bir durumu, bir olayı ya da gerçeği ispatlarıyla açıklamaya çalışırken, karşımdaki kotkafanın safsata dolu inançsal argümanlarını kullanarak bana savunmaya girmesine karşı şimdilik tutunduğum tavır.
çıkan yangın ile gündeme tekrar oturan üniversite. asıl dikkatimi çeken bunun gerçekten sabotaj olma olasılığı. çünkü yangın sonrası otel olarak yapılandırılma iddaaları da mevcut ki bu pek de imkansız görünmemekte. (bkz: haydarpaşa garı)
sivil darbenin yeni gözdesi olan dernektir. ve şu an oldukça traji komik olaylar da yaşanmaktadır. buna en güzel örnek hiçbir ön hazırlığı olmayan, soruları emniyetten alan savcı grubunun sorgulaması sırasında yaşanmıştır. bu kısımdan sonrasını direkt ilk ağızdan alıntı yapsam çok daha anlaşılır olacak...
"Bazı savcılar önlerine konulmuş soruları sorarken ne kadar saçma olduğunu fark edip 'neyse geçelim bunu' dedikleri oldu. Bunlardan biri avukat arkadaşımız Şükriye Erden'in sorgusunda yaşandı. Savcı Şükriye Erden ile bir müvekkili arasında geçen telefon görüşmesinin tapesini okuyor, soru en sonda. Müvekkil Erden'in bürosuna avukatlık ücretini yatırmış ve telefonda şöyle diyor: 'Şükriye hanım emaneti bıraktım.' Şükriye hanım bu sözden rahatsız oluyor, 'yani parayı mı bıraktın' diye üsteliyor. Müvekkili kendinden çok emin, 'Boşver emanet işte' diye konuşmayı sürdürünce, Şükriye hanım sözünü kesip, 'bak' diyor: 'Bir gün bu konuşma salak bir savcının önüne gelir, beni suçlayabileceği bir delil bulduğunu sanarak telefonda bahsi geçen emanet nedir diye sorar.' Savcı, tapenin saçmalığını okurken fark etti ve 'neyse bunu da geçelim' diyerek sorusunu sormaktan vazgeçti."
yine anlaşılacağı gibi bir ton saçmalık, boş atıp dolu tutma çabaları. hadi emniyetteki bu işi örgütleyenlerin zihin geriliğini anladık. gerek balyoz gerek ergenekon ve hiçbir sonuca ulaşmıyacağı belli olup birleştirilen diğer davalar da olmak üzere. ama bu savcılar niye bu durumda. bu neyin korkusu, neyin hırsı. ama bekliyorum ki gün elecek o dış güçler dediğimiz, hükümetten sıkılıp, bu şekilde iç örgütsel eminiyeti, savcılara yedirtecek. ki bunun sinyalini daha önceden aba altından sopa gösterir bir biçimde yapmıştı. şimdi niye yapmasın...
dinlediğinde "yha ben arapça pek sefmiyorum, hani biraz şey geldi" diyip, ermeni türkü söylediğini duyunca "woow çok müthişmiş sesi" diyen gavat... marjinal olma çabasına illa gireceğim deyin kişidir. yazık olandır. günah olandır. perspektifi gelişmemiştir. israilin filistinlilere yaptığı zülme karşı "tamam da israil vatandaşları da karşı çıkıyor aslında" deyip empati kurucam diye kıçını yırtandır. aydını, gazeteciyi, askeri içeri atıp "ya terörü bitirmek için pkk ile bile görüşüyoz" diyebilecek cürrete arsızlığa, kendini bilmezliğe sahip olan devlet bakanıdır. işte nerden nereyedir.
einstein atomu parçalamaya uğraşmamıştır ki aslında e=mc2 nin böyle bir sonuca varacağını bile düşünmememiştir. ünlü fizikçi Lise Meitner ile çalışma arkadaşı bozulmamış proton ve elektron bulunan uranyum çekirdeğine daha fazla nötron ekleyerek büyütmeye çalışmışlardır. ama farkettiler ki büyüme anca uranyumu iki bölerek oluyor. (bkz: damlacık modeli)
yaklaşık 50 çocuğun vefatına neden olan tren ve servis kazasıdır.
bu durum üzerine ulaştırma bakanı Demiryolları Genel Müdürünü görevden aldığını sonra istifa etti açıklamıştır.
biz de olsa orman bakanı çıkar başımız sağolsun derdi. o kadar...
yaşanılan durumun dışa vurumsal izdüşümüdür. yani yenilen dayak sonrası uyku o duruma karşı geliştirilmiş bi savunma mekanızmasıdır. uyuyarak her şeyin düzeleceğini ve eski haline geliceği kanısı taşır kişi.