1. Mal mal tespit yapan, kaynağı göt olan araştırmalara dayanmış tespitlere dayalı tweet atan fenomen adı verilen abiler, ablalar ve bunları takip eden -hahah çok komikmiş admin kardeş- mantığındaki insanlar.
2. Mal karakterini burc'unun özelliği sanan Türk kızının, sürekli olarak -içinde bastırdığı cinselliğin de etkisiyle- argo tabirlerle ya da seks tabirleri ile burç özelliklerini anlatan hesapları retweet etmesi.
Bir insan neden boyle bir sey yapar anlamiyorum, Hadi anlıyorum diyelim milli takım forman yok da kardeşim kırmızı ya da beyaz tişörtün falan da mı yok?
Sorun zihniyette sanırım, imkanda degil.
aslına bakarsınız günümüzün bilgisayar başında tuşlarla ve iletilerle sosyalleşebilen toplumunda bu gibi hastalıkların öne çıkmaması düşünülemezdi.
çünkü bu illet kendi düşüncelerinizle baş başa kaldığınızda çirkin yüzünü gösteriyor. siz içinize kapandıkça daha da saldırgan ve yaptırım gücü yüksek bir hal alıyor.
burada bahsedilen yaptırım gücü kompülsatif hareketlerin hayatınızda yer etmiş olmasıdır. obsesif düşünceleriniz size bazı şeyleri empoze ediyor ve bu döngüye bağlı kalarak içinizi rahatlatmak ya da en azından ritüelinizi yerine getirmek amacıyla bu hareketleri/davranış biçimini benimsediyseniz siz de bu hastalığa bulaşmışsınız demektir.
örneğin hastalıklar konusunda acı çekmek ve ölmek üzerine bir korkunuz varsa; başınıza bir şey geldiyse 1-2 hafta boyunca o hastalığın belirtilerini psikolojik olarak hissedersiniz. örneğin kendinizde olduğundan şüphelendiğiniz bir hastalığın belirtileri arasında bel ağrısı, mide ağrısı vs varsa bütün gün acaba belim ağrıyacak mı, midem mi ağırıyor ya diye düşünerek ve ağrıması için dua edersiniz. lakin bu psikolojinizde yer etmiştir ve gerçekten de fiziksel olarak belinizin ya da midenizin ağrıdığını hissedersiniz.
işte bu kadar yaptırım gücü yüksek bir hastalıktır. ilaç tedavisinde genelliklere hastalara anafranil verilir. ki bu da serotonin* geri alınımını inhibite eder.
kurtulmanın tek yolu* bir psikiyatra gitmektir. ayrıca kesinlikle ilaç tedavisini kafanıza göre yarıda kesmemelisiniz ya da doz düşürme yoluna gitmemelisiniz. bu hastalıkla mücadele etmenin tek yolu irade sahibi olmaktır. kaçak dövüşürseniz sizi etkisi altına alır. süreklilik isteyen ve süreç içerisinde yok olan bir hastalıktır. bu yüzden hayatınızda hiç olmadığınız kadar kararlı olmalısınız.
an itibariyle trt spor'un canlı yayınında kahvehane muhabbeti yapan sözüm ona spor yazarları tarafından saçma sapan sorulara, yorumlara maruz bırakılan teknik adam.
ne kadar adam olduğu tüm o saçma sorulara tüm ciddiyetiyle cevap vermesinde gizli. gelişine ne kadar sıcak bakmamış olsak da belli ki adamın tek hedefi beşiktaşın ileri taşınması. en azından saygı duyulmalı, destek olunmalı. ayrıca devletin televizyonunda böyle saçma sapan yorumculara nasıl yer veriyorlar anlamış değilim. resmen seviyesiz bir muhabbet dönüyor ortamda.
özelikle en soldaki beyaz saçlı abi bildiğin troll gibi sorular soruyor.
--spoiler--
hojam diyelim fb geldi ver fernandes'i al alex'i dedi ne yaparsın zaaa xd
--spoiler--
işte seviye bu kadar düşmüşken samet hocanın da ellerinden öpüyorum iyi niyetinden dolayı.
yanlış bilmiyorsam eğer, dünyanın en derin tüp geçidi.
daha önceki 44 metre derinlikteydi*, marmaray tüp geçidi ise 50 küsür metre derinlikte olması gerekiyor.
ayrıca ilk güzergahın açılış tarihi ise 29 ekim 2013 olacak.
Daha alma aşamasına bile gelemeden beni 500 lira zarara sokmuş vizeyi verecek olan kurulustur.
Ulan sen nasıl bir konsolosluksun öyle be, vfs diye aracı şirketler çalışıyorsun ama "kusura bakmayın 90 dünden fazla kalmalı ogrenci vizelerini sadece konsolosluktan verebiliyoruz :(( " deyip konsolosluktan da en fazla 90 günlük vize çıkartıyorsun. Bre şerefsiz herifler orda benden istediğin belgeler ne lan öyle sikik ülkenizi üzerime mı gecirecegim ulan? Bok çıkarsınız krizden siz bu kafayla.
Sponsor ne lan? Futbolcu muyum ben illa sponsor istiyorsun, illa sponsorun olacak aga yoksa giremezsin ne demek?
Temmuz'un ortasında arıyoruz, erasmus icin en yakın randevu tarihimiz 29 agustos dıyorsun, lan ben senin calışma sistemine sokayım, diyorum ayın 3nde uçağım var yapmayın etmeyin yok illa o zaman, sonra 2 hafta geciktirirsiniz vizeyi adım gibi eminim.
o ceza ve eskiden 2 hafta sonraya alınmış uçak bileti arasındaki farkı da sokarsınız böyle adama
O kadar anlattık telefonda diyorum bakın benim ayın 4nde ispanyolca kursum başlıyor randevusuz gelsem olmaz mı diye yok diyor eleman illa randevu, ne diyim başka size amk?
Daha konsolosluğa gitmeden bu kadar illetseniz, vize alma aşamasında şimdiden bu entry'i edilemeye korktum bir an.
Otellerin çokluğunu gördükçe hak verirsiniz, yapılmaya da devam ediyorlar ayrıca, yakın gelecekte doga da market raflarından aldığımız mallar gibi olacağından 50 sene sonrasını düşünemiyorum.
Bu konuda daha içler acısı bir hal almış bir yer istiyorsanız ne yazık ki;
(bkz: Ayder yaylası)
Önce Beşiktaş'ta iki sene boyunca topu 1 metreden bile içeri sokmamayan Veli asirtma gol attı bize,
daha sonra 5 dakika olmadan 2-0 geriye düştük, ilginç.
Gazetelerin geleneksel "fernandesi transfer ediyoruz beyler" zincirleme haberlerinden biri.
Bak güzel kardesim kulüpten fernandesin yeni sezonda kac numara giyeceği bile sitede açıklandı eğer okuduysan?
Heh o yüzden daha fazla gölge yapma derim kolpa habercilik anlayışınla.
Ayrıca ne fernandesmis arkadas iki senedir transfer etmediğiniz takım kalmadı ulan ınsanda biraz utanma olur, ama yok sizde nerde o?
Fernandes idmanda tükürse yarın ayrılık sinyali diye manşet atarsınız itibarsizlar sizi.
Tanım: yeni sezonda da 4 numaralı beşiktaş formasını giyecek olan oyuncu.
Sahip olamayacağını bildigin seylere sahip olduğunu bildigin/gördüğün kisilerin kötülüğünü istemek, "onda var bende neden yok?" diye isyan etmek ve onu yitirmesini isteme duygusu.
Koreografi olarak bakarsak su ana kadar ki en görkemli en en iyi kapanış seremonisidir. Lakin basından beri ironik bir sorun var ki o da bu törenlerde verilen mesajlardir.
Acilis seremonisinde emperyalizmle övünüp, kapanış seremonisinde barışdan, özgürlükten kardeşlikten dem vurmak kadar ironik bir sey de yok.
Neyse mesajları görmediğimizi varsayarsak inanılmaz bir törendi ama iron maiden yine yoktu be kardesim?
Neyse sanırım su an'da Çinli yetkililer havai fişeklere harcadıkları paralara oturmuş agliyorlardir.
eğer bize verilirse ki zor; mümkünse meltem cumbul, sertab erener ve Anadolu ateşini görmek istemediğim acilis törenidir.
Küresel bir simgemiz olmadıgı icin sıkıntı yasıyoruz bu doğru evet ama ingiltere açılışda nasıl emperyalist tarihiyle övünebilme küstahlığına gittiyse, pekala istanbul'un fethi ya da Çanakkale savası gibi bağımsızlık öyküleri tasvir edilebilir.
Koreografi acısından muhteşem bir açılışa sahne olmuştur.
Lakin hala emperyalist tarihle övünebilmek nasıl bir kafa bilemiyorum, bir de güneş batmayan ülke'nin ne anlama geldiğine dair bir koreografi izleseydik süper olurdu. O da Fransa'ya nasipmis demek.
absürd komedinin ekmeğini fazlasıyla yiyen senarist.
dizilerinde hep uç karakterlerden yararlandı şu ana kadar.
kısacası gerçek hayatta olması zor karakterlerin, bir özelliğiyle ya da özel bir durumuyla ön plana çıkarılarak davranış bakımından bağımsız olmasıyla, o karakterin yaptığı hareketler, söylediği laflar falan hep komik geldi millete.
bu avrupa yakası'nda da böyleydi, yalan dünya'da da böyle. kişisel olarak pek tuttuğum bir tarz değil komedi tarzı o yüzden sadece bana böyle geliyor da olabilir tam bilmiyorum. sadece kendi düşüncem.
bu gibi insanların dediklerini ciddiye alıp gündem yartattıkça, beyanatlarındaki saçmalama seviyesi de aynı oranda artacaktır.
tabi bunu bilen kanal yöneticisi de gündem yaratan tavuğunu kesmez ki daha çok konuşulsun.
insanlar da beyanatları okuyup sinirlensin, hayır niye bu kadar ciddiye alıyorsun ki ?
yapacak olsa televizyona çıkıp yaparım demez, gider yapar. trollere gündem hakkı tanındığı sürece bu ve bunun klonlarından çok karşımıza çıkar. mesela (bkz: rasim ozan kütahyalı)
aynı zamanda takımda kalmasını en çok istediğim isimdir de,
seneye yabancı sınırlaması da geleceğinden bence ideal olan da bu olmalı. yabancı oyuncu kalabalığından kurtulmalıydık. umarım bir an önce sözleşmeler feshedilir de önümüze bakarız.
belki de dünyanın en güçlü monopol piyasasına sahiptir bu şirket. elmas rezervlerinin %80 küsürüne yakın bir payı var ki bu da onu doğal olarak fiyat belirleyici kılıyor.
gelelim bu ünvanı nasıl koruduklarına, işin çirkinliği de orada ortaya çıkıyor sanırım. çünkü piyasayı yaratmakla yaptığınız katliamlar piyasayı korurken yaptıklarınız yanında hiç gibi bir şeydir.
şimdi bu devinimi kontrol altında tutmak için karışıklığa ihtiyaç var ki, şu yüzyılda en karışık kıta da afrika zaten. bunun baş sorumlularından biridir bu şirket.
ayrıca elması çok çok nadir bulunan bir maddeymiş gibi kısıtlı arz'la sunarak insanlarda nadide algısı yaratmaları ise bu şerefsizlerin reklam başarısıdır.
aranızda pırlanta yüzüksüz evlenmek isteyen kız var mı? büyük ihtimal yoktur olanlar da bir elin parmaklarını geçmez zaten. işte bu filmin anlattığı şey de bu zaten, van de kaap dedikleri oluşum de beers.
şu kapitalizmin en büyük gücü aldığı şey olan insan hayalleri ve algılarını yırtamadığımız sürece daha çok bu filmleri izler 1 hafta yas tutar sonra evlenirken 5 aylık maaşımızı pırlantaya yatırırız.
yine de filmi yapanlara da, popülaritesini arttıran ve muhteşem bir oyunculuk sergileyen leonardo di caprio'ya da sanırım bir teşekkür borçluyuz ki en azından bilmeyenler için de bir araştırma ışığı yakmış oldukları için.
