avustralya kökenli, lemon jelly sevenlerin seveceği bir grup. ilginç bir tarzları var. bir yandan i have seen it all düetini anımsatan tired heart, bir yandan vanishing point. slow motion'dan gerçek zamana bir yolculuk gibi.
portishead'le ve doğal olarak beth gibbons ile kafa kafaya bir grup. galiba kafaları da güzel. aralarındaki tek fark, biri bristol diyor diğeri jakarta. ısrarla isteyiniz. memento mori ve crop cirle me ısrarla dinleyiniz.
fatih akın'ın im juli'de world looking in adlı şarkısına yer vermediği grup. bahsi geçen ve cuk oturduğu iddia edilen sahne, yanılmıyorsam ''dumanlı gemi seyahati'' sahnesi. morcheeba'nın serbest çağrışım yapması gayet normal. olsaydı cuk otururdu evet.
islam'a göre selam vermek sünnet, almaksa farzdır diye bilinir. hıristiyanlıkta yada musevilikte durum nasıldır onu bilemeyeceğim lakin normal bir insan evladı olarak verilen her türlü selamı almayı insan olmanın farzlarından biri olarak saymışımdır her daim.
selamlaşmak; yabancı olana, tanımadığımıza, ötekine karşı atılan olumlu bir adımdır ve bir anlamda karşı tarafa gönderilen''benden sana zarar gelmez'' mesajıdır. peki ama kime nasıl selam verilecek? bu konuda yaşadığımız şaşkınlığın bir mesele olduğunu düşünüyorum.
kendi hayatımdan birkaç örnekle düşüncelerime açıklık getirmek istiyorum. taksi veya dolmuşa bindiğimde, genellikle oraya binen erkeklerin selamünaleyküm diye selam verdiğini görüyorum. çünkü taksi veya dolmuşun sanki öyle bir havası var; oraya selamünaleyküm denilerek binilir. kadınlar böyle selam ver(e)miyor, çünkü bu daha çok toplum içinde erkek erkeğe yapılan bir selamlaşma biçimi. merhaba diyen erkek için tek biçimci kafalardan ''şuna bak bir de müslüman olacak, allah'ın selamını bırakmış nasıl selam veriyor'' düşüncesi geçiyor hemen ve ona karşılık verilmiyor genelde. benzer bir şekilde gündelik hayatında çoklukla selamünaleyküm şeklinde selam veren birisi de sözgelimi lüks bir mağazaya*girerken, oradaki modern görünümlü insanlara aynı şekilde ayıplanıp yargılanacağım çekincesiyle ya hiç selam vermiyor yada ''modern'' gibi görünerek ''iyi günler'' diye bişeyler geveliyor.
şırıltıyla akan bir derenin yamacında hamakta salınmak, güzel bir sigara içmek, arka fonda dere şırıltısı olan nefis bir şarkı dinlemek huzur vermez mi, sorarım.
Lenin 20. yüzyılın başında, kapitalizmin ekonomik ve politik alanda eşit oranda gelişmeme kanununu -bu kanunun ilk ipuçları Marks'in ekonomi politiği eleştirirken yaptığı soyutlamalarda vardır- bularak, onun en yüksek aşaması olan emperyalizm teorisini formüle ederek, kapitalizmin sürekli ve son buhranlar çağının başladığını, Marks ve Engels'in ''bekledikleri büyük mücadele anının'' artık geldiğini söyleyerek, Rus proletaryasının devrim teorisinin, sürekli veya kesintisiz devrim teorisi olduğunu ilan etti.
aynı anda hem tribe sokup hem hop'latan bir tür. hem neşe hem keder. hem güldüren hem ağlatan. hem umut hem yılgınlık. hem isyan hem biat. uzun lafı kısası; birbirine zıt tüm duyguları aşure kıvamında servis eden bir müzik türü.
anti kapitalist olmadan anti emperyalist olunamayacağının resmidir. anti amerikancı olmak amerikanın dinine diline milletine karşı olmak demek değildir. anti amerikancı olmak, kapitalizme karşı olmaktır, sınıflı topluma karşı olmaktır. ağalara, paşalara, şeyhlere, şıhlara karşı olmaktır. albaraka türk'üyle kuveyt türk'üyle yeşil sermayenin bayraktarı olmak değildir.
köpeğe gelince kilitleniyor sana gelince sevgilinin icindeyken uyuma istegi oluyor. güzel kafaymış. sen sevgilinle o haldeyken biri gelip üstünüze sıcak su dökse hoş olur mu? alo?
anti emperyalist olan kişi.
kendisi, tırnakları dahi sökülerek işkenceyle öldürüldü. emperyalizm ise guantanamo'suyla ebu garip'iyle katliamlarına hız kesmeden devam ediyor.