(bkz: sınav) filminde sergiledigi oyunculukla takibe alınması gerektigini dusundugum genc insan.filmde babasını canlandıran altan erkekli gibi usta bir oyuncu olacakmış hissi uyandırdı bende: bir nevi unutulmaz repliklerin adamı, dürüstlügün, ılımlı, yumuşak bakışların buluştugu vazgeçilmez bir karakter oyuncusu...*
ziraat bankasının mini mini uzman yardımcılarına 6 ay teorik egitim verdigi ve akabinde 2 ay da staj imkanı sundugu ankara yenimahalledeki okuldur. hukuktan muhasebeye, dış ticaretten yaratıcı düşünme tekniklerine pek çok alanda egitim verilen bu okul alanında tektir. kişi karşılaştığı hocaların çoğuna hayranlıkla bakar. misafirhanede konaklama imkanına sahip olup bir de üstüne maaş alan bankacılık okulu mensupları pek şanslılardır.
ev ortamında bir türlü gerekli konsantrasyonu sağlayamayan kişilerin yaz sıcağında bile gerçekleştirmeyi düşünebilecekleri eylemdir. bunun için bir otobuse binmek dahi gerekse ve aktivite ne kadar abes gelse de bir iki kez denenmeli, ondan sonra vazgeçilmelidir.
show tv'de başlayacak fikrimin ince gülü isimli dizinin ana düşüncesidir. cümlenin gerçekleştigine şahit olmuşluğum, uzun yıllar bulmaya çalışıp, 20 küsur yıl sonra dönen birini görmüşlüğüm vardır. * ama önemli olan o yılların ayrı ayrı geçmesine izin vermemektir, önemli olan hazır yanındayken söyleyebilmektir her seyi.
kendisini pek bir ihtimam pek bir sevecenlikle karşılamış kişidir. evrenin parmagına boya dökmemiş ve "ne demek efendim sizi türkiye degil dünya tanıyor" şeklinde şahane(!) cümleler kurmuştur. işin kötüsü bunu gayet sevinçle, memnuniyetle yapmıştır. yani öyle başarılı oyle demokrat oyle insancıl bir liderdiniz ki, memleketimize oyle hizmetlerde bulundunuz ki tarzında bir yaklaşımla.
benden baba olmaz isimli dizide baba olmaya çalışan adam rolündeki insandır. gayet sade ve dogaldır oyunculugu, karizmatik bir tiptir ayrıca. pek çok işte boy gösterecege benzer. *
çogunlukla fiziksel güzellikleriyle nam salmış insanlardır. arzı endam ettiklerinde kızlar bagırır, çagırır mütemadiyen bayılırlar. kız odalarının duvarlarını posterleriyle süslerler bunlar. misal: tarkan. ergenlikten bin şükür kurtulan büyümüş kızlar bu çılgınlıgın sebebini anlayamazlar sonra ve yeni neslin begendigi adamları da niyeyse burunlarına tutmazlar. burdaki misal: gökhan özen, keremcem ve türevleri. en kısa zamanda atlatılması istenen bu hadise ilerleyen yaşlarda da vuku bulabilir. burdaki misal: okan bayulgen. bir harika ses, bir güzel eller, o ellerle bir güzel saçları geriye attırıvermeler.
şekle degil öze bakmanın gerektigini kendine sık sık hatırlaması gereken insandır. zira bu zor durumdaki kişiler karşısındaki insanı dişiyle, boyuyla, saçıyla başıyla tanımlarlar, yardım etmek gerekir bunlara incelikten, samimiyetten, güzel gülümsemekten bihaber kalmalarına gönül razı olmamalıdır.
tv'de* bir psikolog hanımın sarf ettigi güzel cümle. "çocuk için baba hayata açılan kapıdır, onunla kuracagı ilişki dış dünyayla ilişkilerini belirler." gibi babalık kavramının önemini anlatan cümleler kurdu da kendisi, "zor sey evlat sahibi olmak" tezini pek bir destekledi.
çok büyük bir yanlış yapınca insan bünyesi nedense basireti baglanır ve hemen anlayamaz olayın vehametini. üzerinden az biraz zaman geçince artık ne zaman, nasıl özür dilesem, ne şekilde açıklasam düşündüklerimi diye kendini yer durur. hatadan en kısa sürede dönmek mi daha az yaralar karşımızdakini, yoksa zamana bırakıp alışılmasını mı saglamaktır yapmamız gereken? *
telefonla arayıp "babaannem bayat ekmeklerden tost yapacak, onu yiyip gelecegim" diyorsa asla kıyamayacagınız çocuktur. oturursunuz bir güzel kümeydi, kesirdi bininci kere anlatırsınız. *
tanıtımlarda bildigimiz, sevdigimiz karayip korsanları dönerken karizmatik dış ses korsanlar bilmem nezaman sinemalarda der inatla. filmin adı mı değişmiştir, ya da bu nedir? kaç yıllık karayip korsanı johnny olmuş sana sıradan bir korsan.
amanın nasıl olur da adına entryler girilmemiştir kişisi. kendisi spiderman serisinde harry osborne'dur. tekrar tekrar belirtilesi özelligi şahane gülüşüdür.
anne kişiler cep telefonu, bilgisayar gibi artık sıradanlaşmış teknoloji ürünlerinden korkar. istisna anneler olmakla beraber büyük bir çogunluğu cep telefonlarını işaret parmaklarıyla kullanır mesela.* uzun ugraslar sonucu gözlükler takılır, "eyvah bir şey yaptım ben bu telefona" nidaları eşliğinde mesajlar okunur. bilgisayar hepten gizemli, canavar bir kutudur zaten. bilgisayarla yalnız başına bırakılan anne, "iki bahar havası alayım" deyip dışarı çıkan çocuğu "yetiş bilgisayarı bozdum" diye apar topar geri çağırır. bu çağırma telefonla olmaz bizzat kendisi gelir dışarıya. en dellendirici hadise de (bkz: word dosyası)muhabbetidir. anne gönderilecek e-postanın inatla word dosyası olması gerektiğini söyler. ama word dosyasının ne olduğunu bilmemektedir. her seferinde aynı diyalog yaşanır, bir zaman sonra zaten monologa dönüşür.
anne: word dosyası olacaktı.
sabırtaşıçocuk: tamam anne zaten wordde yazmıştım.
anne: word dosyası olacaktı bak.
sabırtaşıçocuk:evet annecim oyle yaptım zaten.
anne: word dosyası olarak gönderdik di mi?
çatlamıştaş:......**
cümle içinde kullanımı: ben otobüste yazar gördüm. annem yazar görmüş. bizim yazarımız var şeklinde çoklanabilecek durum olup, sonra abuklamadan vazgecen kişinin şöyle düşünmesine sebep olan durum: zirveler dışında birbirini gören, birbirine teget gecen yazarlar olmuş mudur? otobuste yanındaki koltuğa oturan kişinin yazar olma ihtimali nedir? orhan pamuk yaşar kemali görmüş gibi şakacı entryler şiddetle kınanır. önceden belirtirim, burdaki yazardan kasıt ulu kişi uludagsozluk yazarıdır.
kız-erkek ilişkilerine bakıldıgında erkek tarafının genellikle nasıl etsem de şunu yataga atsam düşüncesini legalleştirmeye çalışmasının sonucu olan cümledir. seven adam karşısındakinin sonradan üzüleceği/zor durumda kalacağı şeyi yapmayan adamdır. seven adam ailesindeki kadınlar/kızlar için ne istiyorsa karşısındakine de ona göre davranan adamdır. misal kızkardeş için istenen adam gibi bir adam bulup evlenmesidir. seven adam sevdigini sakınarak, pamuklara sarmak isteyerek sever. sadece cinsel bir obje oldugu için değil o olmadan yaşayamayacağı bir insan oldugu için...
an itibariyle (bkz: arena) programında izlenen huzur(!)evi görünümlü cehennemde yaşanan hadise. psikologum diyen kifayetsiz muhteris bir adam ve onun, yaşlı bir kadına "oglun seni sidiklisin diye bakmıyor" diyen karısı. hastabakıcı adı altında yerleri temizledigi fırçayla * zavallı bir yaşlı kadını yıkayan ve arada "masturbasyon" diyen adam... sizler de yaşlanın olur mu? ve mümkünse evinizde beslemediğiniz kedileriniz yesin ölülerinizi.*
edinilen istihbarata göre i.T.Ü. Türk Musikisi Devlet Konservatuarı mezunu, şahane sesli, sadece bir şarkıyla bile (bkz: agla yaralı kalbim) bir anda insanı kendisine hayran bırakan kişi. o söylesin biz gitmek isteyelim buralardan. o soylesin biz uyumak isteyelim sevdicegimizin kollarında.
1977-1998 gibi mezar taşlarının görüldüğü, gencecik umutların nasıl da yok olup gittigini gerçekçi ve samimi bir şekilde anlatan, fon müziği ve anne babaların göz yaşlarıyla yüreklerimizi dağlayan yapım... milli hisler, bir anne ile empati kurma durumuyla birleşince uzaktan da olsa eşlik ederken bulursunuz kendinizi gözyaşları ve dualarla...*
çocukluğun dertsiz, laylay lom günlerinde saatlerce dışarda kalan insanın başına gelen durum...şimdilerde ne kadar sokakta kalırsa kalsın aynı kokuyla eve dönemiyor insan...biz büyüdük ve kirlendi mi dünya?
haydarpaşa anadolu lisesi ingilizce ögretmenlerindendi kendisi.* 1998 yılında tanıdık kendisini.*birazcık ingilizcemiz varsa sebebi kendisidir. sağolsundur...
sevgiliye mektup adını taşıyan, rakel dink'in titreyen sesine ragmen aslanlar gibi okuduğu, yüreğimizi dağladığı veda yazısı. böylesine bir mektubu kaleme almak, öyle geniş gönüllü laflar edebilmek ne zordur...şöyle diyor rakel dink: "ister 17 ister 27 yaşında olsun, katilin de bir zamanlar bebek olduğunu biliyorum. bir bebeği katile dönüştüren karanlıklar sorgulanmalıdır." bebekler ne zaman böyle kinle dolmaya başladı, ne oluyor bu ülkenin bebeklerine???
uyumak gibi güzel bir şeyden feragat eden yazarın, içine düştügü ve akabinde "napıyorum ben" dedigi durum. bir benzeri "ben" butonuna tıklamaktır habire.*
When I am down and, oh my soul, so weary;
When troubles come and my heart burdened be;
Then, I am still and wait here in the silence,
Until you come and sit awhile with me.
You raise me up, so I can stand on mountains;
You raise me up, to walk on stormy seas;
I am strong, when I am on your shoulders;
You raise me up... to more than I can be.
şeklindeki güzelim şarkı. (bkz: josh groban)pek sağlam söyler.
magazinsel içerik bombardımanına tutulmuş atv haberin elemanlarındandır. kadınlar ne ister, kocanız sizi aldatsa ne tepki verirsiniz gibi sokak roportajlarıyla dikkatimizi çekmiş * maşallah ne eli yüzü düzgün çocuk demek suretiyle aklımızda kalmış ve dün akşam (bkz: kazım kanat)ın oğlu olduğunu öğrendiğimiz kişi.
