En doğrusu mobil internetin bir çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi sınırsız olmasıdır ya da mobil operatörlerin faturalı tarifelerinde verdikleri internetin yine kotalı olup minimum 100 veya 200 gb. yapılması ve bu faturalı tarifelerin alınabilir bir fiyatta olması da kabul edilebilir. Ama eğer mobil internet kotası kaldırılmayacaksa veya faturalı tarifelerde standart olarak en az 100 gb. internet verilmeyecekse, mobil cihazlar için alternatif olarak uygulama bazında sınırsız internet opsiyonu da sağlanabilir. Mesela mobil cihazda ki; youtube - instagram - x - facebook - whatsapp - spotify ve netflix uygulamaları için sınırsız internet verilse bu da iş görür. Aslında buna benzer paketleri var mobil operatörlerin ancak maalesef bu tür mobil paketler çok pahalı oluyor. örneğin; sınırsız sosyal medya paketleri gibi. Bu tür paketler uygun fiyat aralığına çekilirse ya da mobil operatörlerin faturalı tarifelerine ek ücret ödenmeyecek şekilde standart olarak eklenirse çok iyi olur.
Yazacaklarım aslında genel ve bilindik şeyler ama insanlar günümüzde bilgiye ulaşamadığı için değil çok fazla bilgi bombardımanına maruz kaldığı için kafaları karışıyor ve doğruluğu ispatlanmış bilgileri de göremez hale geliyorlar. Bilginin çokluğu ve bazı konularda ki uzmanların fikirlerinin farklılığı insanların kafalarının fazlası ile karışmasına sebep oluyor. Yani ortada sağlıklı beslenme konusunda pek çok bilimsel bilgi ve teori var ama insanların kafası yine de karışık.
Ayrıca önceden mutlaka belirtmeliyim ki sağlıklı insanlara iyi gelen beslenme programları herhangi bir organ ya da endokrin sisteminin farklı ya da yetersiz çalıştığı durumlarda ilgili kişiye iyi gelmeyebilir. Bu yüzden önceliğiniz mutlaka doktorunuzun ya da diyetisyeninizin söylediği şekilde ilerlemek olsun. Okuyun, araştırın ve tek bir kaynaktan edindiğiniz bilgi ile yetinmeyin.
Ben doğru bildiklerimi yazdım ama doktor ya da diyetisyen onayı olmadan bu beslenme programına başlamanızı tavsiye etmiyorum çünkü sağlık durumunuzu tam olarak bilmiyorum. Doktorunuz onaylarsa ve kendinizde yeterli motivasyonu görüyorsanız yazdıklarımı deneyebilirsin. Benim yazacaklarım bildiğim ve deneyimlediğim doğrulardır ama her insanın bedeni ve bünyesi farklıdır. O yüzden bir şeyi uygulamadan önce kendinize uygun mu, değil mi diye on defa düşünün sonra kararınızı verin.
Öncelikle sigara, alkol, gazlı içecekler, enerji içecekleri, meyve suları ve tüm katkı maddesi içeren paketlenmiş (ambalajlı) gıdalardan uzak durmanızı tavsiye ederim. Sadece paketlenmiş abur cubur gıdalardan bahsetmiyorum koruyucu, boyar madde, aroma verici, kıvam arttırıcı gibi katkı maddelerini içeren ambalajlı tüm içecek ve yiyeceklerden uzak durmanızı tavsiye ederim. Sofra şekeri dahil olmak üzere tüm şeker türlerinin ve şeker eklenmiş tüm içeceklerin ve yiyeceklerin beslenmenizde yeri yoktur, hiçbir şekilde tüketilmemelidir.
Hamur işlerinden, ekmekten, pastane ürünlerinden uzak durmalısınız.
Mayonez, ketçap gibi tüm soslar yasaktır.
Bunların insan vücuduna hiçbir faydası yoktur hatta fazlasıyla zararı vardır.
Yemek saatleriniz düzenli olmalı. Yemeğini her gün düzenli şekilde aynı saatte bir, iki ya da üç öğün olarak yemelisiniz, öğün sayınıza durumunuzu değerlendirip doktorunuz ya da siz karar vereceksiniz. Ve öğün haricin de arada başka bir şey atıştırmamalısınız. Bunun istisnası su olabilir, su için herhangi bir kısıtlama yok.
Serbest olan besinler;
Su, zeytinyağı, sebzeler, kuruyemişler ve baklagiller.
Sebze türlerinin yiyebildiğiniz kadarıyla tamamını tavsiye ederim.
Kuruyemişlerden ise en çok ceviz ve bademi tavsiye ederim. Ayrıca şunu söyleyeyim alacağın kuruyemişler mutlaka kabuklu ve işlenmemiş olmalı yani tuzlu, soslu ya da kavrulmuş kuruyemiş olmayacak. Kabuklarını kendin kırıp öyle yiyeceksin. Ceviz ya da fındık kırıcı oldukça basit ve ucuz bir alet ve büyük marketlerde satılıyor.
Baklagiller genel olarak çok besleyici lif, protein ve aminoasit zengini çok sağlıklı gıdalardır. Baklagiller arasından özellikle mercimeği tavsiye ederim besin değeri ete çok yakındır.
Tehlikeli besinler;
Şimdi bu besinleri neden serbest olan yiyecek ve içecekler kısmına almadım ya da neden tehlikeli görüyorum size onu izah edeceğim.
1. derece tehlikeli olan besin grubu hayvan etleridir. Et sindirim sistemi için son derece yorucu bir gıdadır. Vücut eti sindirmeye çalışırken karaciğer ve böbrekler üzerine yük biner. Ayrıca tıbbın şu an ulaştığı aşama bize şunu gösteriyor; ‘’ ne kadar et o kadar kanser ‘’. Yani demek istediğim pek çok kanser türü ile et tüketimi arasında doğrudan ilişki var. Ama aynı zamanda vücudun en temel ihtiyaçlarından olan B12 vitaminini ve demiri alabildiğimiz en verimli kaynakta yine et. Dikkatli tüketmemiz gerekli.
Hangi et çeşidi olursa olsun bir eti eğer ızgara ya da mangal yaparak pişiriyorsak çok lezzetli olsa da o et artık kanserojendir. Kızartma da çok tehlikelidir. Pişirme şekilleri arasında diğer yöntemlere göre en masumları haşlama ya da fırındır.
Et ve et ürünleri arasın da tehlike sıralaması yapacak olursak en tehlikelileri salam, sosis, sucuk gibi işlenmiş etlerdir. ikinci tehlikeli et kırmızı ettir. Üçüncü tehlikeli et tavuk eti, dördüncü tehlikeli et hindi eti, en tehlikesizi ve faydalısı ise temiz denizde avlanmış ağır metal içermeyen balıklardır. Ancak bu balıkların kanserojen maddelerin oluşumuna sebep olmayacak bir pişirme yöntemi kullanılarak pişirilmesi önemlidir.
Eğer olası zararlarından dolayı et tüketmemeye karar verirseniz et yemek yerine yumurta tüketebilirsiniz. Yumurta çok kuvvetli bir besindir bir insan için gerekli olan protein vitamin, mineral ve aminoasitlerin neredeyse tamamını içerir. Çok iyi ve kaliteli bir protein kaynağıdır vücut yumurtadan alınan proteinin neredeyse tamamını kullanabilir. Ancak tek ama en önemli dezavantajı hayvansal bir gıda olup çok yüksek kolesterol içermesidir. Bilim adamları yumurta konusunda bir türlü karar veremiyorlar ancak kalp damar hastalığı olanların mutlaka dikkatli tüketmesi gerektiği konusunda hemfikirler.
2. derece tehlikeli olan besin grubu tahıllar ve patatestir. Tahıllara örnek olarak bulgur ve pirinci sayabilirim. Tahıllar yüksek glüten ve karbonhidrat içeriklerinden dolayı tehlikeliler listesindedir. Patates bir tahıl değildir ama ister kızartması ister haşlaması yapılsın içerdiği yüksek nişasta oranından dolayı yüksek karbonhidrat ve kalori içerir. Yüksek karbonhidrat içeren gıdaları tükettiğimiz de üzerine bir de aldığımız kaloriyi yakmıyorsak zamanla bir bağımlılık ve sonrasında da şeker hastalığı gibi metabolik hastalıklar gelişir. Bu grupta ki gıdalar arasında en masumu ise şekeri daha yavaş yükselttiği için bulgurdur. Ama yine de yakmıyorsak / harcamıyorsak fazladan karbonhidrat almamalıyız bulgur daha masum olsa da ihtiyacımız yoksa aldığımız enerjiyi harcamayacaksak onu da yememeliyiz. Gluten konusundan uzak durmak isterseniz tahıllara benzer taneleri olan karabuğday / greçka denilen ve glüten içermeyen bir bitkinin pilavını yapabilirsin ama yine de her halükârda glütensizde olsa gereksiz karbonhidrat almamalısınız.
3. derece tehlikeli gıda grubumuz meyvelerdir. Meyveler yüksek miktarlarda vitamin ve mineral içeriyor olsalar da aynı zamanda çok yüksek oranda şeker içerirler. Meyve şekeri früktozdur ve früktoz vücuda girdiğin de karaciğer vücudu korumak için onu hemen yağa dönüştürüp paketler. Meyvelerden alınan früktoz eğer yakılmıyorsa maalesef karaciğer yağlanmasına ve şeker hastalığına sebep olur. Meyve tüketimini tavsiye etmiyorum çünkü meyvelerde ki tüm vitamin ve mineraller zaten taze sezeler de mevcut. Yeterince sebze tüketirseniz vitamin mineral yönünden bir eksiklik yaşamamanız gerekli.
4. derece tehlikeli gıda grubumuz süt ve süt ürünleri. Sütü direkt tüketmenizi asla tavsiye etmem. insan türü belirli bir yaştan sonra sütü sindirebilecek enzimlerini kaybediyor ve yetişkin insanlar süt içtiğinde sindirim problemleri yaşıyorlar. Ayrıca yakın zamanda yapılan bir araştırma da sütün içinde vücut içerisinde ortaya çıkabilecek kanserli hücrelerin büyümesine neden olabilecek bir faktör bulundu. Peyniri de tavsiye etmem çünkü vücutta asidoza neden oluyor. Bir hassasiyetiniz yoksa süt ürünleri arasında tavsiye edebileceğim tek ürün doğal ev yoğurdudur.
Tüketimini tehlikeliler sınıfına alsam da süt ve süt ürünleri arasında eğer hassasiyetiniz yoksa evde yapılmış doğal yoğurdu tüketebileceğinizi belirtmiştim yine ihtiyaç dâhilin de belki lor peynirini de tüketebilirsiniz tadı tuzu yoktur ama diğer süt ürünlerine göre daha az zararlı ve daha faydalıdır. Bu peynir kas yapımını ve tamirini destekler. Ancak hassasiyetiniz varsa zarar görmemek için yoğurdu ya da lor peynirini de yememelisiniz.
5. derece tehlikeli gıda grubumuz ise bitki çaylarıdır. Çok farklı etkiler gösteren çeşitli bitki çayları vardır. Bildiğiniz gibi bazı bitki çayları yeterli oranda / dozda ve sürede tüketildiğinde bazı hastalıkların tedavisine destek olabilmektedir, yani insan sağlığı için faydalıdır. Bu bitki çayları sıcak suda bekletildiklerinde suya bazı aktif bileşikler bırakırlar ve bunu içtiğinizde karaciğeriniz ve böbrekleriniz bu maddelerin bazılarını vücut için kullanmak için bazılarını da vücuttan uzaklaştırmak yani atmak için yoğun bir şekilde çalışmaya başlarlar, yani bitki çayları karaciğeriniz ve böbreğiniz için bir yük / stres oluşturabilirler. Dünya üzerinde her yıl binlerce insan bitkilerin yanlış tüketiminden dolayı karaciğer ya da böbreklerini kaybediyorlar ya da ağır hasara uğratıyorlar. Bitkilerin veya bitki çaylarının yanlış kullanımından dolayı her yıl Dünyada on binlerce kişi ölüyor. Bitki çayları sizin için masum olmayabilirler, ne şekilde etki göstereceğini bilmediğiniz bir bitki çayını mümkünse tüketmemelisiniz.
6. Derece tehlikeli; Tuz kullanımı konusunda da dikkatli olunması gereklidir. Fazladan kullanılan tuz ya da çok tuzlu besinler böbreklere ekstra yük getirir ve bu durum böbreklerinize zaman içerisinde hasar verip hayatınızın ilerleyen yıllarında diyalize girmenize sebep olabilir.
Son olarak yazacağım şunlardır; benim yazdıklarım değil doktorunuzun tavsiyeleri önemlidir. Sizin durumunuzu tam olarak bilemiyorum, benim kendi uyguladığım ve fayda gördüğüm beslenme programı belki sizin için uygun olmayabilir. Çünkü günlük tükettiğiniz karbonhidratı oldukça kısıtladım. Böyle beslenmek beni halsiz düşürmez ama sizi farklı etkileyebilir ve vücudunuz farklı tepkiler verebilir. Şekerinizin ani yükselmesi kadar çok fazla düşmesi de bazı durumlarda size zarar verebilir. Ama doktorunuza danışırsanız ve yazdıklarımı uygulayabileceğinizi söylerse o zaman artık gönül rahatlığı ile bu beslenme programını uygulayabilirsiniz.
Bu beslenme programını uyguladığında ilk günler ya da haftalar keyifsiz hissedebilirsiniz ve enerjiniz düşük olabilir ama zamanla vücut bu yeni duruma alışacak keyfiniz ve enerjiniz yavaş yavaş geri gelecektir.
Bazen bazı çevresel, sosyal şartlar elimizi kolumuzu bağlar. Çalışan çoğu insan için bazı alışkanlıkları aniden değiştirmek zordur. Çünkü insanın zihinsel ve fiziksel olarak yeni duruma alışacak zamana ihtiyacı olur ama iş ve diğer sorumluluklar beklemez. Burada iş sizin zekânıza ve yaratıcılığınıza kalıyor. insan türünün hayatta kalmasını sağlayan en büyük özelliklerinden birisi adaptasyon yeteneğidir. Yani bu yazdıklarım doğru olsa da belki çevresel ve sosyal şartlardan dolayı yüzde yüz uygulayamayacaksınız o zaman içinde bulunduğunuz duruma ve şartlara göre uyabileceğiniz kadar kısmını uygularsınız. Sonra yavaş yavaş zihinsel ve fiziksel olarak alıştıkça eksik uyguladığınız kısımları tamamlarsınız.
Günümüzde internet tüm dünyada yayıldı ve bunun insanlık için çok büyük bir adım olduğunu söyleyebilirim. Bu sayede insanlar olandan bitenden her an haberdar olabiliyor ya da öğrenmek istedikleri herhangi bir konuda anında bilgiye ulaşabiliyorlar ayrıca sosyal medya insanlar arasında yeni bağlar kurulmasına ve bilginin özgürce yayılmasına sebep oldu.
Ancak internet ve ona ulaştığımız cep telefonlarımız, bilgisayarlarımız insanlara büyük faydalar sağlamakla birlikte günümüzde bu aktivitenin sağlığa zararlı etkileri de görülmeye başlandı. internetin kötüye kullanımından, saçma sapan sitelerden, virüslerden, hackerler den ya da dolandırıcılardan bahsetmiyorum, bunları zaten biliyorsunuz. Benim bahsedeceğim şey interneti kullanım süremiz ve bu kullanım süresi ile doğru orantılı olarak bazı olumsuz etkilere maruz kalmamızdır.
Bilgisayar başında ya da elimizde telefon veya tablet uzun süre hareketsiz bir şekilde internette, sosyal medyada dolaşmak, müzik dinlemek, oyun oynamak, film izlemek vücut sağlığımız için hiç iyi değil. Orta vadede olası etkiler gözlerimizin yorulması ve bozulması, mavi ışığa uzun süre maruz kaldığımız için uyku düzenimizin bozulması, yanlış pozisyonda uzun süre kaldığımız için omurga şeklinin bozulması yani kamburlaşmak, hareketsizlikten dolayı kilo almak ve hatta bir süre sonra zihnimizin bulanması.
Ayrıca henüz tam olarak ispatlanmış olmasa da uzun süre 4.5 G ya da wi-fi alanlara yoğun maruz kalmanın elektromanyetik kirlilikten dolayı kanseri tetikleyebileceği söyleniyor. Bu konuda ki araştırmalar halen devam etmekte. Demek ki en azından bazen sanal dünyadan uzaklaşıp ara vermek ve 90’larda internet yokken evde canı sıkılan insanların yaptığı gibi, dışarı çıkıp temiz hava almak duruma göre yarım saatlik ya da kırk dakikalık kısa yürüyüşler yapmak gerekli, bu sağlığımıza çok iyi gelecektir.
Kişisel temizlik için kullandığımız (şampuan, sabun vb.) ve ev temizliğinde kullanılan (mutfak, banyo vb.) temizlik ürünlerinin içeriklerine dikkat ediniz, hepsi aynı değiller. Bu temizlik ürünlerinin çoğunda kanserojen kimyasal maddeler var ve bu maddeler cildimize temas ettiğinde cildimiz bu maddeleri emiyor. Sonrasında bu maddeler kan dolaşımı yolu ile çeşitli organlara gidip orada ki dokularda birikebiliyorlar ve hücre yapısını bozup kansere sebep olabiliyorlar. Ayrıca parfümler de son derece tehlikelidir, cilt ve solunum yolu ile vücudumuza giren kanserojen maddeler içerirler. Yine pek çok makyaj malzemesi, cilt bakım kremi ve saç boyası da kanserojen maddeler içerir. Bu çok geniş bir konu ve bu konuda yazılmış onlarca akademik makale var detayları internetten araştırabilirsiniz, kansorejen kimyasallar içeren ürünlere karşı dikkatli olmalıyız.
Düzenli olarak yapacağınız yavaş tempolu veya hızlı tempolu yürüyüşte yaralanma ya da sakatlanma riskiniz yok denecek kadar azdır, faydadan başka bir şey görmezsiniz. Elbette burada vücudunuzun ağırlığı, eklem ve kaslarınızın durumu, ne kadar süredir yürüyüş yapıp yapmadığınız da önemlidir. O yüzden siz kendi durumunuzu değerlendirip ona göre hareket etmelisiniz ve kendinize asla yüklenmemelisiniz. Eğer özel bir sağlık durumunuz varsa, bir sağlık uzmanından yürüyüş yapmanın sizin için uygun olup olmadığına dair ya da hangi koşullarda ne kadar yürüyüş yapmanızın size fayda sağlayacağı hakkında bilgi alabilirsiniz.
Egzersiz, sağlıklı yaşam için çok önemli bir konu. Dikkat ettiyseniz spor demiyorum egzersiz diyorum. Bu iki kelimeyi birbirine çok yakın kullanıyorlar ama ikisi farklı. Spor insan vücuduna çok fazla yük getirir ve bazen çok fazla efor gerektirir. Bir kişi gerçekten spor yapıyorsa yediğine ve içtiğine çok dikkat etmesi, düzenli kan tahlilleri yaptırması ve gerekirse profesyonel bir danışmandan destek alıp her şeyi kontrol altında tutması gerekir. Yoksa uzun süre kontrolsüz bir şekilde spor yapıldığında sakatlanma kaçınılmazdır. Uzun yıllar spor yapan kişilerin çok önemli bir yüzdesin de eklem ya da kas problemleri veya sakatlanmaları görülür. Daha kötüsü sporun kalp büyümesi gibi hayatı tehdit eden daha ciddi yan etkileri vardır. Bu çok ciddi bir konu, spor yaparken spor salonların da ya da spor yaptıktan sonra evde dinlenirken kalp krizi geçiren insanların sayısı çok fazla.
Ayrıca bir gün bu yaptığınız sporu sakatlanmalar ya da olası sağlık sorunları nedeniyle kesecekseniz vücudunuz buna çok kötü tepkiler verir ve vücut kaslarınız çok kısa sürede kendini salmaya başlar yani hayat boyu hiç spor yapmayandan daha kötü sağlık sorunları yaşarsınız. Özetlersem bir sporu bırakacaksanız ona hiç başlamamalısınız ya da bırakabileceğiniz sürdüremeyeceğiniz bir spora hiç başlamamalısınız. Sporda durum böyleyken düzenli egzersizde durum böyle değildir. Özel bir sağlık durumunuz yoksa kültürfizik hareketleri, streching, pilates, yoga çok faydalıdır ve bilinçsiz bir şekilde uygulamazsanız sakatlanma riskiniz çok düşüktür. Ancak fayda sağlamak için yapacağınız egzersizleri bilinçsiz bir şekilde uygulamaya kalkarsanız fayda görmek yerine hayati tehlikeye sebep olabilir. Mutlaka araştırın, izleyin, okuyun ve öğrenin. Gerekirse bir uzmandan destek alın. Bu şekilde vücut yapınıza ve sağlık durumunuza uygun egzersizleri belirleyebilirsiniz.
Çok aşırıya kaçmamakla beraber düzenli bir yaşamı tavsiye ederim.
Düzenden kastım takıntılı bir yaşam değil.
insanların biyolojik saatlerine uygun düzenli bir yaşam sürdüklerinde, fiziksel ve psikolojik olarak daha sağlıklı ve huzurlu oldukları bilimsel bir gerçektir.
Günümüzde ‘’vücudu bazen şaşırtmak gerekir bu iyi gelir’’ gibi asılsız ve temelsiz bir söylem özellikle sosyal medya da çok dolaşıyor. Ama bu bilginin bilimsel gerçekler ışığında yanlış olduğu ortadadır.
insan vücudu her zaman düzenli aktiviteye iyi cevaplar vermekte düzensizliğe ise stres yanıtları vermektedir.
Örneğin her gün farklı saatlerde uyumak ya da uyanmak, her gün farklı saatlerde yemek, her gün farklı saatlerde yürüyüş ya da egzersiz yapmak insanlar açısından özgürlük gereği olarak görülse de vücut buna çoğunlukla stres ile yanıt verir.
Mümkün olduğu kadar her gün aynı saatlerde aynı aktiviteleri yapmak insana monoton gelse de sağlık için iyidir.
Stresten ve stres oluşturan durumlardan mümkün olduğunca uzak durmalısınız. Bunun en kolay yolu affetmektir. Yani bizde hata yapabiliriz, diğer insanlarda hata yapabilirler. Yapılan hataları ve yanlışları affetmemiz ruhsal sağlığımız açısından daha iyi olacaktır. Yoksa bu duygu içimizde büyür ve sonra da bunun stresi sağlığımızı bozar. Yani aslında başkasını affeden insan kendini affetmiş olur. Bunu yaparak insan aslında kendini tasadan ve kaygıdan azat eder.
insanı ayakta tutabilecek ve varlığını sürdürmesine destek olacak en önemli faktör sevgi ve bağlılıktır.
Mesela öncelikli olarak sevgi ve bağlılık duyabileceğiniz varlıklar, eşiniz ve evladınız sonra da anneniz babanız ve kardeşleriniz olabilir. Aileniz ile geçirdiğiniz zamanlarda ki huzurun, mutluluğun size vereceği güç her şeyin üzerindedir.
Ya da bir sevdiğiniz vardır onun sevgisi ve ilgisi yaşadığınız her zorluğa rağmen sizi ayakta tutar.
Aileniz haricinde de hayatta sevgi duyabileceğiniz ve sizi mutlu edebilecek pek çok şey var mesela doğa sevgisi bunların arasındadır. Doyulmaz manzarası olan dağlar, ormanlar, göller ve denizler insana huzur verir.
Yine hayvan sevgisi de insanı mutlu eder ve yaşama sevinci verir.
Velhasıl genel olarak insanı, hayvanı, böceği, bitkileri yani tüm canlıları ve tabiatı sevmek gerek, bu insana mutluluk ve huzur verir.
Sevilen şey sanat da olabilir; müzik, sinema, resim, fotoğraf ya da tasarım gibi onlarca sanat dalı var, yani her insan hayatında kendisini mutlu edebilecek sevgi ve ilgi duyacağı bir meşguliyet edinebilir.
insanın en temel ihtiyaçlarından biri hatta en önemlisi nefes alma ya da temiz hava soluma ihtiyacıdır. Evde, işyerinde ya da misafirlikte nerede olursanız olun, soluduğunuz havanın temiz ve oksijenli olması önemlidir. Sigara dumanı ya da başka kimyasal kirleticiler taşıyan, havası kirli ortamlardan uzak durmanız sağlıklı yaşamanız için şarttır. Kimseye bir şeyleri yasaklama hakkımız yok ama en azından sigara içen kişiler pencerede, balkonda ya da bahçede içsin. Kapalı ortamlarda ki havanın temiz tutulması ve kirli hava soluduğunuz ortamlarda uzun süre kalmamanız, hatta mümkünse hiç kalmamanız sağlığınız için çok önemlidir.
iş yeri kazalarından korunmak için en önemli konular çalışırken acele etmemek ve güvenlik kurallarına riayet etmektir. Neredeyse her zaman hız felaket getirir. Ayrıca fiziksel olarak zorlayıcı ters hareketlerden kaçınmak gerekir. Bazen taşımaması gereken bir ağırlığı aceleden dolayı yanlış bir şekilde taşıyan insanlar fıtık olup bir ömür boyu ağrısını çekebiliyor. Ayrıca işini yaparken dikkat dağıtıcı şeylerden uzak durmak ve yapılan işe konsantre olmak da kazalardan korunmak için elzemdir, dikkatli olmak lazım.
Gerektiğinde tadilat, tamirat ve bakım yaptırmalısınız. Her şeyi kendiniz yapmaya kalkmayın mutlaka bakım ve tadilat işlerini bu işlerin uzmanı olan insanlar yapsın. Elektrik, su ve gaz şakaya gelmez. Eğer zamanında bakım, tamirat veya tadilat yaptırmazsanız, sonrasın da elektrik, su veya gaz tesisatların da ki aksam ya da araçlar bakımsızlıktan zarar görürse, daha büyük masraflar ödemek zorunda kalabilirsiniz ya da bu durum can güvenliğiniz için tehlike yaratabilir.
insan sağlığını tehdit edebilecek en büyük faktörlerden biri de evde ya da ev dışında (örneğin; işyerinde, yolculuk esnasında) yaşanabilecek kaza ve yaralanmalardır. Genel olarak her insan için tavsiyem ilk yardım eğitimi almasıdır. ilk yardım eğitimi bu tür bir durum yaşadığında insanın kendine ya da diğer insanlara nasıl müdahale ve yardım edebileceğini öğrenmesini sağlar ve bir gün gerekebilir.
Sigarayı kesin olarak bırakmaya niyetli arkadaşlar için kişisel deneyimlerime dayalı bir kılavuz;
Öncelikle şunu bilmenizi istiyorum, ben yıllarca sigara içmiş ağır bağımlı statüsüne giren bir insandım. Sigara kullandığım yıllar süresince günlük 15 adet ile 2.5 paket arasında sigara kullanımım oldu. Tamamen bırakmadan önce günlük içtiğim sigara 15 adetti. Günde 2.5 paketten yıllar içerisin de ancak 15 adete kadar azaltabilmiştim.
Bende çoğu kişi gibi ağız tiryakiliği dediğimiz hani ‘’- ya ben ciğerime çekmiyorum ki dumanı sadece ağzıma çekip üflüyorum ‘’ denilen dönemden geçtim. Düşünün ki sigara yani nikotin o kadar etkili bir madde ki ilk zamanlarda sadece dumanı ciğere çekmeden ağza çekip üflemek bile etki gösteriyor. Ben küçük yaşlardan beri günlük tutan bir insanım neredeyse her anımı sayfalara gün ve saat belirterek yazmışımdır.
ilk sigara içtiğim günlerle ilgili yazdıklarım şöyle; ‘’- Bugün evde ki misafir sigaralarının olduğu tablada dan bir sigarayı aldım ve çatıya çıkıp sigarayı yaktım dumanı ciğerime çekmeden sadece ağzıma çekip üfledim. Birkaç saniye sonra başım döndü, midem bulandı, ağzımın içi ve dudaklarım uyuştu’’. işte nikotin aslında böyle etkili bir madde ama uzun süre kullandıktan sonra bildiğiniz gibi sigara içtiğinizde artık böyle bir etki görmüyorsunuz. Sonra yavaş yavaş bu ciğerime çekmediğim ağza çekip üflediğim sigara sayıları arttı. Birkaç hafta sonra ilk sigaramı ciğerime çektim etkisi dumanı sadece bir anlığına ağzımda tutup üflediğim halden çok daha şiddetli oldu. Kelimenin tam anlamı ile birkaç dakikalığına kafayı buldum hele ilk birkaç saniye fenaydı. Ama bu hal sadece ilk birkaç dakika sürüyor. Daha sonraları sigarayı ciğerime çekerek içtiğimde yine başım dönse de ya da kendimi yine birkaç dakikalığına daha iyi hissetsem de bu ilk hali bir daha hiç yaşamadım.
Şimdi bu yazıyı okuyan arkadaşlar diyecek ki ‘’- arkadaş sen sigara (tütün) içmemişsin, sigara böyle bir şey yapmaz ‘’. Hayır ben sigara yani tütün içtim, sigara ilk kullanımda ve hatta ilk zamanlarda böyle etkiler gösterir ama insanlar sonraları bunu hatırlamazlar. Sigara ve etken maddesi olan nikotin kuvvetli psikolojik bağımlılık yapan uyuşturucu bir maddedir. Sigaranın psikolojik bağımlılık düzeyi çoğu akademik yayında eroin ve metamfetamin den hemen sonra gelmektedir hatta bazı akademik araştırmalar da kokain ile aynı oranda psikolojik bağımlılık yaptığı kanıtları ile birlikte yazılmıştır.
Neredeyse tüm uyuşturucu maddelerin ilk kullanımında görülen bu bir anlık yaşanan ve bir daha asla görülmeyen hal ilk içilen sigara ile birlikte de yaşanır. Ama insanların çok azı bu hali hatırlarlar, psikolojik bağımlılığın temelini maddenin ilk kullanımın da yaşanan bu hal oluşturur. insanlar bu hali tekrar yaşamak için maddeyi tekrar denemek isterler ama ilk yaşadıkları halin her kullanımda daha azını yaşarlar ve bu tekrar denemeler bir süre sonra psikolojik bağımlılığın tamamen yerleşmesine ve de fiziksel bağımlılığın oluşmasına sebep olur.
Bu yazıyı okuyan ve sigarayı bırakmak, hayatından çıkarmak isteyen arkadaşlarım sigaranın yani nikotinin uyuşturucu bir madde olduğunu, bunu kullanan kişilerinde uyuşturucu bağımlısı olduğunu bilmelidir. Yani sigara kullanan ve bırakmak isteyen kişi öncelikle uyuşturucu bir maddenin bağımlısı olduğunu kabul etmelidir.
Tüm uyuşturucu maddelerde olduğu gibi sigara (nikotin) kullanımı da tekrar ettikçe maddeye karşı hızlı bir şekilde tolerans gelişir. Bu tolerans ilk kullanımlarda elde ettiğiniz psikolojik rahatlama / sakinleşme haline artık daha kısa sürelerde ve yüksek dozlarda madde kullanarak erişebileceğiniz anlamına gelir ve bir süre sonra da artık bu rahatlatıcı etkiyi eskisi kadar göremezsiniz.
Eğer ‘’- sigara bu kadar etkili bir şey değil böyle bir kafası falan yok devamlı içiyoruz olsa biz bilirdik’’ diyorsanız bir – iki gün içmemek üzere kendinize bir kural koyun, yani mesela bugün 15:00 da sigara içmeyi bırakıp iki gün sonra 15:00 da bir sigara yakın şunu göreceksiniz ki sigarayı içerken kafanız bir güzel oluyor. işte yıllar önce sigarayı ilk içtiğinizde kafanız bunun birkaç katı güzel oldu ama bunu hatırlamıyorsunuz çünkü sadece bir anlıktı belki ilk birkaç saniye ya da dakika hepsi bu. Sonra fiziksel bağımlılığınız oluşmadığı halde bu etkiyi beğendiğiniz için tekrar yaşamak istediniz. Tekrar tekrar denediniz ama olmadı o ilk rahatlama haline sadece biraz yaklaştınız. Ancak buna da tamamdınız sonuçta işe yarıyordu, ilk zamanlar kadar olmasa da sizi rahatlatıyordu, işte ilk zamanlar böyle düşünüyordunuz.
Sigaranın yani nikotinin beyin üzerinde ki psikolojik bağımlılığa sebep olan etkileri temel olarak şunlardır;
1- Yaşanılan ya da içinde bulunulan durumdan bağımsız rahatlama/sakinleşme hali.
2- Dikkat süresinde ve odaklanma da geçici artış.
3- Hafıza ve öğrenme de geçici artış.
işte nikotin bağımlıları bu psikolojik etkileri elde etmek için sigara kullanımına devam ederler. Örneğin sinirlenen ya da efkarlanan bir sigara bağımlısı hemen bir sigara içmek ister ve içtikten sonra önceki haline göre oldukça rahatlamış görünür oysa ki olan biten de bir değişiklik yoktur. Sinirlenmesine ya da efkarlanmasına sebep olan konu da bir değişiklik olmamıştır sadece beynine bir miktar nikotin göndermiştir ve olaylara karşı bakış açısı, algısı hemen değişmiştir. Oysa her şey aynı yerinde durmaktadır değişen bir şey yoktur. Nikotinin beyin üzerinde ki merkezler üzerinde psikolojik bağımlılığa sebep olan en büyük etkilerinden biri budur. Nikotin beyne ulaşınca harekete geçen mekanizma kişinin bir süreliğine ‘’ her şey yolunda, hiçbir sorun yok ‘’ hissiyatına girmesine sebep olur. Buna sebep olan kimyasal mekanizmayı kafanızı karıştırmamak için yazmıyorum sonuçta aramızda herkes kimyager değil ve anlattığım gerçekleri anlamanız için bütün kimyasal tepkimeleri, biyolojik süreçleri bilmeniz şart değil. nikotin aldıkça bir süreliğine beyniniz size ‘’ her şey yolunda hiçbir sorun yok ‘’ hissiyatını yaşatır. Ama nikotinin etkisi azaldıkça dakikalar ve saatler geçtikçe bu sefer beyin kendi içinde ki kimyasal ve biyolojik süreçlerden dolayı ‘’ bir terslik var, bir sorun var ‘’ hissiyatını yaşamanıza sebep olur.
Eğer nikotin bağımlısı iseniz ve bir süredir nikotin almamışsanız çevresel şartlardan bağımsız olarak o an her şey yolunda olsa da siz böyle görmez, böyle algılamazsınız. Her şeyi eksik, sorunlu görmeye başlarsınız, gergin ve huzursuz olursunuz. işiniz, aileniz, arkadaşlarınız o an hangi ortamdaysanız ya da kime neye yakınsanız onu kötü gibi, düşman gibi, sorunun kaynağı gibi görmeye başlarsınız. Oysa ki ortada sorun falan yoktur sadece nikotin bağımlısı olduğunuz için beyniniz bağımlı olduğu madde eksildiği için biyolojik/kimyasal tepkiler vermektedir. Hop bir sigara yakarsınız ve tekrar her şey yolundadır.
içmeden huzurlu/rahat olamıyorsunuz gergin ve sinirli oluyorsunuz ama sorulduğunda bağımlı değilsiniz ve istediğim zaman bırakırım diyorsunuz. Hayır nikotin ağır psikolojik bağımlılığı olan bir uyuşturucu maddedir ve sizde uyuşturucu bağımlısınız. Bu kavramları kafanızda yerine oturtmadan ve bağımlı olduğunuzu kabul etmeden bu maddeden kurtulamazsınız.
Diyeceksiniz ki ağır bağımlılığı nerede? Nikotin bir eroin, metamfetamin ya da kokain değil sigara içmediği zaman kendini yerden yere atan kriz geçiren insanlar göremiyoruz. Yani benim abarttığımı düşünüyorsunuz. Öyleyse nikotin neden ağır bağımlılık yapan bir uyuşturucu maddedir bunu size anlatayım. Nikotin kullanımı başladığında ilk zamanlar ciddi bir rahatlama hali ile birlikte dikkat, odaklanma ve hafıza artışı olduğunu söylemiştim. Bu etkiler maddenin kullanım dozuna ve kullanım döngüsüne göre ilk birkaç hafta ya da ay boyunca azalarak sürer. Bağımlılık süreniz bir kaç haftayı geçtiğinde artık sadece kafayı biraz toplamak yani sadece sağlıklı düşünebilmek için nikotin alır duruma gelirsiniz. Birkaç saat nikotin almadığınızda beyninizin adeta durduğunu hissedersiniz, dikkatinizi hiçbir şeye veremez ve odaklanamazsınız, kendinizi çok kötü hissedersiniz yukarıda yazdığım gibi ‘’ bir sorun var, her şey eksik ve her şey problemli ‘’ moduna girersiniz. Bu süreçten bir türlü çıkamayacağınızı düşünmeye başlarsınız ve acilen bir sigara bulup yakarsınız. Sigarayı içince meğerse ‘’ bir sorun yokmuş ‘’ ‘’ her şey yolundaymış ‘’ diye düşünmeye başlarsınız ve işte yine her şey yeniden başlıyor. Benim bunları böyle detaylı yazma nedenim durumunuzun farkına varmanızdır.
Nikotin ağır psikolojik bağımlılık yapan bir uyuşturucu maddedir demiştim ve bunu size açıklıyordum. Son nikotin alımından saatler sonra bağımlısı olduğunuz madde vücuda alınmadığı için fiziksel ve psikolojik bağımlılık belirtileri ortaya çıkmaya başlar. Fiziksel bağımlılıktan kaynaklı rahatsızlık hali ilk üç ya da dört gün artarak devam eder. Bu ilk günlerde fiziksel belirtiler kimi insan için kolay kimisi için daha zor geçer ama bir eroin ya da metamfetamin bağımlılığının geri çekilme belirtileri gibi değildir hatta yanından bile geçmez. Zordur ama çok zor değildir.
Binlerce kişinin katıldığı hakemli deneylerde şu görülmüştür; Deneye katılan ağır sigara bağımlısı bireylerin %95’i hiçbir ilaç ya da farklı destek olmadan ilk dört günü atlatmayı başarmış ancak sonra ki günler ve haftalar için de büyük çoğunluğu tekrar sigara içmeye devam etmişlerdir. Bu bilgiyi neden paylaştığımı söyleyeyim, sigara bağımlısı kişinin aynı diğer uyuşturucularda olduğu gibi ilk 3-4 günü daha zor geçmekle birlikte, etkisi gittikçe azalarak bir – iki hafta süren bir kriz dönemi yaşadıkları bu süreyi geçenin fiziksel bağımlılıktan %90 kurtulduğu söyleniyor. Kişisel deneyimlerime dayanarak şunu söyleyeyim evet ilk 3-4 gün zor sonra ki iki hafta daha az zorlayıcı olacak şekilde toplamda maksimum iki ya da üç ayda fiziksel bağımlılıktan tamamen kurtulmak mümkün. Yanlış duymadınız iki – üç ay sigarayı ağzınıza sürmezseniz fiziksel bağımlılıktan %90 - %95 kurtulursunuz.
Şimdi diyeceksiniz ki kardeşim sen ‘’ Nikotin ağır bağımlılık yapan bir uyuşturucu maddedir ‘’ diye yazmamış mıydın, bak kendin söylüyorsun iki – üç ayda tamamen bırakılıyormuş diye hani nerde zorluğu, ağırlığı diyeceksiniz. Şimdi size onu anlatayım mesele sadece fiziksel bağımlılığı yenmek değil. Sigarayı bıraktıktan sonra kendinizi nasıl hissettiğinizi yukarıda birkaç örnekle size yazmıştım ve bunları zaten yaşayıp deneyimlemişsinizdir. Sigara bağımlısı bir kişi iken gün içinde en fazla bir – iki saat ara ile tekrar ve tekrar sigara yakmanıza sebep olan o istenmeyen haller sigarayı bıraktıktan haftalar ve aylar sonra aynı şiddet de olmamakla beraber uzun süreler yakanızı bırakmıyor. Yani fiziksel bağımlılıktan kurtuluyorsunuz ancak psikolojik bağımlılık çok yavaş bir şekilde azalmakla birlikte tamamen bitmiyor haftalarca, aylarca ve belki kişiye göre yıllarca sürmeye devam ediyor.
Kişi haftalar ve aylar geçmesine rağmen halen gün içinde bazen beyni tamamen durmuş gibi hissediyor, herhangi bir şeye dikkatini uzun bir süre veremiyor ve odaklanamıyor, her an bir sorun varmış gibi gergin ve huzursuz yaşıyor. işte sorun bu haftalarca, aylarca ve belki yıllarca geçmeyen psikolojik bağımlılık. Bu yüzden aylarca ve hatta yıllarca sigarayı bıraktıktan sonra tekrar sigara içmeye başlayan insanların hikayelerini pek çok yerde görüyorsunuz. Çünkü insanlar psikolojik bağımlılıktan uzun bir süre kurtulamıyorlar.
Şimdi bu girizgâhtan sonra yazımın başlığında belirtiğim gibi sigarayı kesin olarak bırakmaya niyetli arkadaşlar için kişisel deneyimlerime dayalı bir kılavuzu sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle belirteyim bu bir kişisel deneyim paylaşımıdır, asıl yapmanız gereken konusunda uzman bir doktora gidip bu konuda destek almaktır. Ben hiçbir destek almadan sigara bağımlılığından kurtuldum ama bu her insanın destek almadan bunu başarabileceği anlamına gelmez. internet elinizin altında lütfen okuyun, araştırın ve ihtiyaç duyuyorsanız hastaneye giderek konunun uzmanı bir doktordan destek alın.
Ben sigarayı birkaç kez bırakmayı denedim ve her bir deneme benim için bir yenilgi ve deneyim oldu. ilk olarak şunu anladım ki yıllar önce ilk sigarayı yakarak büyük salaklık etmişim, hayatımda hiç sigara içmesen kaybedeceğim hiçbir şey yoktu. Bu yazıyı okuyan ve hayatında hiç sigara içmemiş bir kişiysen sigara içmezsen senin de kaybedeceğin bir şey yok arkadaşım. Ama başlıkta yazdığım gibi başlamışsan ve bırakamıyorsan deneyimlerimi paylaşmadan önce öncelikle seninle şunları paylaşmak isterim; Sigarayı bırakmak motivasyon gerektirir ve hayatında buna başlamak için gerekli hazırlıkları yapmalısın.
Karmaşık ve belirsizliklerle dolu bir hayat yaşıyorsan yani tek kelime ile hayatında kaos hakimse sigarayı bırakmak için uygun zamanda olmayabilirsin. Hayatını mümkün olduğu kadar düzenlemeli yapacağın işleri planlamalısın. Hayatında ki belirsizlik sadece sigarayı bırakmanda sana sorun çıkarmaz sigara gibi başka türlü belalara saplanmana da sebep olabilir. Sabah kaçta kalkıyorsun, gece kaçta yatıyorsun? Nasıl besleniyorsun? Spor ya da egzersiz yapıyor musun? En azından düzenli yürüyüş yapıyor musun? Yaptığın işi seviyor musun? Çalıştığın işyeri ve yaptığın iş sana uygun mu? Arkadaşım dediğin kişiler nasıl insanlar? Gerçekten arkadaş denilecek kişiler mi, yoksa yaramaz insanlar mı? Evet bunlar çok kritik konular. Neyi neden yaptığınızı bilmiyorsanız, kaos ve belirsizlik içinde yaşıyorsanız, arkadaşlarınız arasında ve çevrenizde toksik insanlar varsa mevcut hayatınızda ve sürdürdüğünüz alışkanlıklarınız da büyük değişiklikler yapmanız çok zor olacaktır. Ama imkânsız da değildir ben sadece bir hatırlatma yapmak istedim.
Sigarayı bırakma girişiminden önce hayatınızı bir düzene oturtmanızı tavsiye ederim. Ama olduğu kadarıyla yoksa hiçbirimizin hayatı hiçbir zaman tam anlamı ile pürüzsüz ve mükemmel olamaz, her zaman terslikler ve istemediğimiz şeyler hayatımızda var olacaklar. Sonuçta hayatımızda olan her şey elimizde değil, elimizde olmayan konulardan dolayı da kendimizi üzmemeliyiz. Eğer ‘’- anladım her şey mükemmel olmadan ben sigarayı bırakma işine girişmeyeyim’’ derseniz size hayır beni anlamamışsınız derim. Bu hiçbir zaman olmayacak hiçbir zaman her şey mükemmel olmaz. Benim söylediğim şudur elinizden geldiğince hayatınızı kontrolününüz altına almanız ve hayatınızda bir kaos durumu varsa bu halden çıktıktan sonra sigarayı bırakmayı denemenizdir.
Tavsiyem nikotin sakızı vb. bir şeyler kullanmayıp sigarayı birden bırakmanızdır. Sigarayı birden bırakma dan önce günlük içtiğiniz sigara sayısını azaltmanız ilk birkaç günlük krizi biraz hafifletecektir. Ama ne olursa olsun ilk birkaç gün fiziksel geri çekilme belirtilerini yaşayacaksınız sonra bu fiziksel tepkiler azalacak ve haftalar içinde iyice silikleşecek.
işte olay burada başlıyor, fiziksel bağımlılık bitse de haftalar geçmesine rağmen psikolojik bağımlılık ara sıra biraz gevşetse de yakanızı bir türlü tam olarak bırakmıyor. Çoğu insan sigarayı bıraktıktan iki – üç ay sonra bile fiziksel hiçbir bağımlılıkları kalmadığı halde ‘’ - kendimi mal gibi hissediyorum sanki kafamın içi bomboş, bu hal bir türlü geçmiyor ‘’ diyerek bir sigara yakıyor ve nikotin isimli uyuşturucuya tekrar başlıyorlar.
Peki bu durumdan nasıl kurtulacaksınız? Bunun cevabı nettir tüm süreçleri yaşamış bir kişi olarak size anlatayım; Sigaranın fiziksel bağımlılığından kurtulma süresi ilk üç – dört gün zor olmakla birlikte maksimum iki – üç ay kadar bir süredir. Ama psikolojik bağımlılık süresi yani beyin kimyasının tamamen değişme süresi yaklaşık 5 yıldır. Bu süre ortalamadır kimisinde 5 yıl kimi insanda ise 10 yıl sürebilir. Şimdi olay burada kilitleniyor. Diyeceksiniz ki benim sigara dan psikolojik olarak tamamen kurtulmam için minimum 5-6 yıl bir süremi gerekli. Cevap evettir, ama bu sürenin tamamına ihtiyacınız yok. Bu minimum 5 yıllık maksimum 10 yıllık süre beyninizin %100 arınma süresidir. Ama sizin yakanıza yapışmış bu nikotin canavarından artık rahatsızlık duymayacağınız süre bu kadar uzun değildir. Ben size kişisel deneyimlerime dayalı bir tablo sunayım da durumu daha iyi anlayın;
%100 psikolojik bağımlılık - Sigarayı halen içen bir kişi
%80 psikolojik bağımlılık - Sigarayı bıraktığın ilk yıl
%60 psikolojik bağımlılık - Sigarayı bıraktığın ikinci yıl
%40 psikolojik bağımlılık - Sigarayı bıraktığın üçüncü yıl
%20 psikolojik bağımlılık - Sigarayı bıraktığın dördüncü yıl
%10 psikolojik bağımlılık - Sigarayı bıraktığın beşinci yıl
%5 psikolojik bağımlılık - Sigarayı bıraktığın altıncı yıl
Bu tablodan anlayacağınız gibi beyin kimyası öyle istediğimiz gibi aniden değişmiyor aylara ve yıllara ihtiyaç var. Genel olarak diyebileceğim şey sigarayı bıraktıktan sonra ikinci yılınız dolmuşsa yani üçüncü yıla girdiğinizde artık kritik bir eşiği aşmış oluyorsunuz. Üçüncü yıl psikolojik bağımlılığınız %40’lara düşüyor ve nikotin canavarı yakanıza eskisi gibi yapışmıyor yani yakanızı bırakmıyor ama eskisine göre oldukça gevşek tutuyor. Sigarayı bıraktığınız ilk haftalar ve aylar gibi kötü hissetmiyorsunuz ama bu halen ara sıra dürtmediği anlamına gelmiyor. Üçüncü yılın içlerinde psikolojik bağımlılığın %50’nin altına düşmesi yani %40’lar civarına gerilemesi size büyük bir avantaj sağlıyor. Artık baskın taraf sizin iradeniz oluyor yani bir salaklık yapmazsanız artık gidip bir sigara yakmıyor olmanız gerekli. Dördüncü yılda ise artık bağımlılığınız %20 seviyesine düşüyor yani artık durup dururken gidip bir sigara yakıp kendinizi tekrar sigara bağımlısı yapmazsanız artık beyninizde kalan psikolojik bağımlılık faktörleri sizi asla zorlamıyor.
Bakın bu oranları ciddi deneyimlerim sonucunda yazıyorum. Anladık ama bu konuyu bilmemizin bize ne faydası olacak derseniz olay şudur. Fark ettiyseniz sigarayı bırakma ile ilgili hiçbir kaynakta bu detaylar yok bu yüzden sigarayı bırakan pek çok kişi çok fazla çaba harcayıp bir yılı tamamlıyor sonra bir bakıyor kafası halen yerinde değil, dikkatini veremiyor, odaklanamıyor her an huzursuz ve bir sorun, bir eksiklik varmış gibi hissediyor ve canı sigara çekiyor. Bu duruma düşen kişi üç-dört gün krizi atlatıp, ilk iki- üç ayı da devirdikten sonra sigara bağımlılığından kurtulmam gerekliydi, ben yapamıyorum ve ben hiçbir zaman sigarayı bırakamayacağım çünkü kafam bir yıl geçmesine rağmen tam olarak yerine gelmedi demek ki bu ölene kadar hep böyle sürecek diye düşünüyor, çünkü okuduğu tüm kaynaklar böyle yazıyordu.
Ancak gerçek bu değil benim yazdığım gibi ilk yıl psikolojik bağımlılık %80 devam eder ve nikotin eskisi kadar şiddetli olmasa da kişiyi dürtmeye devam eder. ikinci yıl bağımlık şiddeti %60’a düşer. ikinci yılı da tamamlayıp devirirseniz artık bir çılgınlık yapmazsanız nikotin canavarının boyu bel hizanıza kadar kısalmıştır laga luga yaparsa iki tokat çakarsınız zırlamaya başlar basar gider. Yani iki yılı devirdikten sonra artık karşınızda sizin boyunuzda bir rakip kalmaz, nikotin canavarı size artık söz geçiremez tabi salak değilseniz. Üçüncü yılda bağımlılık şiddeti %40’a dördüncü yılda ise %20’ye düşer. Yani artık nikotin canavarı küçüle küçüle diz hizanıza gelmiştir artık size laf geçirmesi ve rahatsız etmesi imkansıza yakındır.
Arkadaşlar bu süreçleri bilmeniz psikolojik geri beslenmeniz için sizler için kritik önemde olan bilgiler. Çünkü her hasta ne zaman iyileşeceğini bilmek ister, belirsizlik insanı tüketir ve bütün motivasyonunu sıfırlar. Hiç kimse sonunu bilmediği bir işe başlamak için istekli olmaz. Bu yüzden sigaradan tamamen kurtulmuş artık zerre kadar içme isteği duymayan eski bir ağır sigara bağımlısı olarak bunları bilmenizi istedim. Hazırlık yapın kendinizi zihnen hazırlayın sigarayı bıraktıktan sonra oldukça yavaş bir şekilde psikolojik bağımlılıktan kurtulacaksınız ama sonsuza kadar sürmeyecek bunu bilin. ilk bir – iki yıl tam olarak kendinizi iyi hissetmeyeceğiniz için bunun her zaman böyle süreceğini zannetmeyin. Bu bağımlılık haliniz azalarak bir gün tamamen bitecek. ikinci yılı devirmişseniz artık hiç zorlanmazsınız. Dördüncü yıldan sonra ise artık bu iş sizin için bitmiş olur.
Şimdi neden nikotine ağır bağımlılık yapan bir uyuşturucu dediğimi anladınız mı? Kim olursanız olun eğer doktor kanalı ile farklı bir destek almıyorsanız doğal yollarla aniden bırakırsanız kafanız ilk aylar ve hatta belki ilk bir - iki yıl tam olarak yerine gelmiyor. Bıraktığınız da hayatınızda böyle şiddetli olumsuz etkiler yaparak adeta sarsıntı geçirmenize ve kafa olarak uzun süre toparlanamamanıza sebep olan bir maddenin basit bir madde olduğunu ve uyuşturucu olarak sınıflandırılmasının abartı olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Evet son olarak yazacaklarım şunlardır sigara/tütün (nikotin) bir uyuşturucu maddedir. Ağır psikolojik bağımlılık yapar. Ama bırakmak imkânsız değildir. Sabırla iki-üç yılı devirirseniz kurtuldunuz demektir. Dördüncü yılda artık bu iş bitmiştir. Bu süreyi doldurmadan henüz ilk aylarda zihninizin henüz iyileşmemiş durumuna aldanıp, ‘’ ben asla iyi olmayacağım, öyleyse gidip bir sigara yakayım ‘’ gibi bir salaklık yaparsanız her şey başa döner. Size en önemli bilgiyi verdiğimi düşünüyorum süreyi doldurmanız gerekli, minimum 24 ay dolmadan bana kafanızın durumu ile ilgili sızlanmayın çünkü doğal süreç böyle. Bu sürede beynin ilgili noktalarında ki hücreler ve protein yapıları yenileniyor ancak tüm bunlar maalesef birkaç hafta da yada ayda tamamen değişmiyor, sabırlı olmalısınız.
O yazılarda gördüğünüz sigarayı bırakıp tekrar başlayan kişilerin %99’u ilk dört yılı doldurmamış kişilerdir. Sigarayı bırakıp dört yıl ve üzeri sigara içmeyip sonra tekrar sigaraya başlayanların oranı sadece %1’dir. Onlarda fiziksel ya da psikolojik bağımlılıktan dolayı değil kendi deyimleri ile ‘’ bir salaklık yaptık başladık tekrar ‘’ demektedirler. Ben böyle uzun yıllar sigarayı bırakıp başlamış bir kişi ile görüştüm söylediği şey şuydu; ‘’- canım hiç çekmiyordu bir ortamda arkadaş uzattı öylesine yaktım sonra ilk bağımlı olduğum zamanda ilk yaktığım sigara da olduğu gibi başım döndü ve kafam bir hoş oldu bir baktım tekrar sigaraya başlamışım’’ dedi. Yani belli ki adamın beyin hücreleri artık tamamen yenilenmiş ki sigarayı uzun yıllar sonra tekrar yaktığında o yıllar önce ilk yaktığı sigara gibi ilk birkaç saniyeliğine kafayı cidden bulmuş ve ilk birkaç dakika kendine gelememiş. Maalesef o kadar çabadan sonra hiçbir fiziksel ve psikolojik bağımlılığı kalmadığı halde büyük bir hata yapıp tekrar sigara bağımlısı olmuş. Siz böyle olmayın arkadaşlar.
Bence artık hazırsınız sigarayı herkes bırakabilir. Doldurmanız gereken süreyi ve psikolojik bağımlılıktan yıllar içerisinde kademeli olarak nasıl kurtulduğunuzu gösteren tabloyu gözünüzün önünde tutun, kendinize zaman tanıyın. Hayatınızı düzenli olsun, kaos dan ve karışıklık dan uzak durun. Artık nikotin canavarını dövmeye başlayabilirsiniz ta ki dördüncü yılda %20’ye düşürüp boyunu diz hizanıza getirene kadar yamultun onu, sonrasında sürüne sürüne sizden uzaklaşacaktır. inatçı bir arkadaş ama ben yamulttum onu sizde yamultabilirsiniz haydi göreyim sizi.
Gıda katkı maddeleri, besinlerin raf ömrünü uzatmak, tat ve görünümünü değiştirmek gibi amaçlarla kullanılır. Ancak bu katkı maddelerinin bir çoğu masum değildir kanser dahil çok çeşitli hastalıklara sebep olabilirler. Pek çok beslenme uzmanı ve akademisyen sağlıklı bir yaşam için katkı maddesi içeren ürünlerin tüketilmemesi gerektiğini söylemektedir.
Animasyon film, hareketli görüntülerin oluşturulması için kullanılan bir tekniktir. Bu filmler, çizimler, bilgisayar grafikleri veya diğer görsel teknikler kullanılarak oluşturulur ve genellikle çocuklar ve yetişkinler için eğlenceli ve öğretici hikayeler anlatır.
Animasyon filmleri, gerçek dünyada mümkün olmayan sahneleri ve karakterleri yaratma özgürlüğü sunar.
Genellikle güçlü ve duygusal hikayeler anlatır, izleyiciyi farklı dünyalara ve maceralara götürür.
Hem çocuklar hem de yetişkinler için uygun içerikler sunar.
2D, 3D, stop-motion gibi çeşitli tekniklerle yapılabilir.
Animasyon filmler, Pixar ve Disney gibi stüdyoların katkılarıyla büyük bir gelişme göstermiştir ve sinema dünyasında önemli bir yer edinmiştir.
Animasyon film izlemeyi seviyorsanız izlerken keyif alacağınız ve sıkılmayacağınız bir liste çok işinize yarayabilir. isimlerini paylaştığım bazı animasyon filmler seridir, serinin diğer filmlerini ayrı ayrı yazmadım. ilk filmi izledikten sonra beğenirseniz serinin diğer filmlerini de seyredebilirsiniz. Yüzlerce hatta binlerce animasyon film var ben bu listeyi kendi beğenime göre derledim ve tamamını izledim;
Android telefonlar için iyi bir işletim sistemidir. Ancak insanlar kullanıcı yorumlarında genel olarak iOS işletim sisteminin Android işletim sisteminden daha iyi olduğunu söylüyorlar. Bu durumun sebebi şudur;
iOS sadece Apple cihazlar için aynı firma tarafından geliştirilir ve optimize edilir, aynı zamanda iOS uygulama marketinde ki uygulamalar da sadece Apple cihazlarda verimli çalışacak şekilde optimize edilirler. Bu Apple şirketine büyük bir avantaj sağlar. Ortalama bir-iki yılda bir yeni bir Apple telefon modeli gelir ve yazılımcılar bu tek tip cihaz için iOS işletim sistemini ve marketteki uygulamaları optimize ederler gerekirse kritik güncelleştirmeler yaparak sistemin en verimli şekilde çalışmasını sağlarlar.
Oysaki Android işletim sistemi tek bir cihaz için geliştirilmiş değildir. Samsung, Sony, Xiaomi vb. gibi onlarca farklı firmanın yüzlerce farklı donanım ve bileşimde ki cihazı için aynı işletim sistemi yani Android kullanılmaktadır.
Bu durum ise Android işletim sisteminin yüzlerce farklı bileşenle çalışan telefonlar için aynı verimlilikte optimize edilmesini zorlaştırmaktadır. Aynı zamanda Android markette ki uygulamalar yüzlerce farklı cihaz için stabil bir şekilde aynı verimlilikte çalışmayabilirler. Mesela Android markette ki bir uygulama bir markanın Android telefonun da gayet stabil çalışırken diğer markanın telefonun da hiç açılmayabilir ya da farklı hatalar verebilir.
Tüm bunların sebebi iOS işletim sisteminin Android işletim sisteminden üstün olması değildir. iOS işletim sistemi ve uygulama marketi sadece Apple telefonlar için geliştirildiğinden dolayı Android sistemlerde çalışan telefonlara göre daha iyi ve stabil performans göstermektedir.
Ancak Android telefon piyasasında son derece gelişmiş donanıma sahip cihazlar mevcuttur. Bu üst cihazlar yapılan testlerde bir Apple telefon kadar hatta daha üzeri performans sergileyebilmektedir. Yeni çıkan bir Apple telefon fiyatından daha az bir paraya çok gelişmiş bir Android telefon alınabilmektedir.
Bu durum pazarda Android cihazlara büyük bir avantaj sağlamaktadır. Android yazılıma sahip olan ve F/P olarak çoğu kişi için yetecek performansa sahip, farklı markalarda pek çok cihaz piyasada oldukça iyi satış rakamlarına ulaşmaktadır. Android telefon piyasası fiyat ve çeşitlilik avantajından dolayı oldukça canlıdır.
Fakat Apple telefon cihazlarını kullanan insanlar genel memnuniyetleri dolayısı ile markaya oldukça sadıktırlar ve Android bir cihaza geçtiklerinde alışmış oldukları hız, stabilite ve akıcılığı göremediklerini söylemektedirler.
Yapay zekâ son yıllarda hayatımızı kolaylaştıracak büyük gelişmeler gösterdi. Sadece sorular sormak dışında görseller, videolar oluşturtarak ve hatta müzik besteleterek yapay zekanın bize sunduğu imkanlar sayesinde oldukça eğlenebiliyoruz ve bu alanda her an yeni bir gelişme yaşıyoruz. Ancak yapay zekanın bu şekilde milyarlarca insan tarafından yoğun bir şekilde kullanılmasının çevreye ve doğal kaynaklara bazı olumsuz etkileri olabilir:
Yüksek Enerji Tüketimi: Sistemlerinin eğitimi ve çalıştırılması büyük miktarda enerji gerektirir. Özellikle büyük dil modelleri ve derin öğrenme algoritmaları, yüksek güçlü grafik işlem birimlerine (GPU) ihtiyaç duyar, bu enerji tüketimini artırarak karbon ayak izini büyütebilir. işlemci ve anakart gibi bileşenlerin üretimi, yüksek miktarda enerji gerektirir, bu enerji genellikle fosil yakıtlardan elde edildiği için karbon emisyonlarını artırır.
Su ve Doğal Kaynak Kullanımı: Sistemlerinin çalıştırılması için büyük miktarda doğal kaynaklar gerekebilir, örneğin; veri merkezlerinin soğutulması yüksek miktarda su kullanımı gerektirebilir.
Doğal Kaynak Kullanımı: Yapay zekanın çalışması için bilgisayarların ve bilişim sektöründe kullanılan varlığı zorunlu olan diğer bileşenlerin üretimi için nadir toprak elementleri ve diğer mineraller kullanılır. Bu minerallerin çıkarılması ve işlenmesi, çevresel tahribata ve su kaynaklarının kirlenmesine yol açabilir.
Atık Yönetimi: Elektronik atıklar (e-atık), çevre için büyük bir sorun teşkil eder. Kullanım ömrünü tamamlamış bilgisayar bileşenleri, doğru şekilde geri dönüştürülmezse toksik maddelerin doğaya salınmasına neden olabilir.
Pilates, diğer egzersiz türlerinden birkaç önemli farkla ayrılır:
1. Kas Uzatma ve Güçlendirme: Pilates, kasları uzatmaya ve güçlendirmeye odaklanır. Bu, vücuda uzun ve ince bir görünüm kazandırır.
2. Denge ve Esneklik: Pilates, denge ve esnekliği artırmaya yönelik hareketler içerir. Bu, özellikle karın, sırt ve kalça kaslarını güçlendirir.
3. Zihin-Beden Bağlantısı: Pilates, güçlü bir zihin-beden bağlantısı geliştirmeye vurgu yapar. Egzersizler sırasında nefes alma teknikleri kullanılır ve konsantrasyon önemlidir.
4. Düşük Etki: Pilates, eklemler üzerinde düşük etkili bir egzersiz türüdür. Bu, yaralanma riskini azaltır ve her yaş grubundan insanın yapabilmesini sağlar.
5. Postür ve Duruş: Pilates, omurga sağlığını ve duruşu iyileştirmeye yardımcı olur. Bu, özellikle masa başında çalışanlar için faydalıdır.
Nilüfer'in 18 Haziran 1992 tarihinde yayımlanan yine yeni yeniden albümü, gelmiş geçmiş binlerce Türk pop müzik albümü içinde eleştirmenler ve müzik severler tarafından yapılan onlarca sıralama arasında ilk 40’dan aşağı düşmeyen kimi listelerde ise ilk 20 de hatta ilk 10 da olan, özellikle 90'lar Türk popunun ruhunu anlamak isteyenlerin mutlaka dinlemeleri gereken albüm. Albümde ki duygusal slow parçaları yıllar eskitememiştir.