Malafa adlı kitabında aşk için ''Akdeniz'in tuzlu suyunda gözlerini açamayan geçici körlere sunulmuş bir deliliktir.'' tanımını yapmış çok fena göze girmiş yazardır.
'ankaralı biri için istanbul başkasının çocuğu gibidir. gülünce seversin ağlayınca bırakıp gidersin' tespitilye şöööyle bi iç geçirilmesine neden olan film.
ay itibariyle bi vize şartı koyulmazsa yurdum insanının bokunu çıkaracağı akdeniz memleketi. bu millet kaş'a gelmezse tatil yapmış sayılmıyo mu diye düşünmekten alamıyorum kendimi.
Turan Oflazoğlu nun yazdığı Ankara devlet tiyatrosunun sahnelendirdiği muhteşem oyun. hele genç osman ı canlandıran genç oyuncuya tebriklerimi cân-ı gönülden iletiyorum.
türk filmi tarihinde daha saçması olamayacak, filmden başka her şeye benzeyen, ben olsaydım bununla kısa film değil reklam filmi bile çekmezdim dediğim filmsi. *ayda aksel, can gürzap bile kurtaramamış, olmamış.
' Sen kendini küçük zannedersin. Halbuki en büyük âlem sende toplanmıştır. Ebrû bunu fısıldar bize. Bir tek nokta olur sana umman u derya. Katreyiz âlemde, lakin unutma ki tek bir nokta tekmil sırlarını içinde barındırır kainatın.' (bkz: Elif Şafak)
kampüsün içine girmek bi dert cıkması ayrı bi dert olan ama beklentilerin üstünde çıkan üniversite. yemekhanesi deniz görür en önemlisi bu tabi. yürürken kurbağa sesleri eşlik eder bi de olbiası vardır es geçmemek lazım.
'ağız' kelimesiyle karıştırılan dil terimi. ana dilden ne zaman ayrıldığı belli olan, ana dilin bir koludur. azerice bir şive olur mesela ama karadeniz şivesi diye bişey yok, karadeniz ağzı denir ona.
gözünün üstünden altından yanından cıkabilen arsız hastalık. limon sarımsak soğan damla mamla hiçbi şey fayda etmez buna. doktora gidersin çare olmaz. besler büyütür bugünlere getirirsin durmak bilmez yerleşir bi de. her şeye çare bulan tıp buna niye çare bulmuyo ya diye haykırasım geliyo sözlük.*