karakter sınırlaması: aslen 12 eylül öncesine döndürülmeye çalışıldığımız gerçeği
12 eylül öncesinde mevcut cumhuriyet rejimini yıkıp yerine komünizmi getirmek isteyen anarşistlerin, 30 yıl sonra bugün de benzeri bir tablo yarattığı ortada. 12 eylül öncesinde farklı olarak şu da vardı. aynı güçler sol kesimin eline verdiği silahla komünizmi getirmek için kışkırtırken sağ kesimin eline verdiği silahla da devleti koruma kollama görevi sizin üzerinizde. hadi aslanlarım benim dedi. sonra aynı gün aynı silahla gitti bir sağdan bir soldan adam vurdu. oturdu cümbüşü izledi. darbe olduğunda etkili yerlere geldi bu güçler. devlet yönettiler. devletin kendisi oldular. zaten önceden beri süregelen statükonun 30 yıl daha kazasız belasız sürdürülebilmesini garantilediler.
30 yıl sonra aynı güçler, sallanan ayaklarını tekrar güvenceye alabilmek için yine anarşi yoluna başvurarak yine sol görüşlü öğrenciler ile açılışı yaptılar (bkz: piyon) bakın demedi demeyin. aynı güçler karşı tarafın da taşlarını oynatıp o piyonları kırdıracaklar. sonra bas bas bağıracaklar. "biz demiştik akp şöyle cani böyle vahşi" diye. hoş zaten diyorlar. hiç bir medya kuruluşu sorgulamıyor. o piçlerin orada yaptığı nedir? hamile bir bayanın polisle itiş kakışa girmesindeki mantık nedir. dahası orada işi nedir. geçtik hamilesini bilmemnesini. anneleri babaları tarafından okumaları için gönderilmiş o gerizekalıların yerleri orası mıdır? polis az bile yapmış. iyi ki polis değilim yoksa tarardım hepsini.
vesselam karanlık güçler iş başında. piyonların akılları başlarına gelir de "ulan biz ne bok yiyoruz lan. biri bize yiyin dedi diye bok yemek zorunda mıyız?" diye sormaları temenni edilir. haydi hayırlısı.
son derece komik bir hababam sınıfı repliğinin bitirici cümlesidir.
inek şabana kızlara casusluk yaptığı için yahni olarak pişirilme cezası verilir. kazanın içine konur. aralarında gırgır şamata yaparken arkalarından mahmut hoca ve şişman müfettiş gelir. müfettiş ile şaban konuşmaya başlarlar.
müfettiş- oğlum senin orda işin ne?
şaban- ben?
müfettiş- evet sen?
şaban- ben mi?
müfettiş- evet orda başka biri var mı?
şaban- du bakiim, yokmuş
şaban- müfettiş- ne yapıyorsun orda?
şaban- ben yahniyim
müfettiş- yahni mi? ne yahnisi?
şaban- ayıptır söylemesi inek yahnisi?
müfettiş- oğlum ineğin yahnisi olur mu?
şaban- olmaz tabi. ben dedim beni külbastı yapın diye ama dinlemediler.
müfettiş- e senin külbastın da olmaz.
şaban- aa bak külbastım çok güzel olur.
müfettiş- olmaz!
şaban- olur olur.
müfettiş: olmaz! önce eti alıcaksın, bir güzel eziceksin, sonra patatesleri dilim dilim doğrayacaksın. hem nerde bu yahninin soğanıııı?
şaban- müfettiş tamamdır çocuklar.
müfettiş- mahmut bey, bana bir şeyler oluyor ben gidiyorum.
minik kelebek isimli çocuk şarkısında zamanın trt sinin yaptığı makaslamanın üzerine bestesini de değiştirmesi esnasında saçma sapan bir beste önerilmesi üzerine söylenen ayar cümlesi.
uçamayan bir kuş olmasından dolayı kuş beynine sahip olan hayvanın beynidir.
tanımladık ne güzel. bir de başımızdan geçen hikayeyi anlatalım lazım olacak.
ilkokula giderken yaz tatilinde dedemin yanına köye gittik. dedem ki köyün en aydın insanlarından birisidir. köyden yüksekokul okumak için çıkan ilk kişi annem. 1962 senesinde köy yerinden çocuğunu öğretmen okuluna (5 yıllık ilkokuldan sonra yatılı olarak 6 sene okunuyor o zamanlar öğretmen olmak için) göndereceksin. üstelik bu çocuğun da kız olacak. köy için o zamana göre görülmemiş bir şey. tabi etraftan akıl veren çok. "niye okutacaksın ki? okutup da ne olacak? kız çocuk okutulur muymuş hiç? az daha büyüsün evlendir ne okutması? bıdı bıdı..."
7 çocuğunun 6sını okutup meslek sahibi yaptı. bunlardan 5 tanesi kız. bir de oğlu var o da astsubay okulunu bitirdi o da ekmeğini eline aldı. son derece ileri görüşlü.
ileri görüşlülüğü sadce çocuğunu okutmakla kalmıyor dedemin. sahibi olduğu 10-15 dönümlük arazisini herkes gibi kara sabanla ekip biçip ürününü satmakla kalmayıp, yurt dışından anlaşması olan tüccarlarla sözleşme imzalayıp iyi para yaptı. köy meydanından arsa aldı. buraya köyün kerpiç evlerinin aksine ilk betonarme binasını yaptı.
işte o yaz henüz bu ev inşaat halindeyken, tuvalet atıklarının birikeceği büyük bir çukur kazılmıştı. tuvalet kullanıma açılmadığı için çukur henüz boştu. ben evin etrafında oynarken bu çukura dedemin civcivlerinden birisinin düştüğünü gördüm. annesi tavuk ve kardeşleri civcivler çukurun etrafında geziyorlardı. tavuk çaresizlik içindeydi. bir an bile düşünmeden çukura atlayarak bu civcivi oradan kurtarmak için çukurun içine atladım. ve civcivi avcuma aldım. işte ne olduysa o anda oldu. tavuk bir anda arslan kesildi ve üzerime atladı. kanatlarını çırparak yüzüme gözüme gaga darbeleri atıyordu. kanatlarını da kafama çarpıyordu. korkudan ne yapacağımı bilemeden çığlık atarak ağlamaya başladım. teyzelerimden birisi yetişti, eline süpürgeyi alarak tavuğu başımdan uzaklaştırdı. elimden tutup beni çukurdan çıkardı.
tavuk beyni işte. benim o çukurda ne yaptığımı ne bilsin. amacımın ne olduğuna bakmaksızın yavrusunu koruma içgüdüsüyle bana saldırdı. o tavuk hala yaşıyor mu bilmiyorum. * ama buradan kendisine kırgın olmadığımı söylemek istiyorum.
ülkemin siyasi ortamını takip ettiğimde bu olayın birebir aynısını yaşadığımızı görüyorum ya ona üzülüyorum işte. iktidar partisi ülkeyi orta vadede refaha ulaştırmak için bunca icraat yaparken sırf civcivine el sürdü diye tavuk beyinliler tarafından saldırıya uğruyor.
bugün 10 kasım. atatürk'ün ölümünün 72. yılı. hatasıyla günahıyla o da bir insandı. yanlışları olmuş mudur? bence olmuştur ki hatasız kul olmaz. ama tutup da kimse ülkeye gizliden gizliye ihanet ettiğini, ülkeye yaptığı onca hizmeti gözmezlikten gelmesin. ki bazı tavuk beyinliler kurtuluş savaşını hakir görerek kendi düşüncelerini ispatlamaya çalışmaktadırlar ya. işte ona da üzülüyorum.
menderesin son sözüne katılıyorum ve aynen aktarıyorum. ilmek boynuna geçirilirken son cümlesi şu olmuştur.
"size kırgın değilim sizin arkanızda olanları biliyorum."
özellikle spor müsabakalarında sonuçtan çok emin olarak yazılan, maçın sonucu istendiği şekilde olmadığı zaman da avuçta patlayan sözlük entryleridir. sözlükte örnekleri çoktur. bilhassa fenerbahçe taraftarları bunu çok yapıyor.
hababam sınıfı filminde adile naşit in sınıfa yeni gelen öğrenciyi kandırmak için hoca kılığına girdiği sahnede, şaban'a * sorduğu "anladın mı" sorusuna aldığı cevap.
efsanevi motorsiklet yarışçısı. yarıştığı yıllarda podyuma aboneliği bulunan bir yarışçıydı. 1993 yılında bir yarışta kayan motorsikletiyle birlikte kum havuzuna girince motorsikletin kum havuzda havalanarak belinin üzerine düşmesi sonucu bel kemiği kırıldı ve sakat kaldı.
--spoiler--
istanbul Üniversitesi'ne diplomasını almaya gelen D.Y., okulun bahçesinde gördüğü 3 başörtülü genç kıza saldırdı. Saldırgan hakkında 14 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. iddianameye göre, diplomasını almak üzere Fen Edebiyat Fakültesi'ne gelen D.Y.(32), bahçede okula kayıt yaptıran başörtülü öğrenci Sacide Ç.'yi (20) gördü. D.Y., "Okulda o örtüyü takmanın yasak olduğunu bilmiyor musun?" diye çıkıştı. D.Y. daha sonra da başını açmayı reddeden kızın başındaki örtüyü zorla açtı. Bu arada genç kızın saçlarını ve kulaklarının çekip hafif şekilde yaralanmasına neden olan sanık D.Y., "Burası şeriata mezar olacak" dedi. Hızını alamayan D.Y. daha sonra arkadan gelen başörtülü öğrenciler Medine E. ve Emine B.'ye yöneldi. D.Y., öğrencilerin üzerlerine yürüyerek onların da başörtülerini çıkarmak istedi. Ancak kız öğrenciler bu sırada kaçarken güvenlik görevlileri araya girdi. "Atatürk'ün resmini indirtmeyeceğiz, sizi burada yaşatmayacağız" diyerek tehdit ve hakaretlerine devam eden D.Y. hakkında öğrencilerin şikâyeti üzerine "Hakaret, tehdit ve kasten yaralama" suçlarından 5 yıl 9 aydan 14 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. D.Y. Sulh Ceza Mahkemesi'nde yargılanacak.
--spoiler-- http://www.sabah.com.tr/Yasam/2010/10/04/basortu_zorbasi_davalik_oldu
mahalle baskısı deyip deyip bık bık edenler bir de buradan yaksınlar. şimdi bu soysuzun yaptığı hareketi tasvip edenler savunanlar da çıkacaktır. ama tersi bir durumda, -hani olmayan bir durum ama farazi- senin başında niye örtü yok deyip saldıran bir kişi çıksa, mahalle baskısı diye ortalık ayağa kalkacak, türkiye şeriate doğru gidiyor denilecektir kesinlikle. üstelik bu -farazi- eylemi gerçekleştireni de hiç bir dindar tasvip etmeyecektir. yapılan eylemi radikal ve aşağılık bir eylem olarak niteleyeceklerdir. ama bu bık bık eden kesim yine de belden aşağı vurup bu -farazi- bireysel eylemi bütün dindarlara mal etmeye çalışacaklardır.
çok ilginç ki bu kesim yarım yüzyıldır eşitliğin, özgürlüğün, halkçılığın üzerine kurmuştur bütün söylemlerini, ama esamesi okunmaz söylediklerinde ve yaptıklarında. ama olsun.
edict of expulsion (kovulma emri) yani kral ferdinand ve kraliçe isabelle tarafından imzalanan ispanyadaki yahudilerin hıristiyanlığı kabul etmemeleri hakkında öldürülmelerini ya da sınır dışı edilmelerini öngören 31 mart 1492 tarihli anlaşmadır. 50000-70000 arasında yahudi yaşadıkları ülkeyi terk etmemek için hıristiyanlığa geçmişlerdir. sayıları 800000 i bulan yahudi ise diğer ülkelere göç etmek zorunda bırakılmıştır. bir çoğu portekize geçmiş, ancak portekizde de ispanya kralının baskısı sebebiyle rahat yaşayamamıştır. sayıları 150000 i bulan yahudi ise osmanlı nın gönderdiği donanma gemilerine bindirilerek başlıca istanbul izmir selanik olmak üzere osmanlı topraklarına yerleştirilmiştir. kuzey afrika, ameria kıtası, hollanda, polonya ve mısır diğer yerleşme bölgeleridir.
referandumun geçip gitmesinden sonra hala tartışmasının bitmediğinin kanıtı olan hayal mahsulü yazar önermesidir.
"süperman bruce lee den daha güçlüymüş" cümlesinden daha fazla mantık gerektirmeyen bir cümledir. apo yu serbest bırakacak siyasi inisiyatifi ve cesareti hiç bir parti, kendisinde göremez, göremeyecektir. en basidinden bilir ki siyasi bir intihardır. "ben iktidarım istersem yaparım" diyecek olursa sadece siyasi değil gerçek anlamda intihar olur. millet meclisten o partinin milletvekillerini çıkartıp meclisin bahçesindeki aydınlatma direklerine asar.
doğu ve güneydoğudaki masum sivil halkın demokratik haklarının verilmesi başka şey, 30.000 den fazla insanın ölümüne doğrudan veya dolaylı sebep olmuş bir itin affedilmesi başka şey. birisi anne sütü kadar ak, diğeri ise köpek boku kadar pis iki şey. bu ikisini karşılaştırmak için ya gerçekleri görmeyecek kadar kör ya da çarpıtmak amacı taşıyarak art niyetli davranmak gerekli. "sütü içti şimdi de boku yiyecek" demektir.
anti parantez. sanki hayır oyu çıksaydı aynı şeyleri konuşmayacak mıydı apo hayranları?