tekbiraldimciktimmonseravina
0 (düz adam)
altıncı nesil silik 1 takipçi 2.60 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    karı koca diyalogları

    ?.
  1. - nerdeydin ?
    - güzellik salonundaydım!
    - öyle mi? peki sana hiç sıra gelmedi mi?!
    0 ...
  2. öğrenci öğretmen diyalogları

    ?.
  3. ö1: hocam dün deprem olmuş
    h: yok yav?
    ö2: evet hocam oldu ben hissetmiştim
    h: o yüzden dün öyle huysuzdun sen
    0 ...
  4. derste not tutmayan öğrenci

    ?.
  5. herkesin tuttuğu* kendine felsefesini benimsemiş öğrencidir.
    0 ...
  6. güdük necmi

    ?.
  7. hababam sınıfında halit akçatepenin oynadığı, soba içinde kopya sahnesi unutulmaz karakter.
    0 ...
  8. seni seviyorum diyene verilen saçma cevaplar

    ?.
  9. - seni seviyorum
    - böyle insani duygular barındırman güzel
    0 ...
  10. incir

    ?.
  11. ağacından düşenin büyük olasılıkla sakatlandığı veya öldüğü meyve.
    0 ...
  12. kendini sevmek

    ?.
  13. kendine güven ile bağlantılı hadisedir, kendini beğenmişlikle karıştırılmamalıdır. *
    0 ...
  14. cem yılmaz esprileri

    ?.
  15. cem yılmaz ve koğuşu askerdeyken gazinoya götürülür, gazino denilen yerde bir televizyon bir sürü sandalye ve masa vardır. televizyonda eğlence olması için televole açıktır.

    televole dış ses: demet şeneri hiç böyle görmediniz az sonra
    cem yılmaz: hadi len!
    0 ...
  16. safinaz

    ?.
  17. başı sıkıştığında her zaman "temeeeeel erkekiiiim" sözünü sarfeden karakter.
    0 ...
  18. akmina maden suyu

    ?.
  19. fresh kadar kaliteli olmayan maden suyudur.
    0 ...
  20. kocasını yatakta bir erkekle yakalayan kadın

    ?.
  21. akabinde mahmut beni bu kıllı şoparla mı aldatıyorsun diyecek kadındır.
    0 ...
  22. acun ılıcalı

    ?.
  23. uludağsözlük'te "tekbir aldım çıktım monşer avına" adlı yazarı beğenerek okuyorum diyerek beni de ünlü yapmasını umduğum kişi.
    (bkz: umut fakirin ekmeği)
    0 ...
  24. sen kimsin lan

    ?.
  25. ölmeden okunması gereken kitaplar

    ?.
  26. ışığı söndürmeden önce yatağın yerini hesaplamak

    ?.
  27. yer yatağında yatıyorsanız geçerli olmayacak hadise.
    (bkz: küçük emrah rolü oynamak)
    0 ...
  28. saipsiz

    ?.
  29. (#5974854) entry si ile beni gülme krizine sokmuş yazar.
    0 ...
  30. haldun üstünel vs hakan bilal kutlualp

    ?.
  31. birinin saçı yoktur diğerinin saçları rapunzeli andırır.
    (bkz: versusu götünden anlamak)
    0 ...
  32. robert pattinson

    ?.
  33. abaza genç kızların yeni prensidir kendileri.
    0 ...
  34. futbol oynarken dinlenecek müzikler

    ?.
  35. yaran msn diyalogları

    ?.
  36. peşin açıklama: arkadaşla en sevdiğimiz sözler hakkında konuşmaktayızdır.

    ben:
    işte benim en sevdiğim de, "koy g.tüne rahvan gitsin"
    ben:
    ama kullanmak nasib olmadı henüz*
    server bedi:
    ah canım ya bana kullan istiyorsan
    server bedi:
    bak zemin de oluşturayım sana dur
    server bedi:
    yaa casper, bu ara sınavlar falan çok morallerimi bozuyor
    ben:
    aman be serverbediiciiim
    ben:
    koy g.tüne rahvan gitsin*
    ben:
    ehehehehhh mutlu oldum lan*
    server bedi:
    *

    not:bahsi geçen arkadaşın* nicki server bedi değildir. benim ona taktığım isimdir bu. arz ederim.
    0 ...
  37. sağlıklı yaşam diye kafa siken insan

    ?.
  38. sağlık açısından bazı kötü şeyleri yaşadıktan sonra iyice pimpirikli olan şahsımın içinde bulunduğu insan topluluğudur.
    herkes vurguluyor bunu son günlerde.
    karpuzun çekirdeklerini ayıklıyor mesela arkadaş, "aa napıyosun tüm vitamini orda onun,* yesene" diyorum...
    (içinden bana ybsg diyor kesin*)
    gidiyor jelibon alıp geliyor. "aaaa" diyorum "kanserojen madde var, yemem ondan."
    yahu ne yapsa memnun edemiyor beni yazık.
    markete gidiyoruz birlikte. bana soruyor ne içeceksin diye.
    "hım, of, puf.. bişey istemiyorum" diyorum.
    "bari meyve suyu alayım" diyor.
    "aa yok onu da içemiyorum ama ben. hiç sağlıklı değil.."
    kendimi bir şey almak zorunda hissettiğimden; "tamam o zaman ben su alıcam" diyorum.
    sinirleri zıplıyor tabi. ama napıyım? böyle mutluyum ki ben*

    işin aslı; bunlar hep fasa fiso, farkındayım.
    örneğin; bizim bahçede erik, üzüm, böğürtlen, şeftali, zeytin, biber, domates hepsi vardır, bilen bilir.
    hepsi de hormonsuz, mis gibi.
    özellikle onlardan yiyorum ama gene de yaranamıyorum kendime.

    bünye tuhaf arkadaş...

    doktoruma soruyorum "neleri yiyeyim, neleri yemiyeyim" diye. "canın ne isterse ye, hiçbir şey yasak değil" diyor. koskoca ege üniversitesi profesörü diyor bunu.
    ben gidip napıyorum?
    "o hormonlu da, bu bik bik bik de, bilmemne..."
    ya ye gitsin işte değil mi? ama yok, ille çıkıntılık yapıcam.

    unutmadan; sonunda en çok yakıştığım başlığı da buldum ya, daha ne isterim senden sözlük... sağ ol var ol.
    0 ...
  39. aşk

    ?.
  40. ne olursa olsun karşı tarafın yaptıklarına saygı duymaktır. eski bir hatasını iki de bir yüzüne vurup hayatın tadını kaçırmamaktır.
    0 ...
  41. anneyle baba arasındaki farklar

    ?.
  42. -pikniğe gidilecekse annenin piknik sepetine koyduğu şeyler önce çocukları içindir. kendisi için çaydanlığı koyabilir en fazla. en olmadı her gün içtiği bir çay vardır, onu koyar. baba ise sadece rakı şişesini alır yanına.

    -anne ile çarşıya pazara çıkıldığında istediğiniz her şeyi aldıramazsınız. önce fiyatlara bakar, sonra ne kadar ihtiyacın var buna der. daha geçen gün aldık der. der allah der… ve sonuç olarak istediğiniz şeyi alamadan dönersiniz büyük ihtimalle. ama babayla çıkıldığında, baba bir an önce eve dönmek için sabırsızlandığından “hadi kaç paraymış bak bakalım, istiyo musun? al hadi gidelim” der. güzel olur.*

    -baba doktora verilecek parayı cüzdanının bir yerinde aylar öncesinden hazırlar, anne çocuğu doktora götürür.

    -anne her gün yemek yapar. sorulmadığı sürece "içine şu baharatı attım, bu bilmemneyi de ekledim" diye anlatmaz. baba ise kırk yılda bir yemek yapar, a dan z ye anlatır içindekileri, sanki çok mühim bir şey yapmış gibi. günlerce yemeğini öve öve bir hal olur.

    -kaybettiğiniz çorabın yerini babanıza değil annenize sorarsınız. babanız ise, anne evde değilse, size “cüzdanımı gördün mü?” gibi bir soru bile sorabilir.

    -annenin telefonundan kontör transfer etmek ecel terleri döktürür. babanın telefonundan istediğiniz kadar alırsınız, ruhu bile duymaz. *

    -anne çocuğunun elinden içtiği suya bile “hımmm ne tatlıymış bu su..” der. baba ise rakıdan bir yudum alır almaz, “hanım kaç kere söyliycem çocuğa koydurma şu rakıyı, sen koy.” der...
    0 ...
  43. terazi burcu kadını

    ?.
  44. bir gün önce tartışıp, sinir olduğu birine ertesi gün gülümseyip halini hatrını sorabilir. dışarı çıkarken ne giyeceğine karar vermesi saatler sürebilir. karar veremeyip dışarı çıkmaktan vazgeçtiği bile görülmüştür. "saçlarımı belime kadar uzatacağım" deyip, bir saat sonra kısacık kestirebilir. mutlu olunacak bir şey mutlaka bulur. bulamazsa bizzat kendisi yaratır. kimseyi kırmak istemez, asla. herkes dostluk ve barış içinde olsun diye oradan oraya koşturup helak olmakta üstüne yoktur. sevdiğini de sevmediğini de hissettirir. iyi davrandığınız sürece sizden değerlisi yoktur onun gözünde. başkalarının yanında öve öve bitiremez sizi. ama arkasına bakmadan gitmesi için bir hareketiniz bile yeter çoğu zaman. kesin çizgileri vardır insanlar ya da durumlar hakkında. iyiyse iyi, kötüyse kötü. açık kapı bırakmaz. önyargılıdır, biraz tutarsızdır. tüm insanlara değer verir genelde, ama sevmediği biri için kılını kıpırdatmaz. onlara "başka bir gezegenden gelmiş, gereksiz insan" muamelesi bile yapabilir. yine de her insanın bir mucize olduğunu düşünür. onları dinlemesini sever, dertlerine ortak olmak onu mutlu eder. bazı konularda çok katı kuralları olmasına rağmen, sevdikleri ne derse yapmaya hazırdır. onları mutlu etmek kendi mutluluğundan daha önemlidir. huzursuzluk veren şeyleri unutur. hatırlatılmadığı sürece aklına bile gelmez. affetmesini de bilir, iki gün önce kızdığı, çok kötü sözler söylediği biri özür dilemeye geldiğinde yelkenleri suya indiriverir. açık sözlüdür. hiç beklemediğiniz bir anda, "o makyaj ne öyle arkadaşım, çok kötü olmuş!?" deyip morallerinizi bozabilir. ama kötü bir özellik değildir bu kanımca. arkanızdan söyleyeceğine yüzünüze söyler, en azından iki yüzlü değildir. tembeldir ama canı istediği zaman en çalışkan insan oluverir. sağlık açısından bakılacak olursa bünyesinin zayıf olduğu söylenir. çok ciddi rahatsızlıklara yakalanabilir. bu yüzden her daim tedbirli olması gerekir. (bir yerde okumuştum, ne kadar doğru bilemem..) ailesine çok değer verir. arkadaşları ve dostları için yapmayacağı şey yoktur ama listenin başında ailesi vardır her daim. çekici olduğu, bir ortama girdiğinde hemen dikkat çektiği, güzel olduğu falan söylenir, ama şahsen bana pek gerçekçi gelmedi bu sankim*

    yazarın notu 1: sevmediği biri için kılını kıpırdatmaz cümlesiyle her insanın mucize olduğunu düşünür cümlesini art arda kurması; hem kendi içinde feci şekilde tutarsız olduğunun, hem de anlatmaya çalıştığı şeyleri hiçbir zaman doğru güzgün bir biçimde anlatmayı beceremediğinin kanıtıdır.

    bu son cümle de; kendisini eleştirebildiğinin, başkaları tarafından gelecek eleştirilere açık olduğunun kanıtıdır.

    yazarın notu 2: şimdi ben bir terazi burcu mensubu olarak kendimde gördüğüm bazı özellikleri anlattım diye hepsi doğru olacak değil tabi. o yüzden bu yazının pek ciddiye alınmaması gerekir.

    ve son olarak kaynak için;
    (bkz: kıçım)
    0 ...
  45. lise anıları

    ?.
  46. lise birdeyiz. mayıs ayına gelmişiz artık, okul bitti bitecek.
    havalar öylesine güzelken biz kapatılmışız içeri, ders dinliyoruz*.
    matematik hocası ders anlatma çabaları içerisinde alnından terler aka aka soruları çözmeye çalışıyor.
    sıcak onu da etkilemiş olacak ki bir türlü yoğunlaşamıyor sorular üzerinde.
    biz öğrencilerin; soru şu yoldan çözülmüş, bu yoldan çözülmüş falan hiç umrumuzda değil tabi.
    ben de bir şey düşünüyordum, kafam sırada. iyice mayıştım, uyuyacağım neredeyse.
    sonra canım sıkıldı, şöyle bir kalktım. tahtaya baktım her tarafı dolmuş bir sürü rakamla.
    sıra arkadaşıma, hocanın başka bir soruya geçip geçmediğini soracaktım.
    ama ses tonumu ayarlayamadım ve gayet yüksek sesle "hala aynı soruda mı bu?" dedim.
    sınıf yarıldı tabi ama ben çok utanmıştım.
    nasıl çıktı ağzımdan bu cümle, hala anlayamıyorum.
    sonra özür diledim falan ama.
    ooof off. yaptık işte bir hata. (zaten soru da kaldı tahtada, hoca çözemedi)
    burada söz edilen hoca, sene sonunda bana iyi bir sözlü notu vermişti ve ortalamam daha yüksek gelmişti.
    işte asıl o zaman utandım ben.
    0 ...
  47. ölmek istemek

    ?.
  48. yatakta yatarsınız öylece, hareketsiz.
    başınızda beklerler.
    arada bir ağlama sesleri çalınır kulağınıza.
    başınızı okşamak isterler ama saçınız olmadığından kimseye elletmek istemezsiniz kel kafanızı.
    bir de kızarsınız size her dokunulduğunda.
    ama size kimse bir şey demez, kızamaz, hep hoş görürler sizi.
    sonra pişman olursunuz sinirlenip onlara bağırdığınız için.
    ama yine sinirlenirsiniz, kendinize bu kez.
    önleyemediğiniz bir negatif enerji vardır üzerinizde.
    hiç geçmeyecek sanırsınız.
    tüm organlarınız isyan bayrağını çekmiş bulunmaktadır.
    sırtınız, kollarınız, beliniz, boynunuz, mideniz, başınız, dişiniz... vs vs ağrır.
    sayamadım hepsini şimdi.
    kısacası her bölgenize, özenle enjekte edilmiştir ağrılar.

    yatakta yatarsınız öylece, hareketsiz.
    "şimdi ölsem bu yatakta sıcacık...sabah beni kimse uyandırmaya kalkmasa" dersiniz.
    "nasıl olsa ölmeyecek miyiz, benimki biraz erken oluversin ne fark eder ..."
    hakikatten son sınıra dayanmıştır sabrınız...
    ertesi gün yine uyanırsınız.
    açarsınız gözlerinizi, bir bakarsınız tavan yine olduğu gibi duruyordur.
    güneş yine doğmuş, odadan içeri girmiştir.
    gözünüzün içine hem de.
    sanki "bak hala yaşıyorsun..." der gibi.
    anneniz ilacınızı getirir.
    sizi yenik düşürmek için bir gün daha uğraşacağının sinyalini verir kalbinizdeki ağrı.
    işte dersiniz, bu sefer olacak gibi, gidecek gibiyim.
    ama yine olmaz. acı sizi delirtmek içindir, öldürmek için değil.
    kızarsınız yine ölmediğiniz için.

    sonra...
    çok sonra...

    ben nasıl oldu da ölmeyi düşledim diye garipsersiniz kendinizi.

    bakın; bahar gelmiş, sizsiz olmazmış...
    0 ...
  49. kanser

    ?.
  50. doktorların, hastanın yüzüne direkt olarak söylemedikleri hastalıktır kanser.
    ille sizin sormanız gerekmektedir.
    bu hastalığın sizde olup olmadığını anlamak için bir sürü tahlilden geçirilirsiniz.
    (bkz: biyopsi)
    (bkz: ultrason)
    (bkz: mr)
    (bkz: tomografi)
    (bkz: mamografi)
    zart zurt... (hepsini aklımda tutamadım)
    tabi bunları devlet hastanelerinde yaptıracaksanız haliniz dumandır.
    5, bilemedin 6 ay sonraya gün verilir.
    e o kadar beklerseniz kanserli hücreler sizi çoktan ele geçirmiş olur.
    siz de mecburen özel yaptırırsınız..

    tahlil sonuçları çıkar.
    bir yerinizde bilmem kaç santimetrelik tümör vardır.
    bir sürü asistan, doçent, yardımcı doçent, profesör başınıza toplanır.
    her bi’ tarafınızı kontrol ederler.
    (kendinizi bir obje gibi hissedebilirsiniz, sonra geçer bu *)
    hemen tedaviye başlanır.
    özel doktorunuz olursa, el üstünde tutulursunuz.
    ama özel doktorunuz olmasa da size farklı bir gözle bakıldığından (nasıl olsa ölecek, iyi davranalım.yazıktır, günahtır, gibi) herkes iyi davranır.
    hastanede bir yerde tahlil mahlil olacaksa hemen bir kağıda acil mührü basılır kıpkırmızı.
    işte o zaman bir şeylerin yolunda gitmediğini anlarsınız.

    anneniz arada bir “lavaboya gidiyorum” bahanesiyle dışarı çıkar-ağlamaya- geldiğinde gözleri kıpkırmızı olmuştur. üzülürsünüz annenizi ağlattığınız için. babanız aldığı gazetelerin eklerini okumayı bitirdikten sonra eline bir daha alır o kağıtları. sayfaları hızlı hızlı çevirir. okumadığını bilirsiniz. abiniz istediğiniz bir şey olup olmadığını sorar devamlı.
    size en sevdiğiniz sakızlardan* alır gelir akşamüstü, iş çıkışlarında. çevrenizdeki insanların yüzlerinde gülücükler açmaktadır hep. telefonlar susmaz. herkes sizi kaybedeceğini düşünüp hüzünlü moda girmiştir çoktan. siz bu sırada "hoooppp noluyoruz lan?" dersiniz kendi kendinize.

    çok zor bir süreç geçirirsiniz. herkese göre değişir tabi bu.
    eve her gün ziyaretinize gelirler. küs olduğunuz eski kankanız bile gelmiştir. daha ötesi var mı yahu...
    gelen herkes size bir tavsiyede bulunur.
    sakın morallerini bozma, hiçbir şeyi kafana takma, sen güçlü bi’ kızsın,*
    ama sizin önce kendinizle konuşmanızdır mühim olan.
    başkalarının dediği sahtedir, öylesinedir, sadece laftır.
    siz “ben bu hastalıktan kurtulacağım!” demişseniz, olay bitmiştir.

    günler geçer gider...
    saçlarınız dökülür. aldığınız peruğun gerçek saçtan ayırt edilmediğini söyleyip dururlar.hatta kimisi saçlarını mı boyattın, bile der!
    her gün biraz daha zayıflarsınız, her şeyin tadı size kötü gelir, önceden bayıldığınız parfümün şişesini bile görmeye tahammül edemezsiniz.
    (bkz: bulantı hafızası)

    küçülürsünüz, bebek gibi olursunuz. bebek gibi bakıma muhtaç...
    ailedekiler nöbetleşe mama verirler size *
    (bkz: tüple beslenen hastaların takibi)

    günler geçer gider yine...
    tedaviniz bitmiştir.
    savaştan yeni çıkmış bir asker gibisinizdir.
    bir süre sonra toparlanmaya başlarsınız.
    yemek yiyebilecek duruma gelmişsinizdir.
    “canım şunu istiyor.” dediğinizde anneniz sevinçten havalara uçar.
    hemen yapar istediğiniz şeyi.
    bir parça yersiniz ucundan, hemen bırakırsınız sonra.
    yürümeye başlarsınız, kimse kolunuza girmeden.
    bir çok şey geri gelmiştir hayatınıza.
    normale dönmeye başlarsınız.
    kemoterapinin ve radyoterapinin vücudunuzda bıraktığı izler tabiî ki vardır.
    ama "olsun" dersiniz.
    varsın birkaç acı kalsın eski günlerden yadigar…
    siz kafaya koymuşsunuzdur ve başarmışsınızdır…
    her şeyin kıymeti iki kat artmıştır gözünüzde.
    eften püften şeylere kafanızı yormazsınız.
    kocaman bir kız olmuşsunuzdur artık. *
    hayat eskisinden daha güzel olacaktır, bir yerlerde sizi bekleyen güzel ve yaşanılası şeylerin olduğunu varsayıp devam edersiniz yola...
    0 ...
  51. facebook ta allah ın hayranı olmak

    ?.
  52. ramazanda içki içmek

    ?.
  53. "11 ay içeceğim de, 1 ay içmeyip temize mi çıkacağım sanki" diye düşünen bünyelerin gerçekleştirdiği eylemdir. dokunmayın lan, bir bildiği vardır kesin*
    0 ...
  54. hayatta anlık mutluluk veren şeyler

    ?.
  55. babanın sigarayı bırakması. kendim bıraksam bu kadar mutlu olmazdım herhalde. ama önce başlamak lazım bırakmak için değil mi, evet. neyse uzatmanın manası yok. mutluyum işte, o kadar*
    0 ...
  56. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük