üniversiteyi kazandığım sene üstüme çöken alıklığı yavaş yavaş attığım zamanlardı. ilk dönem finallerinde temel derslerden birinin finalinde, tüm şubeleri birleştirdiler. bu da büyük amfilerden birinde olacağız anlamına geliyor, neyse oturduk kuzu kuzu sınavı beklerken hoca geldi, sınıf çok kalabalık dedi isim sırasına göre sonda kalan benim de dahil olduğum sayıca az grubu aldı küçük bir dersliğe yönlendirdi. buraya kadar her şey normal.
sonra başladı sınav derken, kapı açıldı manken gibi bir adam girdi içeri. asistanmış(!). bilnler bilir gazi ünv. bünyesinde pek aykırılık barındırmaz. parfüm kokusu zaten ileri seviyede dikkat çekici, o çekmese bile sülün gibi delikanlı. tövbe yarabbim, sınava odaklanamıyorum. hocasından da nefret ediyorum ama kafayı toparlayamıyorum ki, adam yüzünden.
göz göre göre 4 kredi ziyan oluyor derken,ben bu adam yüzünden 4 sene boyunca nefesimi kestim, uykumu kaçırdım, görünce bildiğin titredim. aşık falan olmadım ama garip bir şeydi işte.
bitmiyor, çabalayın devam ediyor hatta evlenebiliyorsunuz da...
ama o süreçte hissettiğiniz duygu sadece özlem oluyor ve karşı taraftaki azılı katil bile olsa, size bunu laf arasında yedirince komik bulup gülüyorsunuz falan. azcık açın gözünüzü, karşınızdakini tanımaya bakın yoksa ilişki bitmese de siz bitebiliyorsunuz
birkaç yıl önce sabatümer'in programına çıktığında eşiniz hangi mankenleri beğeniyor diye sormuşlardı da, bu ablamız o kimseyi beğenmez beni bile nasıl beğendi bilmiyorum demişti. cidden çok fena eziklendiğini hissettim. en önemli sebep bu sanırım. ayrıca boşandıktan sonra aynı evde yaşadıklarını söylemişti. bu ancak ilişkiyi keyfim isterse ye bağlamaktır ve bunun adı açık ilişkidir. muhtemelen uzun süredir koca kişisi bunu yaşıyordu ebru da dedi ki, ben de yaşayayım.
işin çok acı yanı attan inip eşeğe binme durumudur ki, sinan akçıl hakkaten nedir. erol köse çok uzun zaman önce hilal cebeci ile ilişkisi olduğunu söylemişti ki, bunun üzerine çok şey gelmiyor aklıma, kapıma ipe ipe geleceksin doğuş haberim yokken çekmişler
bir de sinan akçıl fan club hadisesi var ki, bu adam ne diye bunlara bu kadar güveniyor çözemedim gitti. fc nedir abicim? neyin ispatıdır. ayrıca sen gerçekten o sayıyı çok mu büyük sanıyorsun?
istanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun emrini içişleri Bakanı Muammer Güler'in verdiğini ilişkin haber, bir çok siteden yayından kaldırıldı.
Haberlerde içişleri Bakanı Muammer Güler'in rüşvet ve yolsuzluk operasyonun emrini kendisinin verdiği belirtiliyordu. Haberlerde, gözaltına alınan oğluyla ilgili olarak da bakanın, "Oğlum suçlu ise gereken yapılır." ifadeleri bulunuyordu.
KAYNAK, SAHTE BiR HESAP
içişleri Bakanı Muammer Güler'in fotoğrafıyla sosyal paylaşım sitelerinde de paylaşılan haberin, bir gazete adına açılan sahte hesaptan yayıldığı öğrenildi.
--spoiler--
biri bana deseydi;
okumadılar bizi kimsesiz,sevdamızla sahipsiz kaldık.
yazmadılar bizi susmak için virgüllere, durmak için noktalara ihtiyacımız vardı.
susamadığımız için birbirimize söyleyemediklerimiz,
durup da dinlenemediğimiz için kaçırdıklarımız o kadar çok ki.
derdim. **
şahsım için number one'dır. en çok para harcanan, aşerilen, çiğköftecilerle ahbap olduran leziz yiyecektir. öyle ki, dükkana karnı burnunda girince öğrenci indirimi yaptırıp ayranı da bedavaya getiremiyorum ama olsun diyerek yine de servetimi harcamaya devam etmekteyim
beyinsiz robb ölecekti biliyordum ama içim düğüm düğüm oldu, hele karısının karnını bıçakladıkları sahnede durdurup karnıma hırka sardım. 1 haftadır leyla gibi gezdim ama arkadaş nedir bu sezon finali ezikliği?
red wedding ile ters köşe yaptın da sezon finalini niye bu kadar özensiz çekersin. evet güzel sahneler vardı ama khalesi'den gına geldi. hangi tanrıya inanıyorsa şansı hep yaver gidiyor, orta çağ karanlığında geçen dizide özgür kız ayakları çok sindirilmiş değil, erkek olsa belki tamam, ejderhaları falan var ama eksik birşeyler var. "mhysa" diye çığırılan sahne de iyiydi ama final sahnesi vuruculuğu yoktu.
3 sezondur 9. bölümlerin senaryosunu g.r.r. martin yazıyor, belli ki beceremiyorsunuz, kaçmayın paradan. adamın işi bu, yazmayı biliyor
8. sezon beklettikten sonra anne'yi göstermiştir. ancak oyuncu seçerken hesaba katmadıkları bir olay var ki, çocukların ikisinin de gözleri renkli iken bu çocukların babasının ted olma ihtimali bir ile sıfır arasında ama sıfıra daha yakın.;
adamın elinde otomatik silah var, resmen savaş silahı ama 2 metre arkasından gelen silahsız adamı vuramıyor diye saçma bulmuştum. 2. bölümde olay çözüldü ki, asıl amaç öldürmek değil öttürmekmiş. adadaki maceralarını, katniss everdeen ile örtüştürüyorum nedense belki de ok ve yaykullanmasındandır.
ilk bölüm çok etkileyici değildi ancak ikinci bölümün sonlarına doğru "işte bu" dedirtmiştir. annesi olcak kadın * ama edebimi bozmayayım ne işler çeviriyorsa artık "sabotaj" dedi, ve o not defterindeki logo ne çıkacak, izleyelim görelim.
barış insanın ilişkiye girdiği saat, darp saati hepsi adli tıp tarafından belirlenebilecekken hepsi atlanmış. Diyor ki " ilişkiye girmek istedi karşılık vermedim". bir Allah'ın kulu da çıkıp demiyor ki "kime boşaldın lan?"
venüs bile şüpheli duruma düşmüşken neden kimse barış hakmen'in operatörü ile iletişime geçip son görüştüğü kişilerden ifade almıyor.
dizinin 80li yıllarda geçtiğini biri söylemese anlamayacaktım. sadece arabalar külüstür o da birçok amerikan dizisinde görülen bir olay olduğu için önemsemedim. dekorun ve kıyafetlerin (hadi kıyafetler neyse) günümüze bu kadar yakın olması ciddi manada amerikanın 30 sene gerisinden gitmemiz mi? yoksa konsept danışmanlarının önemsemediği bir konu mu?
"1942 yılında amerika yılda 100.000 uçaküretmekteydi."
dikkat edelim 100.000 yazıyla yüzbin. yıl olmuş 2013 biz bi' tane uçak üretecez diye kendimizi paralayalım gelene-gidene gösterelim, ilkokul çocuklarının oyuncaklarıyla yaptığı gibi gösteriş yapalım, iyi hoş da elalem bize neresiyle gülüyor acaba?