gel de allaha isyan etme. edep adap bilmeyen, kavgayı dövüşü marifet zanneden, hayatında cin ali serisi dahil 10 kitaptan fazla okumamış, düşünmek duyarlı olmak nedir aklına bile getirmemiş, özel hayata saygı nedir bilmeyen, bütün işi dedikodu onun bunun hayatında ne oluyor ne bitiyor diye soran, mahremiyete saygısı olmayan kişilere neden para ve refah verdin bu kadar sevgili allah? sen adil değil misin? sen iyi insanları seven değil misin?
tamam sen istediğine istediğini veriyorsun anladık onu. sorgulama hakkımız da yok onu da anladık. ama bu kadar mı basit? bizimki de can.
ha şurda ölüp gidicez, üç günlük dünya diyorsun. değer mi isyan etmeye diyorsun. açlıktan öldürmedim ben kimseyi, herkese asgari rızkı verdim diyorsun. sana verdiklerime bir bak ve şükret diyorsun. şükretmezsen onları da alırım elinden diyorsun.
güzel diyorsun. güç sende. istediğini yap. ben paraya iman etmedim sana ettim. senin gücüne iman ettim. sen de gücünü bana gösteriyorsun.
ya biraz da şu kuluna huzur ver. ama ben biliyorum. sen en olmadık zamanda vereceksin bütün vereceklerini. hem diyeceksin ki al işte verdim. hem de diyeceksin ki bak verdiklerim bir işe yaramıyormuş bana boşuna isyan ettin. ben ne dicem? boynumu büküp haklısın dicem.
sevgili allah, bana istediklerimi şu anda ver. sonra değil. ya da hak etmeyenlere verme işte. sen nerde hak etmeyen var hepsine bol bol dağıttın. bilsem ki dağıta dağıta kalmadı, daha da veremiyorsun. bir şey demicem. ama senin gücün sonsuz, bana da verebilirsin.
o yüzden talebim şu. ya hak etmeyenlere verme, ya da bana da ver.
yoksa bu isyan sürüp gidecek. ha sen kaybetmeyeceksin biliyorum. zararı hep bana. ama şu kulunu daha çok zarara sokma.
zaten adı üstünde olan kişidir. "entel" metüst abinin entelektüel gibi görünmeye çalışan, çabalayanlar için kullandığı kelime. yarı aydın anlamında. kelimeyi ortadan ikiye bölmüştür as you see. bu yüzden enteldir, eğilimleri de bu yönde olacaktır. aslını bilmeyen usulünü ne bilsin.
toprakları bol olası japonlardır. da... haberi ilk gördüğümde türkiye'de öldürülen ilk japon bu mu? diye düşündüm. çünkü japon sever bir toplumuz biz. zararsız görüyoruz onları, ufak tefekler diye herhalde.
kadınlar arasında tercih yapabilecek kıvamda olan erkektir. "nefes alsın yeter" "yok lan yok, nefes almasa da olur" "lan olimpiyat simgesi ne güzel öyle, birbirinden renkli beş tane delik var" "karı karı karı" diye ortalıkta gezen, taşı sikse suyunu çıkartacak bazı yurdum gençlerinden değildir. kadınlara "ne olursan ol gel, gel lan" diye yaklaşmayan erkektir.
şimdi gelelim şahsi fikrime, kadınına göre değişir o. beyaz ten sevmem diyen bir erkeğe liv tyler'ı versen "sikmişim esmeri kavruğu lan, karı bu işte!!" diye naralar da atabilir.
çok sevilen ali isminde bir şahsın kapalı bir yola sokması sonucu "senniinn yapacağın işi sikeyim ben! senin yapacağın işin a. korum lan gött!! nereye getirdin bizi hoşaff!" şeklinde bir serzeniş yerine (hani dedik ya başta çok sevilen diye, kıyamıyor sevdiğine kıpss)"ah ali bu yol kapalı" şeklindeki hitabıdır.
"o ses türkiye" yarışmasının favorilerinden biri. diğerleri emrah çağrı yıldırım, ayda ve selin ataş. esin'in adını önümüzdeki yıllarda sık sık duyacağız. yaş 17 imiş. aşık olunmalık bir hanım kız.
fakir olmaktır, giyim kuşamı pek bilmemek bilse de iyi giyinememktir. seçme hakkını spor ayakkabıdan yana kullanmıştır ve başka ayakkabısı yoktur. ya da seçme şansı hiç olmamıştır, ayakkabı oradan buradan biryerden gelmiştir. giymiştir işte ayrım yapmadan pantolonu ve ayakkabıyı. ayakkabısına "spor ayakkabım" diyememiştir belki de, başka ayakkabısı yoktur çünkü. veya pantolonunu sınıflandıramamıştır.
ya da kötü giyiniyordur sadece tüm bunlardan uzak...
sempatik gelen, ses tonu etkileyici, hoş bir hanım. "uzaktan çıtır" lardan. yakın çekimde çok da güzel olmadığını anlıyorsunuz. ama banu güven den en büyük farkı: banu güven ıııı layıp, eveleyip geveleyip saçma sapan bir soru sorarken bu hanım çoğunlukla iyi sorular çıkarabilmektedir. bu da benim şahsi fikrimdir. amen.
ak partinin iktidar olmasındaki önemli göstergelerden biri. böyle muhalefet mi olur? çocuk musun sen, "ben büyüyünce başbakan olmak istiyorum" tadında isteklerde bulunuyorsun. vah bizlere...
hangi tipleri yavrum? bu tipleri dediğin olay ne? birşeyi mi işaret ediyorsun canım benim? "bu tipleri" ne demek? olacak ama inanıyorum ben, hadi bakalım.
aha buraya sevmediği insan özelliklerini yazmaya üşenmeyen, kindar, hoşgörüden nasibini almamış insan tipidir. ben de dahilim buna. ama unutma arkadaşım, hoşgörmezsen hoşgörülmezsin. kendini bir bok zannedip buraya kötü özellikler yazana kadar kendinle uğraş, ne bileyim faydalı entry ler gir.
kendine aşıktır. hastadır, ustadır... yalan söylüyordur büyük ihtimalle. teşhir etmeyi seviyordur ve sevdiği şeyleri yapmayı seviyordur. sapkındır, taşkındır...
din hanesi olsa ne olmasa ne? öbür tarafta nüfus cüzdanı örneği istemiyorlar bildiğim kadarıyla. bu tarafta da benim dışımda kimi ilgilendirir benim dinim? mecusi yazsa nolur ki? he, benim için problem yok. kimin için problem varsa onun uğraşması gereken meseledir.
mustafa necati sepetçioğlu nun kitapta konuşturduğu karakterlerin dili çok hoştur. "diyesiymiş, soyha, ...dedik mi, dedik" akılda kalanlar. karakterler gerçek gibidir, akıcı bir üslupla yazılmış. okunası serinin ilk kitabıdır.
hayat kadınlarının bir ülkeyi kurtarabileceğini düşünen zihniyetin ürünüdür. ne demek ülken için biriyle yatar mısın? insanların beyni ve üreme organı yer değiştirince bu tip fanteziler üretiyor demek ki. ülken için birşeyler yapacaksan gidip başkalarının altında inim inim inleme, yararlı olmak için daha namuslu ve mantıklı işler var, onları yap. mesela intihar et.
twitter da ulaşımın pahalı olup olmadığı sorulmuş, soruyu soran vatandaş hesap yapıp 4 kişilik ailenin yaklaşık 400 lira (396 tam olarak) yol parası verdiğini söylemiştir. bunun üzerine melih başgan "yok efendim, 22 iş günü 4 kişilik aile 290 lira yapar" demiştir. örneğimizdeki 4 kişilik aile hafta sonları dışarı çıkmayacak, gezmeyecek, sadece işe-okula gidip gelecektir. bunun dışındaki ulaşım lükstür. fazladır. fazlasına seve seve olmasa da s.. s.. katlanacaklardır. işte melih gökçek.
"sosyal müslüman" imajı veren eski bir fotoğraftan ileri gelir. atışı yaptıktan sonra duruşu pek birşey ifade etmez, bir fotoğraftan bilardo analizi yapmak ne derece mantıklıdır o da bilinmez(!) tabi.
başrol, her zaman sorduğu sorunun cevabından bi anlam çıkarır. hep istediği cevapları alır. "çünkü güvenli bir yerdi" gibi bir cevap alır. o cevabı veren üzerinden tehlikenin kaynağına ulaşır vs. günlük hayatta verilecek cevaplardan "sağa ne ortaaam" gibi bir cevapla karşılaşmaz hiç. he bu cevabı alırsa film nasıl ilerler? bilemem, uğraşsam ilerletirim. ama bana ne lan. onlar bulsun, olmuş diyelim. "sinema filmleri hayatın aynasıdır" boşuna denmemiş olsa gerek.
ünlü kişilere uyguladığınızda ayrı bir keyif aldığınız hede veya hödö. evet keyif. mesela gözünüze mükemmel gibi görünen o insanların tuvaletteki halini düşünün. plus: ishal olmuş. vay be, ne manzara. veya acı yedikten sonraki sancılı çıkışı. işte sizin gibi sıradan biri oluveriyor o kuğu gibi süzülen şahıs. ama gerçek aşk ya da sevgi onun o halini de kabullenmek, normal karşılamak sanırım. düşündüğünüzde soğumadığınız, hala istediğiniz kişiyse tamamdır. sorun yok.
benim bildiğim ayyüce nin şiir gibi sesi vardır. akıllıdır. konuştuğu zaman haklıdır. dıştan çok güzel değildir belki ama önemli de değildir. çünkü gerçek güzeldir kendisi; hani öz ve biçimin bileşimi olan, sadece aptalların anlayamayacağı güzellik. hoştur. çalışkandır. anlayışlı ve duyarlıdır. saygılıdır. olumsuz yönleride vardır elbette ama ben göremiyorum. tanıdığım ilk ve tek ayyüce dir.