaların gerçekliğini veya sahteliğini idrak edemiyor. haberlerde bozuk plak gibi görürüz hdp'nin "apo'nun şartlarının iyileştirilmesi lazım" demeçlerini. idam cezası kaldırılarak zaten şartları yeteri kadar iyileşti. bundan ötesi sizin çözüm değil çözümsüzlükten beslenmeniz
1 milyon değil sadece 6 tanesi dünyayı yok etmeye yetecek olan olay. uzmanlara göre 6 atom bombası dünyayı saran manyetik kalkanı ortadan kaldırmaya yetecektir.
seriyi özetlemek gerekirse insan zekasının duygusal içeriğinden dolayı tutarsızlıklar barındırdığı bu sebeple yapay zeka ile olan mücadelesinde yapay zekanın galip geleceği teorisi, yapay zekanın da kendi içinde tutarsızlıklar barındırabileceği gerçeğiyle (ajan smith programı) çürütülmüş olmasıdır (veya kurgulanmış olması). birinci filmden haz edip te serinin diğer filmlerinden hayal kırıklığına uğrayanlar, insan zekasının her zaman galip geleceğini beklemesidir. öyle olmamış, iki zeka türü uzlaşmıştır çünkü neo ne insan ne de makinedir yaptığı seçim savaşı bitirmeye yöneliktir taraf olmak değil.