the bringer of rain
58 (self sufficient)
onuncu nesil silik 1 takipçi 11.78 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    bir üniversite öğrencisinde olması gerekenler

    125.
  1. biraz uyum yeteneği dışında hiçbir şeydir. zira, ne olursan ol, zaten bir süre sonra diğerlerine benzeyeceksin ister istemez. başka bir şeye gerçekten ihtiyacın yok.
    0 ...
  2. bekaret

    482.
  3. yalnızca "namus" ekseninde tartışılan ve erkekler için "öteki boyutunun" görülmesini engelleyen husustur.

    peşin edit: burada "bekareti" kadın özelinde ele alıyorum, erkek bekaretini tartışmıyorum.

    günümüzde birçok erkek için "bekareti" dert etmek hiç de sanıldığı gibi kadının namuslu olup olmamasıyla alakalı değildir. artı namus mevzusunun fiziksel bir şey değil, soyut, ruhani, kalpsel bir şey olduğunu biliyor birçok erkek. burada esas mesele, "aitlik" ve "paylaşım" meselesidir. daha önceden bir erkekle flört etmiş bir kadın "sineye çekilebilir"; zira, çocukluktan beridir hemen herkes birileriyle sevgili olur, flört eder vs. bu, tam anlamıyla bir problem oluşturmaz erkek için. ama bir başka erkekle cinsellik yaşamış olmak, farklı duyguları beraberinde getirir. cinselliği en özel paylaşım olarak kabul eden bir erkek için, kadının daha öncesinde yaşamış olduğu cinsellik "en özel olanın" zaten paylaşılmış olduğu, (kendisi için) bir ayırt ediciliğin kalmadığı hissini kalbin tam ortasına saplar. evet, o da biliyordur bunun "normal" olduğunu; tıpkı erkek gibi kadının da cinselliği yaşama hakkı olduğunu. ama ona toplumsal yaşam öyle bir öğretide bulunmuştur ki, bu durum (yani daha öncesinde yaşanmış olan cinsellik) tam anlamıyla bir bağ kurmanın, ait hissetmenin ve paylaşımın önüne bir duvar örer. bunu kabullenmek gerçekten çok zor olur. bu, erkeğin kolay kolay bir kenara bırakamayacağı egosuyla alakalıdır.
    1 ...
  4. akp nin muhtemel tarih kitabı değişiklikleri

    9.
  5. mümkün olursa çok fantastik olacak değişikliklerdir. ama, cahilliğimi mazur görün lütfen, akp'nin yazdığı bir tarih kitabı mı var? varsa ne zaman basılacak?

    tamam, anladık muhalif çocuklarsınız. ama mantık yahu! ulus devletlerin yeni kurulduğu ya da devrim ertesi bir çağda mı yaşıyoruz da tarih kitabını bir iktidar yazıyor olsun? ya hiç tarih okumuyorsunuz, ya da tarihçi kimdir bilmiyorsunuz, ya da boş konuşmak hoşunuza gidiyor. akp'yi savunmuyorum burada; aksine, şunu ifade etmeye çalışıyorum, hiçbir iktidarın, gerçekleri çarpıtarak geçerli bir tarih metni ortaya koyması mümkün değildir. o sebeple boşuna endişelenmeyin. sakarya'da, çanakkale'de ya da dersim'de neler olduğunu zamanla daha sağlıklı olarak anlayacağız...

    edit: milli eğitim kafasına göre bir "tarihmişcesine" hazırlayabilir. ama bu, biliyoruz ki, hiçbir zaman ciddiye alınacak bir şey olmayacaktır (bundan önceki yazılanlar ciddiye alınmadığı gibi)...
    0 ...
  6. beymen deki 175 liralık çorap

    10.
  7. şöyle bir "cross-reading" yapılarak değerlendirmek daha zihin açıcı olacaktır kanaatindeyim:

    http://www.globalissues.o...6/poverty-facts-and-stats
    0 ...
  8. osman pamukoğlu nun akp projesi olduğu gerçeği

    ?.
  9. said nursi nin ittihatçı olduğu gerçeği

    4.
  10. malumun ilânının yeni bir şeymişçesine duyurulmaya çalışılmasıdır. said nursi zamanında ittihatçıları desteklemiş ve evet sözü edilen konuşmaları yapmıştır. ama allah aşkına, bu adam kaç yıl yaşadı, daha sonraki hayatında neler yaptı bir dönüp bakılsın... gayet diyalektik bir şekilde önce ittihatçılara yanaşıp müslüman vatanı kurtarma azmi içinde olmuş ve sonradan ittihatçıların niyetlerinin başka olduğunu düşünerek bu yoldan vazgeçmiştir. sizler, hayatınız boyunca hiç daha önceden yaptığınız şeylerin yanlış olduğunu düşünmediniz mi? konu said nursi olunca, peygamberce bir doğru ile mi hareket etmesi gerekiyor? gayet basit aslında açıklaması: evet, zamanında desteklemiştir. sonradan muhalefet etmiştir. soru şu: ee, ne var bunda?
    1 ...
  11. islam ın çoktan sona erdiği gerçeği

    10.
  12. doğrunun bir -ama kesinlikle eksik- yönünü yakalayan söylemdir.

    islam sona ermemiştir; yalnızca, kaçınılmaz olarak, dönüşmüştür. bu da, en bariz söylemi, yani dinler dogmatiktir argümanını, sorgulamamız gerektiğini aklımıza getirmelidir. sahiden dinler dogmatik midir? kuşkusuz, kutsal kitaplarda yazanlar asırlardır aynıdır (ya da öyle olduğuna inanılmaktadır); ancak bir dini -diyelim ki islamiyet'i- tek başına kutsal kitap oluşturmamaktadır. sünnet, fıkıh, icma gibi köklü birçok kurum da dinin yaşayış ve yorumlanış biçimi üzerinde etkilidir. haliyle, tüm bunlar da yaşanan çağa göre revize edilebilmektedir. o sebeple, tekrarlıyorum, yaşanan durum "sona eriş" değil, "dönüşüm"dür.

    kim bilir, yaşadığımız yüzyıl nasıl bir islami algılayış ve yaşayış biçimini bize sunacak?
    1 ...
  13. yürüyen merdivenden yürüyen insan

    ?.
  14. yürüyen merdivenler yalnızca insanları merdiven çıkma zahmetinden kurtarmak için icat edilmiş araçlar olmadığı; aynı zamanda insanların "daha hızlı" hareket edebilmeleri ve zamanlarını daha tasarruflu kullanabilmeleri için tasarlandığı için, pek de garipsenmemesi gereken insan türüdür.
    2 ...
  15. nostalji

    33.
  16. geçmişe dönük olumsal bir duygu olsa, adı özlem olurdu.

    bence, nostalji, anlık ya da dönemsel hissedilen bir özlem duygusundan öte, modern olanın hızı ve değişimin yarattığı maddi/manevi tahribat karşısında tarihte olana karşı hissedilen özel bir yakınlıktır. yani, nostalji, daha daimi ve ilkesel bir duruştur.
    0 ...
  17. laik bir ülkede kutlu doğum haftası düzenlemek

    8.
  18. birkaç noktadan tartışılması gereken meseledir:

    1) laik bir ülke olur mu? laiklik ilkesini benimsemiş bir devlet olur. ülkenin laik olması demek, o ülkede yaşayan herkesin dini yaşamı reddeden bir hâlde olması demektir. olsa olsa, seküler (laik değil) nitelikleri ağır basan bir ülke olur. yani burada bir tanımlama sıkıntısı olduğunu düşünüyorum.

    2) peki, ağırlıklı bir bölümü dindar olduğunu söyleyen laik bir devlette kutlu doğum yapılır mı? evet, yapılabilir; ancak temel bir şartla: ülkede yaşayan tüm halkların dini haftalarının da kutlanması gerekir. eğer sadece islam'a ait bir hafta kutlanıyorsa, burada devlet laik tutumundan savrulma yaşamış olur.

    3) peki kutlu doğum haftasını kutlamak yanlış mıdır? kesinlikle ve kesinlikle hayır. insanlar istedikleri gibi organizasyonlar düzenleyip, diledikleri gibi kutlayabilirler. sorun sadece bu işi laik olduğunu iddia eden bir devletin organize etmesidir.

    4) devlet laik olsa bile, devlet adamları kutlu doğum etkinliklerine katılıp, kutlama yapamazlar mı? bakan, başbakan ya da devlet görevlisi sıfatları ile değil, ama bireysel kimlikleriyle kutlayabilirler. bu, bireysel bir tavırdır. ama devlet kurumu ya da kişisi sıfatıyla kutlama yapmak için, 2'inci maddede belirttiğimiz şartın sağlanması gerekir.
    1 ...
  19. matematik öğrenmek için uygulanacak yöntemler

    4.
  20. matematik konusunda ciddi problemleri olan biri olarak söylemeliyim ki, işin sırrı matematiğin formülünü değil, mantığını anlamaktır. mutlak değer içindeki ifadenin eksi alarak dışarı çıkması gibi bir ezber yerine, mutlak değerin ne olduğu anlaşılmalıdır. ya da silindirin hacim formülü yerine, silindirin ne olduğu, nasıl bir üç boyuttan oluştuğu kavranmalıdır. bu kavrayış gerçekleşince, gerisi çok kolay bir akıl yürütmeye kalmaktadır. öteki türlü, yani ezber metodunda, kısa süreli ve yorucu bir öğrenim olur.
    1 ...
  21. anlamsızlık bunalımı

    4.
  22. bilmiyorum hiç bu açıdan bakıldı mı ama esasında çok gerekli olan bir krizdir. varoluş felsefesinde dile getirilen çok ilginç hususlardan biridir bu "anlamsızlık" hâli. insanlar olarak, belli günlük rutinlerin içinde zamanımızı harcayarak ve gerçekten varoluşumuz üzerine düşünmeyerek yaşayıp gidiyoruz. dizi izliyoruz, seks yapıyoruz, yeni bir restoran keşfediyoruz, müzik dinliyoruz ve kariyer peşinde koşuyoruz. ama, diyor varoluşçular, neden yaşıyoruz? hayatımızın anlamı ne? bizim anlamımız ne? benliğin anlamı ne? bunları hiç düşünmeden geçiyor yaşamımız...

    şimdi, başta söylediğim noktaya geleyim: işte, içine düştüğümüz bu anlamsızlık halleri bu açıdan çok faydalıdır. ancak ve ancak böyle anlamsızlık halleri içinde varoluşumuzu sorgulama ve varlığımız üzerine düşünme aşamasına geçiyoruz. özetle; aydınlığa çıkabilmek için gecenin en karanlık hali gerekiyor belki de...
    0 ...
  23. uludağ sözlük

    11974.
  24. yeni bir yazar olarak üzülerek görmekteyim ki, kalitenin çok ama çok düşük bir düzeyde seyrettiği sözlüktür. gerçi son zamanlarda -yazar bolluğundan olsa gerek- diğer sözlüklerde de benzer bir durum var; lâkin uludağ sözlükte şöyle esaslı bir entry'e rastlamak pek güç. geldim geleli 5 tane +oy veremedim neredeyse.

    tavsiye verebilecek olan var mı, kimdir bu sözlüğün takip edilesi iyi yazarları?
    3 ...
  25. tecavüzcülerin sikinin kesilmesi gerekliliği

    17.
  26. ırza tecavüzün ne denli aşağılık bir suç olduğunu bilen ve içinde tarif edilemez kinler besleyen birçok kişinin haklı bir duygusallıkla önerdiği ceza türüdür. kaldı ki, böyle bir acı ile karşılaşan birinin aklından çok daha keskin intikam fikirleri geçebileceği aşikardır.

    fakat, en azından teorik düzeyde bir noktayı vurgulamadan da edemeyeceğim: böyle bir ceza türünün salt tecavüzlere özgü olacağını garanti edebilir misiniz? ya da hangi argümana dayanarak garanti edebilirsiniz? zorlayıcı bir örnek vereyim size: bir kadın, yaşadığı acı sebebiyle kendine tecavüz eden birinin cinsel organının kesilmesini talep etmekte haklıysa; örneğin, bir anne, alkollü olarak araba kullandığı için okuldan gelen oğlunu ezip öldüren bir şoförün öldürülmesini ya da en azından bacaklarının koparılmasını istemekte haksız mıdır? tecavüz acısı, oğul acısından daha mı büyüktür? [araba örneğinde, şoför yanlışlıkla ezmiş olsa da alkollü araç kullanmıştır].
    3 ...
  27. batılılaşmayı yanlış anlayan türk

    11.
  28. eksik bir tanımlamadır. zira, türkiye ya da türkler batılılaşmayı yanlış anlamamıştır. ama nilüfer göle'nin çok güzel şekilde ifade ettiği üzere, aşırı batılılaşma/modernleşme eğilimi içinde olmuştur. kısaca özetlemek gerekirse, bu, batı'nın bile toplumsal yaşamı içine entegre etmediği modern uygulamaları/reformları uygulamaya çalışmaktır.
    0 ...
  29. barış sürecini destekleyen sözlük yazarları

    21.
  30. barış kavramının anlamı konusunda muhtemelen dar kalıplarda kalmayan yazarlardır. şöyle ki;

    "barış", sanıldığı üzere, yalnızca savaşan iki devlet arasında olmaz. tarihin hangi döneminde barışa salt böylesi bir anlam verilmiştir, birisi açıklayabilir mi? barış, pekâlâ, cumhuriyet kurulduğundan beri kademeli olarak hakları elinden alınan ve ikinci sınıf olmaya itilen bir halkın tepki olarak bir şekilde ürettiği bir örgüt* ile yanlışlara imza atan devlet arasında da olabilir. zira, arada gerçek anlamda düşük yoğunluklu bir savaş vardır ve on binlerce masum ölmüştür. barış kavramına sarılmak için pkk'nin devlet olması mı gerekiyordu?

    * örgüt, terör eylemlerine bulaşmış, tıpkı devletin yaptığı gibi sayısız yanlışa imza atmış olsa da...
    2 ...
  31. barış sürecini destekleyen sözlük yazarları

    9.
  32. aklı başında olan, türkiye'nin onlarca yıldır yaşadığı acıları gören, silahların çözüm olmadığını anlayan, sözde milli/ulusal değerlerin boşu boşuna ölen gencecik insanların hayatlarından daha önemli olmadığını bilen, klavye ya da ekran başında ahkam kesmektense başkalarının canları için empati duyan, barışın her türlü gerzek tarihsel hesaplardan, stratejik amaçlardan üstün olduğunu bilen kimselerdir.

    benim de dahil olduğum bu gruba, vatan haini, gerzek, bilmem ne yalayıcı diyen öteki grup ise, gerekli cevabı tarihten alacaklardır. zira, tarih, inanın bana, intikamı böyle kindar ve hesapçı yaklaşımları sayfalarına kaydederek alıyor.
    5 ...
  33. son türeyen peygamberlere inanılmaması

    5.
  34. doğru olmayan bir önermedir.

    sonradan türeyen, ya da daha doğru bir ifadeyse, bilinen büyük dinler dışında bir peygamberlik iddiası ortaya koyan kişiler vardır ve bunlara inananlar da vardır. fakat, sanırım anlatılmak istenen de bu, peygamberlik iddiası taşıyan bu kişilere inananların sayısı, semavi dinlere inananlarla karşılaştırılamayacak kadar küçüktür. sanılanın aksine, günümüzde inanma meselesi çok önemsenen bir mevzudur. dinler dışında alternatif birçok inanç vardır ve bunlara inanan da çok sayıda insan vardır. fakat, günümüzde hiçbir konuda olamayacağı gibi, dinler konusunda da kitlesel bir akım beklememek gerekiyor. çünkü parçaların anlamlı olduğu, yerel yaşayış ve inanışların revaçta olduğu bir dönemdeyiz. ünlü bir ifadeyle, "grand narrative"ler (büyük anlatılar) yerini daha küçük olanlara bırakıyor. bu da, haliyle, daha az dikkat çekici oluyor.
    0 ...
  35. her şeyle dalga geçmek için doğmuş sözlük yazarı

    4.
  36. karşılaşıldığında çok şaşırılmaması gereken ve hatta gün geçtikçe sayılarının artma olasılığı bulunan yazar tipidir. çünkü her şeyle dalga geçmek, hiçbir geleneği, değeri ve kuralı saymamamak, saygı göstermemek, kişilerden ziyade artık içinde yaşadığımız dönemin bir ürünüdür. biraz daha yükseğe çıkıp, dünyaya tepeden bakın lütfen, gerçekten küresel, toplumsal bir değer kaldı mı? dinlerden, ulusal değerlere ve geleneklere kadar her şey çok ciddi ve acımasız bir sorgulama altında. o sebeple şaşırmayın; bu dönemin bir getirisi ya da "ruhu" diyelim...
    2 ...
  37. 14 yaşındaki çocuğa 12 kişinin tecavüz etmesi

    17.
  38. bir toplumsal utançtır.
    "tecavüz etme" eyleminin neliği yanında, şu "12 kişi" meselesinin toplumsal yapımızla çok alakalı olduğunu düşünüyorum. sanırım, birçok kişi küçüklükten beri zihinlerimize inceden işlenen linç kültürünün farkındadır. şöyle ki, bir kişi -diyelim ki sevilmeyen biri- hakkında biri bir laf attığında, diğer birçok kişi hemen "hemfikir" olur. "bana kalırsa bu murat denen çocuk ibne" denildiğinde, örneğin, sigara muhabbetinde ya da halı saha dönüşünde yapılan geyik muhabbetlerinde, hemen herkes "aynen ya, tipinden belli" minvalinde bir mutabakata varır. bunun en tipik ve benzer bir başka örneği, "oğlum bu fatma denen kız herkese veriyormuş lan" şeklindedir... böylece, 12 yaşındaki çocuktan 70 yaşındaki adama kadar herkesin ağzı bu "verme" hayaliyle sulanır. nasılsa kız "vericidir", zaten herkese de veriyordur. o hâlde neden bundan o kişiler de yararlanmasındır... "linç kültürü" ya da "pay alma hevesi" artık zihinlere kazınmıştır.

    muhtemelen bu toplu tecavüz vakalarında böylesine bir zihinsel arka plan var. birisi, daha önceden böyle bir iğrençliğe girişmiş ve tecavüz etmiştir (muhtemelen). sonra, kız korkutuğu için kimseye bir şey söyleyememiştir. bu da, sonunda, kızın "verici" olduğu şeklinde bir laf dolaşımına yol açmıştır. geri kalanlar da, bundan cesaret alıp böyle bir eyleme girişmiştir. hayvani iç güdülerle, "kurbana" yaklaşılmış ve pay alınmıştır.

    yazarken bile insanı zorlayan bu akıl yürütmenin ardından gerçekten radikal bir öneri sunmak niyetindeyim: bizim, toplum olarak, hâkikaten derdimizin bu 12 kişi olmaması gerekiyor. içlerinde 10 yaşında çocuğun olması veya 70 yaşında dedenin olması da mühim değil. bizim, bu sokak aralarında oluşan linç kültürü üzerine düşünmemiz gerekiyor. zira, bunun tek yansıması -en kötüsü bu olsa da- tecavüz değildir. nefret söylemleri, aşağılamalar, cinsel istismar ve hatta hayvanlara eziyet edilmesi dahi bu sokak arası linç kültürünün bir ürünüdür. ve bu kültür çok yaygındır.
    4 ...
  39. bayramlık ayakkabısını başucuna koyup uyuyan çocuk

    46.
  40. 1980'ler ve 90'lar Türkiyesi'nde toplumun büyük kesimini oluşturan sosyal katmanlardan gelen çocuktur. bugün, hâlâ bayramlık ayakkabısıyla uyuyan çocuklar vardır, ancak sayı çok daha azdır.

    bir yanda, 80'li, 90'lı yıllarda, yoksunluk ve kıymet bilme vardır;
    öte yandan, günüzmüde, varlık ve değer bilmeme...

    hangisi daha iyi emin değilim. ancak, büyük bir algı ve yaşayış değişimi olduğu kesin.
    1 ...
  41. bilgisayar ilk alındığında yapılan mallıklar

    608.
  42. yeni bir çağın sembolü olan alete sahip olmanın yarattığı durumdur. bende bu durum, bilgisayarı her seferinde sadece bir saatliğine çalıştırıp çok ısınır da zarar gelir diye kapatmaktı. bilgisayara sahip olduğum ilk birinci ayda, toplamda 30 saat anca çalıştırmışımdır yani bilgisayarı. sonra, yavaş yavaş günde 10 saate kadar çıkmaya başlamıştı.
    1 ...
  43. anlatmak

    9.
  44. düşünüleni dile getirmek diye sanılır, yanılgıdır. anlatmak, düşünmektir; yazmak ve konuşmak eylemdir.
    0 ...
  45. sembolizm

    18.
  46. hayatın benzetmelere aktarılarak anlatımı değildir. zaten sembolleştirilmiş olanın ikinci kez sembolleştirilmesidir.
    1 ...
  47. zaman

    1324.
  48. akıp gidişiyle bir nehire benzemektedir. ancak, nehire oranla onun bu hareketinin amacı konusunda çok daha az şey biliyoruz.
    0 ...
  49. göl

    17.
  50. radikal bir değişim yapıp gökyüzüne çıkması gereken ölmüş hayatlar toplamıdır.
    1 ...
  51. deniz

    221.
  52. tuzlu olduğu için insanlara uzak olsa da, kıyılara kadar gelip milyonlarca hikâye toplayan anonim bir hatıra defteridir.
    0 ...
  53. nehir

    17.
  54. bir başlangıcı bir de sonu olsa da, bu iki nokta arasındaki sürekli akışın onu sonsuzmuş gibi algılattığı uzun ince bir yoldur.
    0 ...
  55. balık

    100.
  56. su ile olan özdeşikliğine bakılırsa, hayatın anlamına en yakın olan ya da en azından bunu en çok isteyen varlıktır.
    0 ...
  57. su

    360.
  58. hayatı, hayat verişiyle, durmadan akıp gidişiyle, dalgalanışıyla tanımlayan; fakat şeffaflığı ve berraklığıyla bu karmakarışıklığı tanımla(ya)mayandır.
    0 ...
  59. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük