hayatıma etkisi olmuş nadir yönetmenlerden, belki de tek yönetmen.
les triplettes de belleville trt'de yayınlanıyordu, yıl 2004-2005 babama bir önceki gün onunla işe gitmek için söz vermiştim, haftalardır tv izlemek için erteliyordum, bu sefer onunla geleceğimi söylemiştim ve evet o gün televizyonda bu vardı. o zamanlar küçüktüm tabii babam beni kaldırdı, üzerini giyinirken tv'yi erkenden açtım ve bir de baktım ki les triplettes de belleville ama ne bileyim hayatımın filmi olacağını, filmin adına bakmadım. hayatımda izlediğim en güzel şeydi. babam hadi çıkalım dedi, sözümü bozmamak için bir gözüm tv'de üstümü giyindim ama sonunu getiremedim.
eve döndüğümde ilk işim filmi internetten araştırmak oldu ama filmle ilgili bildiğim tek şey yaşlı bir bisikletçi olduğuydu (yaşlı değilmiş sonradan öğrendim, ona geleceğiz) bu keyword'lerle araştırmamı yaptım ama o da ne hiçbir şey yok.
yıllarca ara ara bu filmi aradım, filmin en fazla 10 dakikasını izlemişim filmle ilgili tek bildiğim şeyler; denize açılan yaşlı kadın, yaşlı bisikletçi, yaşlı kadının bisikletli kocası, köpek. bu kadar, sadece bunlarla bu filmi yıllarca aradım. yıllarca, aşağı yukarı 8-9 yıl sonra budum bu filmi google üzerinden, 9 yıl boyunca sordum, soruşturdum, google'dan aradım ve evet en sonunda 2013 yılında teknoloji yeterince gelişmişti aklımda kalan kırıntıyla bu filmi bana buldurmuştu.
en iyi nasıl anlatırım bilmiyorum ama bu filmi en az 7 yıl bekledim ben, izlediğimde hayatımda yaşayabileceğim en güzel duyguları yaşadım, hayatım boyunca böyle bir şey yaşamadım, ve yaşayacağımı da düşünmüyorum, bunları yazarken bile duygularım taşıyor içimden bi hüzünleniyorum, bi gülümsüyorum. yok böyle bir duygu. çocukluğumun kırıntısını üniversite öğrencisiyken tamamladım.
filmi izlediğimde bisikletçinin yaşlı olmayı bir kenara bırakın, kocası sandığım kadının torunu olduğunu fark ettim. izlediğimde o adamın bisiklete tutkusu olan fakir bir adam olduğunu fark ettim. film onu bulduğum andaki tokadından sonra yıllarca filmle ilgili hiçbir şey bilmediğimi de gösterdi. hakkında hiçbir şey bilmediğim bu filmi izlemek için en az 7 yıl harcamışım. hakkında daha çok şey öğrenmek istediğim bu filmi araştırdım ve kayıp balık nemo ile aynı yıl çıktığını öğrendim, kendimden nefret ettim çünkü nemo'yu sinemada izlemiştim, bu filmin oscar'a aday olduğunu ama oscar'ı nemo'nun aldığını öğrendim ve kahroldum çünkü bu filmi daha çok sevmiştim. hala oscar'a saygı duymuyorum.
edit: dayanamadım, bu adam ben onun filmini ararken bi film daha çekmiş, illusionist. hayatımda izlediğim en güzel şey bu oldu, iyi ki bu flmi ben onu bulduğum zamanlarda çekmiş. hayatımda izlediğim en güzel iki şey bu adam ait. hayatıma dokunduğun için teşekkür ederim sylvain
edit2: şimdi baktım da hayatımda izlediğim en güzel şey için de 3 yıl beklemişim, l'illusioniste 2010 yılında çıkmış. bu iki filmi de en az 6'şar kere izlemişimdir. şimdi karar verdim birini izleyeceğim.
zamanı geri almak hiçbir şeyi değiştirmezdi, bizi biz yapan hatalarımız, kaybettiklerimiz bizimle dururdu gene, belki çevrendeki kişiler değişirdi ama sen aynı kalırdın.
beslenmek, barınmak, boşaltım yapmak mıdır temel ihtiyaçlar?
insanın en temel ihtiyacı her zaman keşfetmek olmuştur, dünyada yaşayan tüm memeliler merak ederler. evinde kedi, köpek besleyen bilir, sürekli bakarlar bir yerlere merak ederler, koklarlar. insandan farkları keşfedemezler. bizi insan yapan şey bizim tek ihtiyacımızdır.
yazı belki de insanlığın en büyük icadıdır, çünkü her keşfettiğimiz şeyi bir sonraki nesle aktarabiliyoruz ve zamanla bazı şeyleri sezgisel olarak bilir hale geliyoruz. insanı insan yapan şey acıkması, ölmesi, uyuması değildir, onu ayıran nokta azmi, hırsıdır.
hırslı ya da açgözlü olmayı aşağılamayın, insanı yapan şey odur. daha çok şey bilme hırsı. burada bilmem ne sevişme başlıklarının aralarında güzel bilgiler var, oralara baktığınızda insan olduğunuzu hissedersiniz.
vw'nin türkiye'de satılmasına tamamen karşıyım, hepimiz elimizdeki vW'yi anahtarı içinde bir şekilde 4'lüleri yanık bir şekilde kapılarımız önüne bırakmalıyız.
maltepe, feyzullah mahallesi'nde bunu yapan arkadaşlar mesajlarınızı bekliyorum, hepimiz birlik olalım, vw'yi bitirelim...
izlemeye bir türlü doyamadım, hiçbir zaman sıkmadı beni. Karakterlerin hepsinin kendine has bir karizmasının olması animeyi daha bir izlenebilir kılıyor. ayrıca çok da komedi unsuru barındırır. Her şey tadında ama ana hikaye biraz eksik kalıyor keşke bir 26 bölüm daha olsaymış.
gökten inse (farz-ı mahal) gelse dese ki ben tanrıyım her şeyi ben yarattım alın işte mucizelerim falan bir şekilde ikna etse inanırdım ama gene de müslüman olmazdım.
geleceğine inanmıyorum, hiçbir zaman da inanmadım, gelirsen çok şaşıracağımı bilmelisin sakın bu durumdan tırsma. gerçi benim gibi biriyle sevgili olursan değişik bir kadın olduğundan emin olurum.
çevresinde ne kadar insan olursa olsun yalnız hisseden adam sorunu içinde arar ve bulur, hatayı her zaman kendinde bulan insan yalnızlığı kabul eder. bu aşamaya gelmemek gerekiyor.
inanmamak en doğal hak olduğu gibi saygı duymamak da en doğal haklardan biridir. zaten inanmayan birisi hayatı boyunca bunlardan saygı görmediği için saygı da duymayacaktır.
tabii dinine saygı duyduğum insanlar var ama onlara saygı duymamın sebebi aynı saygıyı görüyor olmam.
çaylağa atılmış sözlük yazarı, ama anladığım kadarıyla sözlükte kimin neden dolayı çaylak olduğu bilinmiyor. Bu çaylaklık döneminin neye göre biteceği de belli olmuyor. Hatta çaylak yazarların girdileri herkes tarafından okunabiliyor, durumu hiç çakamadım. Sözlük sen ne garip bir yersin.
umarım milletin kanını emmeye başlamışsındır, umudum bu yönde. inanılmaz zengin olmuş olman lazım. olamadıysan yazıklar olsun, dandik bir firmada çalışıyor falan olma sakın. ideallerini ve intikam almak istediklerini unutma! ha birde eğer isveç'e gidemediysen suratına tükürürüm!