hergün yediğimiz yiyecektir. fırından aldığımız sıcak ekmeğin üzerine üçgen peyniri yayarız, daha sonra afiyetle yeriz. toplam 1 tl gitmektedir ve adamı doyurmaktadır. sabah kahvaltı saatinden akşama kadar idare edebilirsiniz...
akp'nin türkiye'yi bölme planı, abd'nin türkiye'yi bölme planı, uzaylıların türkiye'yi bölme planı, cinlerin türkiye'yi bölme planı' vampirlerin türkiye'yi bölme planı diye akıp gider...
bırakın bu saçmalıkları arkadaş! kimsenin türkiye'yi bölmekle ilgili bir sorunu yok. zaten amerika istediği zaman türkiye'ye girer, istediği zaman da çıkar. artık eskisi gibi sömürü sistemi yok. isteyen ülke istediği ülkeyi belli politikalarla sömürüyor. türkiye bir karakoldur. amerika neden karakolunu bölmeye çalışsın? bu saçmadır... ortada sistemle çelişki barındıran kürt unsuru vardır. onların amacı herkesin eşit olduğu ekolojik, sosyalist, demokratik bir temele dayalı bir dünya yaratmaktır. kimse ile savaşma ve kimseyi öldürme gibi sadist anlayışları da yoktur. onun için bırakın bu saçma andavalca senaryoları!..
türkiye bölünmüyor arkadaş. türkiye'yi bir tutan bizzat kürt unsurudur. eğer yanlış bir milliyetçi anlayışı benimsemiş olsalardı, güneydoğu şuanki kuzey ırak'a dönerdi.
biz barış, kardeşlik diyoruz!
siz faşist, vurdumduymaz, rahat kişilikler de savaş diyorsunuz!..
barışın ısrarla engellenmesi sonucu o askerlerin, daha doğrusu o masum insanların katili bizzat sistemdir. biraz akıllı düşünün. bu geri mantıklarla hiçbir yere varamazsınız!..
barış gelsin!..
biji bratiya gelan!..(yaşasın halkların kardeşliği) biji aşiti!..(yaşasın barış)
sistemin sizi kullanmasına izin vemeyin!..
sağduyulu olup çözüm yönünde atımların atılmasına destek verin!..
daha da kan dökülmesini mi istiyorsunuz? eğer istiyorsanız o askerlerin katili sizlersiniz!..
biyoiktidar yöntemiyle gençliği bitiren, yanlış düşünen gençliğin düşündüklerinin onlara mutlak doğru olduğunu çeşitli evrelerle empoze ettiren sistemin bir oyunu olarak, gençlik günümüz türkiye'sinde kendini tanımaz bir duruma düşürülmüştür; saçmalık derecesindeki düşünceleri içselleştirerek insani erdemlerini yitirir konuma getirilmiştir. yaptıklarının tümü kendilerinin değil bizzat sistemin varlığını sağlamaktadır; hatta kendilerini yok eden bir hal almakta ve almaya da devam etmektedir.
kimilerinin milliyetçilik yapması, kimilerinin tarkancı olması, kimilerinin cimbomlu olması, kimilerinin ise sözde devrimcilik adına bir çelik çomak oyununa soyunması bu durumun acı örnekleridir. sistemin aygıtı olan devlet; gerek okullarda, gerek askerde, gerek cezaevlerinde ve buna benzer bütün fabrikalarda sistemin istediği insanı yaratmaktadır. sistemin düşünceleri onların düşüncesi, devlet ise bizzat kendileri olmaktadır. acı olan bunun farkındalığının ısrarla engellenmesidir. bireylerin bu durumun farkına varması çeşitli yöntemlerle engellenmektedir. gençlik çocukluktan itibaren bilinçaltına pompalanan tabulaşmış bireyci yaşam kültürünü kapitalizmin mikro kosmozu olarak sürdürmektedir. kapitalizm bizzat kendileri olmaktadır.
görülen bir gerçektir. birçok örneği ile karşılaşıyorum; tıpkı ben de olduğu gibi onlarda olan değişimi büyük bir sevinçle karşılıyorum ve istemeden mutlu oluyorum. felsefeye olan ilginin artması, çok yönlü düşünce yeteneğinin gelişmesi, mantıka verilenoönem bu gerçekliği su yüzüne çıkarıyor. türkiye'liler yeni bir aydınlanma çağı yaratabilirler mi diyorum ve buna olan inancım kuvvetleniyor. ilk aydınlanma çağı feodalizmi tasfiye etmişti. artık yenisi kapitalizmi bitirecektir.
sanırım bunun merkezi türkiye olacak...
türkiye'de son günlerde meydana gelen sapkınca hareketlerin bu biyoiktidar saçmalığından meydana geldiği bir gerçektir. sistem istediğini başarmaya devam ediyor.
en çok hakedenlerin 1 mayıs'ı kutlamasıdır. neden mi? türkiye'de en ağır iş koşullarında çalışan, ezilmişliği hayatının tüm noktalarında yaşayan kürt halkının temsilcileri olan bdp'lilerin bir mayıs'ı kutlaması, hem disk'ten hem de kesk'ten daha haklı bir kutlamadır. asıl saçma olan chp'nin 1 mayıs'ı kutlamasıdır. bazıları pkk'liler 1 mayıs'ı kutlayacakmış, şöyleymiş böyleymiş diye hakarette bulunabilirler. ama 1 mayıs'ın evrensel bir gün olduğu ve onu kutlaması gerekenlerin de bizzat ezilmişler olduğu bir gerçektir. bu nedenle saçma sapan, kendinizi aşan eleştirilerde bulunmayın.
isimden dolayı oluşmuş bir yanılgı olabilir; ancak size şunu söyleyebilirim: tkp komunist değildir. bireylerin birbirleri ile etkileşimleri sonucu duygusal orgazm yarattıkları garip, çelişkili oratama sahip bir örgütlenmedir. sadece konuşurlar; pratik olarak komunizmin zerresini hayatlarına yansıtmazlar. sevgilileriyle tkp'ye gidip orada müzik dinleyip meşrubat içerler, akşama kadar konuşurlar, akşam olunca da görüşürüz deyip birbirlerinden ayrılırlar. tüm gençlikleri böyle akıp gider; yetişkin olduklarında ise bir numaralı liberal kesilirler, burjuvazinin en adi insanlarına dönüşürler. bir gerçektir bu. aralarında burjuva olamamış bir kaç tanesi ise arada tkp'ye uğrayıp orayı süzerler, sigara içerler, çay içerler sonra çekip evlerine giderler. 1 mayıs geldiği zaman slogan atarlar ve tekrar bir duygusal orgazm yaşarlar. sizce bunlar komunist midir? nayır...
komunist adamın yaşam standartları halkın standartlarından asla üstün olamaz!..
yarın 1 mayıs... işçilerin, emekçilerin, köylülerin ezilmeye devam ettiği gün... ne kadar acıdır; yüzyıllardır asıl yüceltilecek, dünyayı vareden işçilerin ezilmesi. insanın içi içini yiyor. bir tarafta saaatlerce ağır şekilde çalışıp karşılığını alamayan işçiler, diğer tarafta hiç çaba göstermeden servetlerin ve rahatlığın sahibi olan burjuvalar. bu durum insana normal geliyor ama öyle değil. ortada mantıktan eser yok. insanlık burjuvazinin stratejik oyunları karşısında bu durumu doğalmış gibi görmektedir. burjvaların şu anki konumları da bizzat köylünün, işçinin mücadelesi ile kazanılmıştır. fransız devrimi bize bu gerçekliğin en can alıcı noktalarını gösteriyor. tüm insanlığın beynine olmayacak bireyci, pragmatist ideolojileri bizzat kendi eğitim unsurlarıyla aşılayan burjuvazi, rahatlığını ta 1700'lerden beri sürdürmektedir.
yok mudur bu durumu farketip atılgan bir tavırla kendini ortaya koyan? elbet vardır... şimdi mezardadılar kendileri. evet, halk için kendini feda edenler bir zamanlar terörist olarak anılmışlardı; şimdi ise birer kahraman olarak anılıyorlar.
yarın 1 mayıs... işçilerin, emekçilerin, köylülerin ezilmeye devam ettiği gün... ne kadar acıdır; yüzyıllardır asıl yüceltilecek, dünyayı vareden işçilerin ezilmesi. insanın içi içini yiyor. bir tarafta saaatlerce ağır şekilde çalışıp karşılığını alamayan işçiler, diğer tara hiç çaba göstermeden servetlerin ve rahatlığın sahibi olan burjuvalar. bu durum insana normal geliyor ama öyle değil. ortada mantıktan eser yok. insanlık burjuvazinin stratejik oyunları karşısında bu durumu doğalmış gibi görmektedir. burjvaların şu anki konumları da bizzat köylünün, işçinin mücadelesi ile kazanılmıştır. fransız devrimi bize bu gerçekliğin en can alıcı noktalarını gösteriyor. tüm insanlığın beynine olmayacak bireyci, pragmatist ideolojileri bizzat kendi eğitim unsurlarıyla aşılayan burjuvazi, rahatlığını ta 1700'lerden beri sürdürmektedir.
sistem kendince, burjuvazi açısından gayet mantıklı emeğe dayalı bir düğün pastası oluşturmuş durumda. ne kadar az çalışırsan hayat standartın o kadar yükseliyor. tarlada 12 saat çalışan birisinin aldığı para, okulda öğretmenlik yapan birinden kat kat daha aşağıdadır.
yok mudur bu durumu farketip atılgan bir tavırla kendini ortaya koyan? elbet vardır... şimdi mezardadılar kendileri. evet, halk için kendini feda edenler bir zamanlar terörist olarak anılmışlardı; şimdi ise birer kahraman olarak anılıyorlar.
demokratik yurtsever gençlik öğrencilerine dalaşan aciz tkp'lilerdir.
anlamak zor efendim. tkp neyine güvenmiş olabilir? aslında açıklama getirmek hiç de zor değildir. tkp'nin ne bok olduğu ortadadır. bir politika olarak bakabilirler buna. oportunist(fırsatçı) bir parti olarak tkp, hem ideolojik bir revizyonime gitmiş, hem de çıkarları doğrultusunda her boku yemiştir. bir anlaşmanın ürünü de olabilir ama başkalarına bulaşsalardı daha iyi olurdu. türkiye'de örgütlülüğü bini aşmayan bu parazitler kendilerince bir bok yemeye kalkmışlar. tkp ömrü hayatı boyunca ülkücülerle bile dalaşmamıştır. nerden geliyor bu gerçek sosyalist kürt gençlerine dalaşmak? aman diyeyim tkp!..
komunizmi kirlerten, aciz, devrim adına hiçbir şey yapmamış, sırf duygusal orgazmı güvenli bir şekilde yaşamak için gençler bu partiye takılırlar. hiçbir boka yaramayan acizlerin, faşistlerin partisidir.
atatürk'ün mal varlığı google ile bir tık uzağınızdadır. ulusal kurtuşluş mücadellerinde öncü kadro her zaman burjuvadır. önder kadroların burjuva olması ileriki süreçlerde işçiyi sömüren bir düzen yaratır. ama gelin görün ki oturtulan fetişist eğitim sistemi bizi zombileştirmekten ileri gitmiyor.
atatürk'ün milli kurtuluş mücadelesinde öncü olarak yerini alması, milli burjuva devrimini kısmen yapması onun burjuva olduğunu ortaya koyan; onu geçelim mal varlığında ve yaşam tarzında bir kez daha ortaya çıkan, onu geçelim ülkeyi kurtarmak için mücadele veren büyük oranda köylüyü cüzzi olarak da işçi kısmını yüceltecek bir işlemde bulunmaması onun burjuva olduğunu ortaya koymaktadır.
atatürk halkını düşünmüş olsaydı-kendi elinde değil- sovyetleri yüzüstü bırakarak avrupalıların peşine takılmazdı. siz sanıyor musunuz biz kurtuluş savaşını tam olarak kazandık? hayır... kapitalistler sovyetlere karşı karakol olarak, atatürk'ün eliyle türkiye'yi şekillendirdi. olan köylüye, işçiye oldu. gariban halkımız canını ortaya koydu ama değişen hiçbir şey olmadı. hali hazırda bizzat atatürk destekçilerinin büyük bölümü burjuvadır.
dünya'da birbirine düşman iki yapı vardır: işçi ve burjuva...
edit: atatürk'ün mal varlığı google ile bir tık uzağınızdadır. ulusal kurtuşluş mücadellerinde öncü kadro her zaman burjuvadır. önder kadroların burjuva olması ileriki süreçlerde işçiyi sömüren bir düzen yaratır. ama gelin görün ki oturtulan fetişist eğitim sistemi bizi zombileştirmekten ileri gitmiyor.
garip, bir o kadar saçma, saçmalıktan öte karmaşık durum, karmaşık durumdan da öte uzay boşluğu kadar boş bir katılımdır.
chp ve bir mayıs... yan yana kullanılmasında bir kusur işlenmişse öncelikle tüm devrim şehitlerinden, işçi, emekçi kesimlerden özür diliyorum. ne kadar uç iki kavram: işçi ve chp. hangi mantığa hizmet ettiği bilinmeyen bu pratiğin emekçiler tarafından sakince karşılanması gariptir. nereden buluyorlar bu cesareti?
-efenim, biz chp olarak 1 mayıs'a katılıyoruz; bizler devrimci ve işçileri düşünen bir partiyiz. şimdi amerika'ya karşı mücadele vermekteyiz.
-siktirin lan!..
chp'nin hangi bokun laciverdi olduğu bellidir. bir mayıs'a yakışmayan bir partidir. darbecilerin şakşakçısı, emekçilerin katillerinin bir numaralı destekçisidir. utanmadan bir de bir mayıs'a katılıyorlar.
birçok sözlükte örnekleri bulunsa da, uludağ sözlüğün eline su dökebilecek sözlük yoktur sanırım. nietzsche adlı değerli filozofumuzun da öngördüğü bu gerçekler toplumlarda her daim varlığını sürdürür. kapitalist ve gerici toplumların baş karakteridir ''aşağılık psikolojisi''. sonuçta bir tane insan olur ve bütün insanlar onun etrafında
dönerler. o etrafında dönülen adam değerli filozofumuza göre diğerlerinden üstündür. çünkü kendi benliğini, yüksek karakterini, güçlülüğünü her daim muhafaza etmiş bu şahsiyetler her toplumda bulunurlar. sözlük aleminde de bunun örnekleri sayılmayacak kadar çoktur. bir kaç yazar üzerinde dönen sözlükte kendilerini ifade edemeyenler, dar kafa kalanlar başka sözlük yazarlarının kuyruğuna takılarak kendilerinin toplumdaki aşağılık karakterini sözlüğe yansıtırlar. sözlükteki konumları bir anlamda toplumdaki gerçek karakterleridir.
anlamanızı ummuyorum... benim üstüne basa basa dillendirdiğim, kendinizin farkına varmanızdır. bu toplumsal bir sorundur. bu sorunun çözümü hem bireysel olarak, hem de toplumsal olarak fayda sağlar.
günlerdir takip ediyorum şu et muvzusunu. 7 yaşındaki bir çocuğun ortaya koyacağı düşünceler bile bu sorunu çözer; ama nedense bizim iktidar kadrosu ısrarla çözmüyor. nedeni nedir diye çeşitli düşüncelere kapıldım. kendimce, ''kesin eti dışarıdan ithal edecekler'' dedim. tahmin ettiğim çıktı, ve et dışarıdan ithal edilecek diye kamuoyuna bilgilendirmeler yapıldı.
efenim biz bulgara gittik beğenmedik, efenim biz romanya'ya gittik beğenmedik, efenim güney amerika da çok zor; eh, o zaman tek çare emperyalistlerde, değil mi? tabiki de öyle ve öyle de oldu. bir şeyi merak ediyorum: çeşitli saçma politikalarla hayvancılığı bitiren değerli iktidarımız acaba bu projeyi daha önceden mi planladı? anasını alıp gitmesini söylediği çifçimize olan sözünü mü yerine getirmeye çalışıyor? doğruluk payı çok yüksek...
peki, bizim çiftçiye ne olacak?
-sülaleni de al git!..
silahla çözüm olmayacağı gerçeğini gün yüzüne çıkaran durumdur. 30 yıldır silahla çözüm aranıyor ancak bir gerileme yok sürekli bir ilerleme var. yani silahla çözüm olmaz. çözümün tek yolu diyalogdur.
diri diri toprağa gömülen kızın ahı sorulduğu zaman,
güneş batıdan doğduğu zaman,
tüm hayvanlar bir araya toplatıldığı zaman,
dağlar yürütüldüğü zaman,
yıldızlar döküldüğü zaman,
denizler kaynatıldığı zaman,
güneşin ışığı söndüğü zaman...
bir de cehenneme gidildiği zaman iktidar olabilme konusunda bir ihtimalden söz edilebiliriz.
diri diri toprağa gömülen kızın ahı sorulduğu zaman,
güneş batıdan doğduğu zaman,
tüm hayvanlar bir araya toplatıldığı zaman,
dağlar yürütüldüğü zaman,
yıldızlar döküldüğü zaman,
denizler kaynatıldığı zaman,
güneşin ışığı söndüğü zaman... bunlar gerçekleşirse iktidar olabilme ihtimali üzerinde durulabilir.