Dişleri düzgün olmayan kimseyi beğenemiyorum. Diş fetişi midir nedir bu. Sadece düzgün olması da değil ağız hijyenine dikkat etmeyenlerden de soğuyorum. Ve galiba yeni tanıştığım insanlara bunu çok belli ediyorum ki karşımdayken değişik değişik gülümsemeye ya da gülümsememeye başlıyor. Hele date olduğunda karşı taraf bunu acayip yanlış anlıyor ki bu da iğrenç bir durum.
Bunu yapan şahıs ve şahıslar eminim ki başkalarından tiksindiklerini söyleyip obsesif tavırlar sergileyip bir de böbürlenerek ne kadar temiz olduklarını anlatıyorlar bir yerlerde. Adım kadar eminim bundan.
Depremi bizzat yaşarken asıl fay hattının bizim insanlığımızda olduğunu anladım. Paranın bir işe yaramadığını, yalnızlığın ne ağır yük olduğunu anladım. Depremin olduğu gün dışarıda felaket yağmur yağıyordu. Dışarı çıktığımızda herkes arabalara binip bir yerlere giderken bizim kıyafetlerimiz kurşun gibi ağırlaşıyordu. Daha fazlası da var ama.....
Bu günleri elbet atlatacağız ancak ben bir daha eskisi gibi olabilir miyim emin değilim.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/2181089/+
Yüzüklerin Efendisi filmlerini her izleyişimde dikkatimi bir şey çekiyor.Gandalf ın büyücü olması.
Değnekli deliler gibi adama pat küt vuruyor. Yahu sen büyücüsün yok mu bi devirme büyün. Hadi onu geçtim Yüzük Kardeşliği filminde 9 adam yola çıkıyor. Yok mu bir uçan halı bir süpürge. Hiç mi kimsenin bir numarası yok.
Bu burcun kadını da erkeği de hep bi tuhaftır. Duygusallık ayrı bişey. Bunlar herşeyden şikayet ederler genelde. Hep bi acıların çocuğu tavrında a desen kırılır b desen kırılırlar. Ha sevince güzel severler ona da bi lafım yok.
Bugün tekrar baştan izlemeye başladım. Malum şu sıralar Kobe Bryant ın ölümünden sonra sıkça söz edilen çizgi dizi.
Gerçekleri hoş bi dille hicveden izlerken hem gülüp hem üzüldüğüm çizgi dizi. Üstelik sadece konu olarak değil konuşma tarzları da değişik ve orjinal. Aksanlarına bayılıyorum. Hele de Lisa Simpson bana şimdiki büyümüş de küçülmüş çocukları hatırlatıyo. Sanki Lisa olmak istenen Bart ise içimizde yaşayan komik,sinsi kişilik gibi.
Bıkmıyosunuz usanmıyosunuz değil mi bu tarz başlıkları açmaktan? iki dk bakayım sözlüğün gündemine diyorum ya atın kuyruğu ya ebemin örekesi. Biraz olgunlaşın artık lütfen.
(bkz: haberin yok ölüyorum)
Üst dişim mi alt dişim mi ağrıyo bilemiyorum. ikisi de zonkluyo. Zonklamak ne kelime beynimin içini oyuyo. Doktor randevusu en erken 1 hafta sonraya görünüyo. Özel klinikler hakkında çeşitli dedikodular var. Ama böyle devam ederse mecburum. Kafamın sağ tarafı,çene kemiğim hatta sol kulağım ağrıyo. Kesin geçirir dediğiniz önerileriniz varsa söyleyin lütfen.
Eğer akıl istiyosan en büyük tavsiye benden:
Bunları burada yazma. Git adama açık açık anlat madem. Ailenin öğrenmesinden korkuyosan ya ailen sana güvenmiyo ya da senin de bu konuda bi açığın var. Bunu anlatman gereken esas insanlar ailen. Eğer haklı taraf benim diyosan bu meseleyi ailene söyle.
Bugün benim canımın canı öldü. Bu merhametsiz insanlara ilginç hatta gülünç gelebilir ama ben aynen böyle hissediyorum. Canımdan bi parça gitti.
Bugün eve gelince sürekli kusuyodu. Geçer zannettim ama nafile. Gözünü bile kırpmadı acıdan. Sürekli derin derin nefes alıp verdi. Saklanmaya çalıştı izin vermedim. Kusuyodu çünkü. Meğer öleceği için saklanmak istemiş benim güzel oğlum. Zehirlendiğini düşünüyorum çünkü daha dün evde türlü oyunlar oynuyodu. Önceki gün yanımda uyudu. Ölüm anını ömrüm boyunca unutamayacağım. Yattığı yerde koşar gibi ayaklarını oynattı. Kusarkenki gibi iç geçirdi. Sonra nefesi kesildi ama bedeni hala titriyodu. Öylece öldü gitti acılar içinde. Hala evde duruyo. O pespembe burnu şimdi morarmış. Kaskatı olmuş buz kesmiş. Onu nereye götüreceğimi hiç bilmiyorum.
Neyden dolayı zehirlendi bilmiyorum ama bir insan! onu bilinçli şekilde zehirlediyse dilerim benim oğlumdan daha beter acılar çekerek ölür.
Başlığı görünce aklıma bi anım geldi. Bi arkadaşımla lisede sürekli birilerini işletirdik. Birisi arkadaşımla konuşurken nenesini sordu ve arkadaşım o harika cümleyi kurdu: "Nenem öldü prostatından."
Benjamin Button ilk izlememde hiç ağlamamamış ama çok etkilenmiştim ikinci izlememde birbirlerine dokunduklarında bile ağladım.
Geçenlerde Cep Herkülü Naim Süleymanoğlu filmine gitmiştik ona da ağladım.
Beni ağlak bi hatun yaptınız hayatımdaki bütün onun bunun çocukları.
Yunan mitolojisinde hikayesi en ilgi çekici tanrılardan biridir. Dionisos iki kez doğan demektir. Verimlilik, şarap ve dram tanrısıdır. Aynı zamanda cinsel zevki de temsil eder. Asıl ilgimi çeken de (bkz: pan) ile yakın arkadaştır. Pan'ın şeytanla özdeşleştirilmesinde bunun da payı olduğunu düşünüyorum.
Zamanında (bkz: Justin Timberlake) ile olan aşkları büyük sükse yapmış fakat Britney'nin Justin'i aldatması ile aşkları son bulmuştur. Bu öyle büyük bir aşkmış ki filmi bile yapılmış. Ama esas şaşırdığım şey Justin o sıralar yaptığı radyo programında Britney ile yaşadığı sex hayatının detaylarını intikam amaçlı anlatıyormuş.
Ben de seni efendi adam bilirdim be Justin. Britney zaten bu olaydan birkaç yıl sonra kariyerinde düşüşe geçti. Şu anda bildiğim kadarıyla psikolojik tedavi görüyor.
Okulda yazdığım yazılara,günlüklere,ders notlarına vs baktığımda yazımın sürekli değişmiş olduğunu farkettim. Bu karakterimdeki değişime mi işaret ediyor? Acaba herkeste mi böyle diye merak ediyorum.
Bugün dünya evlilik günü filan mı? Sabah sözlüğe giriyorum "kızların evlilik korkusu" akşam girip bakıyorum "evlenilmeyecek kızlar" şimdi de bu. Belki öğlen de evlilikle ilgili farklı bi başlık açılmıştır.
Yeter bi salın. Evlilikten başka şeylerde var bu dünyada.
“Sırf sen bir çay kaşığının duygusal zenginliğine sahipsin diye sanma ki hepimiz de öyleyiz.”
-Hermione Granger. (Harry Potter ve Zümrüdü Anka Yoldaşlığı.)
Ona kusurlarını söyleyip yine de seni sırf sen olduğun için seviyorum dediğimde"bak en azından bi sebep var" demişti.
Hala da aklımdan çıkmaz. Senin gibi çekilmez birini sevmeye ben sebep bulabiliyorum da sen benim gibi birini mi sevemiyosun pis herif...
