tetsujin
115 (çevresinde sevilen sayılan)
yedinci nesil yazar 2 takipçi 22.06 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    oy vermek bir şeyleri değiştirseydi yasaklanırdı

    12.
  1. 17 aralık günah işleme özgürlüğüne müdahaledir

    13.
  2. Sözlükteki göt kıllarını bile susturmuş açıklamadır. Neredesiniz? Gelin, bir şey konuşacağım.
    0 ...
  3. yazarların eğitim seviyesi

    34.
  4. AiBÜ - Eğitim Fakültesi
    Cisco Network Academy - CCNA & CCNP
    AÖF - Fotoğrafçılık ve Kameramanlık (Bu sene bitiyor)
    Seneye; DGS'yi kazanırsam iletişim fakültesi ya da güzel sanatlar fakültesi, kazanamazsam AÖF - Uluslararası ilişkiler

    Not: Bunlar öğretim seviyem. Eğitim seviyemi beni tanıyanlara sorun.
    0 ...
  5. yalnız yatmaktan korkmak

    3.
  6. kötüdür ama daha da kötüsü vardır. yanında yatan biri olduğu halde yalnız hissetmek.
    2 ...
  7. çoğu sarhoş eden şeyin bir avucuda haramdır

    2.
  8. Bildiğimiz hadistir. helaldir demedik ki? içen sıçan benim. günahı benim. sana ne yarram, peygamber misin ulan demezler mi adama? derler.
    4 ...
  9. yazar nicklerinden meslek tahmini yapmak

    4196.
  10. bursacocuguyumheryerde - yazmama gerek var mı?
    4 ...
  11. sözlük yazarlarının itirafları

    91677.
  12. saçlarımı taramak için bir sebep bekliyorum.
    2 ...
  13. kim jong un varken hala komünizm i savunmak

    4.
  14. haberi kaba yerinden anlayanların açıklamasıdır. ulan susayım susayım diyorum da bi bitmiyorsunuz amk. Sabah sabah kafamı açtınız, bari devam edeyim. diyelim ki haber doğru;

    1. bir insanı köpeklere yedirmekle komünizm ne alaka? o herifin kendi psikopatlığı. hiroşima ile nagazakiye atom bombası atanlar uygardı, medeniydi, gelişmişlerdi, demokrattı ya da cumhuriyetçiydi de ne oldu? demek ki devletin başındaki yöneticiyi yani rejimin uygulayıcısını yargılayarak rejimi mahkum etmek ahmakçaymış. komünist filan değilim. akılcılıktan yanayım.

    2. adam diktatör. onu herkes kabul ediyor. ve bir diktatör (hele ki bir de yeni başa geçmişse) otoritesinin sorgulanmaması ve gücünü pekiştirmek için gövde gösterisi yapmak zorundadır. dünya tarihinde örneği çok. diktatör olmasına da gerek yok hatta. bunu her otorite sahibi yapar. (sabah çırak yerleri süpürmemiş, patron sizce ne yapar bi düşünün?) ha bu gösterinin ne kadar insanca olduğu tartışılır ama adamın verdiği mesaj açık ve net: bak enişteme bunu yapıyorsam sana neler yaparım! şimdi sıkıysa biri yolsuzluk yapsın. hadi yapsın bakalım götü yiyor mu? ama diktatörün bu yaptığı demokratik ülkelerde yemez. adamı çükünden asarlar bu yaptığından dolayı. ama kuzey kore'de? kuzey koreli olsam, hak verirdim. helal olsun iyi yaptın derdim. psikopat filan değilim. önce insan olmaktan yanayım.

    not: öyle fanatik bir siyasi takıntım filan yok ama bazen gerekiyor be. yani öyle bir yaptırım getireceksin ki adamın götü yemeyecek onu yapmaya. götü yiyenlerin neler yaptıklarını gördük. işte onları sallandıracaksın taksim'de, bak bir daha yapıyorlar mı?
    0 ...
  15. fransa nın özgürlük karşıtı yobaz devlet olması

    4.
  16. "Açıkla bakalım ne açıklayacaksın"cılara gelsin. Tane tane anlatıyorum ki anlayın diye;

    Önce bi şunu okuyun: http://tr.wikipedia.org/w...plum_s%C3%B6zle%C5%9Fmesi

    Toplum bireyden üstündür. Sen kafana göre takılacaksın diye toplumun uyumunu ve huzurunu bozma hakkını kendinde bulamazsın. modern ve uygar toplumlardaki bireyler diğer bireylerle uyum içerisinde yaşama odaklı hayatlarını devam ettirirler. tabii ki her toplumda olduğu gibi böyle toplumlarda da istisnalar vardır. dingilin biri gelip tüm toplumun huzurunu bozmasın diye de bazı yasaklamalar getirilir. Burada özellikle belirtiyorum! Yasak var, yasak var. ağzıyla içmesini bilmeyen hödükler başka insanları ya da mevcut düzeni, huzur ve refahı tehlikeye atmasın diye sadece yılbaşında belli saatlerde konulan yasak vardır (fransa'da olduğu gibi), bir de kendi inancını zorla topluma kabul ettirmek ve kendi inandığı gibi yaşamaya zorlamak için konulan yasak vardır. (türkiye'de olduğu gibi.) "düşünerek alınan yasak kararları her zaman yerindedir ama kendi inancını topluma dayatarak yasaklar koymak yobazlığın ve diktatörlüğün emarelerindendir"*

    Fransa'da bu yasak konulduysa özgürlük için konulmuştur. millet rahat rahat eğlensin diye konulmuştur. her sene taksimde senin ananı bacını elleyen öküz kafalının aynısı orada da aynısını yapamasın diye konulmuştur. şimdi anladın mı özgürlük karşıtı ve yobaz olan ülke hangisi?

    Not: En büyük tehlike ise kendi inancını topluma dayatarak yasaklar koyan diktatörün tüm bunları özgürlük ve toplum huzuru için yaptığını söylemesi ve buna inanan cahil insanlardır. işte asıl yobazlık budur.
    0 ...
  17. fransa nın özgürlük karşıtı yobaz devlet olması

    2.
  18. okuduğu haberi kaba yerlerinden anlayanların beyanı. kimse gelip bana "fransa özgürlük karşıtı yobaz bir devlettir" demesin. alnını karışlarım. Açıklama yapmaya bile gerek duymuyorum.
    0 ...
  19. trt nin şarkı sözlerine uyguladığı yılbaşı sansürü

    0.
  20. rte'nin demokrasiye, özgürlüklere, kültür ve sanata uyguladığı sansürün alt kümesidir.
    2 ...
  21. masum guzelliği olan kızın zibidi tiple takılması

    6.
  22. minibüs şoförlerinin arabesk dinlemesi

    7.
  23. Gayet normal ve hatta olması gerekendir efenim. Çok sevdiğim bir arkadaşımın bir sözü vardır; "Ya n'olacaktı?" Evet, arabesk dinlemeyip de ne dinleyecekti? Requiem mi çalacaktı? Düşünsenize sabah sabah işe gideceksiniz, biniyorsunuz minibüse. Anam! O da ne? Şoför mozart dinliyor. açmış requiem'i, confutatis ile coşuyor. ışıkta beklerken filan işaret parmaklarıyla orkestra yönetir gibi yapıp, sesini incelterek "voooooocaaaaa meeeee. voca me cum benediiiictiiiis" diyerekten uçuyor. Yemin ederim döverler adamı! hem de öyle böyle değil. e şimdi daha mı iyi oldu? Olması gereken bazı şeyler vardır hani. sana ters gelebilir. sevmeyebilirsin hatta nefret edersin. ama onu o yapan şey odur. "Floransalı Feliciano ustanın meşhur incik kebabı" diye bir tabela gördün mü hiç sen? Görsen "hassiktir lan! Olur mu öyle şey?" dersin. olmaz tabi. Bırak kalsın, adam dinlesin arabeskini. gideceğin yere kadar sikilsin beynin n'olacak sanki? adamın kim bilir ne derdi var? sorsan, öyle bi anlatmaya başlar ki, "işi gücü siktiret abi, sahil yoluna çek içmeye gidelim" dersin. bunlar hep altkültürdür. Toplumumuzun zenginliğidir. bizi biz yapan şeylerdir. birazcık hoşgörü. lütfen ya.
    1 ...
  24. sabah yürüyüşü

    10.
  25. güneşin ilk ışıklarıyla güzel fotoğraflar çekilebilecek olan yürüyüştür. Hele bir de kontr ışığı karşınıza alıp da portre çektin mi off, yeme de yanında yat.
    0 ...
  26. tramvay bomboşken yanımdaki koltuğa oturan kız

    3.
  27. bi "günaydın" demek gereken kızdır. güne güzel başlatır ama daha fazlası değil. bırakın güzel bir sabah sohbeti olarak kalsın. iş yerinde sizi anlatsın arkadaşlarına. "sabah tramvayda bi adamla tanıştım, gelene kadar ne kadar da güzel ve tatlı bir sohbet ettik. ne yavşadı ne de başka bir şey yaptı. varmış halen böyle adamlar." desin.
    3 ...
  28. sabah sabah gelen inanılmaz sevişme isteği

    4.
  29. hakanali

    55.
  30. Çukurova sözlük'ten tanıdıktır. Selam olsun.
    0 ...
  31. cekirdek degil cigdem

    45.
  32. Çukurova sözlük'ten tanıdık. selam olsun.
    0 ...
  33. durduk yere konuşmayı kesen sözlük insanı

    1.
  34. sözlük yazarlarının başına gelen doğaüstü olaylar

    47.
  35. 12 yıl önceydi. AKP iktidara geldi.
    3 ...
  36. yazarların telefonu açtığında söylediği ilk cümle

    5.
  37. Arayan kişiye göre değişmekle birlikte en çok "Ne var lan!"
    2 ...
  38. sözlük yazarlarının cüzdanında bulunan şeyler

    455.
  39. şimdi baktım da; mercimek. evet bildiğin kırmızı mercimek. kağıda sarılı böyle. niye koydum, ne zaman koydum hatırlamıyorum bile.

    Edit: Of anne yaaa!!!
    13 ...
  40. kadınların araba kullanmasının yasaklanması

    23.
  41. Erkekler ile kadınlar arasında motor becerileri farklıdır. Erkekler genellikle, kaba motor becerilerine yatkınken, kadınlar ise ince motor becerilerine yatkındır. erkeklerin el işleri, dikiş-nakış gibi gibi şeyleri yapamazken yüksek kas gücü gerektiren işleri, ağır iş makinelerini kullanabilmeleri vs. bu yüzdendir. Her iki cinste de istisnalar yok mudur? Tabii ki vardır. Benim tanıdığım en iyi şoför bir kadındır mesela. çok iyi dikiş dikebilen ama bisiklet bile süremeyen bir de kankam var.

    Yani diyeceğim o ki konuyu cinsiyet ayrımcılığına getirip gerzeklik yapmanın alemi yok. bu sadece basit bir biyolojik farklılık. yapılacak basit bir yasal düzenlemeyle, ehliyet sınavlarına eklenecek motor beceri testi ile sorun kolayca çözülebilir. kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı yapılacak olan bu testi geçemeyene ehliyet vermeyeceksin. "senin beyin ve kas koordinasyonun araba kullanmak için yeterli değil arkadaşım" diyeceksin. bu kadar basit.

    Edit: Beyin-kas koordinasyonu geliştirilemez mi? Elbette geliştirilebilir. Zor da değil. Fizik tedavi ile neler yapılıyor günümüzde. çok lazımsa ehliyet, geliştir öyle gel.

    Edit 2: "motor beceri"yi araba motoru zannedenlere ve argodaki "motor" sanıp da "ehüehüeheh, kadınlara motor demişsin" diyenlere de at kafası girsin.
    1 ...
  42. dumura ugratan olaylar

    8.
  43. bir arkadaşın tanıdığı ameliyat olacaktı ve kana ihtiyacı vardı. kan grubum uyuştuğu için kan merkezine gittim. içeride sedyelerden birinin boşalmasını bekliyorum. yavaşça kapı açıldı ve genç bir adam kafasını içeri uzattı. elindeki cep telefonunu göstererek "ya ben geçen kan vermiştim de bana bi mesaj geldi "kanınızda hiv pozitif bulundu. lütfen en yakın kan merkezine başvurunuz" diye. nedir bu, ne yapmam lazım" diye sordu. hemşire umursamaz bir tavırla "dışarıda danışma var, oraya sorun" dedi. adam "peki teşekkürler" diyerek çıktı. ben apışıp kalmıştım. "Nasıl lan! vay amk! adam aids lan!" filan diye şok geçirirken ve bir yandan da adamın cehaletine şaşırırken hemşire durumumu fark etmiş olmalı ki "geliyo böyle günde 2-3 tane" dedi. omuzlarını silkerek işine devam etti!!!
    0 ...
  44. unutulmaz gaflar

    28.
  45. askere giden her kısa dönemin eğitim çavuşlarına istisnasız "hocam" demesi. 4 haftada öğrendiler "komutanım" demeyi.
    3 ...
  46. gecenin şarkısı

    7679.
  47. Led Zeppelin - When The Levee Breaks
    2 ...
  48. adana kebabı yemek ve sonra hatuna 3 posta atmak

    2.
  49. ailesi günü birlik tatile çıkmış seksi komşu kızı

    3.
  50. sözlük yazarlarının itirafları

    91594.
  51. kendi tipime gıcığım. kendimin amk!
    3 ...
  52. türkiye de mühendislik fakültelerinin tırt olması

    5.
  53. Bizim ülkemizdeki insanların huyudur. Her şeyi bilirler. gençken eleştirmen, yaşlanınca da sosyolog olurlar. Eksiğini gediğini söylerler ama çözüm üretmeye sıra gelince kimseden ses çıkmaz. Vururuz allah vururuz. Sokaktaki çocuktan tutun da kahvehanede oturan emekli amcalara kadar oturduğumuz yerden memleketi kurtarmasını iyi biliriz. peki çözüm? Çözüm yoookkk. Mını siktiğimin at kafalıları!

    Türkiye’de mühendislik eğitiminin kötü olduğu söylenir. Hem mühendisler hem de öğrenciler arasında sıkça dile getirilen, pelesenk olmuş bir tespittir. Kötü denebilir mi veya kötü derken ne referans alınır bilmiyorum ama iyi olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. iyi olmadığını söylerken neye göre iyi olmadığının referansını vermemiz gerekir tabii ki.

    Neye göre iyi değildir? MIT'nin mühendislik eğitimine göre iyi değildir. Peki MIT'de olup da Türkiye'de olmayan nedir? (Bu arada yaklaşık 2 yıl önce MIT'nin Mühendislik Fakültesi dekanı, mühendislik eğitimi hakkında konuşmasında şunu söylüyordu: "MIT olarak mühendislik eğitiminde geri kaldık, Çin bizi çoktan geçti ve nasıl yetişeceğimizi bilmiyoruz." Bunu söyleyen MIT’nin Mühendislik Fakültesi dekanıydı. Evet, hani şu daha 1. sınıfta öğrencilerin "Elektroniğe Giriş" dersinde EKG cihazı yaptıkları MIT!)

    Türkiye’deki mühendislik eğitimini geri bırakan nedir? Ahmet beyin aklına gelen ve bulunduğu yerden fark ettiği bir kaç madde;

    *Akademisyen/öğrenci oranının düşük olması.
    *Akademisyenlerin çok fazla derse girme mecburiyeti (ekonomik veya akademisyen eksikliğinden kaynaklanan sebepler) dolayısıyla öğrenciyle fazla ilgilenememesi.
    *Akademisyenlerin ders vermekten başlarını alamayıp araştırma-geliştirmeyle ve öğrenciyle yeterince uğraşamaması.
    *Öğrenci sayısının çok fazla olması.
    *Laboratuarların yetersiz olması ve var olanların da ulaşılabilir olmaması. Laboratuar anahtarı kapı görevlisine bırakılır ama öğrenciye katiyyen verilmez.
    *Laboratuar aktivitelerinin yetersiz olması, yapılanların pratikte işe yaramaması (tabii ki giriş seviyesindeki laboratuarlarından işe yarar cihazlar çıkması beklenmez, ileri derslerden bahsediyorum). Öğrencinin laboratuarda işine yarar, evine götürüp koyabileceği, bununla gurur duyacağı bir şeyler üretememesi.
    *Eski ders müfredatları.
    *Ders içeriklerinin güncellenmemesi, 20 yıllık bilgilerin öğretilmesi.
    *Sanayi-üniversite işbirliğinin ticari ilişki seviyesinde kalması. Şirketlere laboratuar kurdurulması, bağış yaptırılması, karşılığında akademisyenlerin şirketlere danışmanlık vermesi ve şirketlerin de bu sayede projelerinden vergi avantajı elde etmesi.
    *Genç akademisyenlerin angarya işlerle bunaltılması, enerjilerinin tüketilmesi.
    *Akademisyenlerdeki pratik uygulama eksikliği.
    *Öğrenci sayısı arttıkça öğrenci kalitesinin düşmesi. Buna bağlı olarak öğrencinin, "dersi daha iyi öğrenmek için ne yapabilirim?" yerine "Dersi geçmek için ne yapabilirim?" şeklinde düşünmesi.
    *Öğrencinin fazlasını talep etmemesi, hocayı çalışmak zorunda bırakmaması.
    *Akademisyenler arasındaki gruplaşma, adam kayırma, çekememezlik problemleri.
    *Kadro açılmaması gibi idari, proje fonlaması gibi mali problemler.
    *idari kadrolardaki siyasi kutuplaşmalar.

    Bu listede suç hep öğrenciye ve idareye atılmış gibi bir fikre kapılmış olabilirsiniz. Yetersiz, ders ezberleyerek/kopya çekerek yüksek ortalamalar tutturmuş, hocanın dizinin dibinden ayrılmayıp araştırma görevlisi olmuş, akademinin içinde de kalıplaşıp yüksek lise öğretmenine dönüşmüş akademisyenlerden bahsedebilmek için yeterli akademik tecrübem yok. Dinlediğim onlarca doktora yeterlilik sınavı, jüri seçimi, birbirine gıcık akademisyen, asistan seçme hikayeleri, yazamadığım iddialarımı dillendirmek için yeterince güçlü kanıtlar değiller. Dolayısıyla o kısmı geçtim. Peki MIT'de yukarıda yazdıklarımın tam tersine ek olarak neler var?

    *Akademisyenlerin bir çoğu blog yazar. Öğrencilerine sadece dersle alakalı değil, alanlarıyla ilgili diğer her şeyde yol gösterir. Bilgi paylaşımları süreklidir.
    *Her laboratuarın bir internet sitesi vardır. Laboratuardaki projeler için bu sitelere alt domainler açılır. Laboratuarlarda işe yarar, estetik, eğlenceli projeler yapılır ve açık kaynak olarak yayınlanır.
    *Akademisyenleri aktüel kitaplar yazar. Ders kitapları ya çok detaylıdır ya da internetten yayınlanmıştır.
    *Akademisyenler derslerdeki ikircikli noktaları analojilerle anlatır. Demo yaparlar.

    Mühendislik eğitimine yapılması gereken eklemeleri aşağıda maddelemeye çalıştım. Tabii ki bu maddeler iyi mühendis yetiştirmek için yeterli değildir ama daha donanımlı mühendisler yetiştirmek için gereklidir diye düşünüyorum. Bunlar benim fikirlerim, yanlış veya gereksiz olduğunu düşündükleriniz vardır. Onları da yorumlarda belirtirseniz sevinirim.

    *Matematik eğitiminde olasılık ve istatistiğin ağırlığını artırmak.
    *Tasarım, sanat, estetik eğitimlerine ağırlık vermek.
    *Rutin işlerini otomatize edecek sistemi geliştirebilmeleri için yetenek sağlamak. Örneğin hepsinin işine yarayabilecek bir programlama dili öğretmek. Python olabilir. Kendilerine ait 10 15 site içinde arama yapabilecek küçük bir arama motoru yazabilmeliler.
    *1 ders de olsa Google kullanım eğitimi vermek.
    *Bir muhasebeci kadar olmasa da küçük bir işletmenin muhasebesini tutacak kadar finans eğitimi vermek.
    *Açık kaynak kültürünün aşılanması. Açık kaynak bir proje yapmak, yapılmış bir projeye çeviri de olsa katkıda bulunmak.
    *Blog tutma mecburiyeti. Kendini ifade etme, yazılı iletişim, dile hakimiyet sağlamak.
    *Gönüllülük mecburiyeti. Haftada 5-6 saat bakım evlerinde, kreşlerde, kimsesizler yurdunda vs gönüllü hizmet vermek.
    *Uzaktan öğrenim sistemlerinden (Udacity, Coursera, Open Learning Initiative, MIT Open Courseware, Yale Open Courses, Stanford gibi) her dönem en az 1 adet alandan bağımsız ders alıp geçme zorunluluğu.
    *Her sene alanında uzman bir kişiyle ropörtaj yapıp, yapılan diğer ropörtajların 10 tanesini izlemiş olmak
    *Satış mecburiyeti. Herhangi bir şeyi kapı kapı dolaşıp satmak. Reddedilmeyi, iknayı ve satışı öğretir diye düşünüyorum.
    *Teknisyen/tekniker olarak çalışma mecburiyeti.
    *1. ve 2. sınıf öğrencilerinin projelerine danışmanlık yapmak, onlara ders vermek.
    *TOEFL’dan en az 90 almadan mezun olamamak. ikinci bir yabancı dil öğrenme mecburiyeti.

    Mühendisin daha donanımlı mezun olması için gerekli koşullar olduğunu düşündüğüm bu maddeleri öğrenci üniversiteden bağımsız da yapabilir ama mecbur kalmadan yapmayacağını hepimiz biliyoruz.

    (Kaynak: Biraz benden biraz da Ahmet Alpat'tan)
    1 ...
  54. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük