çok severim kendisini hem de o kadar çok yani, aslında küçük küçük babam da içimizdeki irlandalıları severmiş, sevdiğinden sığdırası gelirmiş nick altı entry'leri sözlüğe.
futbolcuların işin bokunu çıkartıp kramponlarının arkasına yazdıkları yazılardır, hayır ne gereği var diyenler olacaktır fakat reklamını yaptırmak isteyen firmalar artık topçuların götlerine başlarına reklam verdiklerinden yer kalmadı, kulüplerin açgözlülüğü buna eklenince yakında oralarıda kullanacaklardır eminim . reklam almayan topçularda kafalarına göre bir şeyler karalayabilir .
bobo kramponlarına çaktım mı tam çakarım yazar ise lugano'da yavaş yerler yaş yazabilir , ibrahim üzülmez'den miras değil alın teri yazısını beklerim, sabri ise yüzük lordun yol sabri nin yazsın en iyisi o olur .
kırmızı yayınları tarafından türkçe'ye kazandırılmış lars morris kitabı .
tarihi iki defa okuruz, ilk okumada kullanılabilir 'gerçeklerin' peşine düşeriz . bu bir papazın incil'i okuması gibi bir şeydir .ikincisinde bu işin aslı neymiş diye okuruz . bu da şeytanın incil'i okuması gibidir.
gitme yemen'e yemen'e
yemen sıcak kahve pişer
asker talime çıkınca
aceminin aklı şaşar
gitme yemen'e yemen'e
yemen sıcak dayanamam
tan borusu er vurulur
sen cahalsın dayanamam
tarlalarda biter kamış
uzar gider vermez yemiş
çöl yemen'de can verenler
biri memed biri memiş
birinci dünya savaşında asker olarak yemen'e giden iki kardeşin geri dönmemesi üzerine , şehitlerin kız kardeşi çukurova'da 'yemen ağıdı' diye ünlenen yukarıdaki ağıdı yakar ..
mahpushanelerde görmedim direk
kimimiz on beşli kimimiz kürek
idam cezalıya dayanmaz yürek
yanarım yanarım aşkıma yanarım
demir parmaklıktan bakar ağlarım
mahpushanelerde serdim postumu
çok aradım bulamadım dostumu
aziz ahbaplar bana küstü mü
yanarım yanarım aşkıma yanarım
demir parmaklıktan bakar ağlarım ..
chuck palahnıuk un son kitabı , 'bu hikaye, nefesinizi tuttuğunuz sürece devam etmeli' diyerek başlamış bu kez. öyleyse, her nefes bir hikaye , her hikaye bir nefes .
--spoiler--
ortadan kaybolun. sizi başyapıtınızı yaratmaktan alıkoyan her şeyi geride bırakın . işinizi, ailenizi ve evinizi; tüm bu sorumluluklarınızı ve dikkatinizi dağıtan şeyleri üç aylığına askıya alın. işinize tam anlamıyla odaklanmanızı sağlayacak bir ortamda, kafa dengi insanlarla birlikte yaşayın. katılmaya hak kazananlar için kalacak yer ve yemek bedavadır. profesyonel bir şair, romancı veya senarist olarak yeni bir gelecek kurma şansını yakalamak için hayatınızın küçük bir bölümüyle kumar oynayın. çok geç olmadan, hayalini kurduğunuz hayatı yaşayın. yer çok sınırlıdır.
burhan öçal - buğu-jazz
mercan dede - napas
shantel vs. baba zula - kısaltmalar remix (limoncu version)
forty thieves - balkan babylon
ayhan sicimoğlu - ahi nama kaynana featuring özkan uğur
selim sesler - kasap havası
sabahat akkiraz & orient expressions - kayalar merdim merdim
kara deniz - underworld
smadj presents s.o.s. project - hat
sultan tunç - bir yol hikayesi
baba zula - özgür ruh
ilhan erşahin - ı want my money
1- çiçekçi
2- yaşı küçük
3- oğlan oğlan
4- bulgaristan muhacırları
5- kağıthane
6- kavakta turna sesi var
7- ajde jano
8- ibrahim
9- buçuk
10- 'kudur' üzerinden çeşitleme
11- bum bum
12- dinle
insanın sinirlerini tavan yaptıran yazı, ulan biz fatura yatırmaya gidince 'adres bulunamadı' diye geri dönsek hoşunuza gider mi ? söyleyin olum gider mi ? google çıkar 'bunu mu demek istediniz' der, mozilla çıkar adresi bulamaz, bir ibneliktir almış başını gidiyor . gidin kafanızı bir soğuk suya sokun kendinize gelin, gidin bi abdest alın cenabet deyyuslar .
ne s*kim başlık bu diyeceksiniz, durun demeyin lan lütfen birşey anlatıcam .
şimdi efenim, yaşı büyük ağabeylerimizde kelime oyunları bitmez , nedir bunlar örneğin başlıkta olduğu gibi ' sen bana on lira ver ben sana biner biner öderim' diyerek size olan binme isteğini koyar ortaya, haa ben ibnemiyim hayır . peki benim ibne olmadığım bu kelime cambazı abimizin umrunda mı ? tabi ki hayır , siz kelime de bulunan çakallığı sezip hayır dediğiniz anda ikinci cümleyi patlatır, sen bana yüz ver ben sana elliyiverim haydaa . oldu mu şimdi yakışıyor mu sana abicim neden ellemeye çalışıyorsun beni ? illa o kötü şakayı yapacaksın, yanlışlıka vereyim abim desen çok mutlu olcan dimi lan ?
- ankarada sanaiyi basmışlar
- sanayide taaarkana basmışlar
+ sus sus ümüğünü sıkıcam kazım abi
- dur dur bak bugün bi haber okudum
+ sus lan amcık sus .
ee tabi yaşı büyük ama bu kadar bayat espiri yapınca ortam da sevgi saygı kalmıyo meburen ağzınızdan bir küfür çıkıveriyor, hah işte o fıkra ne diyordu temele ' asıl şimdi y*rraa yedin' .
abimiz ne derse desin sen o küfürü etmeyecektin maho !
- hiç utanmıyorsun dimi ben senden kaç yaş büyüğüm
+ ama abi sende küfür ediyosun
- ben büyüğüm severim de s*kerim de
+ abi hala küfür ediyosun
- ben ederim ben senden kaç yaş büyüğüm
işte o ana kadar resmi bir suçun olmasada artık var, aynı ortamda ne zaman bulunsanız o ettiğiniz küfürün lafı geçecek;
- bak iyi çocuksun ama götün önde gidenisin
+ haydaa gene noldu abi
- sen bana 3 sene önce küfür ettin hatırlıyormusun
+ abi ama niye ettim
- evet haklıydın tamam ama ben senden kaç yaş büyüğüm
+ haklısın abi
- sende biraz yavşaklık var .
--spoiler--
şizofren, tabi oluşa dayanan bir benliğin sahteliğini kabullenmediği için acı çeker. aradığı sevgidir, ama yaşadığı, boyun eğerek satın alınması gereken sahte sevginin ikiyüzlülüğü dür. bu nedenle, yaşadığı dünyanın kendisini sevemeyeceğini kanıtlamak için her şeyini ortaya sürer. bu şekilde tabi olma tehlikesinden kaçar ve aynı zaman annesini ve babasını suçu üstlenmek zorunda kalmaktan "korur" : eğer zaten sevilmeye layık değilse, bu durumda kendi durumunun sorumluluğunu kendisi taşımalıdır. böylece potansiyel bir bağımsızlığı ve yine de bir yerde insanlarla sevgi dolu bir bağ kurabileceğine dair çilişik bir umudu da korur .
--spoiler--
- un copa de vino blanco !
dedim. sanki bir kadeh beyaz şarabı türkçe istemişim gibi , ikinci sorusuna geçti papyonu sola meyletmiş kıdemli garson:
- çankaya mı ağbi ?
- sen ispanyolca biliyor musun ?
- ne ispanyolcası ağbi, türkçeyi zar zor konuşuyoruz. zaten türkçe artık bizim anlayamayacağımız bir hale geldi ! geçen gün açtım televizyonu, genç bir kız bir şeyler anlatıyor . koptuk, diyo, uçtuk diyor, akamadık ağbi diyor, yırttık diyor, yıkıldık diyor... ortada ne yırtılan , ne kopan bir şey var ! uçak yok, yıkılan bi şey yok! akamayan ne ? çoluk çocuk afallamış bakıyoruz televizyona..
- sus! kes! bıktım sizin bu ailece televizyona bakmaktan oluşan sıkıntılarınızdan. kapatın televizyonu, huzura erin. kapatma düğmesi mi bozuk ?
- hayır , mevzuu o değil ağbicim... diye aşağıdan alan mıymıntı bir sesle diyalog içine gereksiz söylev sıkıştırma çabasını yinelemek isterken, kararlı bir biçimde yüksek perdeden kestim sözünü. kemezseniz, ince ve dolambaçlı patikalardan beyninizin algılayamayacağı bir karışık yöntemle öyküyü babasının sosyal sigortalar hastanesi'nde ilgisizlikten ve bakımsızlıktan ölüşüne, rahmetlinin ssk vergisinin yıllarca ödenmiş olmasına, ssk ödemenin anlamsızlığına bağlıyor; siz sinirle ikinci sigarayı yakıyorken onun söylevi anarşistleştirerek devletin bütünlüğüne dil uzatır hale geliyor, giderek komünist bir söyleme ulaşıyor ve seçimlerde türkiye komünist partisi'ne oy vermesine rağmen, partinin tutumunu beğenmediği konusuna geçiyor... çok tehlikeli ve hemen tutuklanması gereken bir herif, bu papyonunu sıvazladığımın garsonu.
- sus mevzuu o! insana siparişini unutturuyorsun! ne istemiştim ben ?
- bir kadeh beyaz şarap istemiştin ağbi !
- ispanyolca istedim, sen nerden anladın ?
- el hareketlerinizden ağbi... ayrıca, siz bu saatte başka bir şey istemezsiniz.
- çok akıllısın !
- evet ama işte bu aklın bize faydası yok...
biçiminde dudağını büzerek, garsonlar sendikası hikayesine giriş yapmak istiyorken gayet ispanyol el, kol hareketleriyle kestim sözünü.
- çabuk beyaz şarap getir !
cümlesiyle yol ettim onu ve boynundan tamamen uzaklaştıramayarak enseye aldığı onu izleyen papyonunu. anlatacağı bütün hikayeleri biliyorum. ondört yıldır tanışıyoruz. her gün buraya geliyorum, sürekli görüşüyoruz. aynı şeyleri o anlatarak, ben dinleyerek birlikte yaşlandık denilebilir. tanıştığımızda ikimiz de gençtik.
--spoiler--
"ondan son kez söz ettiğinde , seni levy pantolonları'ndan kovdurduğunu söylemiştin."
"evet öyle. ama son tahlilde bunu bana yararı oldu. böylece beni daha mutlu edebilecek bir iş buldum. "
"ne korkunç" dedi bayan reilly üzgün üzgün. "bir fabrikadaki memurluktan atıldın ve sokaklarda seyyar satıcı oldun. bak sana ne diycem, ignatius. dilerim susiççi de kovmaz seni. santa ne dedi, biliyo musun? "
" oldukça anlaşılır ve keskin bir dille konuşutuğundan eminim. anadilimize yönelik saldırılarının içinden çıkmak gerçekten güç"
"birinin sana okkalı bi yumruk atması gerektiğini söledi"
"ondan beklenmeyecek kadar düzgün bir cümle"
"myrna neler yapıyomuş" diye sordu bayan reilly merakla
"neden bu kadar sık yazıyo ? o kızın iyi bi banyoya ihtiyacı var"
"myrna nın aklı, suyla ancak ağız bağlamında ilgilenmeye erer"
"ne?"
"lütfen bi balıkçı gibi bağırmayı keser ve çekip gidermisin?
fırında pişmekte olan bir şişe misket şarabın yok mu senin ? şimdi beni yalnız bırak . çok gerginim."
"o zaman çık o küvetten"
"küvetten çıkmamsenin için neden bu kadar önemli? anne, seni hiç anlamıyorum. bir ev kadını olarak şu anda yerine getirmen gereken herhangi bir iş yok mu ? bu sabah koridordaki toz topaklarının neredeyse beysbol topu kadar irileşmiş olduklarını ayrımsadım. evi temizle. telefonla konuş. bir şeyler yap. uzanıp biraz kestir. son günlerde epey bitkin görünüyorsun"
"elbette görünürüm. zavallı anacığının kalbini kırıyosun. düşüp ölsem ne yaparsın?"
" bu saçma sapan sohbete katılmayı reddediyorum. istiyorsan tek başına konuşmayı sürdürebilirsin. bana gelince; şimdi bütün dikkatimi bayan minkoff'un mektubundaki yeni sataşmalarda toplamalıyım. "
"artıkın dayanamıyorum, ıgnatius. bu yakınlarda bi gün beni kalp krizi geçirmiş, mutfakta yerde yatarken bulacaksın. bekle de gör. dünyada yapayalnız kalıcaksın. işte o zaman dizlerinin üstüne çöküp zavallı, sevgili anacığına yaptıkların için tanrı'dan af isteyeceksin. "
banyodan çıt çıkmadı. bayan reilly hiç olmazsa su sesi ya da kağıt hışırtısı bekledi, ama bonya kapısı bir mezardan barksızdı.birkaç dakika kadar boşu boşuna bekledikten sonra koridordan geçerek fırına doğru ilerledi. fırının kapağının açıldığını duyan ıgnatius mektuba döndü .
--spoiler--
deneme, deneme. bir, iki, üç.
deneme, deneme. bir, iki, üç.
bu belki çalışıyordur. bilmiyorum . beni duyabilecek misiniz ,
bunu da bilmiyorum .
ama duyabiliyorsanız, dinleyin. ve eğer dinliyorsanız bulduğunuz, yolunda gitmeyen her şeyin hikayesidir. bu sizin tabirinizle 2039 sayılı uçağın kayıt aleti. içinde geriye kalan her şeyin kaydını sonsuza dek saklayacak bir tel yumağı olan ve portakal rengi olmasına rağmen halk arasında kara kutu diye bilinen alet. bulduğunuz şey tüm olanların hikayesidir .
eğer istiyorsanız, durmayın deneyin.
bu teli akkora dönene kadar ısıtsanız bile size tıpatıp aynı hikayeyi anlatacaktır.
deneme, deneme. bir, iki, üç.
ve eğer dinliyorsanız, yolcuların evlerinde, sağ salim olduklarından hemen emin olabilirsiniz. yolcular yeni hebrides adaları nda sizin tabirinizle karaya intikal ettiler . daha sonra uçakta sadece o ve ben kaldık ve havalandıktan bir süre sonra pilot da bir yerlere paraşütle atladı. b,r çeşit su birikintisinin üstüne, sizin tabirinizle okyanusa .
tekrarlamaya devam edeceğim, ama bu kesinlikle doğru. ben katil değilim .
ben burada , yukarıda yalnızım.
uçan hollandalı.
ve eğer dinliyorsanız, gösterge paneline ve ön cama dönük duran koltukta, etrafımda çoğu bayatlamış votka ve cinle dolu minik şişelerle birlikte 2039 sayılı uçağın kokpitinde yalnız olduğumu bilmelisiniz. kabinde, yolcuların yarım bıraktığı kiev usulü tavuklar ve stroganoff usulü biftekler küçük tepsilerde duruyor ve havalandırma artık yemek kokusunu temizlemeye çalışıyor. dergiler yolcuların okumakta olduğu sayfalarda açık kalmış. bütün koltuklar boş olduğu için, herkesin bir anda tuvalete gittiğini düşünebilirsiniz. plastik kulaklıklardan, önceden kaydedilmiş müziğin mırıltıları duyuluyor .
burada, bulutların üstünde, yarısı yenmiş iki yüz küçük çikolatalı pastayla ve canım istediği anda döner merdivenden çıkıp kendime bir içki daha hazırlayabileceğim bir piyano barıyla birlikte, bu boeing 747-400 zaman kapsülünün içinde yalnızım.
tanrı esirgesin, bütün bu detaylarla canınızı sıkacak değilim, ama benzin bitene kadar otomatik pilota alınmış bu uçakta olacağım. pilotun deyimiyle , alevin sönmesiyle güç kaybedene kadar.
pilot, sırasıyla bütün motorların duracağını söyledi. ne olacağını bilmemi istedi. sonra da jet motorları, ventüri etkisi, kanat bükümlülüğünün artmasıyla uçağın yükselmesi ve motorların dördünün de durmasından sonra uçağın 250.000 kiloluk bir planöre dönüşmesiyle ilgili bir sürü detayla canımı sıkmaya devam etti. otomatik pilot uçağın düz bir hatta uçması için ayarlama yapacağından , planör pilotun tabiriyle kontrollü inişe geçecek.
ona, bu tür bir inişin benim için iyi bir değişiklik olacağını söylüyorum. geçtiğimiz yıl içinde başımdan neler geçtiğini bilmiyorsunuz.
pilotun paraşütünün altında, bir mühendis tarafından dizayn edilmiş gibi görünen, sıradan, sıkıcı renkli üniforması duruyordu. bunun dışından gayet yardımsever davranmıştı. kafama bir silah dayayıp, ne kadar yakıt kaldığını ve bu yakıtın bizi ne kadar idare edeceğini soran birine karşı benim olabileceğimden çok daha yardımsever. kendisi okyanusa atladıktan sonra uçağı tekrar normal irtifaya nasıl çıkaracağımı gösterdi. kara kutuyla ilgili gerekli tüm bilgileri verdi.*
--spoiler--
la liga'da üç gol ortalamasıyla oynayan barça nın bildiğin tecavüzcü çoşkun olduğu gerçeğidir.
hayır nuri alço değiller orası belli , kesin çoşkun bunlar. nuri abi 2 atar bırakır ama bunlar resmen çoşkun lan ilk defa rakip bulmuş gibi ne buldularsa atıyorlar .
maçı 15 dakika geç açayım diyorsunuz haydaa 3-0 olmuş. ne anladım ben bu yatıştan sapıklığın alemi yok yavaş yavaş yapın şu işi karşı tarafta tecavüzden zevk alsın, hayır adamlar ne olup bittiğini anlayamıyor ' ahh götüm acıyor hacı niye böyle oldu lan' falan diyorlar .
mesela en son bayern'li madurların ırzına geçti bu takım, hayır arada bayern gaza geliyor atağa kalkıyor karşılığında barça daha net iki pozisyona giriyor , resmen ' lan bak akıllı olun 3 tane daha atarız' diyor adamlar .
fakat ben bu takımı durdurmanın formulünü buldum, dinsizin hakkından imansız gelirmiş, bunların hakkından şu kadro gelir efenim ;
edit: emre aşık ve emre toraman forvet efenim, emre aşık rakip defansı dövsün diye emre toraman neden orada biliyorsunuz hakan şükürden iyi kafa golü atıyor mübarek .(kendi kalesine tabi)
bırak yazarlarınla uğraşmayı, adam ol. diye devam eden ayar cümlesi . helal olsun yürü be diyesi geliyor insanın .
edit: ne eksiliyosunuz lan benmi koydum yazıyı ...
aa evet lan o yazıyı ben yazdım birazdan eksileyenlerin çıplak fotolarınıda koyucam oraya durun bekleyin şimdi hallediyorum , şu pc nin kasası nerden açılıyodu ...
oyun oynayan çocukların yalancıyı ortya çıkartmak için sıkça kullandığı soru kalıbıdır, ve çok meşhurdur yalancının anası .
maç yaparsınız top defanstan birinin eline çarpar tam penaltı diye bağırmaya başlarsınız allah kuran çarpsın elime çarpmadı diye bir ses yükselir haydaaa,
- yalancının anasını sikim mi lan
elemadan soğuk terler boşalır ulan evde annemde yalnız ama neyse diyerekten ufak bir sessizliğin ardından cevabı verir
+ s*k lan
- yalancının anasını nba de oynayan bütün zenciler ....(kendi çükü ufak geldi)
+ olum yapıyosan kendin yap ne elin adamını karıştırıyosun ben oynamıyorum ya (mızıkçı ibne)
-osman sen aşağı mahallenin çocuklarıyla takılıyomuşsun
+ yok be abi
- yalancının anasını
+ ee anasını
- anasını işte
+ sen bana küfür mü ediyosun
- ben yalancının dedim olum
+ bana bakarak niye sölüyosun ..
tanım: uzun süredir tadilatta olan rüya sinemasının yeni ismidir, ayrıca eskisi gibi yapış yapış filmler göstermiyorlarmış, normal bi sinema olup çıkmıştır.
rüya sinemasının tam karşısında olan işyerinize gidersiniz, uzun süredir tadilatta olan sinemada bir hareketlilik göze çarpar ! oda ne sapıttı lan bunlar ışıklandırmalar falan diye içinden geçirir insan, morlu kırmızılı ışıklandırmaları görünce 'azıttı lan bunlar' diye düşünmeye devam edersiniz, fakat bir mucize olur ve sonbahar filminin afişi asılır, lan yoksa önce ağlatıp sonra mı ikinci filmi veriyolar ?
uktecinin notu: eski "iki film birden"in öncülerinden şimdinin yeni sineması .