25.03.2017 tarihinde Kültür Üniversitesi 15.00'da oynanacak oyun için iki kişilik biletim var ancak oyuna gidemeyeceğim, ilgilenenler iletişime geçebilir.
Yuvam. Burada beşinci senemi geçiriyorum. Lisansın bitiminden hemen sonra yüksek lisansa başladım ve muhtemelen bundan hemen sonra da doktoraya başlayacağım, özetle daha uzun yıllar kopmaya niyetim yok istanbul hukuktan. Yeryüzünde kendimi evimde gibi hissettiğim, ait olduğum tek yer bura. Ne zaman girsem o heybetli kapıdan, aklımda ne var ne yok her şeyi unuturum. Nami Barlas'ın küstürülmesi, Semih Gemalmaz'ın vedası, Kerim Atamer'in gidişi gibi üzücü olayların yaşandığı yaprak dökümü dönemine denk geldik biz. Kalabalığına sitem ettik, bitmeyen sınavlarıyla kaç mevsimi kaçırdık. Eski kalitesi yok diyorlar, eskisini bilemem ama mezuniyetin ardından girdiğim her ortamda bu okulun ve aldığım eğitimin kalitesini buram buram hissettim, hep hissettirildi.
Adem Sözüer hep eleştirildi, ben de eleştirdim. işin siyasi boyutunu bir kenara bırakırsak, konuşması gereken yerde susmalarını ya da olmadık mecralarda konuşmalarını başka bir başlıkta tartışırsak bir dekan olarak Adem Sözüer istanbul hukuk için elini taşın altına koymadı diyemem, yiğidi öldür hakkını yeme. Bu okulun kazandırdığı hukuk nosyonunu, verdiği eğitimi, kürsüye çıkan asistanından profesörüne bir tek hocasının kalitesini tartışmam. Eksik olan neydi? Yabancı dile verilen önemdi, ders dışı etkinliklerdi, öğrencinin kendisini geliştirme imkanıydı. istanbul hukuk mezunlarını özel üniversite mezunları karşısında geriye düşüren bunlardı. Bugün aklı başında, kendini yetiştirmeye hevesi olan herkes için istanbul hukuk birçok imkan sunabiliyor. Bunda Adem Sözüer'in emeği yadsınamaz. Lisans eğitiminin her döneminde ingilizce ve Almanca dillerinde seçmeli dersler var ama her dönem üst sınıflardan çok kolay olduğu duyulan bir seçmeli dersi 1000 kişilik dönemden 900 kişi alır, kalan 100 kişi diğer 10 derse dağılır. Hemen hemen her hafta katılabileceğiniz sertifikalı seminerler, konferanslar, çeşitli etkinlikler de var. Ayda en az bir kere yurtdışından gelen akademisyenleri dinleyebileceğiniz programlar yapılır. Okulda günde 4 ders yapılır, yarım gün. Kalan yarım günde gidip dil mi öğrenirsiniz, seminerlere mi katılırsınız, havuzluda çay sigara keyfi mi yaparsınız bu sizin tercihiniz.
Olumsuzluklar yok değil, bunları ortadan kaldırmak için herkes üzerine düşeni yapabilmeli. istanbul hukuk diploması hiçbir yerde size olumsuz bakılmasına sebep olmaz, aksine hangi kapıyı çalarsanız çalın istanbul hukuk diploması size o kapıyı açar. işte o kapı açıldıktan sonra içeride kalabilmek sizin kendinize neler kattığınıza bağlıdır, o aşamadan sonra istanbul hukuku, kalitesini, hocalarını, eğitimini suçlamak yersiz olur.
Uzun lafın kısası; buradaysanız değerini bilin, burada olmak istiyorsanız vazgeçmeyin.
Bazı insanlar çok hiç.
Ve bazıları haddinden fazlalar.
Bazen bakıyorum kendime, işte bu diyorum içimdeki hırsı yenebilecek hiç bi'şey yok.
Bazı şeyleri çok özlüyorum, bazı şeylerse hayatımda çok eğreti.
Bazen içimden bi ses "keşke" diyecek olduğunda diğer bi ses onu "asla!" diye bastırıyor, bunu seviyorum.
Bazı zamanlarda duyduğum her şeye "s.ktir et" diyip kahkahalar atmak geliyor içimden
Ama bazen dünyadaki tüm sesleri susturup bağıra çağıra anlatmak konuşmak istiyorum
Yani ben, ben çok dengesiz gibi görünüyor olabilirim oysa sabittir değerlerim.
Ve sarhoşken, sarhoşken ben hep böyleyim
itiraf etmeliyim ki ben artık Ankarayla başa çıkamıyorum. her taşın altından çıkıyor benimle problemi nedir bilmiyorum ama sevdiğim her şeye herkese göz koymuş gözünü sevdiğimin başkenti!
okuldaki ikinci seneme başlayacakken yıllık derslerin neden bu kadar can sıktığına anlam veremiyorum. dönemlik haline denk gelmedim bilmiyorum elbette ama iki ayda bir sınava girmekte çok makul görünmüyor bana. finalden önceki gece ders çalışmaya engel bir sistem tek sorun bu, ki böyle bir okulda bu yola çıktıktan sonra birazda çalışmak gerek okumak öğrenmek gerek. aday öğrencilere yardımcı olmak gerekirse her şey değişebilir, kontenjan azar azar düşürülmeye başlanmış ve bir gün dönemlik sisteme de dönülebilir. ancak bu okulda baki kalacak bir şey var ki tanıyacaksınız; Semih Gemalmaz! ve elbette ölümsüz Oğuzman kürsüsü..
sayın gemalmaz hocamız, kitap defter açık vize yaptı ki sınıf ortalaması yaklaşık 0,000031456 diye tahmin ediyorum. ama garipsemedik efsaneler zaten almış başını gidiyordu.* finalden önce son ders kürsüden yüzlerce insana seslendi, getirin kitabınızı defterinizi evladım dedi. sonra final günü geldi, kimse kitabına defterine güvenmiyordu zaten altı üstü psikolojik destek. hani izinden adım adım giden değerli asistanı mert hoca, karşımıza geçti ve kaldırın kitapları notları dedi ya. sınavın sonuna kadar bekledim şaka şaka çıkarın kitapları der diye, demedi. şu dersi geçersem kendimi asistan ilan ederim, durum öyle vahim...
şikayet etmeyin sevin o haftayı, iki hafta sürecekse ikisini de sevin. hatta abartıp üç hafta yapmışlarsa üçünü bile sevebilirsiniz. ama bir ay ne demektir? "final ayı". evet iühf yaptı bunu, mayıs ayı final ayı. Beyazıt meydanında yüzlerce Halil Sezai var inanmazsınız, fakülteye yaklaştıkça da isyeaaan sesleri yükseliyor.
bencilim çok bencil. hep dünyanın merkezinde kalmalıyım sanki, hayatımdaki herkes her şey sadece ve hep benim olmalı ama ben hayatımdaki hiç bir şeye hiç kimseye ait olmamalıyım. hayatımdan isteyerek yada hiç istemeden çıkardığım her şeyden herkesten sonra bunu düşünür kızarım kendime, bırak herkes hayatını yaşasın derim. ama yok ben kaybetmeye hiç gelemiyorum sözlük ama korumayı da bilmiyorum çünkü bencilim. sırf bu yüzden gidip bulup kendimi affettirmek istediğim insanlar var, değer vermek çok değer vermek istediğim insanlar var.
kız yurtlarının Hacerleri rahatsız. Kız kızdır işte, yurda girip makyajıyla bileziğiyle oturup masasına dantel örten kız varsa tıp öğrencisi değildir, hukukçuda değildir, mühendislik öğrencisi de değildir nedir o bilmem. Entrylerin bir kısmındanda anladığımız gibi, çekicidir karizmatiktir o kadar ki hemcins hacerler böylesine rahatsız*
lys ler kapıya dayandığında yada en geç temmuz ayında sonuçlar açıklandığında hepiniz ygs ye ayırdığınız zaman için kendinize olmadık küfürler edeceksiniz, garanti. bu sınavı sadece lys öncesi "ösym denemesi" olarak nitelendirebiliriz, sakin olun sınava daha iki buçuk ay var.
6-8 aralık tarihlerinde kargoya verilmesi gereken iki siparişimin birini 1 aralıkta diğerini 2 aralıkta kargoya vererek beni çok şaşırttılar, çok mutlu ettiler. kamera şakası mı diye düşünüyorum hala, o derece yani.
yoksun ne zamandır.. okumayacağını bile bile sana burdan gelmek istedim, belki içim artık biraz rahat etsin istedim.. hesabını kesmiş, belki ödemiş, öyle gitmiştin yemem hakkını.. senden, seninle birlikte kendimden, yinede en çok kendimden nefret ettiğim zamanları terketmeyi başaralı çok olmadı.. seni affettim önce, sana karşı nasıl bu kadar sevgi dolu ve nasıl bu derece öfkeli, nasıl bu derece kin dolu olduğumu anlamlandırmaya çalışmayı bırakınca başarabildim ancak.. sonra kendimi affettim, kendime olan sevgisizliğimi yendim, kendimi suçlamaktan vazgeçtim.. arkandan hıçkırdığım o yoldan bu sefer ben denedim kahkahalar atarak geçmeyi. güldüm, gülebildiğim kadar, nefesim kesilene kadar güldüm.. zor olmadı; biliyodum arkamda olmadığını, umrunda olmadığımı, herşeyi, hepsini kabul ettim. zor olmadı... hep aşağılıktım, hep zavallı, hep bencil, hep çıkarcı.. tüm kimliklerimi üstlendim.. halbuki ben hep kendimle mücadele ettim, kendime yenildim.. sen? sen tanıdığım en masum günahkar olucaksın hep..
Robert Kolejde "gerizekalı"yım ama param konuşur felsefesi yok, bir yanlış anlaşılma var. vakıf üniversiteleri gibi barajı geçtikten sonra parayı basıp giremezsiniz, burs sınavda alınan puana bağlı değildir. o okula giren zengin-fakir öğrencilerin tamamı türkiye derecesi yaparak girerler. daha sonra okul alacağı parayı, yada vereceği bursu öğrencinin ailesinin gelirine göre belirler. yani gücü yetenden alır, yetmeyenden almaz. Robert Kolejin 5 yılda bir öğrenciye kattığı değerler, verdiği eğitim ise parayla ölçülemez. ki mezun olduktan sonra aynı ölçüde bir üniversite eğitiminin ardından 5 yıl okula verilen para faiziyle geri döner.
kitaplıkta sıkışmış kitaplardan birini çekince diğerlerininde dökülmesi, birinin arasından üç sene öncesinin boş ders saçmalıklarının dökülmesi... sos oyunları, karikatürler, yazışmalar.. aklın zamansız yok ettiklerinin yürekte amansız dirilişi.. sonrası gözyaşı sözlük...
(...)
şimdi ne desek faydasız yoksunuz
bir karanlıktır bıraktınız arkanızda
yüzünüzü görmek mümkün değil artık
kulaklarımızda yalnız aksi kaldı gülüşlerinizin
hani yokluğunuz bu kadar uzun sürmeyecekti
hani giderken gelirim demiştiniz
vefasızlık bile yakıştı size
güzelsiniz demiştik gerçekten güzeldiniz...
Yıllardır öyle daraldım öyle bunaldım ki;
Şimdi bir saniye bile oyalarsan çıldırırım.
Sen, kalbimi emanet edecek kadar güvendiğim, dost bildiğim.
Sen, bir lokmayı bile hazmedemeyip birlikte yediğim.
Yatalak olsan altına yapsan bile iğrenmeden, alırdım dediğim
Bu nasıl insanlıkmış, bu nasıl arkadaşlıkmış, bu nasıl vefaymış
Bu nasıl acıymış ulan bu nasıl vicdansızlık, bu nasıl cefa
Beni tutma gazabım yakar ellerini, beni tutma hurdahaş olursun.
Yıllardır öyle kırıldım, öyle küstüm ki, bir ah ederim kaskatı kesilir taş olursun.
Madonna olacakmış gülmeyin belki yarası var.
Çok gülümsemiş mutsuz olmamış belli şakası var.
Beş dakika durup bir dinleyin belki bir sözü var.
Hemen gitmeyin bekleyin ayrıca bişi var.
Bizden farklıymış evet deyin "e sen öylesin"
Doğuştan starmış "Aman" deyin nazar değmesin
Madonna olacakmış gülmeyin... *
birgün geri gelecek,
senden af dileyecek,
sanma arkadaş...
yırt at gitsin resmini,
unut artık ismini,
anma arkadaş...
giden gelir mi sandın,
aldandın boşa yandın,
bırakıp gitti seni,
niçin ismini andın,
anma arkadaş, anma arkadaş...